tag:blogger.com,1999:blog-10250184903049654282024-02-07T15:55:30.637-08:00aroundtheworldwithbengiBengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.comBlogger70125tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-49955313980557390902015-09-29T23:56:00.001-07:002015-09-30T00:42:51.682-07:00GERGEDANIN DRAMATİK YOLCULUĞU<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">"Benciii, gel buraya lütfen sana göstermek istediğim birşey var!" Nazare 65 yaşını asla belli etmiyordu. Kısacık boyu, modern giyim tarzı ve son derece kibar konuşmasıyla bana meslektaşım olduğu için gurur veriyordu. Adımı hala doğru telaffuz edememesine aldırmıyordum. Yıllardır birlikte tur yapıyorduk Lizbon'da. Zaman içinde bu karakter sahibi kent benim için özlemi duyulan bir yer haline gelmişti... Tagus Nehri kıyısında, okyanustan çok da uzak olmayan Belem mahallesini geziyorduk. Aynı isimli kulenin köşesine dikkatle bakmamı istedi Nazare benden. Daha önce hiç fark etmediğim bir detayı göstermek istemişti bana. Şaşkınlıkla yüzüne baktım ve gülümsedim! </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBT01AEP7DcbNO8BIWh8dIvDOUHmOLol_Gj_EKw9mM3abemHQjYHO3qXcsuPOWkDKqj9cThAIj9JphjRMwwohxspwuqf5gvUayQfCV5a68sYe7cViR3oiE4yP44l6BCGsLHO_7rou4bsQ7/s1600/Gergedan+4.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBT01AEP7DcbNO8BIWh8dIvDOUHmOLol_Gj_EKw9mM3abemHQjYHO3qXcsuPOWkDKqj9cThAIj9JphjRMwwohxspwuqf5gvUayQfCV5a68sYe7cViR3oiE4yP44l6BCGsLHO_7rou4bsQ7/s320/Gergedan+4.jpg" width="320" /></span></a><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Afonso de Albuquerque yıllardır Hindistan'da Portekiz tahtı adına sürdürdüğü genel valilik görevinin </span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">ağır yüküyle mühürlediği mektubu elçinin eline tutuşturdu. Bu uzak diyarda bulundukları pozisyonlara ulaşmak onlar için hiç de kolay olmamıştı. Ün, şan, para; bir erkeğin isteyeceği herşeyi bahşetmişti Bartolomeo Dias ve Vasco de Gama ile başlayan yeni coğrafi keşifler. Yine de birşey eksikti ve Albuquerque kendisine son verilen görevin başarısız olmasından son derece rahatsızdı. İçinden Cambay Sultanı Muzaffer'e bildiği tüm küfürleri yağdırıyordu. Ne olurdu sanki Portekizlilerin istediği kaleyi inşa etmelerine izin verse? Zaten ticaret rotası boyunca inci gibi diziyordu Portekizliler kalelerini, Dui Adası'nda da bir tane olmasının ne gibi bir zararı vardı? Vakit kaybetmeden haberi Kral Manuel'e iletmeliydi. Mektubu alan elçi keskin bir selam verdikten sonra odadan ayrıldı. Albuquerque'nin hiç yoktan bir derdi daha ortaya çıkmıştı: Gergedan! Dönemin diplomatik inceliklerine uygun olarak görüşmenin taraftarları birbirlerine hediyeler vermişlerdi. Sultan Muzaffer'in Portekizlilere verdiği hediyeler arasında bir de gergedan vardı ve Albuquerque'nin onu ne yapacağıyla ilgili henüz bir fikri yoktu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOesMiTLucr7S1mQeOZeJZa9hoJDfv8x_CNW2-27-Co3K-u_HhPDUoFB4V9_6nei0qFsfB0c5T5RgR3y72L0pYNLhjCkd1XkaY4WBWYTK1FdxXXKDienTJRTz4UC3DnoHkmIOPi_y7hdxn/s1600/Gergedan+1.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="254" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOesMiTLucr7S1mQeOZeJZa9hoJDfv8x_CNW2-27-Co3K-u_HhPDUoFB4V9_6nei0qFsfB0c5T5RgR3y72L0pYNLhjCkd1XkaY4WBWYTK1FdxXXKDienTJRTz4UC3DnoHkmIOPi_y7hdxn/s320/Gergedan+1.png" width="320" /></span></a><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">1515 yılının ilk ayında Albuquerque başına bela olan gergedanı Kral Manuel'e yollamaya karar verdi. Bakıcısı Hintli Ocem ile adına Ganda denilen hayvan Nossa Senhora de Ajuda adlı kalyona yüklendi ve onlara eşlik eden diğer iki karavelle birlikte baharat ve egzotik mallarla yüklü olarak sefere başladılar. Önce Hint Okyanusu boyunca ilerlediler. Daha sonra Ümit Burnu'nu döndüler. Yolları üzerinde Mozambik, Santa Helena ve Azor Adaları'nda kısaca ikmal yaparak 120 gün gibi kısa bir süre içerisinde Atlantik'i de geçip Portekiz'e vardılar. Karaya ayak bastıkları yerde, uzak diyarlardan gelen gemicilere yol göstermesi amacıyla yeni yapılan Belem Kulesi yükselmekteydi. Portekizliler bu son derece gizemli ve egzotik hayvanı önüne geçilemez bir merakla karşıladılar. Roma İmparatorluk döneminden beri Avrupa'da ilk defa bir gergedan görülüyordu. Öyle ki, yüzyıllardır eski kıtada görülmemiş bu hayvan mitolojik bir canavar gibi algılanıyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Kral Manuel Ganda ile ne yapacağını tam olarak bilemiyordu. Son derece görkemli ve etkileyici bir hayvandı. Yeni coğrafi keşiflerle birlikte Portekiz kralı dünyanın en nüfuzlu ve zengin adamlarından biri haline gelmişti. İlişkilerini iyi tutmak zorundaydı. İspanya ile bilinmeyen ancak keşfine çok yakın oldukları toprakları Tordesillas'ta paylaştıkları anlaşmanın üzerinden çok da uzun yıllar geçmemişti. Papalık dünyanın bu şekilde Avrupa'nın en ucunda bulunan iki ülke tarafından paylaşılmasına onay vermişti. Papa'nın her daim gönlünün hoş tutulması gerekiyordu. Manuel gergedanı Katolik dünyasının liderine göndermeye karar verdi. Kendisine daha önce de beyaz bir fil hediye etmiş, bu hareketiyle büyük takdir toplamıştı. Güçlü Medici Papa X. Leo kuşkusuz bu hediyeden de çok etkilenecekti.... </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Yorgun gergedan Ganda başına neler geleceğinden habersizdi. İnsanların sırf sığ merakları ve acımasızlıkları yüzünden hayli hırpalanmıştı. Daha geçenlerde bir fille güreşmeye zorlamışlardı onu. Hiç kuşkusuz Avrupa yazını ve sanatı üzerinde en büyük etkiyi bırakacak hayvanlardan biri olarak tarihe gececekti ancak o bunu bilmiyordu. Floransalı şair Giovanni Giacomo Penni onunla ilgili bir şiir yazmıştı. Büyük ressam Albrecht Dürer ise bu hayvanı hiç görmeden, sadece hikayenin büyüsüne kapılıp ve tarihçi Pliny'nin tasvirlerinden yararlanarak her tarafı zırh gibi bir kabukla kaplı izlenimi veren bir canlı çizmişti. (tahta kalıp baskı) Zavallı hayvanın yolculuğunun ikinci etabı 1515 yılının son ayında başladı ve Lizbon'dan Akdeniz'e doğru açılan bir geminin içerisinde kaderini bekledi.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Fransız kralı I. François seleflerinden kendine yadigar kalan, 1486 yılında Fransa topraklarına katılmış olan Provence illerini teftişe çıkmıştı. Henüz krallığının ilk yılıydı. Asla iyi bir siyaset adamı olamayacaktı çünkü fazla dost canlısıydı. Herkese güveniyordu ve düşüncelerini saklamayı bilmiyordu. Ancak otuz yıldan fazla sürecek hükümdarlığı boyunca sanatın ve edebiyatın hamisi olarak bilinecek, Fransız dilinin babası olarak anılacak ve hümanizmden en çok etkilenen kral olarak tarihte özel bir yer alacaktı. Krallığı ezeli hasmı Şarlken’in toprakları tarafından sarıldığında, Muhteşem Süleyman’dan bile yardım isteyecekti. O henüz kaderinden bihaber riviera boyunca atını sürüyordu. Ganda’nın hikayesini o da duymuştu ve bu gizemli hayvana karşı müthiş bir merak besliyordu. Derhal filo kaptanına haber gönderildi ve Kral François Marsilya açıklarındaki If Adası’nda gergedanla tanışma şerefine nail oldu…</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Ganda dönemin en büyük krallarıyla tanışmış, uzun yolculuğuna devam etmekteydi. Bu sırada 1516 yılının ilk aylarına gelinmişti. Akdeniz’de fırtına zamanıydı. Kimsenin aklına insana bu denli aşkı çağrıştıran bir yerde, Portovenere (Venüs Limanı) açıklarında Ganda’yı taşıyan geminin batacağı gelmezdi. Koca gergedanı kontral altında tutmak için güverteye zincirlemişlerdi ve Ganda yüzmeyi bilmiyordu…</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmNfuOLdnkKW8VhJkdHeRlL-rV9F8OSdvPWMTEG5ZmjelXLDgcxcRCoz1UJIPQdrxtg-UjplzPp-8Q1aUQDfXlVIytPqV4S8G3y8kJMxqeZD6Lazk4oKh_LfDFPGk94kWEHk3NpBrFherE/s1600/Gergedan+3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmNfuOLdnkKW8VhJkdHeRlL-rV9F8OSdvPWMTEG5ZmjelXLDgcxcRCoz1UJIPQdrxtg-UjplzPp-8Q1aUQDfXlVIytPqV4S8G3y8kJMxqeZD6Lazk4oKh_LfDFPGk94kWEHk3NpBrFherE/s1600/Gergedan+3.jpg" /></span></a><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">“Nazare, bana neden bu çörteni daha önce göstermedin?” Belem Kulesi’nin köşesindeki gergedan</span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"> şeklindeki bu süslemeyi ilk defa fark ediyordum. Bunca zamandır Nazare’nin bana bu detayı göstermemiş olmasına fena şekilde içerlemiştim. Eliyle omzuma dokundu ve sevgiyle sıvazladı. “Benci” dedi, “bir rehberin en büyük silahı, her zaman anlatacak yeni bir şeyler bulabilmesidir...” </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">NOT: Ganda gibi, günümüzde hala arenalarda telef olan boğalar gibi, ya da Papa’ya gönderilen beyaz fil gibi insanoğlunun acımasız ellerinde telef olmuş tüm haşmetli ve güzel hayvanlara saygıyla… </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-40540482593585043382014-03-25T14:27:00.001-07:002014-03-25T14:27:36.104-07:00PAKİSTAN’DAN GÖNÜL GÖZÜYLE I<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-dZzYTqpfEOg/UzHyk2k0KaI/AAAAAAAAPOs/Ovw0Q3hCIN4/s1600/Pakistan+1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-dZzYTqpfEOg/UzHyk2k0KaI/AAAAAAAAPOs/Ovw0Q3hCIN4/s1600/Pakistan+1.jpg" height="197" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Küçücük toprak bir çanak
içindeydi sütlü tatlı. Çanak ortadan ikiye ayrılıyordu ve düşünmeden bir yarısını
bana verdi. Yemek isteği içinde değildim ancak o kadar samimi ve doğaldı ki her
şey, sanki canının yarısını sunmaktaydı bana… Almamazlık ve yememezlik
edemezdim. İşte tüm seyahatin özeti de buydu. Yedi kişiydik birbirini tanımayan
ve birbirinden o derece farklı, 12 gün boyunca birlikte yaşamaya mahkum. Bir an
gelir çıkılan yolculuklarda, sabık bir durum içine hapsolursunuz, başı ve sonu
olmayan… İşte o andan itibaren biraz da kiminle gittiğinizdir önemli olan,
nereye gittiğinizden ziyade. Destansı Pakistan yolculuğumuzu da, böyle bir
haleti ruhiye içinde tamamladık.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://i.dawn.com/archives/2010/Magzn%20Magazine/112210.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="171" src="http://i.dawn.com/archives/2010/Magzn%20Magazine/112210.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Uçak ülkenin en büyük kenti
olan Karachi’ye doğru inişe geçtiğinde vakit o kadar biçimsizdi ki, ne ışıl ışıl
şehir ışıkları görünüyordu, ne de kentin aslında Arap Denizi kıyısına kurulmuş
olduğunu algılayabiliyorduk. Pasaport kuyruğu olağan karışıklık ve kalabalık
durumlarını vaat etmekteydi bizlere. İlkin orada tanıştık kadınlı erkekli,
halkın büyük çoğunluğunun milli kıyafeti “şalvar – kameez” ile! Bol pantolon
üzerine giyilen uzun tunik, bu yarı tropik coğrafya için yapılabilecek en
isabetli seçimdi. Nitekim mart ayının ilk günleri olmasına rağmen sıcaktan
hayli bunaldık Karachi’de. Pasaport kuyruğunda ise Pencabi, Peştun, Afgan,
Muhacir vb. tüm etnisitesi ile “welcooome” demekteydi ülke bize! Tüm bu
kalabalık içinden yine çok eski ve geleneksel yöntemlerle kurtulduk. Şüphesiz
elinde evine götüreceği ekstra 10 dolarıyla pek de mutlu gülümsemişti bizi
yönlendiren memur!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Şehrin en iyi oteli Mövenpcick’e
doğru yola çıkıyoruz. Eski Sheraton Otel çok yakın zaman önce el değiştirerek
bayrağı yine ünlü bir zincir olan bu rakibine devretmiş. İçimiz ilkin otelin
girişinde cız ediyor. Bundan sonra konaklayacağımız her otelin girişinde aynı
manzara bizi bekleyecekti: kurulu barikatlar, kalaşnikoflarla nöbet bekleyen
güvenlik görevlileri, ağır turnike kapılar… Oysa ilerleyen günlerde hepimizin ortak
kanaati, Pakistan’ın turizm açısından kesinlikle hak ettiği yeri bulmamış
olduğu olacaktı. Bir an bu kadar az kişi olduğumuza şükrettik. Hava aydınlanmıştı
artık, birkaç saat dinlendikten sonra hemen ilk keşif gezimiz başlayacaktı…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net/hphotos-ak-ash3/t1.0-9/1900108_10153860225660696_1070990321_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net/hphotos-ak-ash3/t1.0-9/1900108_10153860225660696_1070990321_n.jpg" width="239" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Sanırım Karachi’yi ziyaret eden
her yabancıya gösterilen ilk yer, ülkenin kurucusu olan</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"> Muhammed Ali Cinnah’ın
kabri. Pakistanlıların bağımsızlık mücadelesi boyunca Türklerin egemenlik
savaşını kendilerine ne kadar örnek almış oldukları her noktada aşikar. Aslında
hayatımda ilk defa Türk kimliğimle yabancı bir ülkede bu kadar itibar
görüyorum. Dost ülke Pakistan hakikaten de klişelerin çok ötesinde dostane bir
tavırla ağırlıyor bizi. Kaid-i Azam (Büyük Önder) olarak adlandırdıkları Cinnah
da şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk ile özdeşleştiriliyor. Gittiğimiz her yerde;
müze, otel, ofis, ören yeri vb. mutlaka kendisine ait bir resim görüyoruz.
Hatta 1960’larda tamamlanan mozoleyi gezerken, aynen Anıt Kabir’i ziyaret
edermiş gibi hissediyorum kendimi. Cinnah’ın mozolesinde de belli günlerde
devlet töreni düzenleniyor. Bunlar Cinnah’ın doğum ve ölüm tarihleri olan 25
Aralık ve 11 Eylül ile 23 Mart’ta kutladıkları Pakistan Günü ve 14 Ağustos
Bağımsızlık günü. Hatta bu son iki gün adeta ülkenin kısa tarihinde ciddi birer
dönüm noktaları. Henüz ortada Pakistan diye bir ülke yokken, Muhammed Ali
Cinnah önderliğinde 23 Mart 1940’ta Lahor’da “Müslüman Birliği Cemiyeti Kongresi”
toplanır ve Hindulardan tamamen ayrı ve bağımsız bir Pakistan Devleti
kurulmasını kararlaştırır. 14 Ağustos 1947’de ise İngilizler Hint Yarımadası’nın
kuzeyinden askerlerini tamamen çekince, Hindistan’ın Müslüman çoğunluğa sahip
bölgeleri, İngiliz Uluslar Topluluğu (Commonwealth) içinde ve dominyon
statüsünde Pakistan adıyla bağımsız bir devlet olur.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://media.sondevir.com/250x190/2013/04/27/muhammed-ikbal.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://media.sondevir.com/250x190/2013/04/27/muhammed-ikbal.jpg" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">“Pakistan” nosyonunu ortaya ilk
atan, ülkenin en büyük şairi Muhammed (Allame) İkbal olur. Aslında kendisi için
de onların “Mehmet Akif”i yakıştırmasını yapsak hiç de yanlış olmaz. Öyle ki
Muhammed İkbal’in Türk Kurtuluş Savaşı sırasında gösterdiği tavır, belki de
savaşın gidişatını etkileyen unsurlardan biri olmuş. 1921 yılında, İstanbul
işgal altında, Osmanlı Sultanı işgal kuvvetlerinin kuklası durumundayken,
Yunanlılar neredeyse Ankara yakınlarına kadar ilerlemişlerdir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri başkentin daha doğuya nakledilmesini isterken, Mustafa
Kemal bütün İslam dünyasını ayağa kaldıran bir beyanname kaleme alıyor: “Bütün İslam
yüreklerinin bir kalp halinde çarpması için kendisini perişan eden Türk
Milletine muzahir olsun…”, “İslam’ın her tarafta düçar-ı hezimet olan
sancakları Anadolu’da toplanmıştır…” İşte bu beyanname büyük şair İkbal
tarafından Lahor’da daha sonra ziyaret edeceğimiz Badşahi Camii’nde Kurban
Bayramı namazı için toplanmış yaklaşık 250 bin kişiye okunuyor. Ve ekliyor
İkbal: “Dua edelim kardeşler, o bayrak o burçlardan kıyamete kadar düşmesin.
İslam’ın güneşi kararmasın. Allah Müslümanları Hristiyanlara karşı savunan
Büyük Lider Mustafa Kemal’e yardım etsin. İslam’ın son askerlerini muzaffer
kılsın.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://cityfm89.com/wp-content/uploads/2012/12/1oojmg.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://cityfm89.com/wp-content/uploads/2012/12/1oojmg.jpg" width="290" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">İşte Muhammed İkbal’in bu ünlü
konuşmasından sonra Hint Yarımadası Müslümanları,</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;"> kardeşleri olarak gördükleri
Türklere milli mücadelede kullanılmak üzere yaklaşık 1.5 Milyon Sterlin
değerinde bir maddi yardım sağlarlar. Bu yardım sayesinde daha sonra İş Bankası
kurulur. Hint Yarımadası Müslümanlarının sağduyusunu mu övsem yoksa Mustafa
Kemal’in her durum için ayrı bir strateji uygulayan eşsiz dehasına mı şapka
çıkarsam bilemeden yine koyulduk Karachi sokaklarına! Bir sonraki durağımız
Cinnah’ın bir dönem kız kardeşi Fatima ile birlikte oturdukları Flagstaff House.
Şehirde çokça gördüğümüz, 19.yy İngiliz mimari tarzını Mughal etkilerle harmanlayan,
yapımında yine yöreye özgü kumtaşı ve kirçtaşının kullanıldığı sevimli bir</span>
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">ev.
Fatima Cinnah abisinin olduğu her yerde… “Milletin Anası” olarak anılıyor. Abi –
kardeş aldıkları İngiliz eğitimini zarif bir şekilde yansıtarak, son derece
batılı bir görünüm sergiliyorlar. Bu görüntüyle, 12 gün boyunca gezeceğim
ülkenin halkının oluşturduğu tezat her geçen gün artarak beni çıkmaz
düşüncelere sürüklemeye devam edecekti…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">…DEVAM EDECEK…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><b>BENGİ IŞIL GÖKTÜRK</b><o:p></o:p></span></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-77315477712830026422014-01-27T16:12:00.000-08:002014-01-27T23:36:56.064-08:00YEMEN NOTLARI BÖLÜM II<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh10XkagRaGrTcQaoWEiSc7ifmNrO4ot1niJPswAQP5tFHyQeYFcn1rdB0DIotzHxIdrMx2fUpBB2wPy70EPwN1c4JcAlZCzIGKoHGkzhddB8wm7f3GNpF6UHV5V9J33aiHvagBziZ0XzFV/s1600/IMG_2172.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh10XkagRaGrTcQaoWEiSc7ifmNrO4ot1niJPswAQP5tFHyQeYFcn1rdB0DIotzHxIdrMx2fUpBB2wPy70EPwN1c4JcAlZCzIGKoHGkzhddB8wm7f3GNpF6UHV5V9J33aiHvagBziZ0XzFV/s1600/IMG_2172.JPG" height="320" width="213" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Çocuklar “sura sura” diye bağırarak
koşuyorlardı ardımdan. İlkin ne dediklerini anlamadım ancak daha sonra bunun “suret”
yani fotoğrafımı çek anlamına geldiğini çark etti beynim. Benim gibi,
insanların suratına doğru makine objektifi tutmaktan utanan birisi için son derece hoş bir teklifti! MÖ 2300 ila
600 yılları arası Saba, Awsiyan, Kataban, Hadramut, Himyarit gibi uygarlıklara
ev sahipliği yapan Yemen’in yine tarihi şehirlerinden biriydi yeni hedefim
Thula. On dört yaşında, pembe etekli, siyah beyaz bir başörtüsüyle başını
kapatmış Rüya hemen yanıma geldi ve “Bugün buraya gelen ilk turist sensin”
dedi. Güzel bir İngilizceyle bana rehberlik etmeye başladı. Son derece zarif
bir gülümsemesi vardı. Beni, Osmanlı Kalesini göreceğim yüksek bir noktaya
çıkarttı. Birbirimize baktık. Ona şunu demek çirkin bir kara mizah olacaktı: “Bak
Rüya belli ki sen zehir gibi zeki bir kızsın ancak yanlış yerde doğmuşsun. Henüz
on dört yaşındasın ve kapanmışsın, kısa zaman sonra ise kara çarşafa gireceksin
ve o güzel İngilizceni unutacaksın çünkü seni yabancılarla konuşmamaya
zorlayacaklar…” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCqPBhxRZKHU7QdpTTedYvTQlspDKO4n6GfEYDmJCl-hiPHqQ_rUtRQZMS76S8xYXuSU3ZxcoqPNYVx9UUgL_rnk1woldCaa4HAycDNn3JsoRiccuBLi_mEzdbkFixd3CN-FuND4XHzEnG/s1600/IMG_2144.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCqPBhxRZKHU7QdpTTedYvTQlspDKO4n6GfEYDmJCl-hiPHqQ_rUtRQZMS76S8xYXuSU3ZxcoqPNYVx9UUgL_rnk1woldCaa4HAycDNn3JsoRiccuBLi_mEzdbkFixd3CN-FuND4XHzEnG/s1600/IMG_2144.JPG" height="213" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yemen şehirlerinin bana en ilginç gelen
özelliklerinden biri yağmur sularını toplamaya yarayan koca havuzlar oldu.
Pislik içindeki suyu sarı bidonlarıyla havuzun içine inen merdivenlerin ucunda
durarak alan kadınları görünce, susuzluğun ne kadar ciddi bir problem olduğunu
çok daha iyi kavrıyorum. Küresel ısınma sonucu dünyada baş gösterecek olası
susuzluk için ilk aday başkent Sana’a imiş. Hayati önem taşıyan suyun önemli
bir bölümünün kat üretimine gittiğini hatırlayınca yine aynı garip hissiyatı ve
öfkeyi yaşadım. Artık kahve de Yemen’den gelmiyordu çünkü aynı kat gibi
yüksekleri seven kahve yerine kat ekmeyi daha uygun görüyordu Yemenliler. Kahve
adına size sundukları garip bulamaç ise ancak kahve kabuğunun kaynatılmış
haliydi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizUbCuvmmBZT9PBKMGMnao31AcizKJKKFtowP1-nwleM3oak2wvpIevWu9y7jVwhio9zAuMV7L3jLOZujNRDkznusr8awrCyPFsbIyMZoFuTbow7fGQe2tWOfGQNI06eCxfdXtgyT-PtGK/s1600/IMG_2769.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizUbCuvmmBZT9PBKMGMnao31AcizKJKKFtowP1-nwleM3oak2wvpIevWu9y7jVwhio9zAuMV7L3jLOZujNRDkznusr8awrCyPFsbIyMZoFuTbow7fGQe2tWOfGQNI06eCxfdXtgyT-PtGK/s1600/IMG_2769.JPG" height="213" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yemenliler memleketlerinin Arapların atalarının
doğum yeri olduğuna, kendilerinin de Nuh’un büyük oğlu Sam’in soyundan
geldiklerine inanıyorlar. Sana’a’nın adını, Sam’den aldığını söylüyorlar. Şehir
yüzyıllar boyu önemli bir ticaret noktası olmuş. Afrika, Asya ve Avrupa arasında
stratejik bir ticaret merkezi olan ülkenin tarihi limanları Mocha, Aden ve
Mukalla’dan, Hint diyarlarından getirilen ipekler, abanoz, dokumalar ve baharatlar
Kızıldeniz vasıtasıyla Akdeniz Dünyasına ulaştırılırmış. Hint Okyanusu
ticaretini uzun zaman Hintlilerle birlikte tekellerinde tutmuşlar. Ne zaman ki
Mısır’ın Yunanlıları, buradaki muson rüzgarlarının sırrına vakıf olmuşlar (MÖ. II.
yy), onlar da Kızıldeniz’de yelken açmaya başlamışlar. İşte o zaman ilk ticari
darbeyi almış Yemen Kabileleri. Sadece Arabistan Yarımadası’nın güneyinde
bulunan buhur ve mür ticareti ise Tütsü Yolu dedikleri kara rotasıyla Şam
diyarına kadar ulaşırmış. Ancak ülkeyi bugün ticari açıdan güçsüzleştiren asıl
darbeyi, Keşifler Çağı döneminde Ümit Burnu’nu dönerek yeni ticaret rotasını
keşfeden Portekizliler vurmuşlar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKVIckzESqnt6TGhmsiNxgZHI_MRoy0JIxyLnexm0zF0cbhaZZts8eMwSbHi26em8qp62VmeQH0E6jRA34mjCyk0q5JGDAa7IcSIS0DiGbPLaUuh66OdUMKvdkAkKMsPQVcEA1fjm0DHfH/s1600/IMG_2237.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKVIckzESqnt6TGhmsiNxgZHI_MRoy0JIxyLnexm0zF0cbhaZZts8eMwSbHi26em8qp62VmeQH0E6jRA34mjCyk0q5JGDAa7IcSIS0DiGbPLaUuh66OdUMKvdkAkKMsPQVcEA1fjm0DHfH/s1600/IMG_2237.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Tüm bunları düşünerek Bab-al Yemen’e (Yemen
Kapısı) varıyorum. Değişiklik olsun diye “debbeb” adını verdikleri yıkık dökük
dolmuşlardan biriyle geliyorum eski şehrin günümüze kalmış tarihi ana kapısına.
İçeri girer girmez ticaretin hala ne kadar dinamik bir şekilde devam ettiğine
tanık oluyorum. Elinde tefle şarkı söyleyen bir dedenin etrafında büyükçe bir
erkek kalabalığı toplanmış. Ben de aralarına giriyorum ve gözler (ve tabi ki
tef) bana doğru dönüyor. Yolu yok, çıkarıp 100 Riyal uzatıyorum. Devamlı olarak
“Ahlan ve sahlan”, “Welcome to Yemen” (Yemen’e hoş geldin) cümleleri yöneltiliyor ve kibarca tüm erkekleri selamlayıp,
teşekkür ediyorum. Arada kara çarşafına sarınmış kadınlarla göz göze
geldiğimizde, karmaşık bakışlarından hiçbir anlam çıkaramıyorum. Eski şehirde
dolaşırken hep aynı soruya takılıyor zihnim: Pazar yerinde bir turist, bir
yabancı olarak bana son derece iyi davranan bu insanlar aslında ne kadar
iyiler? Yemende kadınlar üç hafta içinde kapanmak zorunda kalmışlar. Önce
direnir gibi olmuşlar ancak yüzlerine kezzap atılıp, yoğun baskıya maruz
kalınca kapanmaktan başka çareleri kalmamış. Oysa daha sonra ziyaret edeceğim
Jibla şehrinin efsanevi Kraliçesi Arwa 1067’den 1138’e kadar bir kadın olarak
tek başına yönetmiş ülkeyi… Ne değişmişti? Benim gibi bir yabancıya iyi
davransa da; poligamiyi destekleyen, mahkeme önünde kadının oyunu yarım gören, mecliste
kadın sayısını bir elin parmakları kadara indiren, karısına sokağa çıkmak için
bile kendinden izin almasına zorlayan bir zihniyet ne kadar iyi olabilirdi? Ancak
bunu sorgulamak bana düşmezdi. Olayların nasıl olması gerektiğini bildiğimize
inansak da, olaylar basitçe: oldukları gibiydi…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlVTcaJEU0WZQXy7f6Aqj5My_VTLy3Hq9-eR3UKVXT9t_g4e2du4tUy0KXZ6vertot94OfzNjz9X2tHqnhbJZLes6ONwV5XTzSVB8KXrUfx3E0TJT0HIcjTjpdVFN6geqMPRAqjgGLeDaX/s1600/IMG_2274.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlVTcaJEU0WZQXy7f6Aqj5My_VTLy3Hq9-eR3UKVXT9t_g4e2du4tUy0KXZ6vertot94OfzNjz9X2tHqnhbJZLes6ONwV5XTzSVB8KXrUfx3E0TJT0HIcjTjpdVFN6geqMPRAqjgGLeDaX/s1600/IMG_2274.JPG" height="213" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İronik olarak tam da bu noktada Kuran’da
geçen Fil suresini hatırlıyorum. Habeşistan Kralının Yemen’e hükümdar tayin
ettiği Ebrehe, Mekke’ye giden kervanları ve Kabe ziyaretçilerini çekmek, Sana’a’yı
Mekke’ye rakip bir ticaret merkezi haline getirmek üzere burada bir tapınak
inşa etmiş. Tapınağına kimse gelmeyince çok sinirlenmiş ve Kabe’yi yıkacağına
yemin etmiş. 571 yılında altmış bin asker ve on fille Mekke’ye doğru yola
çıkmış. Ebrehe’nin ordusu Mekke’ye girerken daha önce hiç görülmemiş,
kırlangıca benzer kuşlar bir anda ortaya çıkarak orduya saldırmışlar. Bu olay
Hz. Muhammed’in doğduğu yılda meydana geldiğinden, peygamberin ilk
mucizelerinden sayılmış… Tapınağın ise bugün yerinde yeller esmekte…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmQIemzxoytrM-RgxLEKRnvXs43bfjBAG1qNn1z2Hzur9lMMZnfJcK8WxF9qPgU6V-nvYb3pY3RSTZgwq5SIvmIN6YWF4VQsVSDA22J_GqGYNScS1zarm9_brusIZPpkpRmgXmTiss6vuW/s1600/IMG_2812.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmQIemzxoytrM-RgxLEKRnvXs43bfjBAG1qNn1z2Hzur9lMMZnfJcK8WxF9qPgU6V-nvYb3pY3RSTZgwq5SIvmIN6YWF4VQsVSDA22J_GqGYNScS1zarm9_brusIZPpkpRmgXmTiss6vuW/s1600/IMG_2812.JPG" height="213" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Artık grupla buluştuk ve Aden’e doğru yola
koyulduk. Yol boyunca yükseltiler üzerinde, kartal yuvasını andıran noktalarda
hep bir Osmanlı Kalesi ile karşılaşıyoruz. Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Mısır’ı
fethi ve Memlüklü Sultanlığına son vermesi ile Yemen Osmanlı idaresi altına
girmiş. Mondoros Mütarekesi sonucunda da kaybedilmiş. Osmanlı nasıl İstanbul’un
güvenliğini Tuna’da görmüşse, kutsal şehirler Mekke ve Medine’yi ihtiva eden Hicaz’ın
güvenliğini de Yemen’de görmüşler. Yoksa Osmanlı’nın Yemen’i tutmasının maddi
açıdan hiçbir zaman getirisi olmamış. Bilakis, Yemen Osmanlı’ya çok pahalıya
patlamış… hem maddi açıdan, hem de bu diyarlarda özellikle I. Dünya Savaşı
sırasında şehit olmuş, sayıları 300 bin ila bir milyon arası telaffuz edilen
canlar açısından! Boşuna dememişler Yemen Türküsünde “Burası Huş’tur, yolu
yokuştur. Giden gelmiyor acep ne iştir” diye… Yolun ne kadar yokuş olduğunu bir
zamanlar Osmanlı’nın karargah merkezi Taiz’e vardığımızda anlıyorum!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taiz çarşısında bir gümüşçüye giriyoruz.
Telkari işlemeleri çok da fazla kalmamış ancak amber ve inci son derece uygun
fiyata satılıyor. Kurutulmuş ufacık balıklar, tütün, basura iyi gelen bir meyve
(!) ve buhur, satılan diğer mallar arasında. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0aRQuTMszoxjVX1K7lYpWosD3MoIB5NEWX4BLbO34KD2AkNkoHHmE8nm1EF7Z10Wi29zK0AiWYpBwXwAFAd951HjNZHzqKLUsaq-CoT3PXhyphenhyphenTuDuxdrDShuLLyIxT9zJwcoYwuMumDM87/s1600/IMG_2827.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0aRQuTMszoxjVX1K7lYpWosD3MoIB5NEWX4BLbO34KD2AkNkoHHmE8nm1EF7Z10Wi29zK0AiWYpBwXwAFAd951HjNZHzqKLUsaq-CoT3PXhyphenhyphenTuDuxdrDShuLLyIxT9zJwcoYwuMumDM87/s1600/IMG_2827.JPG" height="213" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Artık yavaş yavaş son noktaya doğru
ilerliyoruz. Bir yıl içinde ikinci defa Hint Okyanusu kıyılarına varıyorum.
Aden şehri tarihinden çok coğrafyası ile etkiliyor beni çünkü şehrin tarihi
limanı bir krater içine kurulmuş! Krater duvarlarına bakmaya doyamıyorum. Bazı insanlar
için taşlar bir şey ifade etmez, bazıları içinse çok şey söylerler… Ben hep ikinci
gruptandım! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Okuma yazma oranının %38 olduğu Yemen’de,
Fetullah Gülen’in 18 tane okulu varmış. Bunlardan 3 tanesi Aden’deymiş. Bu da
bize THY’nin niçin hem Sana’a hem de Aden’e seferler düzenlediğini anlatıyor…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4geAQkSS4_X2jfc0Y91_hhvdYL_tkKx_Z4GPSo6vf0o4tdBVKgsmhRkHpyvU21fOGf0FAplZwjMGjWwkm12DVfHdthTQL29UTM7zORyS52AGt_8655nA8NIMRhdPdCHdxpuNH5vH8jrKf/s1600/IMG_2854.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4geAQkSS4_X2jfc0Y91_hhvdYL_tkKx_Z4GPSo6vf0o4tdBVKgsmhRkHpyvU21fOGf0FAplZwjMGjWwkm12DVfHdthTQL29UTM7zORyS52AGt_8655nA8NIMRhdPdCHdxpuNH5vH8jrKf/s1600/IMG_2854.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İyiden iyiye karnımız acıkıyor. Hani şu
Lonely Planet kitaplarında ‘lokal yerlerde lokal tatlar deneyin’ der ya, grupça
öyle bir şey yapalım diye geçiriyorum içimden… Ve gönlümden geçen de oluyor. Milyonlarca
torbanın kirlettiği deniz kıyısında, elleriyle pilava, ekmeğe ve balığa dalan
onlarca erkeğin yanında bize de bir aile salonu açılıyor. Kocaman balıklarımızı
itinayla seçtikten sonra, bunlar hijyen koşullarının son derece elverişsiz
olduğu bir tezgah üzerinde temizleniyorlar. Ucunda uzun bir demir olan yassı tel üzerinde ise ateşe atılıyorlar. Nar gibi
kızardıktan sonra önümüze getiriliyorlar! Önce biraz nazlanıyoruz ancak sonra
ellerimizle dalıyoruz. Hayatımda yediğim en güzel balıklardan biri! Paşa’nın
Floransa’da bana dediğini hatırlıyorum: “Medeniyetin nerede doğduğu değil, şu
an nerede olduğu önemlidir…”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL
GÖKTÜRK</span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkMJIH5-RCjeNMGSq6YZ34oU1xqf5oB2QtKfbz61WUJ-ERCiq7bfrI1c1x3PilClTR_XvyW12MuV2rErAMozYYogAK5CcIXgj5pwqdjqwrpxAg32WenJn5kJXoDJOQtlgIFQoICiPKLyqw/s1600/IMG_2136.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkMJIH5-RCjeNMGSq6YZ34oU1xqf5oB2QtKfbz61WUJ-ERCiq7bfrI1c1x3PilClTR_XvyW12MuV2rErAMozYYogAK5CcIXgj5pwqdjqwrpxAg32WenJn5kJXoDJOQtlgIFQoICiPKLyqw/s1600/IMG_2136.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4dJ0vzXSsqwBIwsPGvFWdzZUcm9JnbxhyphenhyphenV1muV9AemzS8kf25nVDI8HRE8p4j0Q2R87D8Fpe2JaoZyzzCwBXO_ANJN99hZ5kLuBfW97CcqT_D0bl3Si7xvGPkXpYbe4Nw-gLIf-JLjTbY/s1600/IMG_2176.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4dJ0vzXSsqwBIwsPGvFWdzZUcm9JnbxhyphenhyphenV1muV9AemzS8kf25nVDI8HRE8p4j0Q2R87D8Fpe2JaoZyzzCwBXO_ANJN99hZ5kLuBfW97CcqT_D0bl3Si7xvGPkXpYbe4Nw-gLIf-JLjTbY/s1600/IMG_2176.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWqjkmAtOUsweZlb7Q-eqo1FhMD2lPVPUCfDOb-n1d9Cl6Xp9RWN2NrjNk8Viw2qIfzeLrFtxFsRLuOy8WPlSbR-22LsfT-KXJlKnw0plHb99xSAi9uAGUYq2icn5A-GzQZ5EGbZEGPXTQ/s1600/IMG_2250.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWqjkmAtOUsweZlb7Q-eqo1FhMD2lPVPUCfDOb-n1d9Cl6Xp9RWN2NrjNk8Viw2qIfzeLrFtxFsRLuOy8WPlSbR-22LsfT-KXJlKnw0plHb99xSAi9uAGUYq2icn5A-GzQZ5EGbZEGPXTQ/s1600/IMG_2250.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEL_jqoxiPAk8CPDZdjhKqu49lvhMpF2N7VELElD7V8HH4oOZSkK0nfWDnowoHvQBE__r0bbf14-kFXz9LbxpW3AtXo38aJJnm4GHrtM_N61IFcaBIvMDOuEX223ggwejQyCWuTVGRgq-_/s1600/IMG_2511.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEL_jqoxiPAk8CPDZdjhKqu49lvhMpF2N7VELElD7V8HH4oOZSkK0nfWDnowoHvQBE__r0bbf14-kFXz9LbxpW3AtXo38aJJnm4GHrtM_N61IFcaBIvMDOuEX223ggwejQyCWuTVGRgq-_/s1600/IMG_2511.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBhd5za8NpPtD2kUeK4TJMWhVkviNBYw_qHpMviFQuTI-KSAHOb4G0wxPyDnGyedosd_jcP7LmX241QDfE42J0Id1piIQm7dKhL80h8sHxa5PwAWa0vOVLHrQULY7MK4zpODtYLa3FNbqX/s1600/IMG_2554.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBhd5za8NpPtD2kUeK4TJMWhVkviNBYw_qHpMviFQuTI-KSAHOb4G0wxPyDnGyedosd_jcP7LmX241QDfE42J0Id1piIQm7dKhL80h8sHxa5PwAWa0vOVLHrQULY7MK4zpODtYLa3FNbqX/s1600/IMG_2554.JPG" height="220" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhncaxZru9E0uiY-Ku0IcrhVG2maxAVlBg30kB8cIeVoKGb1tpc3N28oqYAZaIzyEfJIJenaBfmlExe-mYerM4ipQz-qrvQHi-Qdkb3QPvVMbjOvjj4TnnMYyGQ1AW15tPHHEjiIvcdpjfo/s1600/IMG_2595.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhncaxZru9E0uiY-Ku0IcrhVG2maxAVlBg30kB8cIeVoKGb1tpc3N28oqYAZaIzyEfJIJenaBfmlExe-mYerM4ipQz-qrvQHi-Qdkb3QPvVMbjOvjj4TnnMYyGQ1AW15tPHHEjiIvcdpjfo/s1600/IMG_2595.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1rVi6JgR-UkmNBPwqQiEXn6WqkdKOS8hEwgfhGitTRHNx6P8cie2GCoU0Ie6bc1tYDs8zOeecQSfTmKDaeTfLB9-N26PpeKHeogy0i2ql2RxREiciB5XZW9iXTMQ1yLYzZKOkW5pGZjHP/s1600/IMG_2763.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1rVi6JgR-UkmNBPwqQiEXn6WqkdKOS8hEwgfhGitTRHNx6P8cie2GCoU0Ie6bc1tYDs8zOeecQSfTmKDaeTfLB9-N26PpeKHeogy0i2ql2RxREiciB5XZW9iXTMQ1yLYzZKOkW5pGZjHP/s1600/IMG_2763.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2Nj6H2AavYm2prnR0XN_nJOpbA8GUJJEcwauiSr44Zl3nJExnaxb-ZWNuzFIh7yLloAPbTzaP92zWSAqXIRSu5IGwFocZE7XDi_IOHHT2zxLLia2y3WizbqSZGwO6_G-EcTDNxCryp5st/s1600/IMG_2771.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2Nj6H2AavYm2prnR0XN_nJOpbA8GUJJEcwauiSr44Zl3nJExnaxb-ZWNuzFIh7yLloAPbTzaP92zWSAqXIRSu5IGwFocZE7XDi_IOHHT2zxLLia2y3WizbqSZGwO6_G-EcTDNxCryp5st/s1600/IMG_2771.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></b></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-48122814423173573752014-01-27T08:34:00.000-08:002014-01-27T08:52:23.985-08:00YEMEN NOTLARI BÖLÜM I<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Medeniyetin nerede doğduğu değil, şu an
nerede olduğu önemlidir.” Bana göre
tarihi olan bu cümleyi söylediğinde Paşa, tam da Floransa Vaftizhanesinin
efsanevi güzellikteki Cennet’in Kapısına bakıyordum. Ghiberti Usta’nın kapı
üzerindeki panolara işlediği on Tevrat olayından, Süleyman’ın kendi yaptırdığı
tapınakta Saba Melikesi Belkıs’ı ağırlamasını izliyordum hayran hayran. Sanırım
Yemen’e karşı ilgimi uyandıran şey bu an olmuştu. Tarihin güçlü kadın
yöneticileri her zaman ilgimi çekmiştir. Er ya da geç Saba Melikesinin ülkesini
görmem şarttı!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.wga.hu/art/g/ghiberti/paradiso/4solomox.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://www.wga.hu/art/g/ghiberti/paradiso/4solomox.jpg" height="203" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">2011 yılında Arap Baharının başlamasıyla
birlikte Yemen’e seyahatler iyiden iyiye zorlaşmıştı. Güvenlik nedeniyle
turistik ziyaretler katiyen tavsiye edilmiyordu. 2012 yılı boyunca ara ara
kaçırılan turistlerle ilgili haberler gelmeye devam etti. Ben bekledim. 2013
yılında değişen pek bir şey yoktu. Ben bekledim. 2014 yılının ilk günleriydi ve
yol hikayesi şöyle başladı: Alakasız bir konuyla ilgili olarak yıllardır
görmediğim bir rehber arkadaşımı aradım. Sohbetin ortalarına doğru “Ben de
Yemen’e gidiyorum” dedi. “Ne zaman?” diye sordum. Hemen birkaç gün içinde
grupla yola çıkıyorlardı. Hiç düşünmeden “ben de geliyorum” dedim. Onların
programlarının son 3 gününü yakalayacak şekilde ben de kendime ayrı bir rota
çizdim. Gezinin bir kısmında da olsa özgür olmam gerekiyordu. Ertesi gün Yemen
Fahri Konsolosluğu’ndaydım. Yemen ile vizeler resmen kaldırılmıştı ancak karar
henüz yürürlüğe girmemişti. O yüzden vize harcını yatırmam gerekiyordu ve
ücretin 350TL olduğunu söylediklerinde hiç yapmadığım bir şey yaptım ve “Böyle
harç mı olur, ben rehberim, sizin ülkenize turizm elçisi olarak gidiyorum,
aslında benden hiç para almamanız gerekir” dedim. Konuyla ilgili ısrarcı olunca
harç ücretini en sonunda 250TL’ye düşürdüler. Cebime kar kalan 100 liram, gıcır
gıcır Yemen vizem ve suratımda mutlu ifademle bavul toplama vaktim gelmişti! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4NfTDtfnPd3rIfIMvbtluwOTIZjGy8tSGYkV8NNVLxIQUxbCNYTmBtWvclQ05SopCUKuYzx4OS4DfFgGufNwP7hY4fpY1oCEoq7DSLEByywPkDajk_65_f300wDNdaXY-02vGz3L0Hg5T/s1600/IMG_2097.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4NfTDtfnPd3rIfIMvbtluwOTIZjGy8tSGYkV8NNVLxIQUxbCNYTmBtWvclQ05SopCUKuYzx4OS4DfFgGufNwP7hY4fpY1oCEoq7DSLEByywPkDajk_65_f300wDNdaXY-02vGz3L0Hg5T/s1600/IMG_2097.JPG" height="320" width="232" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Türk Havayolları’nın uçağı Sana’a Havalimanı’na
gecenin ilerleyen saatlerinde indiğinde nedense hiç yanılmayan içgüdülerim
dışarıda beni kimseciklerin beklemeyeceğini söylüyordu. Yoğun programının
baskısından dolayı kafası karışmış olan arkadaşımın geliş tarihimle ilgili hata
yapacağını ve oradaki yerel acentayı yanlış bilgilendireceğini bir şekilde ön
görmüştüm. Saat sabahın 03.30’uydu ve evet beni dışarıda bekleyen kimse yoktu!
En güzel gülümsememi takınıp tüm o birilerini bekleyen erkek kalabalığının
önünden geçiyordum ancak nafile. Taksi servisi verip birkaç dolarımı almaya
hevesli kişiler dışında kimse benimle ilgilenmiyordu. 2200 metrelik irtifası
ile Sana’a şehri Arap Yarımadası’nın en serin yerlerinden biriydi ve önümde
gördüğüm tüm erkekler hemen hemen aynı şekilde giyinmişlerdi: klasik beyaz
entari veya peştamal üzerine kirli bir mont ve bellerinde “cembiye” adı verilen
bir tür eğri kama. Okumuştum bir yerlerde gitmeden önce, bele takılan
cembiyenin sadece bir erkeklik sembolü olduğunu, aslında hayat boyunca hiç
kınından çıkarılmadığını… Ve fakat gecenin o ilerlemiş saatlerinde tek başına
bir bayan için cembiyeler arasında yolunu bulmak çok da eğlenceli değildi! Hele
benim gibi başı açık gezen bir kadın için… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRBDBVWhZKgXOggbMTfBNHFxanM1g0QuY7JQtJRv4GIqiNKXy9SGQ8UiHv5WWY9RZfNYHRzSRk-jwZdLyhGDmS7I6bYzGzE4OcQQpSEsPwlkaHA9dzYXj6R0LlhKRkSRvvotxPYsV29qhx/s1600/IMG_1858.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRBDBVWhZKgXOggbMTfBNHFxanM1g0QuY7JQtJRv4GIqiNKXy9SGQ8UiHv5WWY9RZfNYHRzSRk-jwZdLyhGDmS7I6bYzGzE4OcQQpSEsPwlkaHA9dzYXj6R0LlhKRkSRvvotxPYsV29qhx/s1600/IMG_1858.JPG" height="320" width="213" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">En sonunda eli yüzü daha düzgün olan bir kişiye
doğru yöneldim. Elle, kolla, Arapça, İngilizce, Türkçe olarak yaptığımız
pazarlıklar sonucu beni otelime bıraktı ve takip eden günün Cuma, yani tatil
günü olduğunu hesaba katarak birkaç saat sonra gelip beni almasını tembih ettim.
Sözleştiğimiz saatte kapıda beliriyor şoförüm Nabil. Gel diyorum; resepsiyona
adını, plakasını ve telefon numarasını bıraktırdıktan sonra başlıyoruz başkent
civarındaki tarihi yerleri gezmeye. İlk durağımız Vadi Dhar’da, Arapça Taş Ev anlamına gelen Dar’ül Hacer
oluyor. Yeşilin sık görülmediği bir coğrafyada, bereketli vadide gördüğüm bitki
örtüsüne şaşıyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Osmanlı’nın Yavuz Sultan Selim’le başlayan
Yemen Macerası 400 yıl sürmüş. Bu yılların sonunda ise imameti elinde
bulunduran İmam Yahya, Osmanlı sonrası ülkenin bağımsızlığını ilan ederek Yemen’in
başına geçmiş. Taş Ev onun yazlık sarayı. Binanın üzerine oturtulduğu kayanın
Saba Melikesi Belkıs döneminde oyularak ev şeklinde kullanıldığıyla ilgili bir
rivayet var. Beş katlı ve 35 odalı yapı, hem Yemen mimarisinin, hem de taş
oymacılığının son derece etkileyici bir örneği. Birden bazı kaynaklara göre
Yemen ile Umman arasındaki geniş düzlüklerde yaşadığı söylenen ve İrem Şehrini
kuran Ad Kavmini hatırlıyorum. Nuh Kavmi gibi Allah’ın gazabına uğrayan eski
bir Arap Kabilesi olan Ad Kavmini Hz. Hud Kuran’ın Şuara Suresi’nde şöyle
uyarmış: “Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp
eğleniyor musunuz? Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?” Karşımdaki
yüksekçe yere inşa edilmiş anıta bakınca Hud Peygambere pek de hak veremiyorum.
Nihayetinde buranın sahibi olan Yahya 1948’de öldürülüp bu dünyadan göç etse
de, anıt zamana meydan okuyor!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3l0J7p1DcgoXsBE7NZxcZSJwgkxYi3TH66UwvX1lD6JBiJ5FBVvDCkJkngMG-Oosg-a9Q-CgI8NyGdm7xNV2FY5OgKRhK-Az1Z1b79R7S7zxyhCnGYSArlI5dRPen-LxU8paKPEZOTFZD/s1600/IMG_2060.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3l0J7p1DcgoXsBE7NZxcZSJwgkxYi3TH66UwvX1lD6JBiJ5FBVvDCkJkngMG-Oosg-a9Q-CgI8NyGdm7xNV2FY5OgKRhK-Az1Z1b79R7S7zxyhCnGYSArlI5dRPen-LxU8paKPEZOTFZD/s1600/IMG_2060.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yola devam ediyoruz. Bu plansızlık içinde
atladığım bir nokta var: Uzun yol iznim yok. Birkaç asker denetim noktasında
takılıyoruz, bazısından dil dökerek, diğerlerinden ise ufak rüşvetlerle geçip
Kevkeban’a ulaşıyoruz. Burası anında tüm Yemen’deki en favori yerim oluyor! Bir
kere isim muhteşem: kökünde Arapça “gezegen” kelimesi var. Hakikaten de ayın
yüzeyini andırır bir coğrafyada, masa şeklinde bir dağın üzerinde, bulutlara
asılı gibi, 3000 metrede yalnız bir kent Kevkeban. Kıvrıla kıvrıla yukarı doğru
tırmanırken fotoğraf çekmek için birkaç defa durduruyorum Nabil’i. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Derler ki Kevkeban’a bu adı pencereleri
gümüşten olduğu ve parladığı için vermişler. Sert ve sarp coğrafyası Osmanlı’ya
da uzun zaman geçiş vermemiş. Emir Şerafettin isyanı bu bölgede Osmanlı’yı en
çok oyalayan ve en fazla şehit vermesine yol açan olay olmuş. Birçok insan için
taş pek bir şey anlatmaz, bazıları içinse çok şey anlatır. Ben ikinci
gruptanım. Bunu uçurumun kenarında durmuş, aşağıdaki Shibam Kentini ve
ilerideki koca bir kaya üzerine kurulmuş Thula Kalesini izlerken iliklerime
kadar hissediyorum! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhURJi-1NhNpzcXSwlqNo3gvIy99qdt-DF2w3-a0WwiAbzrz9e_Zn5EubErvVgyPoKboVDy5MNcIc2Y3QTB3MfRezYhreBLEYL-88PhFilNtdTEUcQmX4cuUYIm1vbSUVbXTfZhMzPAGd1O/s1600/IMG_1943.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhURJi-1NhNpzcXSwlqNo3gvIy99qdt-DF2w3-a0WwiAbzrz9e_Zn5EubErvVgyPoKboVDy5MNcIc2Y3QTB3MfRezYhreBLEYL-88PhFilNtdTEUcQmX4cuUYIm1vbSUVbXTfZhMzPAGd1O/s1600/IMG_1943.JPG" height="320" width="237" /></a></div>
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Karnımız iyiden iyiye acıkıyor. Hani şu
Lonely Planet kitaplarında ‘lokal yerlerde lokal tatlar</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> deneyin’ der ya, ben de
iyice turist moduna bürünmüş, Nabil’e “Haydi Nabil gel lokal bir eve gidelim,
misafir olalım” dedim. Zaten konumu ötürü beni benden geçirmiş Kevkeban’da tüm
turistleri avlayan Yahya, bizi de keşfetmekte gecikmedi ve onun alçak gönüllü
evine misafir olduk. Yahya’nın oğulları alelacele pişirilen yemekleri yer
sofrasına dizmeye başladılar. Bu arada Yahya’nın, evinde kalan ziyaretçilere
tutturduğu anı defteri ilgimi çekti. Deftere yazan her milletten insan ev
sahibinin kendisine bir baba gibi davrandığını ifade etmişti. Son derece
misafirperver olduğundan dem vurmuşlardı. Bana göre Yahya da dünyadaki herkes
gibi ekmeğinin peşinde, normal bir insandı. Sunacak başka bir şeyi olmadığı
için dostluğunu vererek para kazanmak zorundaydı. Misafirperver olmalıydı. Onun
toprakları medeniyetin doğduğu yerlerdi ancak bugün bu kavram onun evinden
fersah fersah uzaktaydı ve anı defterinde yazanlar benim için gerçeği ifade
etmiyorlardı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net/hphotos-ak-ash3/t1/10180_10153681360740696_1813580852_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net/hphotos-ak-ash3/t1/10180_10153681360740696_1813580852_n.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yemenliler için öğle yemeği en önemli öğün.
Kesinlikle çok kuvvetli olması gerekiyor. Birinin evine misafirseniz de yemeğin
mutlaka artması gerekiyor. Yerseniz tekrar yemek geliyor. Biz de önümüze konan
çeşit çeşit yemeğin tadına bakıp, çoğunu arttırıyoruz. Yemek sonrası ben
kalkmaya yeltensem de Nabil eliyle otur diyor. Tabi ya! Yemen için “kat” vakti!
Bunu çok defalar okuyup, çok defalar dinlemiştim. Öğle yemeğini yedikten sonra
halkın çoğunluğu, bu hafif kafa yapan yaprağı çiğnemeye başlıyor. Kafa
güzelleştikten sonra da çalıştır çalıştırabilirsen Yemenliyi! On dakika kadar
keyif yapmasına izin veriyorum ancak sonrasında bağır çağır yerinden kaldırıp
beni Thula’ya götürmesini başarıyorum sevgili Taksi şoförümün.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzJ_riWp2rr-WIbD3EGBMhyphenhyphenCuD5fC_dkplmajd0EJ9lgM74ZkFICGygiAlT7Hp2Vl2is7Lm6-2qYXaAnskfcSeoYKuVvsW1wd-9cU8jx0zbg1myjXemjOXnYGMoZ1Xgu0O1IL-me-7NOJD/s1600/IMG_2018.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzJ_riWp2rr-WIbD3EGBMhyphenhyphenCuD5fC_dkplmajd0EJ9lgM74ZkFICGygiAlT7Hp2Vl2is7Lm6-2qYXaAnskfcSeoYKuVvsW1wd-9cU8jx0zbg1myjXemjOXnYGMoZ1Xgu0O1IL-me-7NOJD/s1600/IMG_2018.JPG" height="253" width="320" /></a></div>
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Katın Latince adı “Kata Adolis”. Bir buçuk
metre boyuna ulaşan bir ağaççık ve kökeni Doğu Afrika. Buradan Habeşistan ve
Yemen’e yayılmış. Yüksekleri ve bol suyu seven bir yapısı var. Toplandıktan
sonra 12 saat içerisinde taze taze çiğnenmeli. Öğleden sonra bu yüzden
erkeklerin bir yanağı davul gibi şişiyor. Torbalarla aldıkları katı saatlerce
çiğniyorlar. Kadınlar da çiğniyorlar ancak onlar yanaklarını bu kadar
şişirmiyorlar. Bu konu beni darmadağın eden hususlardan biri oldu. Lakin Yemen’de
çalışan bir insanın günlüğü 8-20USD olarak değişirken, günlük kata harcanan para
yaklaşık 5-20USD arasında değişmekte. Bu da gösteriyor ki milli hasıladan
yarıdan fazlası kata gidiyor! Öbek öbek katı koydukları naylon torbaların
yarattığı çevre kirliliği de cabası!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjfTXIY1QWgETFgGecFeg5qWVlSj1phvpXz6g8EdNUZ4TLZUAhITsfDBoPqaBx-mLPntLTOUBXGLYIvPrqLYE62v0siXq8Wgssw5Qosd_OBzH1pSYdcjK9_8OwhzBDZVx4jgN8nO6SknlH/s1600/IMG_1918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjfTXIY1QWgETFgGecFeg5qWVlSj1phvpXz6g8EdNUZ4TLZUAhITsfDBoPqaBx-mLPntLTOUBXGLYIvPrqLYE62v0siXq8Wgssw5Qosd_OBzH1pSYdcjK9_8OwhzBDZVx4jgN8nO6SknlH/s1600/IMG_1918.JPG" height="243" width="320" /></a></div>
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Düşünsenize dünyanın en fakir 10 ülkesinden
birindesiniz. Oysa zamanında Arabistan Yarımadası’nın Yemen ve Umman’ı kapsayan
güney bölgesine, yeşil toprakları ve ılıman ikliminden dolayı Yunanlılar “Eudaimon
Arabia” (Kutsanmış Arabistan), Romalılar “Arabia Felix” (Mutlu Arabistan) ve
Ortaçağdaki Arap Bilginleri de “El Yemen es-Saiyd” (Mutlu Yemen) ismini
vermişler. Ülkede hiç beklemeyeceğiniz düzeyde bir tarım aktivitesi var ki bu
olası potansiyelin çok altında. Buna rağmen sokak başında açılmış seyyar manav
tezgahları bu ülkede gözüme en güzel görünen unsurlardan biri oldu. Ancak bir
babanın çocuğuna meyve almak yerine, kendi zevki için o parayla kat alacağını
düşünmek beni kahretti. Mutluluk neydi? O katı çiğnediğinde duyacağı anlık haz
mı? Benim için mutluluk yine başka bir anlık haz sonucu bu dünyaya getirilmiş
çocukların sokakta ayakkabısız gezmediği günleri görmekti… Bunu elimde fotoğraf
makinemi görünce “beni de çek, beni de çek” diye bağrışan Yemenli çocuklarla
tanışınca daha iyi anladım…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL
GÖKTÜRK<o:p></o:p></span></b></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-11006056371273398322014-01-07T03:25:00.000-08:002014-01-07T07:18:33.804-08:00“BARBARLARIN YAPMADIĞINI BARBERİNİLER YAPTI ONA” PANTHEON’UN HİKAYESİ<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgysgNTiZjkaMLl4wayBeEjKpG9ovj119UnZjJgxYeyx6mhjIsv6PdwmrDr9wfcCJYianQ_EDvpYy5SxwgJ4Ia5uVYhV_5e-cy1rBK_7bK27K-Lfz7dc0lkTg_b-nqsY6LvnmhM15gaGCQe/s1600/Roma-TamAyBen-071204+004.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgysgNTiZjkaMLl4wayBeEjKpG9ovj119UnZjJgxYeyx6mhjIsv6PdwmrDr9wfcCJYianQ_EDvpYy5SxwgJ4Ia5uVYhV_5e-cy1rBK_7bK27K-Lfz7dc0lkTg_b-nqsY6LvnmhM15gaGCQe/s1600/Roma-TamAyBen-071204+004.jpg" height="269" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Çok yorgunum. Koca yuvarlak bedenim, artık
üzerimdeki kudretli kubbeyi taşıyamayacak kadar bıkkın hayattan. Ne çağlar
görmedim ki? Ne hayatlar geçip gitmedi önümden… Ben ki koskoca Roma İmparatorluğu’nun
tüm tanrılara adadığı tapınak, ben ki dini bir yapı olmanın yanında, seküler
bir abide olarak Roma’nın en yüce simgesi; şimdi elinde dondurmayla fotoğraf
çektirenlere eşsiz bir fon oluşturmaktayım!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Benim gibi sonsuz zamanlara ait olan
Colosseum için İngiliz Rahip Bede şöyle demiş: “Quandiu stabit coliseus, stabit
et Roma. Quando cadit coliseus, cadet et Roma. Quando cadet Roma, cadet et
mundus.” “Colosseum ayakta durdukça Roma ayakta duracaktır. Colosseum düşerse,
Roma da düşer ve Roma düşerse, tüm dünya yıkılır!” İşte bu kehanete inat o da ben
de ayaktayız. Yüzyıllar geçti üzerinden ancak yüksek medeniyetimizin barbar kavimler tarafından yağmalanmasını ve
yıkılmasını kabullenemedik hala. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4RzqhmJUYpKj0gGzqlBrcT4JHj_D8A_DlctZg9q0Clv1t4iyQdG3Z7inGnD8x27_ouhpH_rocnKSCfsSYrsKJbEbZ7Rx8w00_uxV0igkCbbeJUj3qB-p4NWwUwlyAcekSZgaqnPCXU9hyphenhyphen/s1600/rom+%252828%2529-001.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4RzqhmJUYpKj0gGzqlBrcT4JHj_D8A_DlctZg9q0Clv1t4iyQdG3Z7inGnD8x27_ouhpH_rocnKSCfsSYrsKJbEbZ7Rx8w00_uxV0igkCbbeJUj3qB-p4NWwUwlyAcekSZgaqnPCXU9hyphenhyphen/s1600/rom+%252828%2529-001.jpg" height="248" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Adım “Tüm Tanrılar” anlamına gelen “Pan Theon”. 2041 yaşındayım. Beni Actium Deniz Savaşı’nda Marcus Antonius ve
Cleopatra’ya karşı kazanılan zaferden sonra üçüncü defa konsül seçilen Marcus
Agrippa inşa ettirdi. O yüzden kafanızı kaldırıp baktığınızda gördüğünüz üçgen
alınlığın aşağısındaki kitabede şöyle yazar: M. AGRRIPPA, L.F. COS. TERTIUM
FECIT. (Üçüncü defa konsül olan Lucius oğlu Marcus Agrippa yaptırdı) Tarih MÖ
27’diydi. Bu kitabeyi aslında İmparator Hadrianus koydurttu. Zira önce 80
yılında bir yangına kurban gittim, daha sonra üzerimde bir şimşek patladı ve
110 yılında bir başka yangına daha yakalandım. İşte o zaman Hadrianus baştan
aşağı tekrar inşa ettirdi beni ve atalarına ayıp olmasın diye de kitabeyi
koydurttu. Tarih MS 128’di.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7BWDA-LgyYFNz8zcLnj4EjK90BDSpleFvmUMLdNiQqMu5338hz98NKj0imp2RaHc66kcJk2dqscJBPAEW7C9Tz192KjaLK7oiMapEi1RCjgODuP3kvpQLbj9hBhF8rGy0ADx7sahP_pl9/s1600/ro+%252828%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7BWDA-LgyYFNz8zcLnj4EjK90BDSpleFvmUMLdNiQqMu5338hz98NKj0imp2RaHc66kcJk2dqscJBPAEW7C9Tz192KjaLK7oiMapEi1RCjgODuP3kvpQLbj9hBhF8rGy0ADx7sahP_pl9/s1600/ro+%252828%2529.jpg" height="213" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İnsanlar zamandan korkarlar. Bizim gibi
ölümsüz yapılar ise zamanı korkuturlar! Yine de depremler, su baskınları,
yangınlar, türlü türlü felaketler az zarar vermemişlerdir bize. Gotlar varıp
mahvetmeden önce tüm şehri, Septimus Severus ve Caracalla itinayla restore
ettirdiler beni. İlk Hristiyan İmparatorlar ise yüz çevirdiler bana pagan
tapınağıyım diye ve terk ettiler beni. 5.yy’ın sonuna doğru başımıza gelen o
felaketten ben de gani gani nasibimi aldım ve barbarlar tarafından hunharca
yağmalandım. Tam 1200 yıl sonra Romulus’un şehri hırsızların ve katillerin
yatağı olmuştu. Geçirdiğim en zor zamanlardı onlar, beni yıkacaklarını
zannetmiştim ki bir mucize oldu. Bizans İmparatoru Phocas tarafından Papa IV.
Boniface’ye hediye edildim. Bundan bir yıl sonra, 609 senesinde aynı Papa’nın
emriyle kilise olarak takdis edildim. Artık adım </span><span style="font-family: "Comic Sans MS"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%;">Santa Maria ad Martyres</span><span style="font-family: "Century Schoolbook","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">
</span><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">idi – Meryem
Ana ve tüm şehitlere adanmıştım!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Kiliseye çevrilmem beni yıkımdan kurtarmıştı
kuşkusuz ancak çilelerim bitmemişti! Bizans İmparatoru II. Constans şehrimize
yaptığı 12 günlük ziyarette Gotlardan kalan ne varsa alıp götürmüştü. Özellikle
üzeri altın kaplama bronzdan tavan karolarımı. Tavanımı kurşunla kaplayan Papa
III. Gregorius’tu. 14.yy’da Roma’daki çalkantılı politik durumdan ötürü Papalar
Avignon’a kaçınca, buradaki aristokratik aileler arasındaki iktidar çatışması da
kızıştı. Özellikle Colonna ve Orsini aileleri arasındaki kavgalar sırasında
resmen bir kale gibi kullandılar beni!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg789f5S5qZXySNTrxySlrUCAXnzbyVIbNhryPUDnXXPZkNwMqQ5IXo4SANzZ6D8amdNqXF6BsrFGfz2z9L52tJMMLtqqWxzdtYgDHOkE9X4cESH2nIJ6aYeMBl7JUqoIq_fFWJS7b2IBGa/s1600/043.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg789f5S5qZXySNTrxySlrUCAXnzbyVIbNhryPUDnXXPZkNwMqQ5IXo4SANzZ6D8amdNqXF6BsrFGfz2z9L52tJMMLtqqWxzdtYgDHOkE9X4cESH2nIJ6aYeMBl7JUqoIq_fFWJS7b2IBGa/s1600/043.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yardımıma yetişen dönem kuşkusuz Rönesans
olmuştu! Anlı şanlı imparatorluk günlerinden beri ilk defa yüzüm böylesine gülüyordu.
Benim gibi imparatorluk zamanından kalma yapıları ve harabeleri hayranlıkla
inceliyorlardı dönemin sanatçıları. En sonunda güzelliğimiz yeniden takdir
görmekteydi. Adı üzerinde, kesinlikle bir yeniden doğuş dönemiydi bu! Asla
unutamadığım, hatırladıkça hala içimi acıtan bir anım bu çağa aittir: Zamanın
en büyük ustalarından Rafaello, öldükten sonra benim içimde gömülmeyi istemiş.
Genç yaşında aramızdan ayrılmıştı ancak görkemli cenaze törenine katılan
yığınlar onun ne kadar başarılı olduğunun en büyük ispatıydı. Onu hepimiz çok
severdik. Her ne kadar Vasari sanatçıların hayatını anlattığı kitabında ölüm
sebebini aşırı sekse bağlasa da benim için Rafaello’nun sadece eşsiz yeteneği
önemliydi. Mermer lahitinin üzerindeki mezar yazıtını büyük usta Pietro Bembo
nakşetmişti: “Burada, yaşarken Doğayı
fethedilmekten ve ölürken de O’nu ölmekten korkutan Rafaello yatıyor.” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Birleşik İtalya’nın ilk iki kralı olan II.
Vittore Emanuale ve I. Umberto ile ilk kraliçe Savoylu Margherita da yine
içimdeki şapellerde gömülülerdir. Onlar için Rafaello örneğindeki hissiyatı
yaşadığımı söyleyemem. Öte yandan bana bahşedilen onurun büyüklüğünü de
yadsıyamam! Pantheon artık devlet büyüklerinin içinde yattığı milli bir
anıttır! Kimse bana sormadı ki adım ölümle özdeşleşsin ister miyim diye…?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYW3BIcXCAvnKCXT4lHbixR7FyojQYr5g-fP7_S1bz64oeh2BxnobiadJ8cdNh1cKlha9ZYjqpbOs-5aN4qKD21Nqg-EDPlDqZGr1vtxj3Y6GVTzKM0J71wHoRUojNhyphenhyphen9Okfe16qDUoxfr/s1600/rom+%252846%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYW3BIcXCAvnKCXT4lHbixR7FyojQYr5g-fP7_S1bz64oeh2BxnobiadJ8cdNh1cKlha9ZYjqpbOs-5aN4qKD21Nqg-EDPlDqZGr1vtxj3Y6GVTzKM0J71wHoRUojNhyphenhyphen9Okfe16qDUoxfr/s1600/rom+%252846%2529.jpg" height="213" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Karşımdaki meydan yuvarlak şeklimden ötürü “Piazza della Rotonda” (Yuvarlak ve Kubbeli
Yapı Meydanı) olarak anılır. Burada Giacomo della Porta tarafından dizayn
edilmiş çeşme, Ramses dönemine ait bir dikilitaşla süslenmiştir. Sizler bu
meydandan, benimle ilk karşılaşmanın verdiği şokla yavaşça pronaosuma doğru
yürürsünüz. İlkin korint başlıklı 16 sütunumdan etkilenirsiniz. Onlar
karşısında kendinizi ufacık hissedersiniz. Eğer tam karşıdan geliyorsanız,
içeriye girdiğiniz ilk an sizin için unutulmaz olacaktır! Çünkü o ana kadar bir
kubbem olduğunu fark etmemişsinizdir… O kubbe ki çapı ile yüksekliği birbirine
eşit olacak şekilde 43.3 metre olarak inşa edilmiş, dünyada bu güne kadar
desteksiz olarak yapılmış en büyük tonozdur. San Pietro’nun kubbesinden bile
bir metre kadar daha geniştir. Siz henüz kubbemin büyüklüğüyle imtihanınızı
bitiremeden tepedeki açıklığı fark edersiniz. Küçük dilinizi yutacak gibi
olursunuz! Tabi ya, böyle bir kubbeyi taşıyabilmek için silindir şeklindeki
bedenim 6 metre kalınlıkta inşa edilmişti. İçimde 7 tane büyük kemer vardır,
onlar sayesinde hala ayaktayım. Bu kalınlıkta duvarlara pencere koymak
imkansızdı. Işık gelebilecek tek yer tavandı! Ve o tavandan süzülen gün ışığı 2000
yıldır aydınlatır insanlığı…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnORuxANfJvgIUIJUV1vWGZ3F8kvm5HjUA62SOv6JE23_KEl5h5X6M_wRg59PTmgvijz-3t4X0u1cdhP17qZlBrwCRiRNAKb0TYRgmtF-F1GtVqUeQMoJjM_Whx_ttSA-KPxMJ-gMZhjbp/s1600/PantheonRomeTowers+%25282%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnORuxANfJvgIUIJUV1vWGZ3F8kvm5HjUA62SOv6JE23_KEl5h5X6M_wRg59PTmgvijz-3t4X0u1cdhP17qZlBrwCRiRNAKb0TYRgmtF-F1GtVqUeQMoJjM_Whx_ttSA-KPxMJ-gMZhjbp/s1600/PantheonRomeTowers+%25282%2529.jpg" height="259" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">En kötü anımı sona sakladım, hiç unutulmasın
diye. Rönesans döneminde nasıl yüzüm güldüyse, Barok dönem bir o kadar utanç
vericiydi benim için. Ünlü Barberini ailesinden Maffeo, VIII. Urbanus adını alarak Papa olmuştu.
Emrinde şehrin gelmiş geçmiş en önemli sanatçılarından Bernini çalışıyordu. Onun birçok eserini beğensem de, bana yaptıklarına bir türlü anlam verememişimdir.
Mesela o saçma iki saat kulesini neden koymuştu üzerime? Başta rakipleri olmak
üzere herkes dalga geçti kendisiyle (ve tabi ki benimle). “Bernini’nin eşek
kulakları” diye. Bereket bu kuleleri 1800’lü yılların sonuna doğru kaldırdılar
da eski karizmama tekrar kavuştum. Ancak insanın tırnağını etinden çekerler ya,
öyle bir fenalık yaptırdı bana Papa VIII. Urbanus. Porticomdaki bronz tavanı
söktürdü, bu bronzu eritip Castel Sant’ Angelo için 80 tane top döktürttü. Ayrıca, Bernini San Pietro'da bulunan ve en ünlü eserlerinden olan Baldacchino’yu (sunak tepeliği) da
benden söktüğü bu bronzdan dökerek yarattı! Bu öyle bir Vandalizm örneğiydi ki
en sonunda şöyle diyeceklerdi: “Quod non fecerunt barbari fecerunt Barberini” “Barbarların
bile yapmadığını Barberiniler yaptı”…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ancak yine de unutulmasın: İnsanlar zamandan
korkarlar. Bizim gibi ölümsüz yapılar ise zamanı korkuturlar!<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL
GÖKTÜRK<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3NY4Y4K8JBRwSGpsHzBZl8cnnhrjvKKOatVABC09T1B3c6vOQjvr7y2YukgQq120nz-jme-wUjVsPjtreBK4h0wdwjZiL_tEliWehlZqmmwu-9CC21LLNhJc_EFTw1SR49j_HWI8nSum0/s1600/rom+%252866%2529-001.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3NY4Y4K8JBRwSGpsHzBZl8cnnhrjvKKOatVABC09T1B3c6vOQjvr7y2YukgQq120nz-jme-wUjVsPjtreBK4h0wdwjZiL_tEliWehlZqmmwu-9CC21LLNhJc_EFTw1SR49j_HWI8nSum0/s1600/rom+%252866%2529-001.jpg" height="236" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMBE5x6c1UIlnxs6P16V1GxOYnqkX4AjX1mLyaDYv5bf2GmOtzwKJKj0nYyclg_s16ctnUaCNsyk7Oj7_GQYN6n7FC5CWZPpsZ4qABx0kQNfj9Sm4_cOC8U7UTPlg3HYc5QYVXMAFqtmpW/s1600/rom+%252848%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMBE5x6c1UIlnxs6P16V1GxOYnqkX4AjX1mLyaDYv5bf2GmOtzwKJKj0nYyclg_s16ctnUaCNsyk7Oj7_GQYN6n7FC5CWZPpsZ4qABx0kQNfj9Sm4_cOC8U7UTPlg3HYc5QYVXMAFqtmpW/s1600/rom+%252848%2529.jpg" height="213" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8e-PbSqtcKLmW97688PCRCn85nRf0raBoPPA-nKn-v_rFf0YwFs0TcyqidJ4Ag_t_VSiKeteRown9izVNJ63li8XeEhpVlwacOyCe3iTMCXvIoMB89h4RbMiu19bxSRXZyDV-7zH6D4rA/s1600/032.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8e-PbSqtcKLmW97688PCRCn85nRf0raBoPPA-nKn-v_rFf0YwFs0TcyqidJ4Ag_t_VSiKeteRown9izVNJ63li8XeEhpVlwacOyCe3iTMCXvIoMB89h4RbMiu19bxSRXZyDV-7zH6D4rA/s1600/032.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></b></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-91372192375670285272013-12-28T04:41:00.000-08:002013-12-28T06:40:16.631-08:00VERDİ WAGNER’E KARŞI, BİR VERONA BALADI<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">Maestro, hangisini
söylemek sizin için daha iyi olurdu: “Keşke yapmasaydım” mı, yoksa “Acaba yapsaydım”
mı?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="http://www.iconsofeurope.com/verdigiuseppe.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://www.iconsofeurope.com/verdigiuseppe.jpg" /></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;"> “Benim hayatımda ‘keşke yapmasaydım’lar ağır
basar. Kişiliğimi de müziğimi de hep</span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;"> sezgiyle, yürekle özdeşleştirdiler benim. Opera
tarihinin en çok sevilen romantik trajedileri ‘La Traviata ve Rigoletto’ bana
ait, yine Shakespeare etkili Macbeth, Otello ve Fallstaff adlı dramalar da
benim eserlerim. Ancak o berbat yıl sonrası sipariş edilen komik operayı hiç
yazmamalıydım! İlk operam olan Oberto 17 Kasım 1839’da La Scala’da ilk defa sahnelenmişti
ve çok büyük başarı kazanmıştı. Bu benim tarihe geçtiğim gündü. Aslında </span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;"> </span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;">hayatımın büyük trajedisi başlamıştı: Hem
oğlumu hem de kızımı daha ikinci yaşlarına basmadan teşhisi konulamayan bir
hastalık yüzünden kaybetmiştim… Daha ‘artık çocuklarımın olmadığı’ fikrine
alışamadan, taparcasına sevdiğim eşim Margherita’yı da bir beyin hastalığından
dolayı kaybettim. Artık ailem yoktu. Tüm bunların üzerine sipariş almış olduğum
komik opera ‘Bir Günlük Kral’ ilk temsilinden sonra yuhalanarak, fiyaskoyla
sonuçlanmıştı… O dönem başarı hırsıma yenik düşmemeliydim, hayatımın en büyük
keşkesi o dönemleri düşündüğümde belirir aklımda: Keşke aileme daha fazla vakit
ayırsaydım…”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="http://www.wagner-tuba.com/wagnergraphics/wagner.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://www.wagner-tuba.com/wagnergraphics/wagner.jpg" /></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">“Benim hayatımda
‘acaba yapsaydım’lar ağır basar. Kişiliğimi de müziğimi de hep akılla, beyinle
özdeşleştirdiler benim. Opera tarihinin en zor seyredilen dört serilik ‘Der
Ring des Nibelungen’ bana ait, bazen modern müziğin başlangıcı olarak kabul
edilen Tristan und Isolde de yine benim
eserim. Hayatta canım ne istediyse, aklıma ne estiyse onu yaptım ben. Son
derece net ve keskin bir insandım, başkalarının benim hakkımda ne düşündükleri
asla umurumda olmadı. Ben dünyada eşi benzeri olmayan bir yetenektim ve hatta
diyebilirim ki; yetenek mevzu bahis olduğunda kimse bana yaklaşamazdı… Belki
benden birkaç ay sonra doğmuş o romantik İtalyan biraz yaklaşabilirdi ancak o
kadar! Asla benim son derece entelektüel müziğimin yanından bile geçemezdi.
Bazen düşünmüyor değilim, ‘acaba’ mesela: Minna ile evli olmama rağmen, hep
bana destek olmuş, beni takdir etmiş beyefendilerin karılarıyla aldatmasaydım onu?
Acaba o bana ilham veren güzel kadınların koyunlarına girmeseydim? Ben de
sıradan bir erkek olsaydım eşine her daim sadık, dostlarının kadınlarına göz
koymayan? Asla olmaz! Nasıl besteleyecektim o harikulade operaları? Güzellikti
bana ilham veren ve güzelliğin sahibi başkası olamazdı. Çünkü operalarımda size
verdiğim o güç ve tutku hissi ile kendinden emin olma durumu ancak tüm o
güzelliklerin kayıtsız şartsız bana ait olmasıyla mümkündü!”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="http://famouswonders.com/wp-content/uploads/2009/11/La-Scala.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://famouswonders.com/wp-content/uploads/2009/11/La-Scala.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">“La Scala
konusunda çok hassastım. Aslında müziğe olan yeteneğim ben çok küçük</span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;"> yaşlardayken
keşfedilmişti. Keşke babam konuyla ilgili daha ciddi girişimlerde bulunsaymış.
19 yaşında Milano Konservatuarına başvurduğumda beni almamalarının en büyük
nedeni yaş haddiydi bence. Üzerine beni La Scala’da yuhaladıklarında gerçekten
çok üzüldüm… Oysa aslında seyirci daha sonra alkış ve takdir konusunda son
derece cömert davranmıştı bana. Olsun, bir kere darılmıştım ben ve bu dargınlık
hayat boyunca ara ara hissettirdi kendini bana… Oysa başarısızlıktır, bazen de
insanları başarıya götüren, keşke hiç darılmasaydım!</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="http://hdwallres.com/wp-content/uploads/2013/12/italian-flag-best-HD-wallpaper.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://hdwallres.com/wp-content/uploads/2013/12/italian-flag-best-HD-wallpaper.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">Ben, son derece
köklü ve oturmuş İtalyan kültüründen geliyordum. Kökenleri Antik Roma’ya,
Katolik Kilisesi ayinlerine ve Rönesans’a kadar uzanıyordu. Bizim için en ciddi
gelenek “Grand Opera”ydı. Aslolan ‘bel canto’ yani iyi şarkı söylemekti. Operalarımı
yazarken aklımda her rol için mutlaka bir isim olurdu. Sanatçılara göre
yazardık eserlerimizi. Biliyorum o kendini beğenmiş Alman bu gelenekten
tiksiniyordu. Onun için opera ‘Gesamtkunstwerk’ yani ‘birleşik sanat eseri’
adını verdiği bir müzik, şiir, dans gibi tüm sanatların harmanıydı. Benim için opera eğlenmek içindi:
İnsanlar gelir; sanatçı aryasını söyler, en yüksek notaya ulaşır ve
alkışlanırdı… Onun içinse, insanların son derece geniş kapsamlı artistik </span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 19px;">bir</span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;"> olayı izlemek amacıyla bir araya geldikleri sosyal bir ritüeldi… ”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">“Babamı çok
küçük yaşta kaybetmişim. Annemin onun yerine evlendiği ressam bozuntusu da genç
yaşta öldü. Biz dokuz kardeşten çoğumuz sahne, müzik ve oyunculukla ilgilendik.
15 yaşına kadar müzikle ilgili herhangi bir gelişme göstermedim. Ancak o ilk
gençlik yıllarımdan itibaren ışık hızıyla yeteneğimi göstermeye başladım. Acaba
çok küçük yaşlardan itibaren müzik hayatımda olsaymış, daha çok eserim olur
muydu? Sanmam! Çocuk yaşta sadece çok iyi eğitim almış insanların
anlayabileceği çapta olan müziğimin hakkını veremezdim. Tam zamanında
başlamıştım. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-s_bLBLF1vmc/UCXvJdxz7fI/AAAAAAAACa8/_wRz_Cxnxjg/s1600/german_flag.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="199" src="http://3.bp.blogspot.com/-s_bLBLF1vmc/UCXvJdxz7fI/AAAAAAAACa8/_wRz_Cxnxjg/s320/german_flag.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">Ben yüksek
kültürünü ancak 18.yy’da oturtabilmiş Alman ekolünden geliyordum. Bu</span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;"> kültür
ilkin barok çağın dâhileri Bach ve Handel ile kendini göstermiş, daha sonra
Gluck, Hayden ve Mozart gibi klasikçilerle iyice yükselmişti. Kültürümüzde
devamlı olarak gelişen entelektüel, diplomatik ve ekonomik etkiler, ortak kimliğimizin
oturmasında ve Germenik ülkelerin </span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;"> </span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;">kültürel devrimin merkezi olmalarında önemli
bir rol oynamıştır. Benim müziğim ise tüm bu gelişmeleri ve Alman yüksek
kültürünü taçlandırmıştır! Acaba ben ve müziğim olmasa, ulusal kimliğini yeni
oturtmuş ve ulusal birliğine yeni kavuşmuş Birleşik Almanya bu kadar yüksek
telden temsil edebilecek miydi kendini?”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">“Böylesine kadim
geçmişi olan bir kültürün, ulusal birliğine bu kadar geç ulaşmasına hep
şaşırmışımdır aslında. Yeniden yükseliş adını verdiğimiz ‘Risorgimento’ dönemi
boyunca Nabucco’daki ‘Va Pensiero’ aryasının bir özgürlük sembolü haline gelmesi
hayatım boyunca gurur vermiştir bana. Suriye ve Babil Kralı Nabuccodonosor’un
Filistin’i boyunduruk altına almasıyla, o dönemler Avusturya boyunduruğu
altında yaşayan İtalyanlar kendilerini özdeşleştirmişlerdi. Esirler korosu
tarafından söylenen ‘Va Pensiero’ adeta bir devrim marşı haline gelmişti ve ben
de bir devrim kahramanı…”<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="http://img.youtube.com/vi/D6JN0l7A_mE/0.jpg" height="266" width="320"><param name="movie" value="http://youtube.googleapis.com/v/D6JN0l7A_mE&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="http://youtube.googleapis.com/v/D6JN0l7A_mE&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">"</span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;">Acaba aşırı
milliyetçi olmasaydım ve bu yüzden 12 yıl İsviçre’de sürgünde yaşamak zorunda
kalmasaydım daha üretken olabilir miydim? Sanmam! Benim için Almanya, Alman
Kültürü ve saf ırk kavramı her şeyden önce geliyordu. ‘Die Meistersinger von
Nürnberg’ adlı eserimin sonunda açıkça belli ettim bunu. Anti-semitik
düşüncelerimden dolayı da bir çok insan benden nefret ediyordu. Düşünmüyor da
değildim acaba Parsifal’de bu kadar belli etmese miydim diye hislerimi?
Ancak ben Yahudilerden arınmış bir Almanya istiyordum, bunu da mutlaka söylemem
gerekiyordu…!”</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="http://img.youtube.com/vi/rcZp7u_Krp8/0.jpg" height="266" width="320"><param name="movie" value="http://youtube.googleapis.com/v/rcZp7u_Krp8&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="http://youtube.googleapis.com/v/rcZp7u_Krp8&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="http://s13.postimage.org/l5fiii32f/Piazza_Buonarroti.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://s13.postimage.org/l5fiii32f/Piazza_Buonarroti.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">“Ömrümün en
önemli amacını gerçekleştirecek kadar ün ve para bahşetmişti hayat</span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;"> bana. Milano’da
emekli müzisyenler için bir huzurevi açtım. Bugün Casa Verdi olarak bilinen bu
evin kapısı yaşlı müzisyenlere hala açıktır… Ben öldükten sonra tüm İtalya yasa
büründü ve birden birisi mırıldanmaya başladı, ardından bir başkası, öbürü ve
öteki derken kitlelerin dudaklarından şu mısralar dökülmeye başladı </span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt; line-height: 115%;">cenaze törenimde</span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt;">: Va’,
pensiero, sull’ali dorate; Va, ti posa sui clivi, sui colli, ove olezzano tepide
e molli l’aure dolci del suolo natal! (Uçun hayallerim, yükselin altın
kanatlarla. Gidin oturun tatlı rüzgarların taze toprak kokusu taşıdığı,
anavatan bayırlarına, tepelerine…)”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="http://www.br.de/radio/br-klassik/themen/bayreuth-festspiele106~_v-image853_-7ce44e292721619ab1c1077f6f262a89f55266d7.jpg?version=adfa8" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="178" src="http://www.br.de/radio/br-klassik/themen/bayreuth-festspiele106~_v-image853_-7ce44e292721619ab1c1077f6f262a89f55266d7.jpg?version=adfa8" width="320" /></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">“Ömrümün en
önemli amacını gerçekleştirecek kadar ün bahşetmişti hayat bana ancak paradan yoksun
bırakmıştı beni. Bayreuth’da gördüğüm o güzel bina yeniden inşa edilmeliydi ve
içerisinde sadece benim eserlerim sahnelenmeliydi. Her şeyiyle kendim
ilgilenmeliydim bu sahnenin, çünkü başka kimse benim eserlerimin icrası için nelere
gereksinim duyulacağını benden iyi bilemezdi. Paraya ihtiyacım vardı. Bereket
tüyleri yeni yeni çıkmaya başlayan Kral II. Ludvig’in bana karşı duyduğu o
sapıkça aşk imdadıma yetişti. Hayatım boyunca tüm arkadaşlarımı, bana yardım
eden herkesi ustaca kullandığım gibi kralın hislerini de kullanarak yüklü bir devlet fonu
kopardım. Acaba kötü mü oldu? Tabi ki hayır! Venedik’te kalp krizi geçirdikten
sonra Bayreuth’a getirilen naaşıma saygı gösterecek ve cenaze törenime
katılacak pek arkadaşım kalmamıştı. Fikirlerimden o kadar etkilenen Nietzsche bile
sırt çevirmişti bana. Ama olsun. Bugün yaptırdığım o salonda düzenlenen
festivale katılan insanlar bilet bulmak için en az 5 yıl bekliyorlar. Mutlak
sessizlik sağlamak için yaptırmadığım havalandırma eksikliği yüzünden, saatler
süren operalarım boyunca fenalaşanları görmek, ölen olsa bile verdiğim talimat
gereği kapıların açılmayacağını bilmek, orkestra piti görünmediği için, o ünlü
maestroların, müzisyenlerin pişerek atlet ve şortla sanatlarını icra ediyor
olmalarını bilmek bana sonsuz bir mutluluk veriyor!”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOQr_1mmcGSu4FKkwjfBmZGqraSIQ0iuN37RRH-lO8ZmGEowfKGzmwswKxR8N1qq-64oUsjs9AT3x61TbvEe-sN9VYFVAMjQ-FwAeeCWrtWe5rsqvbFCfuqgc_GoLo_NDYPTQdsyqT1Aqi/s1600/IMG_9470.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOQr_1mmcGSu4FKkwjfBmZGqraSIQ0iuN37RRH-lO8ZmGEowfKGzmwswKxR8N1qq-64oUsjs9AT3x61TbvEe-sN9VYFVAMjQ-FwAeeCWrtWe5rsqvbFCfuqgc_GoLo_NDYPTQdsyqT1Aqi/s320/IMG_9470.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt;">Adige Nehri’nin
at nalına benzer bir kıvrım yaptığı ve çepeçevre sardığı toprak üzerine
kurulmuş, dünyanın en romantik kentlerinden biri olan Verona’dayım. Romeo ve
Jülyet’in şehri, aslında onlardan yüzyıllar önce ilkin Romalıların vatanı
olmuş. Romalılardan bize miras kalan, dünyanın en iyi korunmuş amfitiyatrolarından
biri olan Verona Arenası’nda Verdi ve Wagner Aryaları Galasını izleyeceğim.
2013 yılının Ağustos ayındayız. Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da
romantik akımın en önemli temsilcilerinden Verdi ve Wagner’in eserlerinden bir
seçki beğenimize sunulacak. Sunacaklar arasında Placido Domingo’nun olması beni
ayrı olarak heyecanlandırıyor! (Şef Daniel Harding’in yönetimi de cabası) Bu
konser Verona’da her yıl düzenlenen geleneksel Yaz Opera Festivali kapsamında
veriliyor. Festival 2013 yılında 100. Yaşını kutluyor. Verdi’nin
doğumunun 100. yılı onuruna ilkin 1913 senesinde düzenlenmiş. Her iki müzisyen
de birkaç ay arayla aynı yıl doğduğu için, 2013 yılında, doğumlarının 200. yıl dönümü onuruna, Verdi’yi Wagner’e
kırdıran, ikisini birbiriyle kıyaslayan tonla konser verildi. İşte bunlardan
birinde ben de hazır bulunmaktayım. Ancak aklımdan şöyle bir soru geçiyor: Şiir
mi, düzyazı mı? Hayatta kimin hem acabaları hem de keşkeleri yok ki…?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">BENGİ IŞIL GÖKTÜRK</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<span style="color: #444444; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-34987567284814184402013-12-23T16:24:00.002-08:002013-12-25T01:14:44.205-08:00KÖPRÜLERDE VURULDULAR VE SAVAŞ BAŞLADI, BİR SARAYBOSNA TRAJEDİSİ<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://static.tumblr.com/162016cb722828fd4f76267bd029557b/ay2k125/x8Cmixu8n/tumblr_static_scanimage106.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://static.tumblr.com/162016cb722828fd4f76267bd029557b/ay2k125/x8Cmixu8n/tumblr_static_scanimage106.jpg" width="260" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Ben Avusturya – Macaristan Arşidükü Franz Ferdinand.
28 Haziran 1914’te Latin Köprüsü</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> üzerinde vurularak öldürüldüm. Suikasta kurban
gidişim dünyayı kana bulayacak savaşın kıvılcımı olmuştu. Aslında bekliyordum bu sonu, Belgrad’da defalarca öldürmeye çalışmışlardı beni, başarıya Saraybosna’da
Miljacka Nehri üzerindeki bu kadim köprüde ulaştılar…. Aynı günün sabahı bombalı
bir saldırının hedefiydik eşim Sophie ile birlikte. Şükür ki bomba bize isabet
etmemişti, ancak bizim yerimize yaralananlar olmuştu ve biz tam da hastaneden, onların
ziyaretinden dönüyorduk o Gavrilo Princip denen Sırp genci her ikimizi de
vurduğunda… Kendi karakterimin karanlık yönlerinin farkındaydım, her ne kadar
siyasi alanda önemli bir kişilik olsam da, bence tüm negatif yanlarım
anlaşılabilirdi; en nihayetinde ben de bir insandım… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.onlyrooms.com/admin/content/fckupload/1_1252275378_latin-bridge---start-of-ww1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="http://www.onlyrooms.com/admin/content/fckupload/1_1252275378_latin-bridge---start-of-ww1.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hayatımda her şey, kuzenim Varis Prens Rudolf’un </span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">1889 yılında Mayerling Av Köşkü’nde kendini öldürmesiyle dramatik olarak
değişmişti. Babam Karl Ludwig hanedan veraseti için ilk sırada gelmekteydi ve
fakat bu olasılığı ivedilikle bana bıraktı. Hemen ardından da tifo yüzünden
aramızdan ayrıldı… Amcam İmparator Franz Joseph aslında beni pek onaylamıyordu,
ne de olsa eşim Sophie soylulukta yeterli bir mertebeye sahip değildi, ancak
amcamın fazla bir seçeneği de kalmamıştı! Rudolf onun tek oğluydu. Ölürken
hayatta yaptığım bir çok şeyden pişmanlık duydum, özellikle aşırı av
düşkünlüğüm sonucu canını aldığım tüm o hayvanlar için… ancak başta Almanya
olmak üzere; Fransa, Rusya, İngiltere gibi güçlü devletlerin çıkar
çatışmalarının bedelini ödeyecek kadar büyük değildi günahlarım! Hele hele
benden önce karnından yara alan Sophie’nin ödediği bedel? Son sözlerim ‘yaşa ne
olur, doğacak bebeğimiz için yaşa’ olmuştu… Yaşayamadı, hayatın acımasızlığı
galip geldi…”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://blog.citytrip.ch/photos/uncategorized/2008/03/03/sarajevotourismcom_sarajevo_panor_5.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://blog.citytrip.ch/photos/uncategorized/2008/03/03/sarajevotourismcom_sarajevo_panor_5.jpg" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Miljacka Nehri usul usul akmaktaydı… Aynı
yüzyıl içinde suları iki defa tamamen kana</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> bulanmıştı. Üzerindeki köprüler
yaşadıkları dramın ağırlığından çökseler yeriydi. Bu köprülerin en ünlüsü Latin
Köprüsüydü. Bu taş köprü aslında orijinali 1541’e tarihlenen bir ahşap köprü
yerine 1798’de Hacı Abdullah Briga tarafından yaptırılmıştı. Osmanlı yapısı
olan köprü, şehrin kuzeyinde kalan tarihi merkezle, Hristiyanların daha yoğun
yaşadığı ve o yüzden Latinluk ya da Frenkaluk olarak adlandırılan güney
mahalleyi birleştirirdi…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://media.historija.ba/picture/velike/suada_dilberovic.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="201" src="http://media.historija.ba/picture/velike/suada_dilberovic.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Ben Suada Dilberoviç. 5 Nisan 1992’de
parlamentonun arkasındaki Vrbanja Köprüsü üzerinde vurularak öldürüldüm.
Dubrovnik kökenli, Boşnak bir ailenin kızıydım. Saraybosna’ya tıp okumak için
gelmiştim. 5 Nisan 1992’de vurulduğumda 24’üme basmak için sadece 50 gün
kalmıştı… Biz çok yakın tarihe kadar birbirimizi Sırp, Hırvat, Boşnak diye
ayırt etmeden severdik. Yüzyıllar boyunca Osmanlı yönetimi altında kalmıştık ve
bir koca imparatorluğun hoşgörüsünü içimize sindirmiştik. Sonra Avusturya
gelmişti ve şehrimiz iyice Avrupai bir görünüme bürünmüştü. Ferhadija Caddesi’nin
bir ucundan diğerine doğru yürürken, birden Batı kültüründen Doğu kültürünün
kalbine geçersiniz bu özel şehirde. Bir yanınızda Katolik Katedrali, Sırp
Ortodoks Kilisesi, kafeler ve meydanlar ve heykeller görürken; 50 metre ileride
camiler, hanlar, sebiller karşılar sizi. Biz ne zaman birbirimizden nefret
etmeye başlamıştık onu hatırlıyordum ancak biz neden birbirimizden nefret
ediyorduk, onun cevabını bilmiyordum</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">. Bu</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> cevabı veremeyenler olarak sayımız yüz
bini bulmuştu. Koca bir kitle olarak barış gösterileri yapıyorduk o gün. Ben ve
34 yaşında, iki çocuk annesi olan Olga Sucic, en ön saflardaydık. Holiday Inn
Otelinden Sırp keskin nişancılar tarafından açılan ateşle vurularak ölen ilk
savaş şehitleri biz olmuştuk Vrbanja Köprüsü üzerinde… Bu köprü bizim adımızı
taşır artık: Suada ve Olga Köprüsü…”</span><br />
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Miljacka Nehri akmak bile istememişti 44 ay
süren bu gaddar kuşatma boyunca. Dile kolay</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> 1425 gün… Dile kolay tüm dünyanın
gözü önünde öldürülen 11.541 vatandaş… Bir çok köprü vardı Miljacka üzerinde… Yüzyıllar
önce inşa edilen o ilk ahşap köprüden beri sadece birleştirici olsun istemişti
Miljacka üzerindeki köprülerin…</span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL
GÖKTÜRK<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<img height="277" src="http://l.yimg.com/os/152/2012/04/06/bosnia-JPG_203543.jpg" width="400" /><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object width="320" height="266" class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="http://img.youtube.com/vi/bStwaOGxy_Q/0.jpg"><param name="movie" value="http://youtube.googleapis.com/v/bStwaOGxy_Q&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="http://youtube.googleapis.com/v/bStwaOGxy_Q&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></div>
<br /></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-62857099437994741472013-12-23T01:44:00.001-08:002013-12-23T01:56:01.678-08:00ÜZERİNE AŞK SİNMİŞ TOPRAKLAR: İSTRİA YARIMADASI<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDwLi0iwr9kBEBhZCGdWtOyF8R73HQiYb1lRQUNIqMPSDygvUnFUEzAhvhWsJeoS4facYZ9xBac9Ey-06K7VofD7I4zTtuqp89uOIkKIbHLGDH1YXQzEDoAzeOJiNaGxAeuug3wsRVIwE-/s1600/IMG_8935.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDwLi0iwr9kBEBhZCGdWtOyF8R73HQiYb1lRQUNIqMPSDygvUnFUEzAhvhWsJeoS4facYZ9xBac9Ey-06K7VofD7I4zTtuqp89uOIkKIbHLGDH1YXQzEDoAzeOJiNaGxAeuug3wsRVIwE-/s320/IMG_8935.JPG" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Şehrimizin modern tarihi, Rijeka’lı son
derece zengin tüccar Iginio Scarpa’nın, merhum eşinin adını verdiği Villa Angiolina’yı
yaptırmasıyla başlar. Aşk sinmiştir ta o zamanlardan bu topraklara, bir daha
hiç geri gelmeyecek olana karşı duyulan sonsuz bir aşk… Bay Scarpa’nın bir
diğer tutkusu da doğaya karşıymış, 1844’te inşa ettirdiği Villa’nın bahçesini
Uzak Doğu’dan, Güney Amerika’dan, Avustralya’dan ve dünyanın diğer yerlerinden
gelen bitki ve ağaçlarla donatmış.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Akdeniz, Mediterraneo, Mare Nostrum… İki
toprak arasındaki deniz… O iki toprağın her köşesinden aşkla bakmıştım ben de
hayatım boyunca bu denize, ancak Opatija’da bilindik Akdeniz kültüründen
farklı, kendine özgü bir hava vardı. Sanki yanı başına deniz konmuş bir
Avusturya şehrine benziyordu! Aslında bu benzerlik kesinlikle rastlantısal
değildi zira Scarpa’nın villasından sonra, zengin Rijeka şehrinin kalburüstü
kesimi birer birer villalarını kondurmaya başlamıştı sahil kesimine. O zamanlar
bu topraklar Avusturya İmparatorluğu’na dahildi, mimariye de aynı zevkin
sinmesi çok doğaldı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVP-o3-0HBhQQ3GItDEeqz3Bn7ow5nth036Azdj1uHQ3l96yFzfsZ38jzB089JuDx4ZT2_YOdk3JRDrGPNzYPBITgtWbaVKks7exWyIY5JUrO-HBTWIRGuHhZ97oSBL6Po0qTgrXIk0y6K/s1600/IMG_8939.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVP-o3-0HBhQQ3GItDEeqz3Bn7ow5nth036Azdj1uHQ3l96yFzfsZ38jzB089JuDx4ZT2_YOdk3JRDrGPNzYPBITgtWbaVKks7exWyIY5JUrO-HBTWIRGuHhZ97oSBL6Po0qTgrXIk0y6K/s320/IMG_8939.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Bakın, şehrimiz Opatija’daki yapıların çoğu
Avusturya döneminde inşa edildiği için 100-150 yıllık geçmişleri vardır. Bir sayfiye
yeri olarak her ne kadar Birinci Dünya
Savaşı öncesi tadını yansıtsak da, aslında ziyaretçilerin önemli bir kısmı da
şehrin karizmatik bir duruşu olduğunda hemfikir. Bizim şehrimiz İstria
Yarımadası’na giriş kapısı niteliğindedir. Coğrafi olarak yarımadada
bulunmamıza rağmen, idari olarak farklı bölgeye bağlıyız.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Çok doğru söylüyordu! Opatija demiryolu ile
Viyana’ya bağlandıktan sonra, pıtrak gibi lüks oteller de açılmaya başlamıştı
şehirde. Öyle ki başta Kraliyet Ailesi olmak üzere Viyana’nın asilzadeleri yaz
aylarını geçirmek üzere bu lüks otelleri doldurmaya başlamışlardı. Adriyatik’te
açılan ilk yat klubü olan Union Yacht Club Quarnero 1886 yılında faaliyete
geçmişti. Bugünün Kvarner Oteli 1884’te Hotel Quarnero adıyla açılan ilk işletmeydi.
Ondan bir yıl sonra prenses Stephanie’nin adını taşıyan otel açıldığında, hem
prenses hem de eşi Habsburg veliahtı Rudolf (adı henüz Mayerling faciasına
karışmamıştı) orada hazır bulunacaklardı. İmparator Franz Joseph bölgenin
müdavimlerindendi. Özellikle soğuk kış aylarında sığındığı bir yerdi burası.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/45/Istria.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="215" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/4/45/Istria.png" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Buradaki en eski yapı 14.yy’a tarihlenen bir
Benedikten Manastırıdır: Opatija St. Jakova</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">. Opatija manastır anlamına
gelmektedir. Şimdi artık yarımadayı gezmeye başlayacağız sizlerle. Bu üçgen
şeklindeki toprak üç ülke arasında paylaşılır: Hırvatistan, Slovenya ve İtalya
ancak %89’luk payla Hırvatistan bölgenin büyük çoğunluğuna sahiptir. Doğumuzda
Kvarner Körfezi kalır ki, Romalılar zamanında bu körfezi “Mare Quartino” yani
Dört Deniz olarak adlandırmışlar. Hemen karşılarında duran Krk ve Cres
Adalarının denizi dört parçaya ayırdıklarını düşünmüş olmalılar… Batımızda ise
Trieste Körfezi bulunur. İstria ismi, bazı tarihçilerin farklı lehçesi olan
İliryalı bir kavim olarak nitelendirdikleri Histrilerden gelir.”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Toprak özelliklerine göre üç rengin adını alan
bölgelere ayrılmıştı İstria. Kireçtaşının yoğun olduğu yere Beyaz İstria,
toprağın grimtırak olduğu ve genelde hayvancılık yapılıp, meyve yetiştirilen
yere Gri İstria, batı bölgesinde toprağın kırmızımtırak tonlara büründüğü,
zeytin ve üzüm yetiştirilen alana da Kırmızı İstria demişlerdi. Benim için en
güzel bölgesi Kırmızı olanıydı… Üzüm ve zeytin, Akdenizliliğin en kuvvetli
simgeleri… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLPceUxiaaWqNUTGw_v7BMQrPNjwgzD5pD4AkMyF3QUH2w4-QyRwXXs-MhzYtBl5000JjGitQMtBxdeLE6Cbd2O5H99U6H72roqIjpHQyip4kV4bbROykgBgd4vnULc76_wx9zRjKSb7jZ/s1600/IMG_8985.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLPceUxiaaWqNUTGw_v7BMQrPNjwgzD5pD4AkMyF3QUH2w4-QyRwXXs-MhzYtBl5000JjGitQMtBxdeLE6Cbd2O5H99U6H72roqIjpHQyip4kV4bbROykgBgd4vnULc76_wx9zRjKSb7jZ/s320/IMG_8985.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Kış Olimpiyatlarının yapıldığı Torino’dan
100 km kuzeydeyiz. Kanada şehri Ottawa’dan da 100km daha kuzeydeyiz. Tanrının
bize bahşettiği bir lütuftur havası, toprağı, suyu bu coğrafyanın, bu kadar
kuzey enlemlere karşın leziz zeytinyağları üretiriz biz burada. Yerel
ürünlerimiz arasında, tepe köylerinde üretilen ve parmak ısırtan
proscuittolarımız da bulunmaktadır. Yol kenarında gördüğünüz standlarda
satıcılar elleriyle yaptıkları bal, armut, keçiboynuzu ve üzüm grappalarını
satarlar. Ancak en enteresan ürünümüz truffe mantarıdır. Son derece makbul bir
yiyecek türü olan bu mantarın aromalı bir kokusu vardır ve yerden birkaç
santim ila bir metre arası değişen derinlikte bulunurlar. O yüzden biz bu
mantarı köpeklerle ararız. Bu köpekler 4-5 yıl süren bir eğitimden geçtikten
sonra, konularında uzmanlaşırlar. Siyah ve beyaz olan iki türü vardır, beyaz
truffe sezonu 15 Eylül – 15 Kasım arasıdır ve kilosu yaklaşık 3800 Euro’dan
satılır. Siyah truffe sezonu 6-10 ay arasıdır ve o yüzden daha ucuzdur. Köylülerimizden Zigante adlı bir bey 1999
yılında tam 1310 gramlık bir mantar bulmuştur ve böylelikle Guinness Rekorlar
kitabına geçmiştir.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSv7OQuG5DcZCknKfDVaOoNL7OE0uwCX2L5uEsVEuV0q1RTMV41oJ8JaNobuaAfn7KVcQ7EwqvNv9DVYjN3D-wHWAIVl6IRMyshbNTowyLOZSt_z_tghT3DrIOUu0LC480Zx2RXmF3uTP_/s1600/IMG_9012.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSv7OQuG5DcZCknKfDVaOoNL7OE0uwCX2L5uEsVEuV0q1RTMV41oJ8JaNobuaAfn7KVcQ7EwqvNv9DVYjN3D-wHWAIVl6IRMyshbNTowyLOZSt_z_tghT3DrIOUu0LC480Zx2RXmF3uTP_/s320/IMG_9012.JPG" width="213" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">O anlattıkça ben acıkmaya başlıyordum.
Birazdan varacağımız ve tüm Akdeniz’deki en favori yerlerimden Rovinj’de yiyeceğim
öğle yemeğinin hayallerine dalmıştım. Yanında İstria’nın hangi güzel şarabından
içebilirim diye düşünüyordum: Yarımada’ya özgü kırmızı Teran mı, yoksa kıyı
kesimi coğrafyasının vazgeçilmez beyazı Malvasia mı? “Bu sıcakta beyaz tercih
etsen daha iyi olacak…” Eufemia’ydı konuşan. Sarı saçları ve masum yüzüyle
gülümsüyordu bana Kadıköylü hemşerim. “Birazdan Rovinj’de sizin lahtinizin
olduğu iddia edilen kilisede ziyaretinize gelecektim ben de Sayın Azize.
Öneriniz için çok teşekkür ederim!” “Anlat onlara ne olur, o Hırvat rehber iyi
bilmez. Sen hep götürdün grupları Kadıköy’de benim adıma ithaf edilmiş
kiliseye. Her gün binlerce kişi geçer önünden o kilisenin ancak kimse bilmez
adımı. Kimse hatırlamaz 16 Eylül 303’te pagan Romalılar tarafından nasıl
hunharca öldürüldüğümü sırf inancım yüzünden. Ben Kadıköylü Eufemia, şehit
edildim doğduğum topraklarda ama kimse anmaz adımı oralarda… “ Azize haklıydı.
O İstanbul’umuzun biricik koruyucusuydu ancak 800 yılında Rovinj’deki kilise
çanlarının denizde yüzen bir lahti haber etmesiyle, o lahtin içinden çıkıp, gelişini haber vermişti köylülere. Bu efsaneye temel olarak Konstantinopolis’te
baş gösteren ikonakırıcılık dönemini kabul etseler de, ben azizenin
röliklerinin hala İstanbul’daki Aya Yorgi kilisesinde olduğuna inanıyordum. “Merak
etmeyin sayın Azize, anlatacağım hikayenizi… Bu arada buralarda uzun yüzyıllar
kaldığınız için soruyorum, aklınızda güzel bir malvasia üreticisi var mı?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiglonyR_TzOJU1hz5OQmqWS5OLExxga9dUc9EUJS2QiYZDWwrzxD8fahiVDRINgv-gBgPUjp1qqukS-fHEeS7lTr8ZdjqaWyXzJqszvlPnfW9DjYLqMB4-B3h4WJc07xDgHpND8XmE1hKE/s1600/IMG_8972.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiglonyR_TzOJU1hz5OQmqWS5OLExxga9dUc9EUJS2QiYZDWwrzxD8fahiVDRINgv-gBgPUjp1qqukS-fHEeS7lTr8ZdjqaWyXzJqszvlPnfW9DjYLqMB4-B3h4WJc07xDgHpND8XmE1hKE/s320/IMG_8972.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Yarımadamızın batısı hep Venedik etkisindeydi,
doğusu ise Avusturya. O yüzden Hırvatça yanında İtalyanca batıdaki ikinci
dildir. Opatija ne kadar Avusturyalıysa, batıda ziyaret edeceğimiz Porec ve
Rovinj de o kadar Adriyatiklidir. İlginç olaylara da sahne olmuştur özünde
sakin olan topraklarımız. Jules Verne ünlü eseri Mathias Sandorf’ta yarımadamızın
tam ortasındaki Pazin’den bahseder. Sandorf buradaki kaleden kaçarak tüm
Akdeniz’e yayılan destansı macerasına başlayacaktır. Güzelliği dillere destan
Lim Kanalımızda ünlü korsan Henry Morgan’ın zamanında bir hazine sakladığına
inanılır. En ilginç olaylardan biri ise, Napolyon 1797’de Venedik’i işgal
ettiğinde, dini değerlerinin Fransız Devrimi’nin hışmına uğramasından korkan Venediklilerin,
300 kadar azizin röliklerini 1818 yılında buraya getirmiş olmalarıdır. Vodnjan
Mumyaları olarak bilinen bu rölikler St. Blaise Kilisesinde görülebilirler.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNyT5cXO4sS48nAXuC3bRBUKQgIWNcdqHf3kumHdMIQyZsRSCtSJR2EEwkg2gStIhczarCn13tU73LfHGogA0HU-sqG5yQ9XSC6Wum9_B0LaeOVApa0DoFe7pv4I4wlRuv1r8wQBaCV-jL/s1600/IMG_8962.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNyT5cXO4sS48nAXuC3bRBUKQgIWNcdqHf3kumHdMIQyZsRSCtSJR2EEwkg2gStIhczarCn13tU73LfHGogA0HU-sqG5yQ9XSC6Wum9_B0LaeOVApa0DoFe7pv4I4wlRuv1r8wQBaCV-jL/s320/IMG_8962.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Anlattıkça anlatıyordu Livio, tüm iyi rehberler
gibi konuşmasını çok seviyordu. Biliyorum uzun uzun 6.yy’da yapılmış UNESCO’nun
Kültür Mirası Listesindeki Euphrasia Basilikası’ndan da bahsedecekti. Pula
şehrinin Romalı geçmişinin ve ünlü amfi tiyatrosunun da bahsini edecekti… Ve
hatta Pula’da James Joyce’un bir dönem İngilizce öğretmenliği yaptığından bile
dem vuracaktı bir kafe önüne konmuş heykelinin önünden geçerken. Bense yine
dalmış çok da uzağımızda olmayan Brijuni Adaları’nı düşünmekteydim… 1893’te ünlü Viyanalı iş adamı Paul
Kupelwieser, aynen Opatija örneğinde olduğu gibi bir süper lüks sayfiye yerine
çevirmişti bu takımadaları. 1983 yılında Doğal Park alanı olarak yeniden
düzenlenmesi öncesine kadar da bu şaşalı yaşamın set alanı olmaya devam
edecekti. Buraların son efendisi eski Yugoslavya’nın </span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">ünlü başkanı Josip Broz
Tito’ydu. Soğuk Savaş sırasında, Dönemin başkanları olan Mısır’ın Nasser’i ve
Hindistan’ın Nehru’su ile 1956 yılında Brijuni’de toplanıp, tam da burada Bağlantısızlar
Hareketi’nin temellerini atmıştı. Hiçbir güç bloğuna dahil veya hariç
olmayacaklardı… Tito’yu bu adalarda 100’ün üzerinde ülke başkanı ziyaret
etmişti. Aralarında John F. Kennedy de vardı. Sadece başkanlar mı, Tito’nun
verdiği çılgın patilerin davetlileri arasında Sofia Loren, Elizabeth Taylor
gibi dilberler de varmış… Başta söylediğimiz gibi, bir defa aşkla kutsanmıştı
bu topraklar ve onun gücünden kimse kaçamıyordu… başkan bile olsa…</span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL
GÖKTÜRK<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://static1.wikia.nocookie.net/__cb20110502194029/alternative-history/images/f/fd/Brioni_summit.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="320" src="http://static1.wikia.nocookie.net/__cb20110502194029/alternative-history/images/f/fd/Brioni_summit.jpg" width="283" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://croatia-islands-vacation.com/image-files/brijuni_islands.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="161" src="http://croatia-islands-vacation.com/image-files/brijuni_islands.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWf1WHxgZXQuJOP0iFvCa83PhElIya-ToZ5zVG1VMC2X3Ghjk9IoQb1u-hJHzbdFWibUMvVRXgpgKxApL3tzpqgALkXYeWoTH4QIBDoYMumsQgyN6KpRtKikkToRDz2bTE2A3J9z7EJwtX/s1600/IMG_8997.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWf1WHxgZXQuJOP0iFvCa83PhElIya-ToZ5zVG1VMC2X3Ghjk9IoQb1u-hJHzbdFWibUMvVRXgpgKxApL3tzpqgALkXYeWoTH4QIBDoYMumsQgyN6KpRtKikkToRDz2bTE2A3J9z7EJwtX/s320/IMG_8997.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNCPqIFq3npdeiTlTgC6ebrYZ5RWE-4vcq7nJfohNiPK3zl0BONWqziWmxoNQrtdi7_EcHKYHZkVLKI3P7AYjWp8_7VzCEMxB0c_zwdHXwRmjM0gLcgdW8T8pHmZRf4MorTLFbqsWxHISr/s1600/IMG_9002.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNCPqIFq3npdeiTlTgC6ebrYZ5RWE-4vcq7nJfohNiPK3zl0BONWqziWmxoNQrtdi7_EcHKYHZkVLKI3P7AYjWp8_7VzCEMxB0c_zwdHXwRmjM0gLcgdW8T8pHmZRf4MorTLFbqsWxHISr/s320/IMG_9002.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlV0069u8Ng6uK6Qiv2WhOyz1JPGRl5Tr06kqV3-K8gPGzNtvy15gFD7Id7T04RrCqOwd2nZH9nW8YuPBiGZA9pNLZpQ3KJ1N4svxWkVXdqENskCC8W_i1zHGo23VGoAp7xR41Y3ksU-vi/s1600/IMG_9032.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlV0069u8Ng6uK6Qiv2WhOyz1JPGRl5Tr06kqV3-K8gPGzNtvy15gFD7Id7T04RrCqOwd2nZH9nW8YuPBiGZA9pNLZpQ3KJ1N4svxWkVXdqENskCC8W_i1zHGo23VGoAp7xR41Y3ksU-vi/s320/IMG_9032.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWF9xdsZ84MXbPxhLR_cvoqubea-JYi79A4th2BawQMH4G7RFYgysDS7a1VkZ3m_BZumj0UPWh0s6Fz20F8JCLGoE_9tDFMjzCFILeWKc33ujB5TbQnzf6HuhEnPajd0egw2huk2xWgnGm/s1600/IMG_9041.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWF9xdsZ84MXbPxhLR_cvoqubea-JYi79A4th2BawQMH4G7RFYgysDS7a1VkZ3m_BZumj0UPWh0s6Fz20F8JCLGoE_9tDFMjzCFILeWKc33ujB5TbQnzf6HuhEnPajd0egw2huk2xWgnGm/s320/IMG_9041.JPG" width="213" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></b></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-90728060002562541952013-11-25T16:18:00.001-08:002013-11-25T16:18:52.149-08:00AMSTERDAM HATIRASI<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://www.overdose.am/wp-content/uploads/2012/03/vondelpark-cover.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="228" src="http://www.overdose.am/wp-content/uploads/2012/03/vondelpark-cover.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Hey Mr. Tambourine Man, play a song for me…
I’m not sleepy and there is no place I’m going</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> to…” </span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Bir yandan gitarını çalıyor, diğer yandan
boynuna sabitlediği bir demirin ucuna koyduğu mızıkasını üflüyor ve öte yandan
da ayağıyla bir pedala basıp gümlettiği davul eşliğinde şarkıyı söylüyordu.
Vondelpark’ta sıcak bir yaz günüydü, her yer bisikletliler, piknik yapanlar,
köpek gezdirenler, gençler ve marjinal tiplemelerle doluydu. Ömrümde ilk defa
böyle bir şeye tanık oluyordum. Aslında ömrümde de fazla yol almış değildim,
henüz 17 yaşındaydım… Bildiğim tek şey vardı: Uykum yoktu ve bir yere de
yetişmiyordum. Amsterdam’a yaptığım ilk yolculuk sonrasında hatırlayacağım tek
şey, yıllar sonra bile hala içimi acıtacak kadar güzel duygularla anacağım bir
nostalji hissi olacaktı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Efsane der ki; iki Frisialı denizcinin, Ij
ile Amstel Nehri’nin birleştiği yerde tekneleri karaya oturmuş. İşte tam bu
noktadaymış, 13.yy’da şehrin kurulduğu yer. Bölgeye ilk yerleşenler, su
baskınlarından korumak için kendilerini, Amstel üzerinde bir baraj (dam)
kurmuşlar. Bundanmış bölgeye Amstelledamme denmesi. Zaman içinde Amsteldam ve
Amsterdam diye değişecekmiş ismi…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://www.pecoff.com/_images/large/0326174823Canal-Homes-of-Amsterdam.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="193" src="http://www.pecoff.com/_images/large/0326174823Canal-Homes-of-Amsterdam.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Adın ne senin?” “Işıl, ya seninki?” “Ady.
Nerelisin?” “Türküm. İstanbul’dan, ya sen?” “Aman Tanrım! Biliyor musun, benim
babam İstanbul’da doğmuş. İsrail’in kuruluşundan sonra ise Tel Aviv’e göç
etmiş. İsrailliyim ben, hayatım boyunca İstanbul’a gitmek istemişimdir. Dışarı
çıkalım mı beraber?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Onu bana Tanrı göndermişti. Aslında ailemden
aldığım izin Almanya’dan Utrecht’te geçen yılki yaz tatilimizde tanıştığım
Hollandalı aileyi ziyaret etmek içindi. Ne yol bilirdim, ne yordam. Ancak şunu
biliyordum ki, o aile onları ziyaret etmek istediğim günlerde yine tatilde
olacaktı. Fakat ben Amsterdam’ı görmek için yanıp tutuşuyordum. En sonunda
ailenin yokluğundan hiç bahsetmeden, sanki her şey yolundaymış gibi, beni
Frankfurt’tan Utrecht’e giden bir otobüse yerleştirmelerine izin verdim. Birkaç
saat sonra şoföre beni Amsterdam’a bırakması için 20 mark fazladan para öderken
bulacaktım kendimi…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://resolver.kb.nl/resolve?urn=urn:gvn:BVB01:BDH24531PK&role=image&size=largest" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="251" src="http://resolver.kb.nl/resolve?urn=urn:gvn:BVB01:BDH24531PK&role=image&size=largest" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">1275 yılında yazılı dökümanlarda ilk defa
geçecekti şehrin adı. Kont V. Floris şehri</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> vergiden</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> muaf tuttuğunu bildiriyordu
bu belgede. 1300’lerin başında Oude Kerk (Eski Kilise) adlı ilk dini yapı
kendini göstermeye başlamıştı. Ticaret gelişmiş, çoktan zengin bir şehir olma
yolunu tutmuştu Amsterdam. 1428’de Burgonya Dükü İyi Philip’in yönetimine
geçmişti Amsterdam’ın da dahil olduğu tüm Alçak Topraklar…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yolculuk boyunca arkamda üfleyip püflemişti.
Sonradan öğrenecektim, neredeyse 24 saattir yollardaydı. Upuzun saçlı ve
sarışındı Zagrebli genç. Peşine takıldım ancak kovalamak istedi beni. “Bak ben
sadece bu geceliğine buradayım, yarın İrlanda’ya geçeceğim. Seninle uğraşamam.”
“Ne olur, ben de seninle merkeze geleyim.” Sanırım acıdı bana, yolumuzu tayin
etmek için elime şehir haritası tutuşturdu. Önce çevirdim, düzden ve tersten
baktım. Aslında ne yapmam gerektiğini anlayamamıştım. Göz göze geldik bir an ve
kısaca gülüştük. Harita okumayı bilmiyordum henüz!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://img.docstoccdn.com/thumb/orig/108774064.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://img.docstoccdn.com/thumb/orig/108774064.png" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Miras yoluyla kendine geçen Alçak Toprakları,
evlilik yoluyla Habsburg İmparatoru Maximilian’ın topraklarıyla birleştirecekti
Burgonyalı Mary. Ömrü yetmemişti tarihin bir zaman sonra nasıl çığ gibi olaylar
silsilesini önüne katıp, bu kocaman imparatorluğu devleştirdiğini görmeye. 16. Yy’ın
ilk çeyreğinde torun Şarlken, bilinen tüm batı dünyası gibi Amsterdam’ın da
sahibi olacaktı. Ancak Hollandalılar çok da memnun hissetmeyeceklerdi kendilerini
bu hakimiyetten… Bir diğer yandan Protestanlık yayılmaktaydı. Katolik egemen
sınıf, korkunç eziyet etmekteydi Protestan güruha. Bu ikilem o kadar derin
boyutlara ulaşacaktı ki, en sonunda 80 Yıl Savaşları’na sebebiyet verecekti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYZ4s8CkD8q1cxoPNH2Tm5w1sFrbFAGMYub4FVTg9QXRJUb79vh-y0LFKrJGOR0XnjjZSj0CeglPqqd2g7gAygbS4CUHcUXGEkwqxTDkuzhuc2RJ1RB8km9kJjOmwmDOWVACZVhRAzUYsB/s1600/foto%C4%9Fraf+(35).JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYZ4s8CkD8q1cxoPNH2Tm5w1sFrbFAGMYub4FVTg9QXRJUb79vh-y0LFKrJGOR0XnjjZSj0CeglPqqd2g7gAygbS4CUHcUXGEkwqxTDkuzhuc2RJ1RB8km9kJjOmwmDOWVACZVhRAzUYsB/s320/foto%C4%9Fraf+(35).JPG" width="298" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">16 kişilik bir yatakhanede, birer döşek
kiraladık kendimize. Kız – erkek karışık kalıyorduk. Duşların kapısı bile
yoktu, yatakhane arkadaşlarımın kıçlarını görmek ilginç bir sürpriz olmuştu
benim için. İşte tam da o sırada gelip kendini tanıtmıştı Ady. Dışarı çıkalım
mı diye sorduğunda yaşadığım tutukluk aslında sevinçtendi! Sanırım beni yanlış
anlamıştı. “Ne o, sen Müslüman, ben Yahudiyim diye birlikte dolaşamayacak mıyız?” “Aklımdan
bile geçmedi böyle bir şey! Haydi çıkalım!”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Din kisvesi altında yaşanmış onca savaş, onca
eziyet… 1578 yılında, başta tarafsız olan Amsterdam da katılmış Orange’lı
William ve Protestan ordusuna. Utrecht Antlaşmasıyla 7 Kuzey Bölgenin
birleştiğini açıklamışlar. Alterasyon dedikleri bu dönemde tüm Katolikleri kovup,
enstitülerini dağıtmışlar. En sonunda Şarlken’in oğlu II. Felipe (II. Philip),
bu birleşmiş bölgeleri tanımış. Bundan sonra Amsterdam’a büyük bir göçmen akını
olmuş. Özellikle Anversli zengin tüccarlar ve Portekizli Yahudiler… Hepsi
baskılardan kaçmaktaymış. Taa o günlerden efsanevi tolerans erdemini yakıştırmış
kent kendine…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://images.smh.com.au/2013/02/15/4035849/art-Amsterdam-Window-Legs-620x349.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="http://images.smh.com.au/2013/02/15/4035849/art-Amsterdam-Window-Legs-620x349.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Biliyor musun bu şehrin efsanevi bir
özelliği vardır: Tolerans. Belki dünyadaki hiçbir başka</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> kent bu derecede
hoşgörülü değildir insana karşı. Öyle ki, hafif uyuşturucular bile serbesttir.
Bir bakalım mı etrafa?” Hava kararmıştı ve biz çoktan Kırmızı Fener Mahallesi’nin
yolunu tutmuştuk. Her ne kadar cam bölmeler ardında pazarladığı vücudundan
kazandığından gerekli bölümü devlete vergi olarak ödeyip, hijyen koşullarının
tümünü yerine getirse de, bir kadını böyle çıplak, geleni geçeni aleni olarak
provoke eder şekilde görmek her ikimizi de etkilemişti… </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqs_3IKm2s7C1TY8lMeiEcRuSmv4-OKk9MvViRRf7Mpr4M4w_anmpAOjOQ-PckF5vOPfKuodClcm_HRMJdP7seK03RTmYgi5uMx6OAMOYLIYAukE2C2QbYEwrfgbGcTbDhN_O4KoeWthuj/s1600/Amsterdam+1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="177" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqs_3IKm2s7C1TY8lMeiEcRuSmv4-OKk9MvViRRf7Mpr4M4w_anmpAOjOQ-PckF5vOPfKuodClcm_HRMJdP7seK03RTmYgi5uMx6OAMOYLIYAukE2C2QbYEwrfgbGcTbDhN_O4KoeWthuj/s320/Amsterdam+1.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">“Bu her yerde görünen
VOC de neyin nesi?” O zamanlar bu soruya cevap verememiştim. Yıllar geçti.
Artık cevabı biliyordum: Verenigde Oost-Indische Compagnie (Doğu Hindistan
Kumpanyası). 16.yy sonundan beri Hollanda Donanması Uzak Doğu Asya ile ticaret
yapmaktaydı. 1602’de ise birkaç ticaret şirketi güçlerini birleştirerek, bir
ticaret monopolü kurma amacı ile Doğu Hindistan Kumpanyası adı altında bir
araya gelmişlerdi. Egemenlik, savaş ve barış yapma yapma hususlarında son
derece kuvvetli hakları varmış. Japonya, Doğu Hint Adaları, Seylan ve Tazmanya’da
ticaret garnizonları kurmuşlar. 17.yy boyunca tasavvur edeilemez büyüklükte
zenginliğin sahibi olmuşlardı. Hollanda için “Altın Çağ” denen dönemdi bu…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/ce/AmsterdamDamsquar.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="226" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/ce/AmsterdamDamsquar.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Ne çirkin bir saray!” Dam Meydanı’ndaydık. Orijinalinde
Belediye binası olarak inşa edilmiş olan 17.yy Koninklijk Sarayı için belki de
kullanılabilecek en güzel sıfatı seçmişti Ady. Oysa düşüş döneminin belki de en
acı örneği sarayın hikayesiyle verilebilirdi: Napolyon Bonapart’ın kardeşi
Louis, şehir Fransızların eline geçtikten sonra burada kendini kral ilan
etmişti ve kendi konumuna yakışabilecek tek yapının bu bina olduğuna karar
kılarak burayı Kraliyet Sarayı olarak düzenletmişti. Kibri o kadar had
safhadaydı ki, içeri döşeyeceği mobilyaları bile Fransa’dan getirtmişti… Çirkin
Saray ona da fazla süre yar olmayacaktı… Ağabeyi Waterloo Savaşı’nda yenilince,
mobilyaları alamadan ve arkasına bile bakmadan kaçacaktı Louis… Ancak bu Çirkin
Saray bir kere yer etmişti beynimde, yıllar sonra Damrak Boyunca yürütüp
meydana getirdiğim gruplara anlatım yapmadan önce hep bir gülümseme belirir
suratımda...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilX8zfJ-gkoSBE9XbWPjffNLmGmvIDg36UWgUVqumh-OMlEkpqSOlJWb2DT1KHtW8kiDMoS-y5chi_u1ODdV5Qhq35-lyH2QpqlGu7OaVXFAKPbaNppoawckbNipce8uumBGjrNqgTUv2q/s1600/Nieuw+Amsterdam+mid-1600s+%2528Peter+Spier+-+small+file%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilX8zfJ-gkoSBE9XbWPjffNLmGmvIDg36UWgUVqumh-OMlEkpqSOlJWb2DT1KHtW8kiDMoS-y5chi_u1ODdV5Qhq35-lyH2QpqlGu7OaVXFAKPbaNppoawckbNipce8uumBGjrNqgTUv2q/s320/Nieuw+Amsterdam+mid-1600s+%2528Peter+Spier+-+small+file%2529.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Altın Çağ boyunca büyük başarılara imza
atılmıştı. Daha sonra New York adını alacak New</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> Amsterdam 1625’te kurulmuştu.
Şehir nüfusu iki katına çıkmış, dikkatle eski merkezi içine alacak biçimde, at
nalı şeklinde yapılan kanallarla yaşam alanı arttırılmıştı. 1642’de Abel
Tasman, bugün Avustralya’ya ait olan Tazmanya’yı keşfetmişti. 1648’de Münster
Antlaşması, İspanya ile devam eden 80 Yıl Savaşları’na son vermişti. Rembrant’ın
atölyesinden daha sonra dünyanın tüm prestijli müzelerini süsleyecek eserler
çıkmaktaydı. Ancak her çıkışın bir düşüşü vardı. İngiliz Donanması’nın
yükselişi Hollanda’nın ipini çekmişti. 18.yy boyunca şehir, dev deniz
komşusunun gölgesinde kalmıştı. Bir dönem de böyle kapanmıştı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjP9_PbOqPxaQWQbrz4rXw-PXcu8kDs3cidvCnBSKb_t70M4AnWx5FbW9Tn9-xxRC2AGFji_TZ_byv6exfYLYBtws2BSnKZpdrb-An6ojK7Lvn9WTlZ4Um3DDvFVcLYaxb1F0YovxYIm2Dw/s1600/foto%25C4%259Fraf+%252836%2529.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="276" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjP9_PbOqPxaQWQbrz4rXw-PXcu8kDs3cidvCnBSKb_t70M4AnWx5FbW9Tn9-xxRC2AGFji_TZ_byv6exfYLYBtws2BSnKZpdrb-An6ojK7Lvn9WTlZ4Um3DDvFVcLYaxb1F0YovxYIm2Dw/s320/foto%25C4%259Fraf+%252836%2529.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Biliyor musun, bu iğrenç Hostel’de yarın
akşam için yer yok. Yarın için başka bir hostele yer ayırttım, sabah erkenden
gideriz.” O zamanlar benim için ne Rijks, ne Van Gogh, ne Denizcilik Müzesi, ne
Concertgebouw Salonu, ne de diğer önemli anıtlar ve müzeler bir anlam ifade
ediyorlardı… Sırtımızda, elimizde çantalarla yeni hostele gitmiştik.
Süpermarketten yiyecek alıp, sokaklarda yemiştik. Henüz 8687 kazık çakılarak, 3
yapay ada üzerinde 1889’da inşa edildiğini bilmediğim Centraal Station’ın
önünde kazılar başlamamıştı. Bizim gibi bir sürü genç, istasyon girişinde
bağdaş kurmuş, kızlı erkekli (!) oturmaktaydı. Çok gençtik, cebimizde para
olmadığı için yolda bize Afgan Macunu satmaya çalışan zencileri kibarca
reddetmiştik. Kanal kıyılarında, Vondelpark’ta, Centraal Station önünde oturduğumuz
o anların keyfini, hiçbir lüks mekan verememiştir daha sonra bana…! Ne güzeldi!
Uykumuz yoktu ve yetişmemiz gereken bir yer de…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL
GÖKTÜRK<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/OeP4FFr88SQ?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><b>AMSTERDAM:</b> 19.yy iyi geldi şehre, ikinci
yarısında toparladı kendini. 20.yy’da NATO, Avrupa Ekonomik Topluluğu ve
BENELUX gibi son derece önemli enstitülere kurucu üye olan Hollanda’nın
başkenti olarak, eski anlı – şanlı tarihini arar şekilde, hala hoşgörülü, hala
rahat…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><b>ADY: </b>Amsterdam’dan sonra bir dönem Avustralya’da,
bir dönem Yeni Zelanda’da ve bir dönem de ABD’de yaşadı. Bir süre önce
hayatının aşkıyla tanıştığına karar verdi. 2013 yılının Mayıs ayında bir kız
çocuğuna dünyaya gelmesi için kapı oldu. (Yani kendisi böyle ifade etti) Hala
İstanbul’a gidemedi…<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><b>IŞIL:</b> Hayatı boyunca gezmeye devam etti ve
etmekte. Amsterdam seyahatinden sonra harita okumayı öğrendi, hatta çok daha
fazlasını… </span><span style="font-family: Wingdings; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Cambria; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Cambria; mso-hansi-theme-font: major-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"> Azmetti ve yıllar sonra Ady’yi buldu. 14 yıl
aradan sonra Tel Aviv’de tekrar buluştuklarında, sokakta falafel yediler… Şu
anda yakın arkadaşlar…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Buradan itibaren Bach'ın 9 Numaralı Piyano Konçertosunu dinliyoruz... İşte linki:</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://www.youtube.com/watch?v=sKpvZ90DdHg">http://www.youtube.com/watch?v=sKpvZ90DdHg</a></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-72470745248316444022013-11-04T13:21:00.000-08:002013-11-05T01:04:24.191-08:00BILBAO’YU HARİTAYA YERLEŞTİREN PROJE: GUGGENHEIM MÜZESİ BÖLÜM II<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://littleaesthete.com/wp-content/uploads/2012/01/67.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="247" src="http://littleaesthete.com/wp-content/uploads/2012/01/67.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Frank Gehry bir mimardan çok, sanatçı olarak
nitelendirmekteydi kendini. Ondan istenen şey, son derece zorluydu. Cevabını
çalışma metotlarını ekstremlere çekerek verdi. Müzeyi arkitektonik bir heykel
gibi dizayn etti kısa sürede. Simgeleşecek bir şaheser yaratma arzusu ile yılanvari
yüzeyleri tercihi, ortaya son derece orijinal, heykelimsi bir yapı çıkardı. Amacı,
insanların iç mekanları ve burada sergilenecek objeleri beğenmeleri kadar,
binaya yaklaştıkları her açıdan görecekleri dış mekanı da takdir etmelerini
sağlamaktı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">1993 Ekim’inden 1997 Ekim’ine, dört uzun yıl
sürdü yapımı. Cephelerin hepsini birbirinden farklı ve çevrelerindeki mimari ve
coğrafi ortamla uyumlu olarak dizayn etti. Güney cephesi, şehrin tarihi ve
kaderine atıfta bulunurcasına bir gemi silüetini andırıyor. Denizcilik
geleneğini vurgularcasına sanki yelkenlerini rüzgarla doldurmuş, Nervion Nehri
boyunca ilerlemekte… Tüm bu düşünceyi pekiştiren diğer bir unsur da, müzeyi
çevreleyen 30 cm derinliğindeki havuzlar.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://www.theory4.com/wp-content/uploads/2012/06/GUGGENHEIM-BILBAO-THEORY4.COM-08.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="217" src="http://www.theory4.com/wp-content/uploads/2012/06/GUGGENHEIM-BILBAO-THEORY4.COM-08.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gehry materyal kullanımında ve binanın
aydınlatılmasında da son derece orijinal fikirler</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> üretmiş. Hareketli yüzeyleri
titanyumla kaplamış, böylelikle bu materyal mimaride ilk defa kullanılmış
olmuş. Düz yüzeylerde ise kireçtaşı kullanmış. Bu farklılığı iç mekanlara da
taşımış; düz odaların yer kaplamalarında, klasik bir materyal olan ahşap
kullanmış, düzensiz ebatları olan odalarda ise daha az klasik bulduğu mikro
çimentoyu tercih etmiş. Yapının önemli bir kısmını titanyumla kapladığı için,
pencere kullanma şansı pek olmamış. O yüzdendir ki, yapının tavanında koca koca
pencereler bulunmakta. Müzedeki cam yüzeyler özel olarak üretilmiş, bileşiminde
metal partiküller var, böylelikle ziyaretçiyi aşırı sıcaktan, sanat eserlerini
ise güneşin zararlı ışınlarından koruyor. Eğer bu şekilde yapılmasa, içerisinin
yüksek sıcaklıktan dolayı dev bir sera gibi olması işten bile değilmiş.
Pencereyi yan yüzeylerde kullanmak istememesinin önemli nedenlerinden biri de
ışığın eserlerin üzerine yansıma yapmasını istememesi olmuş.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://blog.illumind.com/wp-content/gallery/euskadi/guggenheim-portrait.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://blog.illumind.com/wp-content/gallery/euskadi/guggenheim-portrait.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Müzenin kuşkusuz en belirgin özelliği,
uzaktan göründüğü anda bakanda hayranlık duygusu uyandıran gümüşi rengi. Bu
rengi veren titanyumdan biraz daha
konuşmak gerekirse: Aslında ilkin kurşunlu bakır kullanmayı düşünmüş, ancak bu
alaşım zehirli olduğu için vazgeçmiş. Daha sonra paslanmaz çelik düşünmüş,
ancak Bilbao gibi kuzey enlemlerde bulunan ve çoğunlukla gri havaların hakim
olduğu bir şehirde, bir hayli ruhsuz görünme riski olduğundan, bu fikirden de
vazgeçmiş. O sırada stüdyosuna getirilen titanyum örneğini incelemiş… Gümüş
gibi, en bulutlu günde bile parlıyor. Son derece dayanıklı, asla
paslanmıyor ve çelikten çok hafif… Ancak tüm bu olağan üstü özelliklere karşı
son derece dezavantajlı bir yanı var: Çok pahalı! Bütçeyi aşmamak için
olabildiğince ince paneller kullanmış Gehry. Her ne kadar 0.38 mm kalınlıkta
olsa da, büyük çoğunluğu 80cm * 115 cm’ lik
ebatlarda, toplamında 33000 adet, 50 ton panel bütçenin kabarmasına büyük etken
olmuş…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ7fxWj92FyQ6Npmbs-zklaIE6SLJKClpnFBSzQYtDTOYF5aWEeQxsOHe1ycmr83agEMB0uBROzKYwWvq1YAAMBRV96bozyyJT3bippEDRsBOC3xT5pygHGy6hZBKBbl597QIiAr-gLRDm/s1600/guggenheim_bilbao_catia_2_Photocredit_Gehry_Technologies_Gehry_Partners_LLP.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="246" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ7fxWj92FyQ6Npmbs-zklaIE6SLJKClpnFBSzQYtDTOYF5aWEeQxsOHe1ycmr83agEMB0uBROzKYwWvq1YAAMBRV96bozyyJT3bippEDRsBOC3xT5pygHGy6hZBKBbl597QIiAr-gLRDm/s320/guggenheim_bilbao_catia_2_Photocredit_Gehry_Technologies_Gehry_Partners_LLP.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">46000 m2’lik alana yayılan müzenin kirişleri
ve sütunları birbirine paralel, çapraz ve dik olacak şekilde yerleştirilmiş. İç
alanları dış cepheden ayıracak bir metal kat döşenmiş. Bunun üzerine ise
izolasyon yapılıp, üzeri asfalttan bir filmle örtülmüş. İşte titanyum paneller
bu filmin üzerine monte edilmişler. Paneller bir robot tarafından kesilmişler.
Aşağıdan yukarıya doğru olarak da dizilmişler. Frank Gehry’nin küçükken
oynadığı balıkların, daha sonra yaptığı işlerdeki etkisi büyük olmuştur. Buradaki
bu diziliş de balık pullarını anımsatıyor… Titanyum, toprak tonlu kireçtaşı,
metal partiküllü cam, plaster ve bazı bağlantı noktalarında ekonomik geçmişin vakur
mirası çelik… Hepsi birbiriyle son derece uyumlu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Bu projenin yapımındaki en büyük yardımlardan
birini ise uçak yapımında kullanılan CATIA programından alıyor Gehry. Bu kadar
hareketli, eğrilerden meydana gelen bir yapının stabilizasyonu için gerekli yük
dengesi hesabını (hele hele kolonsuz mekanlarda), bu program olmasa Gehry’nin
yapabilmesi mümkün olmazmış. Gehry’den önce bu programı Airbus ve Boeing
firmaları kullanıyormuş. 1997 itibarıyla Ferrari de kullanmaya başlamış.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a3/Guggenheim_Bilbao_2008_3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a3/Guggenheim_Bilbao_2008_3.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Müzenin en enteresan özelliklerinden biri de
ana girişi. Meydan tarafına bakan ana giriş, haliç</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> kıyısıyla olan seviye
farkından dolayı aşağı doğru iner şekilde tasarlanmış. Oysa günümüzün önemli müzelerinin
çoğuna baktığımızda, büyüklük ve güç hissi, yukarı doğru tırmanan merdivenlerle
verilir. Bu örnekte aynı abidevi hissi yaratmak için merdiveni iyice geniş
tutarak, sanki bir amfi tiyatroymuş görünümü vermiş… Aşağı inilince varılan yer
ise, dev camlarla kaplı atriyum. Aslında bölümleri gezdikten sonra hep dönüp
dolaşılıp, ulaşılan yer atriyum...</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Guggenheim Vakfı kendi adını taşıyan yeni
merkezler için asla para yardımında bulunmaz demiştik… Bırakın yardım etmeyi,
bir defalığına mahsus olmak üzere 20 milyon dolar ödemesi lazımdı vakfa Bask
Ülkesi Otonom yönetiminin. İnşaat için bütçeleri 100 milyon dolardı, müze
işletiminin yıllık bütçesi ise 12 milyon dolardı…. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://fotos.elcorreodigital.com/201111/2011-11-11-la-torre-iberdrola-dominando-bilbao.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="http://fotos.elcorreodigital.com/201111/2011-11-11-la-torre-iberdrola-dominando-bilbao.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bir “müze”, enkaz haline dönmüş bir şehri,
yeni yüzyıla hazırlayabilir miydi? Kültürel bir</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> girişim, tüm olumsuz ekonomik gelişmelere
karşı bir umut olabilir miydi? Denediler ve gördüler: Guggenheim Müzesi’nin inşa
maliyeti 89 milyon dolar tuttu. Müze açıldıktan sonraki 3 yıl içinde yaklaşık 4
milyon kişi müzeyi ziyaret etti. Bu kişilerin ekonomik olarak şehre getirdiği
katkı yaklaşık 500 milyon Euro civarındaydı… Bu kişilerin otel, yemek, ulaşım
vb. için harcadıklarından yerel yönetimin bütçesine vergi olarak giren katkı
100 milyon Euro civarındaydı. Şehirde birdenbire diğer büyük mimarlar
tarafından eklenen yeni binalar belirmeye başladı: Norman Foster, Rafael Monreo,
Santiago Calatrava, Arata Isozaki gibi dünyaca ünlü mimarlar imzalarını
bırakanlar arasındalardı. Frank Gehry tüm alçak gönüllülüğüyle “Guggenheim,
Bilbao’yu haritaya yerleştirdi, sanırım beni de yerleştirdi” diyecekti, baş şaheserini
yarattığını ilan eder şekilde. Yıllar boyu ağır endüstrinin merkezi olan bir
şehir, </span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> </span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">21. Yy’a 1. Sınıf bir Avrupa
şehri olarak girmişti. Bask Yönetimi hayallerin ötesi bir projeye imza atmıştı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Mutlu son…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL GÖKTÜRK<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-84573614129847627152013-11-01T17:25:00.000-07:002013-11-04T08:09:03.279-08:00BILBAO’YU HARİTAYA YERLEŞTİREN PROJE: GUGGENHEIM MÜZESİ BÖLÜM I<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://static.panoramio.com/photos/large/3041318.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://static.panoramio.com/photos/large/3041318.jpg" width="240" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Alana girdiğimiz anda ilk olarak, yaptığı
işler konusunda eleştirmenleri iki zıt kutuba bölen Jeff Koons’un Puppy’si karşılıyor
bizi. 12 metre boyunda, 15 ton ağırlığında içi metal, dışı çiçeklerden oluşan
bir mantoyla kaplı, son derece sevimli bir West Highland terrier köpeği Puppy. Mayıs
ve ekim aylarında olmak üzere, yılda iki defa mantosu değiştiriliyor. Begonya,
petunya, lobelya, Hint karanfili gibi yaklaşık 38000 çiçekten oluşan yeni
mantoyu her defasında vakur bir biçimde taşıyor üzerinde. Anlamlı bir şekilde
insana optimizm ve güven aşılıyor. Güven hissi: Bask Ülkesi’nde farklı bir boyutta algılanıyor
kuşkusuz. Müze açılmadan birkaç gün önce cereyan eden olayları yaşayanlar, hala
dehşetle hatırlıyorlar bahçıvan kılığına girmiş ETA bölücü örgüt üyelerini.
Heykel üzerinde çalışıyor havası vererek neredeyse müzeyi havaya uçuracaklardı.
Kahraman polis memuru Jose Maria Aguirre her ne kadar açılan ateşte hayatını
kaybetse de, müzeyi kurtaran kişi olarak tarihe geçiyor. Adını yadigar
bıraktığı alanı koruma görevi de Puppy’ye
düşüyor…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://www.trenak.com/recorridos/Bilbao_03_400/Bilbao_03_38.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="319" src="http://www.trenak.com/recorridos/Bilbao_03_400/Bilbao_03_38.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">14. yüzyıl başları… Biscay Körfezi’nden 15 km
içeride, Nervion Halici kıyısında, Kastilya’dan</span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> getirilen tahıl ve yün
ticaretiyle zenginleşmiş Bermeo Limanı’na alternatif olarak kuruluyor Bilbao. Stratejik
ve özellikle korsan saldırılarına karşı korunaklı konumundan ötürü kısa zaman
içerisinde zenginleşiyor şehir. En büyük talihi “demir” oluyor, öyle ki 18.yy’da
başlayan sanayileşme ile güçlü bir metalürji ve donanma merkezi haline geliyor.
Barcelona’dan sonra, İspanya’da sanayisi en güçlü ikinci şehir konumuna yükseliyor.
1855 Paris Dünya Fuarında, Bilbao demiri altın madalya kazanıyor. 1857’de,
ülkemizdeki Garanti Bankası’nın da küçük bir payına sahip BBVA (Banco de
Bilbao) kuruluyor. Aslında kuruluş amacı demiryolu inşaasını finanse etmek.
Milenyumun sonuna kadar devam ediyor bu gelişmeler, ancak 1970’lerden itibaren
ekonomik bir durgunluk başlıyor: 1986’da İspanya’nın Avrupa Birliği’ne
katılması </span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> </span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Bask endüstrisini çok sert bir
rasyonalizasyon sürecine sokuyor. Aynı yıl Euskalduna Gemicilik şirketi, 1996
yılında ise, İspanya’nın uzun süre en büyük kuruluşu konumunda kalmış Biscay
Maden Eritme Ocağı kapanıyor. Şehir nüfusu 1981-91 yılları arasında %14 kadar
azalıyor. Tarihi boyunca ekonomik ve endüstriyel gelişim her zaman limana
bağlıydı, tüm bunlar halici inanılmaz kirletmişti, turistik rotaların tamamen
dışında, gri bir şehir yaratmıştı…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.plataformaurbana.cl/wp-content/uploads/2013/02/1361206658_mapa_mundi_bilbao.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="221" src="http://www.plataformaurbana.cl/wp-content/uploads/2013/02/1361206658_mapa_mundi_bilbao.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bask yönetimi tamamen çaresizdi. Bir şeyler
yapmaları gerekiyordu. Çılgın bir fikir geldi akıllarına: Bir “müze”, enkaz haline
dönmüş bir şehri, yeni yüzyıla hazırlayabilir miydi? Kültürel bir girişim, tüm
bu olumsuz gelişmelere karşı bir umut olabilir miydi? Denemeden bilmeleri
mümkün değildi. O yüzden 1991 yılında Bask yöneticileri ünlü Guggenheim Vakfı
ile temasa geçtiler. Vakfın direktörü Thomas Krens zaten Salzburg’da olası bir
proje ile ilgilenmekteydi. Her şey çok çabuk gelişti: Fabrikaların, tersanenin
ve endüstriyel alt yapının terk edilmiş olması, halici temizlemeyi mümkün
kılacaktı. Buraya dünya standartlarında yepyeni bir müze kurulacaktı! İlk
görüşmelerden 6 ay sonra, müzenin yapılacağı yer de, mimarı da belliydi. ABD’li
Frank Gerhy, Japon Arata Isozaki ve Avusturyalı mimarlık stüdyosu Coop
Himmelb(l)au’nun sundukları projeler arasından seçileni Gerhy’ninkiydi. Tek bir
sorun vardı: Guggenheim Vakfı asla yeni merkezleri için para bağışında
bulunmazdı. Bu paranın Bask otoriteleri tarafından sağlanması gerecekti. Bu
maddi yükün altından kalkabilecekler miydi?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://www.stua.com/imagenes/contracts/guggenheim/stua-guggenheim-nyc-01.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="207" src="http://www.stua.com/imagenes/contracts/guggenheim/stua-guggenheim-nyc-01.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Solomon R. Guggenheim (1861 -1949), talihini altın, gümüş ve bakır
madenciliğinden yapmış </span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Yahudi bir
İsviçre göçmeninin 10 çocuğundan biriydi. Bankeri bol olan bir aileden gelen
eşi Irene Rothschild, kendisini resimle ilk tanıştıran kişiydi. Ancak adını
taşıyan vakfın 1937’de kurulmasına önayak olan kişi Alman sanatçı ve aristokrat
Hilla Rebay olmuştu. İlk kurulan yapılar kısa zamanda, devamlı büyüyen sanat
koleksiyonunu sergileyemeyecek duruma gelince, New York Central Park
yakınlarında yepyeni bir müzenin siparişini vermişti. 1959’da açılan müzeyi ne
Solomon Guggenheim’ın, ne de organik stiliyle ünlü mimarı Frank Lloyd Wright’ın
ömrü yetmişti görmeye…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://static6.businessinsider.com/image/51d3575b69beddda4f000002-1200/36-frank-gehry.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://static6.businessinsider.com/image/51d3575b69beddda4f000002-1200/36-frank-gehry.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Frank Gehry projesi seçildiğinde 62
yaşındaydı. İnşaat trendini heykel kriterleri üzerine oturtan akımın en önemli
temsilcilerindendi. Kendisi kabul etmese de bir çokları onu “dekostrüktivism”
(yapıbozumculuk) akımı içerisinde görmekteydi.
Bu akım düz çizgiler yerine, kavisli yüzeyleri ve çizgileri
kullanıyordu. Daha çok yeni, 1989’da mimarinin Oscar’ı kabul edilen Pritzker
Ödülü’nü almıştı. Kendisinden istenen çok zor bir şeydi: Can çekişen Bilbao’yu
diriltmesi ve Vakfın diğer merkezleriyle boy ölçüşecek bir yapı… Acaba Gehry’nin buna cevabı nasıl
olacaktı…?<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL GÖKTÜRK</span></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-53790533167565771232013-06-17T18:08:00.000-07:002013-06-17T18:25:19.636-07:00 DİRENİŞ TEMALI, KITALARARASI İSTANBUL GECE TURU…!<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Konaklama:</span></b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"> Sokaklarda<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Öğün:</span></b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"> Sabahın ilk
saatlerinde kendi imkanlarınızla makineden satın alacağınız Çizi ve meyve suyu…
(Unutmayın, o saatlerde hiçbir yer açık olmayacaktır. İsterseniz uyanık
davranıp yanınızda kumanya getirebilirsiniz)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Tur Lideri: </span></b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Çapulcular <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ücret:</span></b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"> Bedava<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Tura
gelmeden yanınızda getirmenizi önerdiklerimiz: </span></b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gaz maskesi,
baret, talcidli / sütlü solüsyon ve o güzel mizacınız...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhojZhYxSPbWIO1TEwQqxcLZGrfwUPz_coMTtXUvcXE_XZIiyzw-FcKkKykqdjxxUPxkc_0WghCKOvUcICMLYLTq_okwTwIQXFq1MTwWz-xdpeIX2FTAJXQ_JowaJNb2wj-4dIuJFURVSUQ/s1600/Direni%C5%9F+5.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhojZhYxSPbWIO1TEwQqxcLZGrfwUPz_coMTtXUvcXE_XZIiyzw-FcKkKykqdjxxUPxkc_0WghCKOvUcICMLYLTq_okwTwIQXFq1MTwWz-xdpeIX2FTAJXQ_JowaJNb2wj-4dIuJFURVSUQ/s320/Direni%C5%9F+5.jpg" width="320" /></a><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Gecenin bir yarısında, arkadaşım ağır hasta
olmasına rağmen; “Ben yerimde
duramıyorum, yürüyüşe çıkalım mı?” diye sorduğunda telefonda, hiç tereddütsüz: “Hemen
hazırlanıyorum” diye cevapladım onu. Daha Zagreb’den yeni dönmüştüm yurda,
ayağımın tozu tazeydi ancak teklif de çok cazipti! Muhteşem bir gece turu
olacaktı bu, hem televizyonda aynen bizim gibi gün batımından itibaren akın
akın sokağa çıkmış kalabalıklardan bahsediliyordu! Dudullu’dan, Sarıgazi’den
çıkmışlardı yola, E5’te insan seli oluşturdukları söyleniyordu. Onlara
katılabilirdik biz de! İki arkadaşımızı daha aradık ve onlar da gecenin 01:30’u
olmasına rağmen heyecanla yanımızda olmak istediler. Bu turun tematik bir
özelliği vardı: Direniş! Hedefimiz de direnişimizi kıtadan kıtaya taşımaktı… Bu
yüzdendir ki Boğaziçi Köprüsü’nü kullanmamız gerekiyordu. Ancak bu hiç de kolay
olmayacaktı çünkü tonlarca polis memuru ve jandarma eri bizleri beklemekteydi!<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgN071I7Z2mkufVoXchNsgWOYmpwn_L7Yg5SrhkjOo1SWivPoPW1OzWmnQFbB83utJU_-W7-06LFfZMuftCS8RfjIIkC4vLpQKdw2Xk0HNVYgZRxlztvnBBPIs-LdwobBybKvy3sl9kokaI/s1600/Direni%C5%9F+6.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgN071I7Z2mkufVoXchNsgWOYmpwn_L7Yg5SrhkjOo1SWivPoPW1OzWmnQFbB83utJU_-W7-06LFfZMuftCS8RfjIIkC4vLpQKdw2Xk0HNVYgZRxlztvnBBPIs-LdwobBybKvy3sl9kokaI/s320/Direni%C5%9F+6.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Sosyal medyada üstüne basa basa Söğütlüçeşme
geçişinin kapatıldığı yazıyordu. Biz de çaresiz önce arabayla Altunizade’nin
oradaki köprü girişine yaklaşacak ve sonra müsait bir yerde arabayı bırakıp geri kalan 9 kilometreyi
yürüyecektik. İtiraf edeyim ki arabanın arkasında ilk ses bombası
patlatıldığında koltuğumda zıpladığımı hissettim! Ben ki ilk gençliğimden beri
koskoca Vietnam Savaşı’nı söyledikleri güzel şarkılarla bitireceklerine inanan
bir neslin müziğini dinleye dinleye gelmişim bu günlere, ses bombasına hayli
hazırlıksızdım! Ancak gecenin sonunda adeta Rambo’ya dönüşecektim, hatta yol ortasındaki
çifte refüj üzerinden bir harekette atladığımı görünce ağzı açık kalan o adam
kadar ben de şaşmıştım bunu yapabildiğime…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBPcGb5_6jBnzy-VV4QMCIQyxAEQfG8DS9bK1i9fu52o59YbKI9gNOq1y6xx-bRcfugztiYUQXVQhadx2TiCQQOCs4lG26U5jvk-IKrr2xPbYZGPbWyOLJ5VLZelx8pb199s8GZkQTuBJ7/s1600/Direni%25C5%259F+2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBPcGb5_6jBnzy-VV4QMCIQyxAEQfG8DS9bK1i9fu52o59YbKI9gNOq1y6xx-bRcfugztiYUQXVQhadx2TiCQQOCs4lG26U5jvk-IKrr2xPbYZGPbWyOLJ5VLZelx8pb199s8GZkQTuBJ7/s320/Direni%25C5%259F+2.jpg" width="320" /></a><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Arabayı park edip, “Ocean’s 12” filminin
afişindeki gibi bir dizilişle yürümeye başlıyoruz. Anında gaz! Yahu bir bekleseydiniz,
öyle haber vermeden birinci dakikada attınız gazı! İstanbul’da son iki haftadır
en iyi iş yapanlar seyyar gaz maskesi satıcılarıydı, ben de şükür ki yanıma
tura gitmeden önce direndiğim günlerde kullandığım maskeyi almıştım ancak artık
herkesin çok iyi bildiği gibi gözlerim, içim yanmaya başlamıştı…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Neden yürüyordum ki ben? Çoluğum çocuğum
yoktu daha güzel bir dünya umudunu bırakacağım, var etmeyi de düşünmüyordum. Geçtiğimiz
yılın tam 225 gününü yurt dışında geçirmiştim. Uzun zamandır yurt dışına
attığım her adımda “oh şükür” diyordum! Hiçbir zaman cemaat insanı olmamıştım…
Sadece çok nadir zamanlarda yürüyüşlere katılmıştım; Sivas Katliamı, Uğur Mumcu’nun
ölümü gibi… Gezi direnişinin ise ilk anından beri yanında bulunmuştum.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVwTVCpDLLvXZtGGB-NDwRkozRNbScWl-xzpFwcjYBiraCSUN1oWWHHqP2zlaH9UY-Y7LfG3jLawIqoDRkdbKCsjV3OMKPmlkhfBlm-mmMDJBN8VqIgSeyH7xZ10wdjlcO8LMMwzvE9d1e/s1600/Direni%C5%9F+4.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="176" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVwTVCpDLLvXZtGGB-NDwRkozRNbScWl-xzpFwcjYBiraCSUN1oWWHHqP2zlaH9UY-Y7LfG3jLawIqoDRkdbKCsjV3OMKPmlkhfBlm-mmMDJBN8VqIgSeyH7xZ10wdjlcO8LMMwzvE9d1e/s320/Direni%C5%9F+4.jpeg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">İlk gaz şokunu atlattıktan sonra sloganlar
atarak köprü bağlantı yolundan giriyor ve yürüyüşe başlıyoruz, topluluğa
karışıyoruz biz de. İleride bir polis barikatı var ancak öncesinde jandarmanın
tazyikli su ile “hoş geldiniz, sefalar getirdiniz” karşılamalarına maruz
kalıyoruz. Mevsim yaz olsa da ıslanmak pek de işimize gelmeyecek, o yüzden yol
kenarındaki yeni çim ekilmiş tepeliğe doğru kaçıyoruz. Eğimli zemin üzerinde
bir yandan da ilerliyoruz, kafamız ağaç dallarına çarpmasın diye de iyice
eğiliyoruz. O an o kadar hızlı gelişiyor ki, daha sonra olayları kafamda tekrar
yaşadığımda belki saliselerden daha da küçük zaman birimlerinde aklımdan “Platoon”
ve “Apocalypse Now” filmlerinden sahneler geçirdiğimi söylüyor zihnim.
Jandarmayı balçıklı yamaçtan seri adımlarla geçerek atlattıktan sonra polis
barikatına varıyoruz ve her taraftan gazlar gelmeye başlıyor…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiv9ZEiqYtMOgA8KCHKxQdk5XRGXMfxZSs3_AXKmWCoAMYsl8SEvgy8JVdNvOyraQUUbPkp9FH0xyWZXT97ofAc_-4goPeXTXRDEPohE1Cubu4vBh05ANFgnuPF-nq3pUD_pMNGJkF0qPQc/s1600/foto%25C4%259Fraf+%252833%2529.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiv9ZEiqYtMOgA8KCHKxQdk5XRGXMfxZSs3_AXKmWCoAMYsl8SEvgy8JVdNvOyraQUUbPkp9FH0xyWZXT97ofAc_-4goPeXTXRDEPohE1Cubu4vBh05ANFgnuPF-nq3pUD_pMNGJkF0qPQc/s320/foto%25C4%259Fraf+%252833%2529.JPG" width="221" /></a><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Yanımdaki insanların hiçbiri yıllar boyu
tanıdığım insanlar değil, hatta en eskisini sadece son bir yıldır tanıyorum.
Ancak her geri çekilmeden, ileri koşmadan, TOMA’nın yerine göre refüj üzerinden
geçerek şerit değiştirme eylemlerinden sonra birbirimizi arıyoruz, kenetleniyoruz,
bir dakika olsun kopmuyoruz birbirimizden ve bu tematik gece turunun sonuna
kadar da ayrılmıyoruz. Düşersem kaldıracaklar biliyorum, düşerlerse elimi
uzatacağım, eminim!<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Biraz çözülüyoruz önce, gaz çok etkili. Sonra
“dağılmayın dağılmayın” diyenlerin sesleri kendimize getiriyor hepimizi. “Biz
saatlerdir Dudullu’dan, Sarıgazi’den geri dönmek için yürümedik” diye
haykırıyordu içlerinden biri… Gözlerinde isyan vardı, umut vardı, yalvarışa benzeyen
çok karmaşık bir ifade vardı! Yanında, kulağındaki “akbiliyle” köpek Garip
vardı, eminim ki onun da söyleyeceği çok şey vardı. Ancak onun gözündeki ifade
çok kararlıydı ve en sonunda 25 kilometrelik destansı yürüyüşünü
tamamlayacaktı! <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Neden yürüyorlardı? Bugüne kadar sessiz
kalmışlardı… Daha iyi bir dünya bırakmayı düşündükleri çocukları var mıydı? <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Köprünün ayağı hayli yakınımızdaydı ancak
polis barikatı daha da yakındı. Birden biri kalabalığı yararak geldi,
bağırıyordu “Hamile var yolu açın” diyerek. Sanki Musa’nın Kızıl Denizi ortadan
ikiye yaran bastonu değmişçesine yarıldı kalabalık. Bu kadar duyarlı, bu kadar
vicdanlılardı…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhr-_ppAlisbJQv_Sz-fffdVi7fpChA6PRWTaSonISiwI1b4kxhcjs8Mt8Dov4HDMj9M0vLv7tLrBYl5knyG222ra5nB4vK-v9-9At9bwUbGcEdZpfeMmovUYbW4fXNj00OkU5l0aY1eU3/s1600/Direni%25C5%259F+1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhr-_ppAlisbJQv_Sz-fffdVi7fpChA6PRWTaSonISiwI1b4kxhcjs8Mt8Dov4HDMj9M0vLv7tLrBYl5knyG222ra5nB4vK-v9-9At9bwUbGcEdZpfeMmovUYbW4fXNj00OkU5l0aY1eU3/s320/Direni%25C5%259F+1.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Yürüyorlardı çünkü bıçak kemiğe dayanmıştı,
yürüyorduk çünkü gazdan biraz kaçsak da artık korkmuyorduk! Yürüyordum, çünkü
tüm dünyayı evim kabul etsem de, mantığım, yüreğim çoktan tüm sınırları aşmış
olsa da, bayrakların ötesinde bir dünya insanı olsam da, kökenlerim buradaydı
ve kökenlerimin olduğu yerde özgür yaşamak istiyordum! Bundan sonra büyüyecek
ya da dünyaya yeni gelecek her bireyin de aynı şekilde özgür olmasını
istiyordum. Belki de ütopik biçimde “dünyayı güzelliğin kurtaracağına”
inandığım için yürüyordum. Bu yüzden bu kadar önemliydi bu yürüyüşü
kıtalararasına taşımak, çok değerli bir semboldü bizim için köprü aşmak! Yürüyordum
çünkü kurtarılmak istenen ağaçlardı bu yürüyüşün kaynağı. Yürüyordum çünkü
yoldaşlarımın hepsi gönüllü katılmışlardı. Parti, siyasi görüş, din sömürüsü,
ucuz propaganda değildi; özgürlüklerdi savunulan, pasifti direniş…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bilmem kaç biber gazı attılar, ancak bir
taşkın hareket bile yapmadı kalabalık. Hatta üzerlerine tonlarca su sıkılırken
bile jandarmaya “en büyük asker bizim asker” diye tezahürat yapacak kadar nüktedanlardı.
Son barikata geldiğimizde “sessiz, sessiz” diye bağırışlar geldi, çıt
çıkarmadan, tamamen barışçıl bir şekilde polise yaklaştı kalabalık, önce
bırakacaklar sandık ve sonra “pat” ve o bildik duman!<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">O arada biz çılgın 4’lü Beylerbeyi bağlantı
yoluna inerek karşı tarafa geçtik, sağımda birkaç metre ötemde onlarca polis
vardı ve üzerimize yukarıdan gaz atmalarını beklerken bizi hayal kırıklığına
uğrattılar ve biraz öncesine kadar sanki haşereymişiz gibi gazlarlarken, şimdi aradan sıvışırken gazlamaya değer bulmamış olmaları açıkçası biraz da içimi burmuştu!<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFDDpo4QFt8-Ev6jo_yR8y2iCBfLaX-3LOalDsn4PlaS3JnuF20QCYZU5Dr3wBEXM2xki0tuXYalNFk4l-EN0Bx091TkQOyOz6N-LNVleNCU0ZOgp-X-w1miVFUJGCGvsHm0pScNRYo-zO/s1600/Direni%25C5%259F+3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFDDpo4QFt8-Ev6jo_yR8y2iCBfLaX-3LOalDsn4PlaS3JnuF20QCYZU5Dr3wBEXM2xki0tuXYalNFk4l-EN0Bx091TkQOyOz6N-LNVleNCU0ZOgp-X-w1miVFUJGCGvsHm0pScNRYo-zO/s320/Direni%25C5%259F+3.jpg" width="239" /></a><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Sonunda köprüdeydik, herkes hatıra fotoğrafı
çektiriyordu… Dile kolay, yıllar yılı TV’de gördüğümüz, ancak popomuzu kaldırıp
bir şahsen katılamadığımız maratonda geçilen köprüyü şimdi hayli marjinal bir
şekilde aşıyorduk. Karşı taraftan gelen dünya tatlısı bir teyzemiz durup
elindeki iki bareti, bir torba dolusu gaz maskesi ve ilacı tutuşturuyor
elimize: “Ben şimdi Divan Oteli’nden dönüyorum, bunlara artık ihtiyacım yok”
diyor ve şans diliyor bize. Belki yeterince teatral değil ancak gözlerimi
yaşartan bir devir teslimi oluyor bu benim için… Tıpkı karşı istikametten gelen
arabalardan duyulan tempolu korna sesleri ve adeta ters yönde olmanın izahını yapmak
istercesine “Biz sabahtan beri oradaydık, çok yorulduk artık, dönüyoruz”
sözleri.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bu özgürlüklerle ilgili bir direnişti,
hissiyatını 29-30-31 Mayıs akşamlarında ve 31 Mayıs’ı 1 Haziran’a bağlayan
şafakta yapılan ani baskından sonraki karışıklık ortamı durulduktan sonraki ilk
günlerde oraya hakim olan şenlik havasını gidip görmeyenlerin tam olarak anlaması
mümkün değildi. Bu bambaşka bir şeydi, içinde kötülük, taşkınlık, ucuz hesaplar
barındırmayan… Anlatması çok zordu çünkü anlamak için sadece vicdan ve sonra da
sağduyu gerekliydi…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYsqGCVw2fAKU9ZpPoWJYh_KWyfBVTHLSPeXAikTPcruqW0zlG-9284BrADzFrENK431al_W3SJpMO1mhHeJf76tb93bg7GC7hMCKsoed_jih331Gr8yEBhK7vuIFLYh1NgQv0YuRLxkBh/s1600/IMG_8840-001.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"></span></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYsqGCVw2fAKU9ZpPoWJYh_KWyfBVTHLSPeXAikTPcruqW0zlG-9284BrADzFrENK431al_W3SJpMO1mhHeJf76tb93bg7GC7hMCKsoed_jih331Gr8yEBhK7vuIFLYh1NgQv0YuRLxkBh/s1600/IMG_8840-001.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="204" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYsqGCVw2fAKU9ZpPoWJYh_KWyfBVTHLSPeXAikTPcruqW0zlG-9284BrADzFrENK431al_W3SJpMO1mhHeJf76tb93bg7GC7hMCKsoed_jih331Gr8yEBhK7vuIFLYh1NgQv0YuRLxkBh/s320/IMG_8840-001.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Yürüdük köprü boyunca, içim cız etti bir an,
son derece özel bir duyguydu. Bu satırları hala okumaya devam edenler zaten
biliyorlardı her şey nasıl başlamıştı. Bu yürüyüşe bizi hazırlayan son 11 yılda
yaşananları. Bunları burada tekrar mevzu bahis etmeyeceğim lakin baştan beri
bir yol hikayesiydi bu… Köprü boyunca atılan adımlar özeldi benim için,
köprüler birleştiricidir, engelleri kaldırıcıdır, attığım her adımda düzen
değişiyordu, her bir adım iyilikti, güzellikti…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">En sonunda Mecidiyeköy’e gelmiştik, önce o
korkutucu ses bombası ve ardından haşere ilacımız…! Evet o gün sabah
saatlerinde böcekler gibi dağıtılmıştık çünkü karşımızda kamyonlar dolusu
jandarma, otobüsler dolusu polis vardı. Hatta bir tanesi hızla köşeden
karşımıza çıktı, son derece çevik bir şekilde nişan aldı ve gaz bombasını tam da
üzerimize doğru ateşledi… Elinde taş bile olmayan, dilinde sadece şarkılar olan
bizden korkmuş muydu o da?<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">O gün orada en sonunda dağıldık ancak önemli
değildi, saatlerce tek yürek yürümüş, köprüler aşmıştık… Benim için 15 Haziran’ı
16’sına bağlayan gece Don Kişot’un Küçük Prens’i elinden tutup “Hadi gel,
dünyayı değiştirelim” dediği geceydi…</span><span style="font-family: Cambria, serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXrBhsZpPGsyAi3a08YRG_-rWnw9wDDNu-sAey3yJD1nzFyfAAApotzjxpWXzSY9du8OnLbljTESvWXIO85nuiNy_EJp_eQl-TeR4FaihryIwShwRU_MmeVL1Buf8mV6DSVqegna955SVq/s1600/foto%C4%9Fraf+(34).JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXrBhsZpPGsyAi3a08YRG_-rWnw9wDDNu-sAey3yJD1nzFyfAAApotzjxpWXzSY9du8OnLbljTESvWXIO85nuiNy_EJp_eQl-TeR4FaihryIwShwRU_MmeVL1Buf8mV6DSVqegna955SVq/s320/foto%C4%9Fraf+(34).JPG" width="190" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL
GÖKTÜRK<o:p></o:p></span></b><br />
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></b>
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">"Bu iyi niyetli yazıyı Gezi Direnişi'nde hayatını kaybeden tüm o güzel insanlara ithaf ediyorum..."</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“In loyalty to their kind<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">they cannot tolerate our minds.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">In loyalty to our kind<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">We cannot tolerate their obstraction.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/uOrb0G0tw08?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<br />
<div style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; line-height: 12.75pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Cambria, serif;"><span style="background-color: #cc0000;">John Wyndam’ın “Krizalitler” adlı kitabında
birkaç bin yıl sonrasının dünyasında geçen bir hikaye anlatılır. İnançların
farklılaştığı bu yeni toplumda artık normal olmayan her türlü fiziki mutasyonu
felaket habercisi olarak kabul etmektedirler. Ancak bilmedikleri şey bazı
gençlerin telepatik güçler geliştirerek “anormalliğe” yeni bir boyut
kazandırmış olmalarıdır. Bu sırları açığa çıkınca gençler öldürülmemek için
kaçarlar. Kaçış süresince çeşitli maceralar yaşayacaklar, kendi ve dünyalarının
geçmişleriyle ilgili büyük sırları keşfedecekler ve yeni bir uygarlıkla
tanışacaklardır. (1955)</span><span style="background-color: white;"><o:p></o:p></span></span></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-47610317824210345682013-05-03T16:33:00.000-07:002013-05-03T16:33:09.850-07:00KARADENİZ’İN İNCİSİ ODESSA<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-_gEjT0F9ckWBka1_lTdByiIhNqCXc_gqHO0aL8aqpeydIuHJUpH19hrStU26RroGIVIGxZ_Y4BcnH5C5uZMcvvTuxvWi1J4R3C3PsbuqnSN82lotf0j8sFEs74T2U72rRQ8NUs06cwII/s1600/Odessa+2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="290" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-_gEjT0F9ckWBka1_lTdByiIhNqCXc_gqHO0aL8aqpeydIuHJUpH19hrStU26RroGIVIGxZ_Y4BcnH5C5uZMcvvTuxvWi1J4R3C3PsbuqnSN82lotf0j8sFEs74T2U72rRQ8NUs06cwII/s320/Odessa+2.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Karadeniz’in rüzgarından mıdır, mimarisine
kadın elinin değdiğinden midir bilmem ama merkezine taksiyle vardığımız andan
itibaren sevdim Odessa’yı… Sevgiden de öte, ilginç bir huzur verdi kent bana.
Nedendir bilmem, eski Sovyet şehirlerine vardığımda: “Burada benim üzerimde ve
ötemde çok büyük şeyler dönüyor” paranoyasına kapılmadım; çevremdeki tüm o, ne
idüğü belirsiz zenginliğe rağmen, dostane bir aura sardı beni ilk andan
itibaren. 89-91 yılları arasında yaşanan sancılı yıllar sonrasında tüm eski
Sovyet etkili ülkelerde olduğu gibi mutlaka burayı da sarmıştı mafya, fuhuş,
kara para ve türlü karanlık işler; ancak bazı şehirler vardır ki, tüm o ayaklar
altına alınışa, aldırılmayışa ve değerini asla bilemeyecek cahil bir
kalabalıkla dolduruluşuna rağmen hala güzellerdir… Ona anlayışla yaklaşmanızı
beklerler, tıpkı bir saatlik uçak yolculuğu öncesinde ayrıldığımız kadim
şehrimiz gibi…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgB4uexZ9l4rvkcd9HIAgMQEAq5Rz8zVE1hP72UHYnUkt1YtXiR-5T_Y89rZQR8ZmX9rVt7GInawCCagvb5HKVqA9vnX8_YAs92T13CzjAz-tY4pCl0jQwtJc7aQo69YiU6TjnkN0RZ0Rlw/s1600/IMG_8232-001.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="176" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgB4uexZ9l4rvkcd9HIAgMQEAq5Rz8zVE1hP72UHYnUkt1YtXiR-5T_Y89rZQR8ZmX9rVt7GInawCCagvb5HKVqA9vnX8_YAs92T13CzjAz-tY4pCl0jQwtJc7aQo69YiU6TjnkN0RZ0Rlw/s320/IMG_8232-001.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Neden sevdim bu şehri böylesine?” diye
yöneltince soruyu kendi kendime, bir yandan da çetin Karadeniz rüzgarını
çekerken ciğerlerime, cevap da kendiliğinden geliyordu aslında… Önce yapılar
çekti dikkatimi, hepsi son derece orijinaldi. Ahenkli bir 19. yy şehir mimarisini yansıtıyordu, emperyal ölçülerde
değildi ancak zarif ve şık yapılmışlardı. Açıkçası tam bir sürpriz olmuştu
benim için, Karadeniz kıyısında bu denli zarif bir şehirle karşılaşmak! Sokak
isimleri geçmişiyle ilgili ipuçları veriyordu: Frantsuzky (Fransız), Italiansky
(İtalyan), Yevreyskaya (İbrani), Gretcheskaya (Yunan), Arnautskaya (Arnavut)
Sokakları gibi… Kırk milletten insanın
bir araya gelip yaşadığı şehirler (özellikle liman şehirleri) her zaman
cezbetmiştir beni, herkesin kendinden bir parça bulduğu ancak kimseye ait
olmayan şehirler… Ancak artık yoklardı! Ne Fransızlar, ne İtalyanlar, ne de o
şehrin ticari yaşamına önemli miktarda damgasını vurmuş Yahudiler… Yerlerine
zaman içinde yerleşecek kırsal kesim köylüsü, bir zamanların o Avrupai
havasının verdiği baş döndürücü karizmayı ve kültürü, yeniden kazandıramazdı asla
kente!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Sonra o parke taşlarıyla döşenmiş sokaklar
çekti dikkatimi. Etrafımı saran kent, Rus etkisinden</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBzOtjutayPuQM3IIxb5-BvEmqv7FP6IboOWXB4R5PoDnuM1ypdxxdsVIWslbJ9QYi-bW6WiDdDmatI84c8iO_wjsj-ZdEAk2KWK8oy4ZkJaMonu7KpM9bkdRFPYz9IT6p-3QXBHrGh7SZ/s1600/IMG_8205.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBzOtjutayPuQM3IIxb5-BvEmqv7FP6IboOWXB4R5PoDnuM1ypdxxdsVIWslbJ9QYi-bW6WiDdDmatI84c8iO_wjsj-ZdEAk2KWK8oy4ZkJaMonu7KpM9bkdRFPYz9IT6p-3QXBHrGh7SZ/s320/IMG_8205.JPG" width="261" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
çok Akdeniz etkiliydi. Birazdan
at arabalarının ard arda önümden geçeceğini hayal ettim, bu kente en çok
yakışan şey biraz nostalji olmalıydı. Ve önümde fötr şapkasını çıkararak selam
verecek bir Alexander Pushkin düşledim. 1823- 1824 yılları arasında bu şehirde
geçirdiği sürgün günlerinde yazdığı mektuplardan kısa bir bölüm okuyacaktı
bana: “Hava tüm Avrupa ile dolu, konuşulan dil Fransızca ve tüm Avrupa gazeteleri
satışa çıkar Odessa’da.” Birlikte II.
Katerina’nın heykelinin bulunduğu meydana çıkıyoruz. Tarihte en çok hayranlık
duyduğum kişilerden biri, Alman kökenli İmparatoriçe… “Oku” diyor bana!
Gösterdiği tabelada Türkçe dahil şehrin kuruluşu 6 farklı dilde anlatılıyor: “Hacıbey
adlı bir yerleşim üzerine kurdurduğunu anlatıyor Çariçe yeni şehri. 15. Yy’da
şehri fetheden Kırım Hanı Hacı Giray’dan alıyordu önceki adını. Daha sonra 1529’da
Osmanlı’nın direk yönetimine geçmişti ve 1787-1792 yılları arasında cereyan
eden Osmanlı – Rus Savaşı’na kadar da öyle kalmıştı. Ancak 1789 yılında Ruslar
şehri kendi yönetimlerine katmışlardı. İlginç bir şekilde etrafımda Osmanlı’ya
dair tek bir şey bile göremediğimi fark ettim. Dile kolay, neredeyse üç asır,
ancak silik bir iz bile yok! O iz kendini sadece Katerina’nın ayakları altına
aldığı, Hacıbey Kalesi’nin muhafız kuvvetleri komutanının sancağı şeklinde,
ironik bir metafor olarak gösteriyordu: Katerina’nın hanesine 1, Osmanlı’nın
hanesine 0 yazarak… “Liman ve şehrin inşa edilmesini emrederiz” diyordu elinde
tuttuğu fermanda.</div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-KyAwim8VyccFnLCBDhYBreN0X_-LGuhdsQYBIJ8bFzWOM-6qWlzpXCA6fkRGxnTVto7V9lcvUB5lW4d7Y8vOCtwLCdakNb5qAfjShb0vdMmAMFKItNrll8rwLnggqttQAOP3CpbYFu7H/s1600/Odessa+1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="234" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-KyAwim8VyccFnLCBDhYBreN0X_-LGuhdsQYBIJ8bFzWOM-6qWlzpXCA6fkRGxnTVto7V9lcvUB5lW4d7Y8vOCtwLCdakNb5qAfjShb0vdMmAMFKItNrll8rwLnggqttQAOP3CpbYFu7H/s320/Odessa+1.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">1800’lerin başından itibaren başlayan bu
hummalı inşa sürecinde Avrupa’nın her yerinden mimarlar ve sanatçılar akmıştı
şehre, bu yüzdendir bu kadar Avrupai, bu kadar Akdenizli görünmesi. O zamanlar Çarlık
Rusya’sının Batıya en çok özendiği dönemlerdir.
Odessa denilince hemen akla gelen “Potemkin Merdivenleri”, İtalyan mimar
Francesco Boffo tarafından yapılmıştır mesela. Yönetmen Sergei Eisenstein’ın “Potemkin
Zırhlısı” adlı filmindeki etkili sahnelerle üne kavuşan bu 200 basamaklı
(günümüzde 192) geniş merdiven insanda optik bir illüzyon yaratması için
dahiyane bir şekilde dizayn edilmiş. Aşağıdan bakınca sadece basamaklar,
yukarıdan bakınca ise sadece basamaklar arasındaki platformlar görünüyor,
basamaklar görünmüyor! Merdivenin bir ucu şehrin her daim en önemli geçim
kaynağı olmuş limana, öbür ucu ise ana arterlerden Primorsky (Deniz Kıyısı)
Bulvarına açılıyor. Bulvarda yürürken, güzel havayla birlikte ortaya çıkmış
müzisyenleri ve pandomimcileri izliyorum. Bir zamanlar aynı yoldan ressam
Aivazovsky ve yazar Gogol’un da geçtiğini düşünerek iyice neşeleniyorum! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yol beni önce Dük Richelieu Anıtı’na
getiriyor. Fransız asıllı bu son derece önemli asilzade</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjII3Pwdtl6yKH8V4stxHyPWb8rLhx2pp9ZuRX3ARt78J5nwUWs2vk12RKGVTthWvWMKd9gJRu6x_MlLLZwxbysW9CRPWhspgyZZYtwwBIkOz97eOsFyThD9nWpb1HmB7REfm2IzUqg2_oF/s1600/IMG_8188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjII3Pwdtl6yKH8V4stxHyPWb8rLhx2pp9ZuRX3ARt78J5nwUWs2vk12RKGVTthWvWMKd9gJRu6x_MlLLZwxbysW9CRPWhspgyZZYtwwBIkOz97eOsFyThD9nWpb1HmB7REfm2IzUqg2_oF/s320/IMG_8188.JPG" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
uzun yıllar süren sürgün
hayatı sırasında Çar Alexander tarafından Odessa’ya vali tayin edilmiş... Bir
Avrupalı… Sonra şehrin en ünlü caddelerinden Deribasovskaya’ya getiriyor
ayaklarım beni. Bu sokağın adını, İspanyol kökenli “Jose de Ribas” tan aldığını
öğreniyorum. Bu zat biraz önce bahsini ettiğimiz Osmanlı – Rus Savaşı’nda
yerini almış, sonrasında da şehrin kuruluşuna yardımcı olmuş ve en sonunda da
şehrin ilk Valisi tayin edilmiş bir Avrupalı… Şehrin tarihini şekillendiren birbirinden
ilginç karakterlerin listesi böylesine uzayıp gidiyor işte…</div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsoDsftz51pyzaR60lOamb2BPkbNTOVfkmpzRj93BTrHjmfI-dZF0X1ltXNRfjNYFh4UgFzHLBYkq5fuWO0jGEi7mHYOieNJk4f9UEp-Kn9L4lMInfULOTweUe4IKAfzYz72-5L1FEaoVw/s1600/IMG_8247.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsoDsftz51pyzaR60lOamb2BPkbNTOVfkmpzRj93BTrHjmfI-dZF0X1ltXNRfjNYFh4UgFzHLBYkq5fuWO0jGEi7mHYOieNJk4f9UEp-Kn9L4lMInfULOTweUe4IKAfzYz72-5L1FEaoVw/s320/IMG_8247.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ayaklarım beni en son, akşam vakitlerine
doğru heyecanla görmeyi beklediğim yapıya getiriyor. Haşmetli yapısıyla hemen
tavlıyor beni! Burada ilkin 1810 yılında kurulmuş Opera Binası ancak 1873’te çıkan bir yangında hasar görmüş.
Şimdiki yapı ise Neo – Barok tarzda inşa edilmiş ve 1887 yılında hizmete
açılmış. Avrupa’daki muadillerine bile açık ara fark atacak güzellikte bir
Opera Binası! Gitmeden önce internet sitesinden çok incelemiştim bir temsil var
mı diye ancak bizim orada olduğumuz günlere rastlayan bir şey gözüme
çarpmamıştı. Oysa şimdi yapının fotoğrafını çekerken bir dolu insanın temsil
arasında sigara içmek için dışarı çıktığını görüyordum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Koşarak kapıya vardım ve yaklaşık 2 saat önce
başlamış olan temsilin adını Kiril alfabesiyle</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH1nbTZNH1rpktz5Xw0BiBCDY06Nfyvia48lCh1Iy3_oZNbmmQTlofOMAyZAd7wd0MGzh-Vs1WA2IDDjr81wdpdsFqF39gkH0atQTwUl_txSg4QkJyYQfu5UgMqs2aPlcQ4vgcuyNTWKuf/s1600/IMG_8269.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH1nbTZNH1rpktz5Xw0BiBCDY06Nfyvia48lCh1Iy3_oZNbmmQTlofOMAyZAd7wd0MGzh-Vs1WA2IDDjr81wdpdsFqF39gkH0atQTwUl_txSg4QkJyYQfu5UgMqs2aPlcQ4vgcuyNTWKuf/s320/IMG_8269.JPG" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
yazılmış olmasına rağmen
rahatlıkla çözdüm: “La Boheme”! Mutlaka içeri girmeliydim, son perdesi de olsa
bu temsili izlemeliydim. Bilet ofisi haliyle kapanmış olduğu için barbarca
içeri dalmayı denedim! Ancak Rus şehirlerinden alışık olduğum; müzelerde,
kütüphanelerde, kültürel ortamlarda bir
kenarda oturmuş, gözetim yapan yaşlı teyzelerden biri durdurdu beni ve bilet
almamı telkin etti. “Bari bırak fotoğraflarını çekeyim” dedim elimdeki makineyi
göstererek… Nuh diyor Peygamber demiyor… Karşı taraftaki diğer yaşlı teyzeye
gidiyorum, olabilecek tüm dillerden bir kelime koyarak “bana bilet sat”
diyorum. Tüm kültürlerde aynı olan dilden konuşup kendisine 10 euro karşılığı
yerel para uzatıyorum. Kapitalizme kendini çoktan teslim etmiş bir eski düzen
bireyleri olarak bu hareketimi sevinçle karşılıyorlar ve çöpten 2 bilet çıkarıp
bana uzatıyorlar. Sonra biletleri tekrar isteyip, onları bir de scan ederek,
geleneksel Ukrayna (Rus) bürokrasisine ne kadar bağlı olduklarını bana ispatlamış
oluyorlar. Saçma sapan bir gülümseme fırlattıktan sonra salona geçiyorum, rüya
gibi bir son perde izliyorum…</div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiURUIsyH8sbuTqoq-MzP42UnjIuDXLmtm628L9W5bsuPTyVvCtnELQHAmW7xo85uKWRxxZqK6PRNwyE4YM5WwohTqnDswgh7tzCB6elZpqVkpJ2Xq4uW34YJVO5GzKgcDVQ-xY9OS6cux9/s1600/IMG_8281.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiURUIsyH8sbuTqoq-MzP42UnjIuDXLmtm628L9W5bsuPTyVvCtnELQHAmW7xo85uKWRxxZqK6PRNwyE4YM5WwohTqnDswgh7tzCB6elZpqVkpJ2Xq4uW34YJVO5GzKgcDVQ-xY9OS6cux9/s320/IMG_8281.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Boşuna dememişler: “Seyahat parayla satın
alıp, sonunda seni zengin eden yegane şeydir” diye. Odessa Opera ve Bale
Tiyatrosu’nda La Boheme’in son perdesini izlemiş olmak bana böyle bir zenginlik
katıyor! Çıkışta biletçi teyzeyle karşılaşıyoruz, bana sevgiyle gülümseyip “Fotoğraf
çektin mi?” diye soruyor. “Çektim” diyorum ve Rusça bildiğim 3-5 kelimeden “spasiva”yı
yapıştırıyorum cümlenin sonuna. Kolumdan tutup beni afişe doğru götürüyor,
ertesi günün programını gösteriyor. “Nasyonel Bale” diyor. Yine gel diye eliyle
işaret ediyor… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL
GÖKTÜRK<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJH9OzPvvVhfJYD6Yb0F5xFO5urav7ilkK18z0NeBiYU-dUit3Cn8Rp5Q4dGjLsJrZkiT9yXmPjF6QL2tJ-yqC7ZWKJzWmNl1pjZ6ilTlB6aLQJyBfjTXRtfwC5B24yyXHkyTYbABPrdma/s1600/IMG_8126.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJH9OzPvvVhfJYD6Yb0F5xFO5urav7ilkK18z0NeBiYU-dUit3Cn8Rp5Q4dGjLsJrZkiT9yXmPjF6QL2tJ-yqC7ZWKJzWmNl1pjZ6ilTlB6aLQJyBfjTXRtfwC5B24yyXHkyTYbABPrdma/s320/IMG_8126.JPG" width="224" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"> </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjutDG5kAOKmd4LDT_knRneKgKLsiAy45rfIL5TavqzyXk4npUd2YwNlIvbSwVtUlDPDH4HKZ4o_XPxdQLX4XedYXDMKXUZdDytJQsaK_QUAeypLUnCKwzqETYMKSxBxl4gRMRZqoEdYohD/s1600/IMG_8162.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="158" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjutDG5kAOKmd4LDT_knRneKgKLsiAy45rfIL5TavqzyXk4npUd2YwNlIvbSwVtUlDPDH4HKZ4o_XPxdQLX4XedYXDMKXUZdDytJQsaK_QUAeypLUnCKwzqETYMKSxBxl4gRMRZqoEdYohD/s320/IMG_8162.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMjp9ZGpNNCYo-e2y-SJ50oRK8FwVmqupmsc4J1pSS57T5wyqQBDcIVWVxAzWtfiTMNtzpQHVo59oggIXWzY1aH788XVSonbhTiFZ-XkMFZTYfEBlNI9LfuJpHzkejsAkTE_sjJ_hUTW24/s1600/IMG_8183.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMjp9ZGpNNCYo-e2y-SJ50oRK8FwVmqupmsc4J1pSS57T5wyqQBDcIVWVxAzWtfiTMNtzpQHVo59oggIXWzY1aH788XVSonbhTiFZ-XkMFZTYfEBlNI9LfuJpHzkejsAkTE_sjJ_hUTW24/s320/IMG_8183.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4dd8olzuVJEtTmKWRNqdjxXodEzeTQwisJyC0suX473eRliEgnMRuDEyMqlQF93D6JvZ8TI02Nd3z8NLQN2rE3jK2U0h8alB3BYTw3PBgeqdhnCXmFmP32q3KmBCO20BQ3uWQrDrxK66E/s1600/IMG_8220.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4dd8olzuVJEtTmKWRNqdjxXodEzeTQwisJyC0suX473eRliEgnMRuDEyMqlQF93D6JvZ8TI02Nd3z8NLQN2rE3jK2U0h8alB3BYTw3PBgeqdhnCXmFmP32q3KmBCO20BQ3uWQrDrxK66E/s320/IMG_8220.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAwvrdOUFjMghX768pXfhh68oAy5JBT-jWiNTr9hMZSLAGyfoM-CP7xOLXvDEq36zNym2B04zhx-JxMx5hoOUHK4ctUOQ4XU5G07Tgzxovy4lWGY1Owv7Hi5q8MtG4kd31RFsge721pHya/s1600/IMG_8329.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAwvrdOUFjMghX768pXfhh68oAy5JBT-jWiNTr9hMZSLAGyfoM-CP7xOLXvDEq36zNym2B04zhx-JxMx5hoOUHK4ctUOQ4XU5G07Tgzxovy4lWGY1Owv7Hi5q8MtG4kd31RFsge721pHya/s320/IMG_8329.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOf9-0Zi95_vwgVGCj4pAEGQ8BbnRxwArkGNeWmAniHeVx_PSQPCvbsKipUCJkK3IvHUTYlXQDYqochqDQjZGwbwjiJZMeTptCBtSTpDaxSYVwwqpF-8JW27grEi_k-mxxjiFFu8i8U-xJ/s1600/IMG_8171-001.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="173" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOf9-0Zi95_vwgVGCj4pAEGQ8BbnRxwArkGNeWmAniHeVx_PSQPCvbsKipUCJkK3IvHUTYlXQDYqochqDQjZGwbwjiJZMeTptCBtSTpDaxSYVwwqpF-8JW27grEi_k-mxxjiFFu8i8U-xJ/s320/IMG_8171-001.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1skpR9zwFSrhd7vMnvKMfL8AHw54sMRFzViYiAsNrdjr0TIz1e7UrTSZqJi2n95bDu5axyIh8HwVS402gtYWRSDuVNX9g9rGUMVrA_2S2yXCLlCoREMuyY3vZZEHYggnaRcO10tNHydCY/s1600/IMG_8238.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1skpR9zwFSrhd7vMnvKMfL8AHw54sMRFzViYiAsNrdjr0TIz1e7UrTSZqJi2n95bDu5axyIh8HwVS402gtYWRSDuVNX9g9rGUMVrA_2S2yXCLlCoREMuyY3vZZEHYggnaRcO10tNHydCY/s320/IMG_8238.JPG" width="320" /></a></div>
<o:p></o:p><br />
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-63440382296243328892013-04-15T15:17:00.002-07:002013-04-15T19:32:57.045-07:00TE AMO PERU!<br />
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 15.75pt; margin-bottom: 12.0pt; tab-stops: 45.8pt 91.6pt 137.4pt 183.2pt 229.0pt 274.8pt 320.6pt 366.4pt 412.2pt 458.0pt 503.8pt 549.6pt 595.4pt 641.2pt 687.0pt 732.8pt; text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 15.75pt; margin-bottom: 12pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">İspanyol Conquistadorlar Yeni Dünya’yı
keşfettikleri, daha önce hiç bilinmeyeni ve duyulmayanı ortaya çıkardıkları 16.
Yy başında; konuşlandıkları Panama’nın da güneyinde bulunan, altın zengini bir
ülkeyle ilgili anlatılan efsanelerle büyülendiler.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJqORP55HLUfXDW4k04Cbcmh8w7a6JoL2sCvslaJIMNxpx5Rmk19gaDzGHGkOkwv4i1mcZrJDBdKyLOtpqBM37tWY_alzTFKh0e1UDTpieBeC5zeyIlJ7nFClYXj8Z0TOIppUbD4iuEL_i/s1600/P7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="134" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJqORP55HLUfXDW4k04Cbcmh8w7a6JoL2sCvslaJIMNxpx5Rmk19gaDzGHGkOkwv4i1mcZrJDBdKyLOtpqBM37tWY_alzTFKh0e1UDTpieBeC5zeyIlJ7nFClYXj8Z0TOIppUbD4iuEL_i/s320/P7.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 15.75pt; margin-bottom: 12pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Bu ülke bugün olduğu gibi, o zamanlarda
da gerek toprağıyla, gerek insanıyla, gerek doğal zenginlikleriyle son derece
orijinal bir ülkeydi. Yerel bir yöneticinin adı olan Biru, zamanla Peru’ya
dönüştü ve bu olağanüstü topraklara mal edildi.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; line-height: 15.75pt; margin-bottom: 12pt;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: white; font-size: 12pt; line-height: 15.75pt;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Conquistadorların başı olan Francisco</span></span></div>
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"></span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNxiCgn1v3iPzd6NKXMy1ZxW-jMfiFAZAtfBHa09DnVtxkjgrtTHla3mL1Vm7KYlM41nHqZXAZg4Yv9FdySmbjbY9ZZ8zdU8Zwtlxwx0CoHUUbEj19PcRd9hleZ6w4qZKplEseK-t9gMOu/s1600/P6.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNxiCgn1v3iPzd6NKXMy1ZxW-jMfiFAZAtfBHa09DnVtxkjgrtTHla3mL1Vm7KYlM41nHqZXAZg4Yv9FdySmbjbY9ZZ8zdU8Zwtlxwx0CoHUUbEj19PcRd9hleZ6w4qZKplEseK-t9gMOu/s320/P6.jpg" width="320" /></a></span></span></div>
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">
</span></span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 15.75pt;">Pizarro, 1532’de 169 kişilik bir birlikle Cajamarca’da İnka Kralı’nı bozguna
uğrattı ve 1821’e kadar sürecek olan İspanyol Hakimiyetinin yolunu açtı
böylelikle… Vardığı ülkenin, son derece köklü bir tarihi vardı; MÖ 3000’lere
dayanan geçmişi ile kompleks medeniyetler arasında Norte Chico en eskisi idi.
Sonrasında Cupisnique, Chavin, Paracas, Mochica, Nazca, Wari, Chimu ve en
nihayetinde İnka Medeniyetleri bu kadim kültürün belli başlı diğer üyeleri
olacaklardı.</span></span></span></div>
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">
<o:p></o:p></span></span><br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 15.75pt; margin-bottom: 12pt; text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">İspanyolların bölgeyi fethiyle beraber
başlayan koloniyal dönemde, bu kendine özgü yerel kültür, Avrupalı öğelerle ve
kişilerle karışıp kaynaşarak ortaya melez bir kültür çıkaracaktı. Sonrasında
ihtiyaç duyulan işgücünü sağlamak amaçlı Afrika Kıtası’ndan getirilen siyahlar
ve yüz yıllar sonra, 1850’lerde Çin’den gelen göçmen işçilerle Asyalı bir minör
kültürü de potasında eriten Peru’nun yerel zenginlikleri kendini her alanda
gösterecekti: mimari, demografi, gastronomi, müzik gibi…<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSHlLXLE2IOCpkat3K6RpibsAOeE0DIS8rFkZbg_iUq4laVFoTswxDtnSV-RW-Xi8IInrbPJOQic4EV0zWdvoX7-EyZtukhXeRsxlSXhkaPzO0mviBjAsbTD8OfXc5Pjx0byOPHq30NPUb/s1600/P31.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSHlLXLE2IOCpkat3K6RpibsAOeE0DIS8rFkZbg_iUq4laVFoTswxDtnSV-RW-Xi8IInrbPJOQic4EV0zWdvoX7-EyZtukhXeRsxlSXhkaPzO0mviBjAsbTD8OfXc5Pjx0byOPHq30NPUb/s320/P31.JPG" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; line-height: 15.75pt; margin-bottom: 12pt;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: white; font-size: 12pt; line-height: 15.75pt;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Yüzölçümü bakımından Türkiye’nin bir
buçuk katından biraz fazladır, nüfusu ise yaklaşık ülkemizinkinin %40’ı
kadardır. Toprakları net bir şekilde üç ekolojik bölgeye ayrılır: Costa
dedikleri yarı çöl görünümünde Pasifik Kıyısı, Sierra dedikleri And Dağları
sistemi ve dağlar ardında kalan, Amazon Havzasının uçsuz bucaksız yeşilliğiyle,
Selva dedikleri ormanlık alan. Ülkenin yarısından biraz fazlasını bu ormanlık
alan oluşturur ancak yaşamaya çok da elverişli değildir… Ülkenin enlemlerinden
dolayı kıyı bölgelerinin tropik özellik taşıyacağını düşünürseniz yanılırsınız:
çünkü Güneyden</span></span></div>
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"></span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfosTaDxTqGOAppdRa5vdetrKMrauRuhBKle623MakkOICOSBg0huQ31RC0glGCA-tpFuWVMQV0Y4s-FZ-voXTnaspNG58ssV3jFwQdcMhcF4hFg2RTwTXauQjD9c7HLpnmBtA6EruLgES/s1600/P9.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfosTaDxTqGOAppdRa5vdetrKMrauRuhBKle623MakkOICOSBg0huQ31RC0glGCA-tpFuWVMQV0Y4s-FZ-voXTnaspNG58ssV3jFwQdcMhcF4hFg2RTwTXauQjD9c7HLpnmBtA6EruLgES/s320/P9.JPG" width="320" /></a></span></span></div>
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">
</span></span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 15.75pt;">, Antarktika’dan gelen soğuk Humbolt Akıntısı tüm iklimi etkiler
ve yüksek sıcaklıkların önünü keser. Bununla birlikte Peru kıyılarına bereket
yağdırır; ülke, deniz ürünleri açısından dünyada ilk sıralarda gelmektedir.
Ancak çöl görünümlü sahil şeridi ve sadece mevsimsel oluşan nehirler de kıyıyı
insan yaşamına pek elverişli kılmaz… Geriye bir tek dağlar kalır! Peru halkı
İspanyollar gelip başkent Lima’yı kurana kadar yükseklerde, kendilerine bereket
bahşettiği için kutsal saydığı vadilere yakın yerlerde kurmuş şehirlerini.
Dünyanın büyük çoğunluğundaki coğrafyalarda hiçbir şeyin yetişmeyeceği
irtifalarda onlar kah düz alanda, kah yamaçları taraçalandırarak yüzlerce çeşit
patates, yüzlerce çeşit mısır, quinoa, kabak, qaniwa gibi gibi mahsülleri
üretmişler. Kendilerine yiyecek sağlayan bu yerlere yakın yüzlerce şehir
kurmuşlar ki, Hiram Bingham’ın Machu Picchu’yu 102 yıl önce keşfinden sonra
nice maceraperestin hayalini süslemiş And Dağları arasında saklanan bir Kayıp
Şehri bulma ayrıcalığı…!</span></span></span></div>
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">
</span></span><br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 15.75pt; margin-bottom: 12pt; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi20kr5KIGsTp8k9nVA59cRi5F4zyKj-m289F816xyEe2qndC8vb7_AmwwRZfagksXQ_rSV3uF2srAfE3XLVWLHjW8gQhyphenhyphenW-xgb5yQ096casI4gqEXaSjNDn3CbMbdxsKNZKOsSBxI6zqKA/s1600/P30.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi20kr5KIGsTp8k9nVA59cRi5F4zyKj-m289F816xyEe2qndC8vb7_AmwwRZfagksXQ_rSV3uF2srAfE3XLVWLHjW8gQhyphenhyphenW-xgb5yQ096casI4gqEXaSjNDn3CbMbdxsKNZKOsSBxI6zqKA/s320/P30.jpg" width="218" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: white; font-size: 12pt; line-height: 15.75pt;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Tüm bunlar ve burada sayamadığım onlarca
öğe; gezgini bu zengin topraklara, karşı konulmaz bir cazibeyle davet etmekte:
Lima’daki Larco Herrera Müzesi’nde eski medeniyetlerin izlerini</span></span></div>
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"></span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwet-pZXaFusy0LlsmVTm73v6R6O-GLiwtFedmXywj1let_vpmyNPa579_M5EjIDDRidBhdlnPcewkGfX0IOB5o-XsVp0qeKUMfjtajQcunBjNsdaB95cGkzBg3sYZqKgRQDMh2OD8uUXX/s1600/P41.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwet-pZXaFusy0LlsmVTm73v6R6O-GLiwtFedmXywj1let_vpmyNPa579_M5EjIDDRidBhdlnPcewkGfX0IOB5o-XsVp0qeKUMfjtajQcunBjNsdaB95cGkzBg3sYZqKgRQDMh2OD8uUXX/s320/P41.JPG" width="239" /></a></span></span></div>
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">
</span></span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><span style="font-size: 12pt; line-height: 15.75pt;">sürmek, Beyaz
kent Arequipa’daki koloniyal mimariyi hayranlıkla izlemek, İnkaların başkenti Cusco’da
And yerlileri ile tanışmak, belki de Amerikaların en güzel kentinin poligonik
duvar örgülerine bakıp o sonu gelmez: “bunu nasıl yaptılar?” sorusunu sormak,
ufacık bir Cessna uçakla Nazca Çizgilerinin üzerinde uçup uzaylıların
varlığından kuşku duymak, totora sazlarından yapılmış bir tekne ile 3800 metre
yükseklikteki Titikaka Gölü’ndeki Uros Yüzer Adalarına yanaşmak, zampona ve
quena gibi And flütlerinden “El Condor Pasa”yı dinlemek, Paracas’tan bir hız
motoruna atlayıp Ballestas Adaları’nın faunasını görmek, Amazon’a şöyle bir
uzanmak, Kutsal Vadi’nin nimetlerine tanık olmak ve tıngır mıngır giden bir
trenle yapılan yolculuk boyunca bize eşlik eden Urubamba Nehri’nin bizi en
sonunda götüreceği Machu Picchu’da, ölümlü dünyada keyfini sürebileceğimiz en
güzel manzaralardan birini görmek için Peru’ya gitmek gerekir…!</span></span></span></div>
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">
<o:p></o:p></span></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 12pt; text-align: justify;">
<div style="line-height: 15.75pt;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">TE AMO PERU!<o:p></o:p></span></span></div>
<div style="line-height: 15.75pt;">
<span style="font-size: 12pt;"><span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></span></div>
<span style="color: white; font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><span style="line-height: 21px;">15 Nisan2013 akşamı Pera Palas Otelinde, Peru'nun Turizm Kurulu "PromPeru" tarafından verilen konferansta, FEST Travel adına yaptığım kısa sunum...</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 15.75pt; margin-bottom: 12pt; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt;"><span style="color: white;"></span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt;"><span style="color: white;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCfiUFD052HsdcIgKcCUGG13Zfcp3v5XLiBH4ERS0xwakP5K47_UCFIo4l6DriENyt-ao6galat63IrhyphenhyphenX782VF5iTBDpvjvnF-vza7ATcUnYKxaJxqpqgOjUCf2jaGe5pQ5rwusL2S9cv/s1600/P5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="218" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCfiUFD052HsdcIgKcCUGG13Zfcp3v5XLiBH4ERS0xwakP5K47_UCFIo4l6DriENyt-ao6galat63IrhyphenhyphenX782VF5iTBDpvjvnF-vza7ATcUnYKxaJxqpqgOjUCf2jaGe5pQ5rwusL2S9cv/s320/P5.jpg" width="320" /></a></span></span></div>
<span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt;"><span style="color: white;">
</span></span>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfFsQaFwFNb4zPd4_510kGyPyXaZeI146ZJJiFl22HatbCFl3o5QdoxcRGIYZf2LO_hTg4zL-TW2VAUckblbZ2ssUUnsMNxZ8liIEREJncxEfbwpPGHkEQRPoioB1YHwpSjIQcSS2seRsH/s1600/P14.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="183" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfFsQaFwFNb4zPd4_510kGyPyXaZeI146ZJJiFl22HatbCFl3o5QdoxcRGIYZf2LO_hTg4zL-TW2VAUckblbZ2ssUUnsMNxZ8liIEREJncxEfbwpPGHkEQRPoioB1YHwpSjIQcSS2seRsH/s320/P14.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3JW_zs2zeYTljZh2lUAzmU4B-PWM9C7Z9VMi1SJOqWCMc7FV7bl3fyg9s-iXp7j22HL1Fj65XoBorFiQYUbMHI-W9K6YF9dboZHlijwJnVOgo5oiWaxDzWJ_FOCjTkn5z4IB3XhGV2JQU/s1600/P15.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="246" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3JW_zs2zeYTljZh2lUAzmU4B-PWM9C7Z9VMi1SJOqWCMc7FV7bl3fyg9s-iXp7j22HL1Fj65XoBorFiQYUbMHI-W9K6YF9dboZHlijwJnVOgo5oiWaxDzWJ_FOCjTkn5z4IB3XhGV2JQU/s320/P15.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbZTdC5fffQ0Ti51hPZas5GFT9heeOV1PI0OalnMd9uRQqoyaGIrqwmTkNfDCVPmDXn7YFCEGzLmCR_eTJiopkP5c9s5EANlAQ6Pzdbjmn01UBxQfZduZlWk15_Wgmdj-uOOim_TSs178D/s1600/P10.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbZTdC5fffQ0Ti51hPZas5GFT9heeOV1PI0OalnMd9uRQqoyaGIrqwmTkNfDCVPmDXn7YFCEGzLmCR_eTJiopkP5c9s5EANlAQ6Pzdbjmn01UBxQfZduZlWk15_Wgmdj-uOOim_TSs178D/s320/P10.JPG" width="306" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJRuaStrK8tuJra0U99to5JtMCx3YgW-3PBVwkO7kfUUi8wYSzWPpgLzmoFywJoiWuXdry-q9MbfgHegxJAUGlgdrTiVqYWpfeJfD8kwYiTD12wdgh2N-rHK3XyOIZwMewpg7bQfJQAby7/s1600/P26.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJRuaStrK8tuJra0U99to5JtMCx3YgW-3PBVwkO7kfUUi8wYSzWPpgLzmoFywJoiWuXdry-q9MbfgHegxJAUGlgdrTiVqYWpfeJfD8kwYiTD12wdgh2N-rHK3XyOIZwMewpg7bQfJQAby7/s320/P26.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXFWU0iHAW0va_suNrZVsU0kxthRy5ZPD2ztHi5LnXkJ4cIxbSY8gtwgvkCxY1Yd1NSqZ7ZcTl5UfnWuH9al-Z6Rsl5fb_S1N1xWoxmlC9AC9UyGPc8AUVKaDdjcRLQSP68Nwo8vTNtrN1/s1600/P28.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXFWU0iHAW0va_suNrZVsU0kxthRy5ZPD2ztHi5LnXkJ4cIxbSY8gtwgvkCxY1Yd1NSqZ7ZcTl5UfnWuH9al-Z6Rsl5fb_S1N1xWoxmlC9AC9UyGPc8AUVKaDdjcRLQSP68Nwo8vTNtrN1/s320/P28.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-BPA_xVdmceKeIOBJNecAH_XRvhyphenhyphen1gkl1ImUa-jaHDENibmFwi9rhitOc5u-W4kv_69gpUu05BeJ4c9nniJ9RjBDxavmTowTuzbJfdn3vUHFX3GAh-u833sYUtY0YAt1JCVQcgHBQtQ-I/s1600/P34.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-BPA_xVdmceKeIOBJNecAH_XRvhyphenhyphen1gkl1ImUa-jaHDENibmFwi9rhitOc5u-W4kv_69gpUu05BeJ4c9nniJ9RjBDxavmTowTuzbJfdn3vUHFX3GAh-u833sYUtY0YAt1JCVQcgHBQtQ-I/s320/P34.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFCrU-Q3mzAp4jVP-t_8KX5cscArSm4eCcWqXfyqdELUaybZv9lYwJFGCgRx-QfYLokwXMlfbQIow0dHAmMAddzRXPpRZ39j3B36PsR18ze_Ow3f9l5C_73yBc39IiXucmwRKp80ce0p1h/s1600/P48.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFCrU-Q3mzAp4jVP-t_8KX5cscArSm4eCcWqXfyqdELUaybZv9lYwJFGCgRx-QfYLokwXMlfbQIow0dHAmMAddzRXPpRZ39j3B36PsR18ze_Ow3f9l5C_73yBc39IiXucmwRKp80ce0p1h/s320/P48.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRXBnfuCJE28H-_LnuqkiOSceZxdtUAvAueVN62-zSwfG1iGzGUaBYrRgXdkz6kXTe-eb5br5w_eitrYAkSUT82nCu2VXk2dTzlOFEpp25Cbu0PfB52L7rZtVPeePWfm7bLOQwCBAKsGpB/s1600/P37.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRXBnfuCJE28H-_LnuqkiOSceZxdtUAvAueVN62-zSwfG1iGzGUaBYrRgXdkz6kXTe-eb5br5w_eitrYAkSUT82nCu2VXk2dTzlOFEpp25Cbu0PfB52L7rZtVPeePWfm7bLOQwCBAKsGpB/s320/P37.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<br />Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-34311709764686646092013-03-11T17:28:00.000-07:002013-03-11T17:28:27.192-07:00BEAGLE KANALI’NIN KIYISINDA… BİR PATAGONYA HİKAYESİ<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Beagle Kanalı’nın kıyısındayım, o meşhur
Patagonya rüzgarı yüzüme, vücuduma ve ruhuma işliyor… Şiddetle estikçe ne gam
kalıyor, ne tasa. Günlük dertlerimin tam 14.000 km uzağındayım, elimde bir
Malbec şişesi ve su bardağıyla.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGJEyYV_WNSVZDBzMUSCkrL3aUfO9BxURNCabY20O379oyyxkqKUghQTBC6NH2GtrXfQ-hoSlzROW5F36PxHj0-8KvSLrobw7hIDvxhOJuv3_JFVM0L8H9T6yY5qNQNa-GR4f6LxwH5ECU/s1600/IMG_5001.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="183" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGJEyYV_WNSVZDBzMUSCkrL3aUfO9BxURNCabY20O379oyyxkqKUghQTBC6NH2GtrXfQ-hoSlzROW5F36PxHj0-8KvSLrobw7hIDvxhOJuv3_JFVM0L8H9T6yY5qNQNa-GR4f6LxwH5ECU/s320/IMG_5001.JPG" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Uzağa, ufka doğru baktıkça çetin hikayeler
aklıma geliyor, hemen hepsi de denizcilikle alakalı. Haritaya baktığınız zaman
rastladığınız adlar pek de büyük şeyler vaat edici değil bu coğrafyayla ilgili
olarak: “Bahia Inutil” (İşe Yaramaz Koy), “Puerto de Hambre” (Açlık Limanı), “Seno
Ultima Esperanza” (Son Ümit Boğazı)… arkalarında bıraktıkları hikayelerin
akıbetini kısaca özetliyorlar ironik bir şekilde aslına bakarsanız! Devamlı
olarak açık denizi aramanın çoğunlukla trajik sonuçlanan öykülerinden baki
kalan adlar… Biraz daha otursam sanki parçalanan karavel gövdelerinin sesini
duyacak gibiyim!<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLAlFnJXeycmJXgg1ptls4Tzrjy9hZKcoSXagh2k4Yf98UysfdtseFeRn7EdZISlDBVMklrWqBkxWBGYpFCEN9Khxs8rhnP9RLdrDh6X0QNjGLB7bFEPiomcf2yaWg8mH9U-0cWol4zUEl/s1600/Macellan.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="189" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLAlFnJXeycmJXgg1ptls4Tzrjy9hZKcoSXagh2k4Yf98UysfdtseFeRn7EdZISlDBVMklrWqBkxWBGYpFCEN9Khxs8rhnP9RLdrDh6X0QNjGLB7bFEPiomcf2yaWg8mH9U-0cWol4zUEl/s320/Macellan.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Biraz kuzeyim Macellan Boğazı, biraz güneyim
ise Horn Burnu. Ferdinand Macellan belki de kendisinin bile tam olarak ne
yaptığının farkında olmadığı o efsanevi seferini gerçekleştirirken, buraları
ilk olarak gören Batılı ünvanını da alıyordu aynı zamanda. Kendi adını taşıyan
boğaza 1 Kasım 1520’de girmişti ünlü kaptan 5 gemilik filosuyla. Uzaktan,
yerlilerin yakmış olduğu ateşten tüten dumanları görünce “Tierra del Humo”
(Duman Toprakları) adını vermişti güneyindeki topraklara… Ancak Ana Kıtada,
onun yolunu gözleyen ünlü kral Şarlken “Duman çıkan yerde ateş de vardır!”
diyerek nihai adını vermiş bölgeye: Ateş Toprakları. Sonra karşılaştığı koca
ayaklı Tehuelche yerlilerine “Patagones” (Koca Ayaklılar) demiş ve onların
yaşadığı topraklara da “Patagonia”…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjY8izJqMNmzab10PVfwt8Oia374PN_z6jOuZ51NX8JlzxYoNI3GFxbQvKnMYjYAQ6QM_mYsgdNK3HwrUvWaDu1IEa0CFax1s1RkUIUK5H-LsmciT5MfqrVzg_F3waLM7lOSgk15aYgvWJa/s1600/Macellan+2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjY8izJqMNmzab10PVfwt8Oia374PN_z6jOuZ51NX8JlzxYoNI3GFxbQvKnMYjYAQ6QM_mYsgdNK3HwrUvWaDu1IEa0CFax1s1RkUIUK5H-LsmciT5MfqrVzg_F3waLM7lOSgk15aYgvWJa/s320/Macellan+2.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gümüş, altın, şan, şöhret, mevki hırsı ve
kahramanlık hayalleriyle gözü dönmüş bir neslin hikayesi biraz da bu topraklar.
Punta Arenas’ın Limanı’nda o 5 gemilik filodan seferi tamamlamayı başaran 2
gemiden biri olan Victoria’nın bir kopyasını görmek bile tüylerimi diken diken
etmeye yetiyor! Bilinmezlikler içinde, hiçliğin ortasında, su üzerinde geçen
günler, aylar ve en nihayetinde yıllar! Hemen Stefan Zweig’in Macellan hakkında
yazdığı o müthiş kitabın girişi geliyor aklıma: “İnsanlığın büyük
kahramanlıklarında hep inanılmaz bir şey vardır, çünkü ortalama dünyevi
ölçülerin çok üzerindedirler; ama insanlık kendine olan inancını onların
inanılmaz başarıları sayesinde geri kazanır.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAbwU8tIRY53zkfz2hTeknsjERHNwLQH5QDABhmlvljYkyTW_EqQCfWXI2aLLCzvihCOhSKF8gU3oG3MDZbEoflpfJjEnnsgn16Ls2h-xTABZ1dae1fy1vW53xm_ppAWXIDNUQEzKMNdfu/s1600/IMG_4998-001.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="184" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAbwU8tIRY53zkfz2hTeknsjERHNwLQH5QDABhmlvljYkyTW_EqQCfWXI2aLLCzvihCOhSKF8gU3oG3MDZbEoflpfJjEnnsgn16Ls2h-xTABZ1dae1fy1vW53xm_ppAWXIDNUQEzKMNdfu/s320/IMG_4998-001.JPG" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Onların başarılarına yatırım yapan, Avrupa’nın
en dibinde izoleliğiyle baş başa kalmış iki ülkenin, 1494’te Papalığın da rıza
gösterdiği, Tordesillas adlı bir yerde imzalanan bir anlaşmayla Dünyayı
aralarında paylaşmalarıyla başlamıştı her şey. İber Yarımadası’ndan çıkanlar
daha Batıya doğru, İber Yarımadası’nda kalanlar ise gidenlerin geri döneceği
belirsiz bir ufka doğru gözlerini dikmiş, beklemektelerdi… O belirsiz ufka
doğru salınıp durmuştu pek çokları, artlarında ihanetlerle, zorluklarla,
ümitsizliklerle ve hatta gani gani ölümlerle bıraktıkları hikayelerle… Hatta
öyle ki, İngiliz korsanlardan son derece rahatsız olan İspanyolların yaptığı
başarısız bir ekspedisyondan hayatta kalmayı başaran tek kişiyi (Sarmiento de
Gamboa) bir İngiliz korsan filosu tekrar Avrupa’ya götürmüştü! Tarihin insana
bahşettiği sayısız ironiden biriydi… ve kahramanlıklar kan dökerek
kazanılıyordu çoğunlukla! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgADGjhOjpbOna_wv6Bwgfhr__iw0OA5ofPY_DNsGBT5SdbTGvox9ePuPHLBhqH83Zzs6esOn3u3aWa0oa6Y1Q7pjYlpFHiXm-cDe6PvKrWUQKkQQt5cvlCaE6YlxvzuVE6q-u9Ua_jceQJ/s1600/IMG_4666.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="164" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgADGjhOjpbOna_wv6Bwgfhr__iw0OA5ofPY_DNsGBT5SdbTGvox9ePuPHLBhqH83Zzs6esOn3u3aWa0oa6Y1Q7pjYlpFHiXm-cDe6PvKrWUQKkQQt5cvlCaE6YlxvzuVE6q-u9Ua_jceQJ/s320/IMG_4666.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu salınma Macellan bu boğazdan geçtikten
birkaç yıl sonrasına kadar sürecekti, ta ki yeni yeni fethedilen Meksika ve
Peru’dan “gümüş ve altın” şıngırtıları gelene kadar… “Quinta Real” (Kraliyet
Payı: Quinta = Yüzde yirmi) kral içindi ve Şarlken tüm bu zenginliği ezeli
rakipleri Osmanlı İmparatorluğuna ve yeni yeni oluşan Protestan Kilisesi’ne
karşı üstünlük elde etmek için harcayacaktı… “Pampa Patagonica” denen bu yarı
bozkır topraklardan ise aynı şıngırtıların gelmeyeceği anlaşılınca, bu
topraklar tekrar kaderine bırakılacaktı: Sonsuz bir sessizliğe… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMdA_po_0XsxfQhTa2m3u8gvLbxaPn_S5JDG0DlE_vKMFSV9SAR5GSxRSu6yY6hoM_edkU7TgDmxU5N87G8cg7sxTbOmmLJlomykPnLx9Px7oafKMfcb6JB4goPJIu5lZQmEHMMVlCFJu6/s1600/Macellan+3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="203" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMdA_po_0XsxfQhTa2m3u8gvLbxaPn_S5JDG0DlE_vKMFSV9SAR5GSxRSu6yY6hoM_edkU7TgDmxU5N87G8cg7sxTbOmmLJlomykPnLx9Px7oafKMfcb6JB4goPJIu5lZQmEHMMVlCFJu6/s320/Macellan+3.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Sessizliği bozan yine altının sesi olmuştu
tam 300 yıl sonra… Ses bu sefer Pasifik tarafının kuzeyinden, California’dan
gelmekteydi. Yeni ümitler; ancak o eski bilindik zengin olma hayalleri içinde;
çoluğu, çocuğu, yetişkini, kadını, erkeği gemilere doluşmuşlar, göç
etmektelerdi. Gemiler bu sefer bambaşka bir nesli taşımaktaydı bilinmeyen
topraklara… Kimisi şu an bulunduğum Beagle Kanalı’nın kuzeyindeki Macellan
Boğazı’ndan, kimisi ise güneydeki Horn Burnu’ndan dönerek okyanuslar arası ve
okyanuslar ötesi destansı yolculuklarını yapmaktalardı… Bu dönemdeydi,
yerleşimler oluşmaya başlamıştı ve bu dönemdeydi ünlü Şilili yazar Luis
Sepulveda’nın dediğinin yapılanması: “Binaların işlevsel özelliği o zamanlardan
kalmadır. Birinin temel işlev olmak üzere ikişer işlevi vardır: Binalar, hem
bar hem hırdavatçı; hem bar hem postane; hem bar hem cenaze malzemeleri dükkanı
görevi görürler…”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2kYQrm7H0la9u2f6aPN4vqyejQ95byOdDlHP85GPlKJuiTp8epPy0CngonZus9Clcl-mxTVmomeyOknGEtAsUCCtYT1EHw8sO2pDaIXxeCWukG87JQYY11UYAkd9Ya7l4VN7C1KatfZdJ/s1600/Macellan+4.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="158" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2kYQrm7H0la9u2f6aPN4vqyejQ95byOdDlHP85GPlKJuiTp8epPy0CngonZus9Clcl-mxTVmomeyOknGEtAsUCCtYT1EHw8sO2pDaIXxeCWukG87JQYY11UYAkd9Ya7l4VN7C1KatfZdJ/s320/Macellan+4.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Beagle Kanalı’nın kıyısında gözlerimi
kapadım, rüzgar hiç de öyle hafiften esmiyor. Resmen insanlığa meydan okuyan
bir rüzgar bu! Hayal ediyorum, henüz California’dan altın sesi gelmeden önce;
1830’ların başlarında; majestelerinin gemisi HMS Beagle geçmekte tam önümden…
Amaç Patagonya’nın hidrografyasını incelemek. Beagle’ın bölgeye ikinci seferi
bu, birincisinde belki de bölgenin sonsuz ıssızlığı ve genişliğinden dolayı
büyük bir depresyona giren Kaptan Pringle Stokes’un önce 14 gün boyunca
kendisini kamarasına kilitleyip daha sonra intihar etmesi sonrasında kumanda
Kaptan Fitz Roy’a geçmiş. İkinci sefer içinse Kaptan Fitz Roy doğa bilimcisi
olarak Charles Darwin’i davet etmiş. Beagle’ın güvertesinde geçen 5 koca yıl
sonrasında Evrim Teorisini geliştirmiş Darwin…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bir daha birisi size “Çok daraldım, biraz
kendime ait bir alana ihtiyacım var” diye dert yandığında ona “Patagonya”yı
önerin… Kimilerinin baktığında “burada bu kadar ne var ki” dediği, kimilerinin
ise sonsuz boşluğa kendisini öylesine bırakıp, ruhunu doldurduğu; kelimelere
dökülemeyen, sadece ve sadece 5 duyunuzla algılayabildiğiniz, rüzgarın ruhunuza
dahi işlemesine izin verdiğinizde tanıyabildiğiniz, “dünyevi ölçülerin çok üzerinde”,
büyülü bir coğrafya burası…<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxIOQ_j69QTPFl7QdcKWL8dlWOyGw5q3KEeaKIVrv5_GCjtNShq-kSH04mZ_4xtHVMfF_Nswxs6uK2FnYs4uRhyphenhyphensXuSuhSvYo8E3cf89gXNSHAYZKEpMHssA8RkAU7TMt5MB-4wVuMaPTC/s1600/IMG_4685.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="156" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxIOQ_j69QTPFl7QdcKWL8dlWOyGw5q3KEeaKIVrv5_GCjtNShq-kSH04mZ_4xtHVMfF_Nswxs6uK2FnYs4uRhyphenhyphensXuSuhSvYo8E3cf89gXNSHAYZKEpMHssA8RkAU7TMt5MB-4wVuMaPTC/s320/IMG_4685.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUJk3D0bdCtyVg0DEQpjd_zv7R2x5PzN3NeWkELoFuRgWNbuPnmeJBODuOws095xog0a10sKGgEZLsYdi9xA2nDxIgguFF6_qRetnTjNZpxCM0R35ZbWDrNS9KObDFmTBUPWflq7EG4jhn/s1600/IMG_4811.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="153" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUJk3D0bdCtyVg0DEQpjd_zv7R2x5PzN3NeWkELoFuRgWNbuPnmeJBODuOws095xog0a10sKGgEZLsYdi9xA2nDxIgguFF6_qRetnTjNZpxCM0R35ZbWDrNS9KObDFmTBUPWflq7EG4jhn/s320/IMG_4811.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhftx1csh43DlB4BsL_mmXb-u1L6bMRAY5o6pfIvOb_oT3WlxhaL4vitpqa6b3KJzVvjT-SBzb5z7My-5L-oYR5LXbV2mx4vLCcfD6V5X2_J2pz0fQS_97IUlGPQ_N6vox3SJ5wqcAY9iBZ/s1600/IMG_4798.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="155" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhftx1csh43DlB4BsL_mmXb-u1L6bMRAY5o6pfIvOb_oT3WlxhaL4vitpqa6b3KJzVvjT-SBzb5z7My-5L-oYR5LXbV2mx4vLCcfD6V5X2_J2pz0fQS_97IUlGPQ_N6vox3SJ5wqcAY9iBZ/s320/IMG_4798.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizfnNjeg6WkWIBy9S_0cGgPRgDcUCuXRzI5qRqKB7xIdWgd64nvfRvL7bmeruFYdmIYfk0k7nMimV2MEI_jgmHr7nV6zgPXEj7mgcjjHlqwa9pC3S1khv7U802aprhuerOeNgnBqbLYyjQ/s1600/IMG_4790-001.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="174" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizfnNjeg6WkWIBy9S_0cGgPRgDcUCuXRzI5qRqKB7xIdWgd64nvfRvL7bmeruFYdmIYfk0k7nMimV2MEI_jgmHr7nV6zgPXEj7mgcjjHlqwa9pC3S1khv7U802aprhuerOeNgnBqbLYyjQ/s320/IMG_4790-001.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4XJwrIHJJ3OqXEwYpbV4mHrC-aOH_5woCtIaszvq3_sEBIuCwmU9KgbsHTEWgIdJgC0qI1CHM1bDTa2KFiIpBSewSXjNmyQAbCi9ADSsAEwt1JOOCgwxbC_uXgCW56jRF2emx01Kx_MX2/s1600/IMG_4637.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4XJwrIHJJ3OqXEwYpbV4mHrC-aOH_5woCtIaszvq3_sEBIuCwmU9KgbsHTEWgIdJgC0qI1CHM1bDTa2KFiIpBSewSXjNmyQAbCi9ADSsAEwt1JOOCgwxbC_uXgCW56jRF2emx01Kx_MX2/s320/IMG_4637.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-14432692256638964972013-02-20T02:38:00.000-08:002013-02-20T02:54:30.021-08:00HİNDİ’NİN UZUN YOLCULUĞU<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">LÜTFEN AŞAĞIDAKİ YAZIYI AŞAĞIDAKİ ŞARKI EŞLİĞİNDE OKUYUNUZ :)))</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/VpmOTGungnA?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hindi hindi, canım hindi, kim verdi sana İngilizce
dilinde vatanımın ismini? Neden hem Türkiye “Turkey” hem de sen, caanım hindi, “turkey”
olmalıydınız? Yok muydu başka yolu, sana verselerdi başka bir ad, geçilmeseydi
dalga böyle bizimle kat kat… <o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqY4igeb0fT0qv4rMNkc5ROkmGSb9XZvl_AvnkB_EZtem5oEAfv018DCFW6uebMG-gSCvJUZw5XI2g3U5dv4HJbZ69UejShu_11vA1TSx5eexYkiwwiV0WXe49TO1-6SQ5b359vX5QFUxc/s1600/Christopher-Columbus-754659.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqY4igeb0fT0qv4rMNkc5ROkmGSb9XZvl_AvnkB_EZtem5oEAfv018DCFW6uebMG-gSCvJUZw5XI2g3U5dv4HJbZ69UejShu_11vA1TSx5eexYkiwwiV0WXe49TO1-6SQ5b359vX5QFUxc/s320/Christopher-Columbus-754659.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hindi: -“Bre deli rehber, bilmez misin sen,
bana başka ad takmışlardır diğer dillerde. Bilmez misin ben nereden gelip
dağılmışımdır dünya mutfaklarına? Tüylerimi yolmaya başlamazdan önce kah noel kah
thanksgiving yemekleri için, Orta Amerika’nın kocaman, güzel bir kuşuydum ben… Yukatan
yerlileri en az 2000 yıl önce ehlilleştirmişlerdi beni, hoş bir elime geçse o
yerliler, ne yapacağımı biliyorum onlara ama hadi neyse… Aztekleri hiç
saymıyorum bile, beni o düzenbaz Tanrı
Tezcatlipoca ile neden özdeşleştirdiklerini hiç anlayamamışımdır! ”<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ah hindi, güzel hindi, canım hindi, sen de
oldun o obsesif Cenovalı’nın inadının kurbanı. Tutturdu ben Hint Adalarına
vardım, ben Hint Adalarına vardım diye, koydular sonra Karayip Adalarına “East Indies” diye isim… Her
daim çıkarını arayan İngilizler geldi sonra, gerisini sen anlat istersen…<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgndVEkbwHfPiM9ZJxXhh6s-qYKpIVnlV3cfmFjKVaNujwezi_b3w44K3NH4ONZQZrKYtZGgWOevsWxrJoLQ2y3LQ_HA3sohYtYCePlll60lbRuhX4IhbKNdZTJJJab5WIlFXe9lMnQ2Np2/s1600/IMG_5315.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="244" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgndVEkbwHfPiM9ZJxXhh6s-qYKpIVnlV3cfmFjKVaNujwezi_b3w44K3NH4ONZQZrKYtZGgWOevsWxrJoLQ2y3LQ_HA3sohYtYCePlll60lbRuhX4IhbKNdZTJJJab5WIlFXe9lMnQ2Np2/s320/IMG_5315.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hindi: -“16.yy’da İngiliz oğlu İngiliz
denizci William Strickland bizi götürdü ilkin vatanına. Hatta aile armasına
bizim ibiğimizi koydu ki bize bu hareket biraz komik gelmişti… Ancak bilirsin,
denizcilikte transshipment denen bir mefhum vardır. Sonrasında biz böyle bir
ticaret metası haline gelince dağıtımımız Cenova üzerinden yapılmaya başlandı. Cenova’ya
East Indies’den geldiğimiz için siz Türkler bize dediniz Hindi ki size
Hindistan’ı çağrıştırıyordu… Yeni kıtadan gelen akrabalarım daha sonra İngiliz halkına
“Turkey Merchants” diye bilinen “Levant Company” şirketi tarafından
ulaştırılıyordu. Bu sebeptendir ki levantenler İngilizce’de “Turkey merchants”
(Hindi tüccarları) olarak da anılmaya başlandılar. Türkler getirdiği için de bu
yeni kuşun adına halk “Turkey bird” (Türk kuşu) ya da “Turkey cock” (Türk
horozu) demeye başladı. Alınacak bir şey yok yani…”<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ah hindi, güzel hindi, canım hindi, nasıl da
karizmatiksin, ne de güzel bir hikayen var…!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hindi: “De get, bak dalga geçme, yolarım!” <o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYgTJFWBEYJIquGUkersHhsGk0nQYg5Du3sxEg8dM1kvP3jzy6lzvb5F5VnUE6s_fL3EAIQE8r5RHyJTI6Tgza1skOFbPpBR4WfGhoIhSTy05dMP8AmaynPogKqKqBYZwTjzrhF9Y85b9P/s1600/Cris.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="63" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYgTJFWBEYJIquGUkersHhsGk0nQYg5Du3sxEg8dM1kvP3jzy6lzvb5F5VnUE6s_fL3EAIQE8r5RHyJTI6Tgza1skOFbPpBR4WfGhoIhSTy05dMP8AmaynPogKqKqBYZwTjzrhF9Y85b9P/s320/Cris.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-78928671459370476652013-02-19T08:25:00.000-08:002013-02-20T00:14:58.935-08:00BİR PERİ MASALI: SALZBURG<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Hadi ver elini bana ve kapat gözlerini…
Biliyorsun (neredeyse!) asla yalan söylemem ben, birazdan ölümlü dünyada
görebileceğin en güzel manzarayı sereceğim ayaklarının altına! Hazır mısın? At
adımını asansörden dışarı… Bir, iki, üç… Bir basamak çıkacaksın, dikkat et!
Şimdiiii…. aç gözlerini!”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5cQw5Qpb2nlGZqo6Tk964WFvkuqdrBPFERirXqcfDTC4NLmgDL09lKyN7vI_KkveI0mMY4-zRDUk-4FNl6w_9wrsZtdjz28KcNYHLZtStMVCbwp1-oyoNTLZhNwap4OIZZLPhdhnK6Fjd/s1600/IMG_0401.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5cQw5Qpb2nlGZqo6Tk964WFvkuqdrBPFERirXqcfDTC4NLmgDL09lKyN7vI_KkveI0mMY4-zRDUk-4FNl6w_9wrsZtdjz28KcNYHLZtStMVCbwp1-oyoNTLZhNwap4OIZZLPhdhnK6Fjd/s320/IMG_0401.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Aşağıda bir anda beliren görüntü Avrupa’nın
en güzel Barok Şehirlerinden biriydi. Bizim içinse bir çift gündür yaşadığımız
bir peri masalıydı. Bu peri masalının adı “Salzburg’du”. 150 bin kişilik
nüfusuyla Avusturya’nın dördüncü büyük şehriydi. Alp Dağları’nın eteğinde,
Almanya sınırında, başkent Viyana’nın 270km uzağındaydı. Adının anlamı: Tuz
Kalesi idi, çünkü daha kimseler tarafından fethedilmemişken, hala bir Kelt
yerleşimiyken yakınlarındaki Hallein’in zengin tuz madenleri sayesinde ticaret
rotalarının tam ortasına yerleşmişti. Birinci yüzyılda Romalılar bölgeye hakim
olduklarında şehre “Juvanum” demişlerdi. İmparatorluk yıkıldıktan sonra ise
Barbarlar tarafından yağmalanmıştı ve en sonunda terk edilmişti. Bu terk
edilmişlik sekizinci yüzyılın başına dek sürmüştü ve en sonunda Frankonyalı bir
rahip olan Rubert, şehirdeki ilk manastır olan St. Peter’i kurmuştu…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQOitJ3o0Bb9UDCtCL9XmyrLctdSK1sQU6r1c5pZwdD0DIISVV2Hx4qPB9WOBM03VGO9BnwC3Ma-4QYCVXA_-2J30aj7UxDAhpLTZI37-mgiO_0eYP_65N1Q96AXSYRH3kEYeoap_jOexg/s1600/Salzburg.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="237" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQOitJ3o0Bb9UDCtCL9XmyrLctdSK1sQU6r1c5pZwdD0DIISVV2Hx4qPB9WOBM03VGO9BnwC3Ma-4QYCVXA_-2J30aj7UxDAhpLTZI37-mgiO_0eYP_65N1Q96AXSYRH3kEYeoap_jOexg/s320/Salzburg.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Üst üste açılan manastırlardı bu şehrin köklü
müzik geleneğini oluşturan en önemli ve öncü öğe. Ayinlerdeki koroların dini
müzikleri, geceleri yatmadan önce çeşitli mezheplere mensup keşişlerin derinden
söyledikleri ilahilere karışıyordu. Tüm bunlara coşkun çan sesleri ekleniyordu
ve şehir kilise odaklı, dini bir prensliğin merkezi haline geliyordu yavaş
yavaş… En sonunda 1228 yılında Habsburg Hanedanlığı’ndan Rudolf, daha sonra
ardıllarının Kutsal Roma İmparatorluğu’na bağlı olacağı bir Başpikoposluk
kurarak, güç dengesinin devamlı olarak ara sıra dış etkenler tarafından
zorlanacağı bir düzen getirdi. Bu düzen, sayısız Rahip-Prensler tarafından
yüzyıllar boyu sürdürüldü. Ta ki 1802’de Paris Antlaşmasıyla düzen sekülerize
edilene kadar… Sonrasında ping- pong topu gibi bir Avusturya, bir Bavyera
ellerine geçse de şehir, en sonunda maçı kazanan taraf Avusturya oldu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8oM3lCSJ0AC8eGfTESexs40v0A7X4pbRzF8aVJWtOlNvHgbRF9E1kD7_Ubxm0TInqzIU1K042LS4d1MRWgqtd_73Lpb_mAGwVKUyJjihx7PxpyQWv6BmsXM4cGXuu1PbWvZ3O4nhTzKV0/s1600/IMG_0434.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8oM3lCSJ0AC8eGfTESexs40v0A7X4pbRzF8aVJWtOlNvHgbRF9E1kD7_Ubxm0TInqzIU1K042LS4d1MRWgqtd_73Lpb_mAGwVKUyJjihx7PxpyQWv6BmsXM4cGXuu1PbWvZ3O4nhTzKV0/s320/IMG_0434.JPG" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Karşımızda Hohensalzburg Kalesi tüm
ihtişamıyla durmakta. Gururla: “Roma Castrum’u temellerimin altındadır. 1077’den
itibaren kademeli bir biçimde inşa ettiler beni, Mönchsberg Dağı üzerinde, Avrupa’nın en yüksek
Kalelerinden biri olan cüssem devamlı olarak kuvvetlendirildi. Ne savaşlar
gördüm; Papa ile Avusturya arasındakinden tutun, 30 Yıl Savaşlarına kadar; en
son Naziler kullandı beni ancak asla fethedilmedim!” dediğini duyar gibiyim…
Aşağımızda ise, usul usul akan Salzach Nehri (Tuna’nın bir kolu), şehri Altstadt (Eski Şehir) ve Doğu Yakası
(Yeni Şehir) olarak ikiye ayırmakta. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBCXvYAA0W8DTuJkLwpwNV0Bv270gxggDEzamfnJyQfG_R97P0FVOIY9ku6CLMsdaMOfffrZwfKXL-QD07rdS62Iz0ST8t_mJb8abllUn25OFntpbmhiMAROgskaug3-isq8akVBfOo5C3/s1600/IMG_0355.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBCXvYAA0W8DTuJkLwpwNV0Bv270gxggDEzamfnJyQfG_R97P0FVOIY9ku6CLMsdaMOfffrZwfKXL-QD07rdS62Iz0ST8t_mJb8abllUn25OFntpbmhiMAROgskaug3-isq8akVBfOo5C3/s320/IMG_0355.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yeni şehre damgasını vuran Mirabell Sarayı ve
Bahçeleri bana çocukluğumda çok severek izlediğim “Sounds of Music” filmini
hatırlatıyor. Bahçedeki çeşmenin etrafında sanki Maria Von Trapp’la el ele
tutuşmuş “Do a deer a female deer” diye bağır çağır şarkı söylerken, sarayı
Yahudi metresiyle rahat rahat aşk maceralarını yaşayabilmek için 1606’da
yaptırmış olan iffetsiz Rahip-Prens Wolf Dietrich’in sinirle bizi kovaladığını
hayal ediyorum. “Seni pis ihtiyar” diye bir yandan kaçıp bir yandan ona laf
atarken, havanın bu kadar güzel olmasına dua ediyorum. Çünkü bu şehir
çoğunlukla yağmurlu, gri havasıyla insana kasvet verebiliyor. Oysa böyle
güneşli havalarda onlarca defa daha muhteşem şehir! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgw5baB7c2ZqPOqkfgwZPytkT7e-0HNRiVSYpFcVtpuW-BZftUvnff1gvGxMyHWXQbGGbrltZ5zXZTCFSmSWeGWWVUBoxEfqF_FeSGNksb7i4uZrk09jUm4Jzoy0jXmpVSnV0QOqLw6BtmR/s1600/IMG_0378.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgw5baB7c2ZqPOqkfgwZPytkT7e-0HNRiVSYpFcVtpuW-BZftUvnff1gvGxMyHWXQbGGbrltZ5zXZTCFSmSWeGWWVUBoxEfqF_FeSGNksb7i4uZrk09jUm4Jzoy0jXmpVSnV0QOqLw6BtmR/s320/IMG_0378.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Asma köprüden yürüyerek Altstadt’a varıyoruz
ve ünlü Getreidegasse Sokağı’na atıyoruz kendimizi. Bu güzel sokağın
ferforjeden yapılma dükkan tabelalarına ve binalar arasına gizlenmiş romantik
pasajlarına bayılıyoruz. Şehir, eski düzenini kaybettikten sonra zamanla sefalet
yüzünden batık bir hale gelmişti, ta ki eski çocuğu Wolfgang Amadé Mozart’ı
hatırlayana kadar… Sadece onun adı, milyonlarca turisti zaman içinde şehre
çekmeye yetmişti ve bugün yılda 5 milyon kişi Salzburg’u ziyaret etmekteydi! Bu
sokaktaki 9 numaralı evde, 27 Ocak 1756’da doğmuştu dahi müzisyen. Müzeye
dönüştürülen ev, en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyor günümüzde. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2f2LDPvKErVTKcHSgiaUHdWm_Vx1quKEZLkCKI0Gq-J7UJh1YN_1OysyGkJoLNwjOruLVfvRtZGywIviYAkZiGZzhkZS1yW7eah51fOOubopGL7A-kYpwB1YCEDvS-4cvQssq-V5OKEpd/s1600/IMG_0241.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="269" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2f2LDPvKErVTKcHSgiaUHdWm_Vx1quKEZLkCKI0Gq-J7UJh1YN_1OysyGkJoLNwjOruLVfvRtZGywIviYAkZiGZzhkZS1yW7eah51fOOubopGL7A-kYpwB1YCEDvS-4cvQssq-V5OKEpd/s320/IMG_0241.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yürümeye devam ediyoruz ve ayaklarımız bizi Festpielhaus
(Festival Binası) önüne getiriyor. Burası eski “Saray Ahırları” yerine modern
tarzda düzenlenerek inşa edilmiş bir festival alanıydı. Birbirimize anlamlı bir
şekilde bakıp gülümsüyoruz çünkü dün akşam burada bir mucize gerçekleşmişti.
Dün akşam burada dünyaca ünlü sanatçılardan “Yaz Müzik Festivali” kapsamında muhteşem
bir opera izlemiştik! Öncesinde Café Tomaselli’de kahvemizi yudumlayıp şehrin
ünlü tatlısı “nockerl”ın tadına bakmış ve sonrasında zarif bir şekilde giyinmiş
süslenmiş onlarca insanın arasından geçerek biz de salonda yerlerimizi
almıştık. O salondan çıktıktan sonra ise sanatçıları otellerine götürmek üzere kortej
halinde önce at arabaları, daha sonra modern teknolojinin ürettiği en lüks
arabaların önümüzden geçip gitmesini izlemiştik. Gazeteciler sokağın karşısından
durmadan deklanşöre basıyor, tuvaletli hanımlar, smokinli beylerin kollarına
girmiş neşeyle bir yerlere dağılıyorlar. Bazılarıysa o pahalı kıyafetleriyle
basit bir bankın üzerine oturmuş, bira siparişi verip temsilin eleştirisini yapmaktalar.
Biz de bir “biergarten”ın banklarına oturup schnitzel ve bira siparişimizi
verdik. Bir anda bastıran yağmura aldırmadan da yemeye devam ettik!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-AYEbDY1ZrLSGE3-JT-wuUUenF2wwv3_AtpMRK65e1A7ocTFu810tx9X632uxpudbxAClERd04YgNqMSwr8jCJZQp_XEw1FBiT9_IX4zK4CHMkN_Fss7kwfjV3vgnYrb2Mbae9gyR0-Lu/s1600/IMG_0247.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-AYEbDY1ZrLSGE3-JT-wuUUenF2wwv3_AtpMRK65e1A7ocTFu810tx9X632uxpudbxAClERd04YgNqMSwr8jCJZQp_XEw1FBiT9_IX4zK4CHMkN_Fss7kwfjV3vgnYrb2Mbae9gyR0-Lu/s320/IMG_0247.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Kökenlerinin manastır yaşamına dayandığını
belirttiğimiz Salzburg müzik geleneği yüzyıllar boyunca güçlenerek günümüze
kadar gelmiş. Tarih boyunca bu geleneğe katkıda bulunmuş birkaç isim saymak
gerekirse, öncelikle Hermann adlı bir 14.yy Benedikten Rahibiyle
başlayabiliriz. Latince ve Almanca dillerinde yazdığı şiirlere seküler olsun,
dini olsun polifonik ezgiler ekleyen ozanların başında gelmiş. Sonrasında 15.yy’ın
ozan-müzisyenlerinden Oswald von Wolkenstein, ortaçağın konusunda en tanınmış
isimlerinden biri haline gelmiş. 1424’te Salzburg Sarayı’nda görev almış. 16.yy’la
birlikte Rönesans’ın etkileri Salzburg’a da ulaşmış ve Rahip-Prenslerin
desteğiyle polifonik müzik en şaşalı günlerini yaşamış bu dönemde. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZeOiWK7-1TmuKLO34cOx94acAC247lYhaT9nIB1yU_xrTUbVlvEyZlfYPUqvSFxb8dd0GAXBeoRKSWh71ATjAIdj0izaIqYa5ld8iDhNlDWkJc9FT_iqu6j7-udyT-jFWr1GNuhrBUKg7/s1600/IMG_0337.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZeOiWK7-1TmuKLO34cOx94acAC247lYhaT9nIB1yU_xrTUbVlvEyZlfYPUqvSFxb8dd0GAXBeoRKSWh71ATjAIdj0izaIqYa5ld8iDhNlDWkJc9FT_iqu6j7-udyT-jFWr1GNuhrBUKg7/s320/IMG_0337.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Leopold Mozart (1719-1787) için ise ayrı bir paragraf
açmak gerekmektedir. Başarılı bir besteci, mükemmel bir viyolinist, son derece
yetenekli bir öğretmendi. Salzburg saray kurumuna 1743’te girmiş ve 1757’de
Saray Bestekarlığı, 1763’te ise Yardımcı Kapellmeister’lığa kadar yükselmiştir.
Ancak bu noktadan sonra beste yapmayı bir kenara koymuş ve çocuklarının
kariyeriyle ilgilenmiştir. Boynuz kulağı geçmiş ve en yetenekli çocuğu Wolfgang
Amadé Mozart babasını hep gölgede bırakmıştır. 35 yıllık hayatına yüzlerce
beste sığdırmıştır Salzburg’un altın çocuğu... Öyle ki şehir günümüzde bile
Mozart’ın yaratmış olduğu ünden hayli yararlanmaktadır. 1841 yılında ana ilgisi
Mozart’ın hayatı ve eserleri olan, Mozarteum
Derneği kurulmuş, bu dernek 1856’da Mozart’ın doğumunun 100. Yıldönümü anısına
geniş çaplı bir festival düzenlemiştir. 1870’de Internazionale Mozart-Stiftung
(1880’den itibaren Internazionale Stiftung Mozarteum) kurulmuş ve böylelikle
sistematik olarak şehrin en favori oğlunun tüm eserleri eksiksiz olarak yayınlanmaya
başlanmıştır. Tüm bunlar beraberinde bizim de şehri ziyaretimizin ana nedeni
olan, 1920’den beri; II. Dünya Savaşı sırasındaki arayı saymazsak; kesintisiz
olarak her yıl düzenlenen “Yaz Müzik Festivali”ni getirmiştir. 1956’dan beri de
daha küçük kapsamlı olan , Ocak ayında bir hafta boyunca Mozart’ın doğum gününü
kutlamak amaçlı “Salzburg Mozart Haftası” festivali düzenlenmektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDZGkvkNzEiNcipmP-xE4W4VoagEcJSy4W8fwn2vqGg3KWJAcT4nc4Cr1ZsjWGkKSANlhKo4OGN0gVYQ5wiHQpY2OoZyH8XP436KfKpPnbx_Ca5V5CGFXf2QB_OLlq9jZfQDT2oto4CsAg/s1600/IMG_0295.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDZGkvkNzEiNcipmP-xE4W4VoagEcJSy4W8fwn2vqGg3KWJAcT4nc4Cr1ZsjWGkKSANlhKo4OGN0gVYQ5wiHQpY2OoZyH8XP436KfKpPnbx_Ca5V5CGFXf2QB_OLlq9jZfQDT2oto4CsAg/s320/IMG_0295.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Mozarteum Konser Salonu’ndayız, yanımızdaki
zarif bayan, konserin iki arayla birlikte 6 saat süreceğini söylüyor bize… Dördüncü
saatten sonra artık hava almamız gerektiğine karar verip nehir kenarındaki, Viyana’daki
aslının şubesi Sacher Otele gidiyoruz ve aperol spritzlerimizin yanına ünlü
sacher torteden ısmarlayıp, kalçalarımızda ömür boyu kalacak bir katkı
yapıyoruz kendimize. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Sonra başlıyoruz yürümeye… Önce Karajan Meydanı’ndan
geçiyoruz. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük şeflerinden biri olan bu Salzburg doğumlu
şahsa, geçmişte Nazi Partisi üyesi olmuş olmasına rağmen, saygıyla selam
veriyoruz… Sonra şehre kuleleriyle damgasını vuran Barok Katedrale doğru
yürüyoruz. Şehrin geçmişine katkıları bulunan tüm keşişleri selamlıyoruz… Sonra
ayaklarımız bizi Residenz (Başkanlık) Sarayı’na götürüyor. Hafif bir reveransla
buradan geçmiş tüm Rahip – Prensleri selamlıyoruz. Dietrich’in bana içten içe
sinirle baktığını görür gibiyim… Ve sonra yandaki meydana varıyoruz. Koca bir
kalabalık, devasa bir ekranın karşısına </span>yerleşmiş ve tek bir çıt çıkarmadan geçmiş yıllarda büyük başarı elde etmiş operaları izlemekteler. Her yerde müzik
var, her yerde rüya gibi bir ambians var. Kelimeler yetersiz kalıyor… Bana bir
şey söylüyor, sanırım: "Gitmeyelim, hep burada kalalım" diyor… Müzik alıp
götürüyor son söylediği cümleyi…</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih1B7uI4KuxAPKys63NtcjqxcPbGXF4NeooGIYWNhMDoohvtOEK8nd04KGwXiSClF5NWs63up2smQ0Ye44THEpT2Veg2upVxkK0d2EmcWRGLySI3XjCNjcB0tu-lbXVS66PgnDbtFnBIlP/s1600/IMG_0157.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEih1B7uI4KuxAPKys63NtcjqxcPbGXF4NeooGIYWNhMDoohvtOEK8nd04KGwXiSClF5NWs63up2smQ0Ye44THEpT2Veg2upVxkK0d2EmcWRGLySI3XjCNjcB0tu-lbXVS66PgnDbtFnBIlP/s320/IMG_0157.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQncS33BB39G0xZew3Rvxel3JNNSMMgplb4sc1O_46PHYTEU2XHWSzb2doRZ5ekg3s1ffKdaxX-QbbMrAwfsv0t-teTtL2C-5TSfKyAvl2rdDv1iAjYqbTgbp8Ul_WyCu_A6tNRgqXscS4/s1600/IMG_0435.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQncS33BB39G0xZew3Rvxel3JNNSMMgplb4sc1O_46PHYTEU2XHWSzb2doRZ5ekg3s1ffKdaxX-QbbMrAwfsv0t-teTtL2C-5TSfKyAvl2rdDv1iAjYqbTgbp8Ul_WyCu_A6tNRgqXscS4/s320/IMG_0435.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjknAP7H27CLvZuxzAmE-ssYdAz9-reN5W0bOzNSWRiZv-HBd1-w9QLw-WCCum5nni5Ug1kMCGpbx-LQNlWS8JDvd_0_gt19331QUpwtz1g7iou5oGHhsSgY5ooXnyLy7FPFOdefVj3rLXh/s1600/IMG_0429.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjknAP7H27CLvZuxzAmE-ssYdAz9-reN5W0bOzNSWRiZv-HBd1-w9QLw-WCCum5nni5Ug1kMCGpbx-LQNlWS8JDvd_0_gt19331QUpwtz1g7iou5oGHhsSgY5ooXnyLy7FPFOdefVj3rLXh/s320/IMG_0429.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7mbfbM8tuDvbnfdEVwmIqCgNKclOjNZTJMV-iyRvCvqk-5vo-M_gmozHTfTwwML4yoSxQge-raqilwan50jfuILR2tIuWbz-i8YcojyGDZb-5OK1nUPB2OBWqy40P1_hGSrmEFG9V84r3/s1600/IMG_0232.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="199" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7mbfbM8tuDvbnfdEVwmIqCgNKclOjNZTJMV-iyRvCvqk-5vo-M_gmozHTfTwwML4yoSxQge-raqilwan50jfuILR2tIuWbz-i8YcojyGDZb-5OK1nUPB2OBWqy40P1_hGSrmEFG9V84r3/s320/IMG_0232.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcPZvoiFOovyWUvPCUk2yv4eLW0fR57Bg6f2TmIa6g3YvEw5klluBJUIVoERcw2Kvztn5vNu_DMhe8dMKCRlysi-Rkqqwd0ViwmtyOswYJwnwvH-wbdRjly1ZsdKk4ik8dSJfGQfMpUden/s1600/IMG_0418.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcPZvoiFOovyWUvPCUk2yv4eLW0fR57Bg6f2TmIa6g3YvEw5klluBJUIVoERcw2Kvztn5vNu_DMhe8dMKCRlysi-Rkqqwd0ViwmtyOswYJwnwvH-wbdRjly1ZsdKk4ik8dSJfGQfMpUden/s320/IMG_0418.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-1153837437272955602013-02-14T14:18:00.000-08:002013-02-15T13:49:34.693-08:00İRAN İZLENİMLERİ… BÖLÜM V<br />
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNHPAt0tyFU9gW-M2IdoMiIBOH5QubS5CVn__Qw7IZmX56myEBN5_OJV7Iwd1_TtN55QRALZwSwdrUATsHlmooBtc0tztJ5PiyEurzinG0nEnq6t57lajSSmQW2UUcQ2Ln50VlVaqirK4A/s1600/Z%C3%BCl.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNHPAt0tyFU9gW-M2IdoMiIBOH5QubS5CVn__Qw7IZmX56myEBN5_OJV7Iwd1_TtN55QRALZwSwdrUATsHlmooBtc0tztJ5PiyEurzinG0nEnq6t57lajSSmQW2UUcQ2Ln50VlVaqirK4A/s320/Z%C3%BCl.jpg" width="146" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">*Ey Muhammed! Bir de sana “Zülkarneyn” hakkında soru soruyorlar. De
ki: “Size ondan bir anı okuyacağım.” (18,83)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">*Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda
(amacına ulaşabileceği) bir yol verdik. (18,84)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">*O da (Batı’ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu. (18,85)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">*Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde
batar (gibi) buldu. Orada (Kafir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları)
cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik. (18,86)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">*Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra
o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır” dedi.
(18,87)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">*”Her kim de iman eder ve salih amel işlerse ona mükafat olarak
daha güzeli var. (Üstelik) ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.” (18,88)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">*Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu. (18,89)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">…. –“Hadi Bengi, hadi Maria! Gelin buraya,
size bir şey göstereceğim. Normalde yaşlı gruplarla sıcak havalarda
yürüyemiyoruz bu kadar ama sizin bunu görmeniz lazım… Bak orada, şu büyük
stelin üzerindeki kabartmayı görebiliyor musunuz? İşte o bizim en eski Pers İmparatorluğumuz
Ahameniş’in büyük kralı II.Kiros’tur (Ciro, Cyrus). Bengi, sen ki Müslümansın,
Kur’an’da Zülkarneyn’i okudun mu hiç?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBtDEFNybfeOg43qIZ07UB5r8a9c73wV_RHJdaBsxG4Qt0ncHwyRR8zrO9xtTA7BBSVMH6wHwOVQGt1OwPZ8sg2qTHb-VMPjtopz78EpbjPFWP9eEqJ2j6qtCeOvGnWrbyvnDlg1DDsoTN/s1600/IMG_1395-001.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBtDEFNybfeOg43qIZ07UB5r8a9c73wV_RHJdaBsxG4Qt0ncHwyRR8zrO9xtTA7BBSVMH6wHwOVQGt1OwPZ8sg2qTHb-VMPjtopz78EpbjPFWP9eEqJ2j6qtCeOvGnWrbyvnDlg1DDsoTN/s320/IMG_1395-001.JPG" width="213" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Zülkarneyn…. Arapça bir addı, Zü: Sahip,
malik – Karn: Boynuz, perçem, tepe. İki kelime beraber “İki boynuzlu” anlamında
kullanılıyordu. Bir zaman yolcusuydu Zülkarneyn ve aynı onun gibi bir Batı’ya,
bir Doğu’ya sürüklemişti kader beni… Onda sahip olduğu ilimle demir ve bakırdan
aşılmaz setler kurabilme, zulmü cezalandırma yetileri vardı ve ayrıca nur ile
zulmet emrine verilmişti. Benim ise emrime verilmiş bir şey yoktu ve tüm bu
gördüklerim karşısında acizliğini bir defa daha tanımış bir insandan başkası
değildim. Kim olduğu konusunda sayısız tez atılmıştı ortaya, kuşkusuz
Zülkarneyn onun sadece lakabı idi. Birçok kişi onun Büyük İskender olduğunu
iddia etmişti (MÖ 356 – 323). Ancak Kuran’da geçen kişiyle Büyük İskender’in
vasıfları ne kadar örtüşüyordu? Gittiği her yeri yakıp yıkan, tek tanrı
inancından uzak, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük fatihlerinden biri, peygamber
nitelikli bir insanı ne kadar temsil edebilirdi? Bu yüzdendir ki bu topraklarda
Zülkarneyn’in MÖ 6. Yy’da yaşamış olan Büyük Kiros (Büyük Keyhüsrev – Büyük Kuroş)
olduğuna inanılırdı. İşte orada, iki boynuzuyla ve kanatlarıyla karşımda
durmakta. Biraz ileride ise mezarı bulunmakta. Pasargad’dayız, ilk İran
yerleşimi, Ahameniş İmparatorluğu’nun ilk başkenti… Kiros, üzerine kendi
kraliyet soyundan tutun da, kazandığı savaşların kayıtlarına, bağışlayıcı
kanunlardan, Babilli kölelerin durumuna kadar konuları çivi yazısıyla kazıttığı
kilden yapılma, silindir şeklinde bir bildiri yayınlatmıştı. Babilli kölelerin
serbest ve özgür olması gerektiğinden bahsettiği için “ilk insan hakları
bildirgesi” olarak kabul edilmişti birçok yerde bu silindir. Oysa aynı Kiros
değil miydi Efes’in tarihini yabancı turistlere anlatırken bahsini ettiğimiz,
Sardes’e kadar gelip Lidya Kralı Kroesus’u kendi şehrinde esir alan fatih? O da
yakıp yıkmıyor muydu?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXGP9xXozVFo0NIMHQP3M7_tutAQaDBH3p2AV_K5Fne1Og1YmiNSl0CLNcpcSuJqgRctqe7coTrNVUUDyrO0FYTISHrIXtt93kq24nI_dIY1S6xzBs-DMRk9A1pOqi6Oei3t1O2hDlO-ZZ/s1600/IMG_1434-001.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="237" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXGP9xXozVFo0NIMHQP3M7_tutAQaDBH3p2AV_K5Fne1Og1YmiNSl0CLNcpcSuJqgRctqe7coTrNVUUDyrO0FYTISHrIXtt93kq24nI_dIY1S6xzBs-DMRk9A1pOqi6Oei3t1O2hDlO-ZZ/s320/IMG_1434-001.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Zülkarneyn’di ya da değildi, o da göçüp
gitmişti bu dünyadan ve işte şu karşıdaki mezarın içindeydi. Müslümanlar Arap
Yarımadası’ndan İran’a ilk geldiklerinde, her yere cami dikmesinler diye: “Orası
Süleyman’ın zindanının olduğu yer, burası Süleyman’ın anasının tahtının olduğu
yer” diye atlatmışlar Arapları. O sayede kurtulmuş mezar da cami haline getirilmekten.
Bilinir ki içi çok zengin bezemelerle süslenmiştir ancak bunları günümüzde
görmek olası değildir. İçeride kralın mumyası altın bir lahit içinde, altın bir
arabanın üzerinde bulunurmuş. Lahdin hemen yanındaki altın masaya ise ziyarete
gelenler adak olarak değerli eşyalar bırakırlarmış. Tüm bunlar mezarı
korumaktan sorumlu olan “magi”lere rağmen zaman içinde yağmalanmış… Öyle bir
yağma ki, Strabo’nun bahsini ettiği mezar yazısı bile kaybolmuştur. Ancak bu
öyle bir yazıdır ki, belki de geçtiği her yeri yakıp yıkan İskender’i burayı
yıkmaktan alıkoyacak kadar etkilidir özünde…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdBp1UGJ2lDEqWnQnU61QHZGRqdD13TnTXeF29-nOebgK9FImXGHI_Rw3VM0Opc06kkNg19FVD0OdojeZRwwW_vyDxp2wJ1V9XEDOms5WJH_AD4s9FGL3mwwJbe4ikdJf60Dp7wEN_oRcf/s1600/Z%C3%BCl+2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdBp1UGJ2lDEqWnQnU61QHZGRqdD13TnTXeF29-nOebgK9FImXGHI_Rw3VM0Opc06kkNg19FVD0OdojeZRwwW_vyDxp2wJ1V9XEDOms5WJH_AD4s9FGL3mwwJbe4ikdJf60Dp7wEN_oRcf/s320/Z%C3%BCl+2.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bir erkekte olması gereken en büyük erdem “tevazudur”…
Kiros da bir tevazu dersi vermişti mezar yazıtında: “Ben Kiros, Pers
İmparatorluğunu kurdum ve Asya’nın kralı oldum. Bu mezarı bana çok görmeyin.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">1971 yılında, son şah Muhammed Rıza Pehlevi
Ahameniş İmparatorluğu’nun kuruluşunun 2500’üncü yıldönümünü kutlamak için daha sonra
Modern Tarihin en uzun banketi olarak tarihe geçecek bir resepsiyon vermişti.
Resepsiyona dünyanın ileri gelen 600 çok seçkin konuğu davet edilmişti.
Krallar, prensler, emirler, cumhurbaşkanları, başbakanlar… hepsi oradalardı ve
tören tam da mezarın önünde başlamış ve Persepolis’te devam etmişti. Dünyada
daha görkemli bir resepsiyon verilmiş miydi? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu günler son mutlu ve şatafatlı günlerdi. Saray
Maliyesi, harcamaları 17 milyon dolar olarak belirtirken, bazı kaynaklar bu
rakamı 200 milyon dolara kadar çıkarmaktaydılar. Olay daha sonra Hümeyni ve
taraftarlarınca büyük bir koz olarak kullanılacak, Şah büyük bir israf yapmakla
suçlanacak ve banket “Şeytan’ın Festivali” olarak adlandırılacaktı…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL GÖKTÜRK</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/iYKW305JEuY?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Büyüklük odur ki, kimseye iltifat
etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu
görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, seni
yoldan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen burada direneceksin. Önünde sonsuz
engeller yığılacaktır. Kendini büyük değil, küçük, araçsız hiç telakki edecek,
kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacak, ondan sonra sana
büyüksün derlerse, bunu diyenlere güleceksin.</span><br />
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">MUSTAFA KEMAL ATATÜRK<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><o:p></o:p></span></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-78984403347307518642013-01-09T13:30:00.000-08:002013-01-09T13:30:16.847-08:00AZİZE URSULA VE 11000 BAKİRENİN YOLCULUĞU<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjp6FJdOIZxwOzKXHXao2PYWD0Z2l1HdBryF6t1SFSYusVBmBbzO9GTNnwa2z1MDafMojrx4F3igk4O3KyHIRx-cbj_HDDb97SFcEUBfhJ-TjjbOJploVdJTvoEWIk3KQqYFzLljC4P8F1_/s1600/Venezia+Carnevale+2011+009.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjp6FJdOIZxwOzKXHXao2PYWD0Z2l1HdBryF6t1SFSYusVBmBbzO9GTNnwa2z1MDafMojrx4F3igk4O3KyHIRx-cbj_HDDb97SFcEUBfhJ-TjjbOJploVdJTvoEWIk3KQqYFzLljC4P8F1_/s320/Venezia+Carnevale+2011+009.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Canım nasıl
da buranın panna cottasını çekti diyerek dalıyorum Antico Martini’nin
kapısından içeri. Dışarısı dondurucu soğuk ancak Venedik’in en çok bu hallerini
seviyorum. Beni içtenlikle kapıda karşılayan hanıma “grazie” diyerek uzatıyorum
kabanımı. Hemen siparişimi veriyorum yanında bir proseccoyla birlikte. Kış günü
hava erken kararır ve ben daha Akademi Galerisi’ne gideceğim. Cam kenarı
masamdan La Fenice Tiyatrosu’na bakıyorum. Birden mutlulukla gülümsüyorum! Ne
eserlerin prömiyerleri burada yapıldı, neler gördü geçirdi iki asırdan fazladır
ayakta durduğu süre içinde. Leyla Gencer’in 1985’te sahnelere vedasının yine
burada olduğunu hatırlıyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdOEk-wMaAqAyvhM0JTUw5L7nO8yYfXGns6Gh_MOl-v6ufiyseRIqbBHonHMotc2N4mpsW6A-Tix6l53bIx0EmQqzJrOruK4-GaMdZtAvtO28BXKmIyVK-R-CUjj9wLfu1ge4Ga3xp2GID/s1600/Ursula+2.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdOEk-wMaAqAyvhM0JTUw5L7nO8yYfXGns6Gh_MOl-v6ufiyseRIqbBHonHMotc2N4mpsW6A-Tix6l53bIx0EmQqzJrOruK4-GaMdZtAvtO28BXKmIyVK-R-CUjj9wLfu1ge4Ga3xp2GID/s320/Ursula+2.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Karşı
masadan yaşlı bir İtalyan’ın bana laf atmasıyla sıyrılıyorum daldığım
hayallerden. “Bunun adı düpedüz “carne cruda all’Albese”dir!” diye haykırıyor
önündeki ince dilimlenmiş çiğ et tabağına bakarak. “O Giuseppe Cipriani denen oportünist carpaccio
adını vermiş buna.” Neredeyse henüz yudumladığım prosecco boğazımda kalıyor. “Signore”
diyorum, “Giuseppe Cipriani bir otel çalışanı olarak, müşteri Harry Pickering’e
borç verdiğinde hemen ardından Büyük Buhran’ın geleceğini ve borcunun 5 katını
tahsil edeceğini bilemezdi. O katlanmış para ile en azından bir vefa örneği
gösterip açtığı bara ‘Harry’s’ adını vermiş. Bunda fırsatçılık göremiyorum ben.”
Şöyle bir kaşını kaldırıp bir müddet baktı bana, sanırım İtalyanca aksanım pek
de tatmin etmemişti aksi ihtiyarı. “O ufacık bardaktaki Bellini kokteyle 18Euro
almalarına ne diyeceksin?” diye sordu. Cevabım “Un peccato (Bir günah)!” oldu ve “arrivederla” diyerek yanından
ayrıldım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2nJmOCnYh-86u3XmpTzWHiucx2wPaxofhcluaOJnrAg69iEuwAwYXFprur26BRbR4_Er7AiOmnvicDhC0iDhCPkCL3GUuH61QQWSpolYH23ef2Tq55Qvdt7DTaDOQ4ciL-1nXAi70VTvr/s1600/Ursula+8.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2nJmOCnYh-86u3XmpTzWHiucx2wPaxofhcluaOJnrAg69iEuwAwYXFprur26BRbR4_Er7AiOmnvicDhC0iDhCPkCL3GUuH61QQWSpolYH23ef2Tq55Qvdt7DTaDOQ4ciL-1nXAi70VTvr/s320/Ursula+8.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Fenice ve
Caotorta Sokaklarından geçiyorum. Biraz önce yaşanmış sahne gerçek olamaz,
neredeyse boğuluyordum şaşkınlıktan diye düşünüyorum bir yandan kabanıma iyice
sarınaraktan. Bir müddet kanal kıyısından yürüyorum, ara sıra küçük köprüleri
aşıp ufacık meydanlardan geçiyorum… İhtiyar sanki ne yapacağımı biliyormuş
gibiydi! Büyük Kanalı geçen köprülerden biri olan Ponte dell’Accademia’yı
aşıyorum ve Galeriye giriş ücretini ödüyorum. Defalarca geldim buraya ancak
beni kendimden alıp götüren bir dizi eser var ki, sanki dini bir ritüelmiş
gibi, bu şehirden ayrılmadan önce onları mutlaka bir kez daha görüyorum! Hiç
vakit kaybetmeden 21 numaralı odaya geçiyorum. İşte oradalar! “Azize Ursula
Efsanesi”… 9 parçalık bu iş, Rönesans döneminin Venedik Okuluna mensup Vittore
Carpaccio’nun en ünlü eseri… İhtiyarı hatırlayıp gülüyorum yine, evet o ince
dilimlenmiş çiğ ete ressam Vittore Carpaccio’nun adını veren Harry’s Bar’ın
ünlü kurucusu Cipriani olmuştu. Carpaccio’nun resimlerindeki kahverengimtırak kırmızı
ve beyaz tonlar, çiğ etin ve arasındaki yağın tonlarını hatırlatmıştı ona
besbelli!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh95QxZ3eOGwA2ouS8u2XKsiWptek8js5o9UNSjawkA99mzJwGoZQfsgNCdqf7NYIok5BvCzfVTTgWrcodfNLEAGTa7pSf3IdTdplDBgqVtBqgKFucex-Hr6grlOh8wRZOFJWo91FmCc15u/s1600/Ursula+4.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" height="153" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh95QxZ3eOGwA2ouS8u2XKsiWptek8js5o9UNSjawkA99mzJwGoZQfsgNCdqf7NYIok5BvCzfVTTgWrcodfNLEAGTa7pSf3IdTdplDBgqVtBqgKFucex-Hr6grlOh8wRZOFJWo91FmCc15u/s320/Ursula+4.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: Cambria, serif; text-align: justify;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
Büyülenmiş
biçimde serinin ilk bölümüne yaklaşıyorum. Seri 1490-1498 yılları arasında
yapılmıştı ve Scuola di Sant’Orsola’nın
aristokrat aileleri vermişti siparişini. Carpaccio’nun hocası Fatih Sultan
Mehmet’in portresini yapmak üzere İstanbul’a gitmiş olan Gentile Bellini idi.
Hem tarzlarındaki benzerlik, hem de Venedikliler için her zaman “infedele
(kafir)” olan Osmanlı’nın kanvaslardaki uzaktan yansıması hemen dikkatimi
çekiyor… Kompozisyon her ne kadar Venedik adetlerine, mekanlarına,
seremonilerine göndermeler yapsa da, detaylarda Doğu’ya yapılan yolculukların
izi kendini belli ediyor. Efsanenin bir çok versiyonu olsa da sanatçımızın
Jacobus de Varagine’sin “Altın Efsane”sinden etkilenmiş olduğu aşikar.</div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSBlkL1BOlkZ7YOly9HlsrbXZr0l9dJbgjXoRfYRDj76cqt2pTKMGlpZ2y87fF6XhKjpngRwQoY5rW6dAp5bkOYY1UvP2JNw98DMk-GYuAljd8UD98HSSK7UjgVf29xzml-aKk49aqfMgx/s1600/Ursula+6.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="176" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSBlkL1BOlkZ7YOly9HlsrbXZr0l9dJbgjXoRfYRDj76cqt2pTKMGlpZ2y87fF6XhKjpngRwQoY5rW6dAp5bkOYY1UvP2JNw98DMk-GYuAljd8UD98HSSK7UjgVf29xzml-aKk49aqfMgx/s320/Ursula+6.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hemen
başlıyorum hem efsaneyi, hem de efsanede geçen yolculuğu tekrar yaşamaya… Brötanya
(Brittany) Kralı Maurus’un “Ursula” (Latince küçük dişi ayı) adında son derece
akıllı, dürüst ve güzel bir kızı vardır.
Serinin ilk eseri olan “İngiliz Elçilerin Ziyareti”nde işte bu güzel
kızı bir İngiliz Prensle evlenmesi için istemeye gelmiş olan İngiliz Elçiler betimlenir.
Resmin bir diğer tarafında ise bunun gerçekleşmesi için şartlarını sıralayan
Ursula görünmektedir: Yanında on bakire olmalıdır, bunlardan her birine eşlik
edecek biner bakire ve kendi maiyetinde olacak 1000 ekstra bakire daha! (Bu
haberden sonra İngiliz Prensin ardına bile bakmadan nasıl kaçmadığını hep merak
etmişimdir…) Toplam 11.000 (ve hatta küsür) bakire! İçimden “mamma mia” diyerek
hikayeyi izlemeye devam ediyorum! Tüm bu bakirelerle önce Roma’ya bir Hac
ziyareti yapacaktı ve pagan olan müstakbel kocası da burada vaftiz olacaktı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdrJpOfzPBa-mVedkWZq9BMeKoi7WbybQaIZv3idFr1GxzQqS1q0bFsUKN5Qkq0xPI0JMckKWS2TTZg9PvdmXx9TLZz0pFMUiheBPb6B2J1JKBz-83uIEvFIhHKYKUIEfz4dkTPOZDK9zE/s1600/Ursula+7.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdrJpOfzPBa-mVedkWZq9BMeKoi7WbybQaIZv3idFr1GxzQqS1q0bFsUKN5Qkq0xPI0JMckKWS2TTZg9PvdmXx9TLZz0pFMUiheBPb6B2J1JKBz-83uIEvFIhHKYKUIEfz4dkTPOZDK9zE/s320/Ursula+7.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Elçiler
vasıtasıyla Brittany Kralının mektubu Britanya Kralına ulaştırılır. (Elçilerin
Dönüşü Portresi) Ursula’nın şartları makul bulunmuş ki, sonraki portre olan “Nişanlıların
Buluşması ve Yola Çıkması”nda prensin bir tarafta babasına veda edip Birtanya sahillerinden
ayrılmasını, diğer tarafta ise Brittany sahillerine varışını ve kendini
iskelede bekleyen Ursula’yı koluna alarak yola koyulmalarını görürüz. İlginç
bir sahnedir bu: Ursula yanında nişanlısı bir yandan babasına veda ederken
uzakta 11.000 bakire kendilerini Roma’ya götürecek gemilere binmektedirler… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1IINa2N2nnPjIzMn6ym5up8o6Dg_z8CNJMz9EJ5KKu7ma-VG1PsBoD-aXay0bWQq_SLuRxx8z5oW2ZnJhoBVr39W1hQCcAHVpqs6pVZ-RIbyMSSF4qqhl0A0f0Q9f93vXc9nF7fgt60i_/s1600/Ursula+9.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1IINa2N2nnPjIzMn6ym5up8o6Dg_z8CNJMz9EJ5KKu7ma-VG1PsBoD-aXay0bWQq_SLuRxx8z5oW2ZnJhoBVr39W1hQCcAHVpqs6pVZ-RIbyMSSF4qqhl0A0f0Q9f93vXc9nF7fgt60i_/s320/Ursula+9.jpg" width="312" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ancak bu
yolculuk hayra alemet değildir, nitekim “Ursula’nın Rüyası” adlı portrede bir
melek Ursula’ya çok yakınında olan ölümünü zikreder. (O anda Köln
şehrindedirler…) Daha sonra ana amaç olan Roma’ya ulaşırlar ve Papa ile
buluşurlar. Buluşma için ressamımızın seçtiği fon Roma’nın ünlü Castel Sant’
Angelo’ sudur. Sanırım daha iyisini kimse düşünemezdi! Papa Siricius onları
karşılamaktan son derece mutludur ve hac görevini tamamlayan heyet de mutlu bir
şekilde dönüş yoluna koyulur…. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitIX8ynYSdmKcsucYDmxn4XdDoxaDAu_sBi72voHXFxpSCQf9HTu8QRZ6h0hbgC-NbB_7a_ItZUeheBnXRQ66zqrey0-5bqrUasY1K14W2rwfLEzGgoEjWohOChD-QhaCNDp8JHZdC5rAA/s1600/Ursula+3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="163" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitIX8ynYSdmKcsucYDmxn4XdDoxaDAu_sBi72voHXFxpSCQf9HTu8QRZ6h0hbgC-NbB_7a_ItZUeheBnXRQ66zqrey0-5bqrUasY1K14W2rwfLEzGgoEjWohOChD-QhaCNDp8JHZdC5rAA/s320/Ursula+3.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Köln’e
Varış” adlı tabloyla hikayemiz de kararmaya başlar! Hristiyan Hacıların civarda
olduğunu haber alan pagan Hunlar hemen Köln’e doğru yola koyulurlar. Tablonun
ön tarafında zırhı içinde bir asker iki hain Romalının gönderdiği gizli mesajı
okumaktadır! Ardından gelen “Hacıların Katli ve Azize Ursula’nın Cenaze Töreni”
adlı tabloda ise korkunç bir katliam betimlenmiştir. Öyle ki, sahnenin içinde barbarlar
tarafından hunharca öldürülen 11.000 bakirenin yanında orada neden olduğunu
anlayamadığım Papa Siricius da boynu kesilmiş, Kardinal Vincenzo da bir ok
tarafından suratı parçalanmış bir halde yer almaktalar. Bir diğer Hun ise
kılıcını Prense mıhlamakta. Biraz ilerisinde ise dizleri üzerine çökmüş Ursula
bir ok tarafından öldürülmek üzere… Portrenin sağ tarafında Ursula’nın cenazesi
durmakta. Dönemin geleneklerine uygun olarak bedeni tabut sehpası üzerine
konmuş. Tüm portrelerde son derece dramatik sahneler ve görkemli mekanlar
kullanmış ressamımız. Dizinin son eserinde ise “Ursula’nın ve Maiyetindekilerin
Şanı” konu edilmiş. İsa Peygamber’in gelini olarak cennette karşılanıyor.
Üzerinde durduğu palmiye yapraklarından yapılmış pedestal Hristiyan
ikonografisinde şehitlere atfedilen bir sembol… İki melek Ursula’yı
taçlandırmak üzere ve hepsinin üzerinde merhametin rengi olan kırmızı bir tünik
giymiş Baba, kollarını açmış Ursula’ya cennetin yolunu göstermekte.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKe3yOK7mxRHfplJvPKzzKVGsGwqPEp2iDjeY18XCS5ZqkGMrRBk86KothDeyRwH_BnhGcPxAiuQQrzOepmHHFZPgea6JUMnuLq6IINNJD6s_fxbKGBzM9oBdWQbkjTBfGgh5v-0jjE1ba/s1600/Ursula+12.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKe3yOK7mxRHfplJvPKzzKVGsGwqPEp2iDjeY18XCS5ZqkGMrRBk86KothDeyRwH_BnhGcPxAiuQQrzOepmHHFZPgea6JUMnuLq6IINNJD6s_fxbKGBzM9oBdWQbkjTBfGgh5v-0jjE1ba/s320/Ursula+12.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Akademi
Galerisi’nden çıkıyorum ve San Marco Meydanı’na doğru yürümeye başlıyorum. Hava
iyice kararmış ve ayaz inmiş. Isınmak için başka bir anımı hatırlıyorum.
Koskoca bir kruvaziyerle US Virgin Islands’a varıyoruz. Hava pırıl pırıl ve
Karayipler’in o camgöbeği denizi beni kendimden geçiriyor. Şort, askılı t-shirt
ve şıpıdık terliklerden oluşan kıyafetimizle limana iner inmez son derece
sempatik siyahi bir adam bizi karşılıyor: “Kamyonetime binin de size ada turu
attırayım. Sadece 20 dolar!” Kabul edip kamyonetine biniyoruz. Bir de mikrofon
sistemi kurmuş ve ara ara bilgiler veriyor bize: “Biliyor musunuz adamıza neden
Bakireler Adası denir? Çünkü Kristof Kolomb ikinci seferinde 21 Ekim 1493
tarihinde adamıza ayak basmıştır. Bu gün Azize Ursula ve maiyetindeki 11.000
bakirenin öldürüldüğü gün olduğu için bu adı uygun görmüştür adamıza..!”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGAdcQtGiggCIOxLDQyqRMbncG4Ejch1qgwnsPSXVIiLeOo_Ir2dhf0muRLDqPCzyf36P_nIblkwtA8Sf95jJXSYcLuvZoMfd4iwWy20jxxqefn3YffjLF2cIl13sF1M-7Di1qfneQG6Eb/s1600/Ursula+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGAdcQtGiggCIOxLDQyqRMbncG4Ejch1qgwnsPSXVIiLeOo_Ir2dhf0muRLDqPCzyf36P_nIblkwtA8Sf95jJXSYcLuvZoMfd4iwWy20jxxqefn3YffjLF2cIl13sF1M-7Di1qfneQG6Eb/s320/Ursula+1.jpg" width="224" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbpjdwjaae41t6HGI41eJDH78Q2tYs8bJK9txntJptBDxrBw7cGrwRh7Gcbe5NzHAvpO6L46OQiCp6sL1Dr4WPz7x_VyXRHKeA4JFhkefpK-iKQIm2WZHaM8bdTI7gM5GVrKMFapfYfgrT/s1600/Ursula+10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="292" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbpjdwjaae41t6HGI41eJDH78Q2tYs8bJK9txntJptBDxrBw7cGrwRh7Gcbe5NzHAvpO6L46OQiCp6sL1Dr4WPz7x_VyXRHKeA4JFhkefpK-iKQIm2WZHaM8bdTI7gM5GVrKMFapfYfgrT/s320/Ursula+10.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg47fPS1FXjVQGf9Il4nSn2Ny9qhOgtSNEdkH_wAbHVQHeVfUXmDwNJZ8SJqEsi6x77fLmhTdhzDDQOv6OIcsjx64m6BtKUvVMNjaivKLwIqcCMzsanC9MaumAHJfbX5Unb4ArBSZPaKZ14/s1600/Ursula+11.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg47fPS1FXjVQGf9Il4nSn2Ny9qhOgtSNEdkH_wAbHVQHeVfUXmDwNJZ8SJqEsi6x77fLmhTdhzDDQOv6OIcsjx64m6BtKUvVMNjaivKLwIqcCMzsanC9MaumAHJfbX5Unb4ArBSZPaKZ14/s320/Ursula+11.jpg" width="287" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-83652104659432020032012-12-27T14:57:00.000-08:002012-12-27T15:04:23.992-08:00OKYANUSLAR ARASINDAKİ KISTAK: PANAMA BÖLÜM II<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhHjuhNbVK7UnHPdK6uimW6xbFmm2y15SH3a6UBrzfgNjG1bRGuZtVXUJC9B8P5n-AU-nJvKHUATMUxmMCnKg1poncq6bLWIujz0rFsOoO-KmqJpQS_S2r46QqjJLA_HFw2AvNW8y8p0ao/s1600/IMG_3121.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhHjuhNbVK7UnHPdK6uimW6xbFmm2y15SH3a6UBrzfgNjG1bRGuZtVXUJC9B8P5n-AU-nJvKHUATMUxmMCnKg1poncq6bLWIujz0rFsOoO-KmqJpQS_S2r46QqjJLA_HFw2AvNW8y8p0ao/s320/IMG_3121.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bugün çok
güzel olacak diye uyanmıştım! Tarih her zaman heyecanlandırmıştır beni… Midibüsümüzün
içerisinde Panama Railroad demiryolu hattına paralel bir şekilde ilerlerken ve
o vagonların koca koca tankerlere nasıl hummalı bir çalışmayla eşlik
ettiklerini izlerken bir an kendimden geçmişim. İşte Kanal Alanına geldik bile!
Buradan her yıl yaklaşık 14.000 gemi geçmekte ve daha da ilginci dünyanın her
bir tarafında yapılan gemiler, Panama Kanalı’nın kilitlerinin boyutlarına göre
inşa edilmekte, yani: 305metre boyunda ve 33.5 metre eninde...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQj-2eAaR-l-f41Z87to0pjtT-HUw8Iaibh-Z5dxlMK11Oy67ZfJ8xGdQbyRSKjji4CTnTWKD6cjfpjaAjGndh3zkLYPNGRr8POieWU8OkWQqPGPiQUJYUizr32KOOnmKGkti_tgJDNHiw/s1600/IMG_3238.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQj-2eAaR-l-f41Z87to0pjtT-HUw8Iaibh-Z5dxlMK11Oy67ZfJ8xGdQbyRSKjji4CTnTWKD6cjfpjaAjGndh3zkLYPNGRr8POieWU8OkWQqPGPiQUJYUizr32KOOnmKGkti_tgJDNHiw/s320/IMG_3238.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Amerikalar”arası”
ve Okyanuslar”ortası” kalan bu kıstağa bir kanal açma fikri taa 16.yy Şarlken
İspanyası’nda ortaya çıkmıştı. Ancak olayı gerçekleştirecek olan ilk kontrat,
Fransızlara Kolombiya Hükümeti tarafından 1878’de gönderilmişti. Fransızlar
henüz inşa etmiş oldukları Süveyş Kanalı’nın (1869) başarısı ile sarhoş olmuş
haldeydiler. Nasıl olmasınlar ki? O kanal sayesinde deniz ticaretinin çok
önemli bir kısmı Asya-Avrupa arası seferlerinde Afrika Kıtası’nı dönmeden, öyle
ya da böyle sıcak denizlere girecekti. Akdeniz yüzyıllar sonra tekrar ticarette
kaybettiği itibarı kazanmıştı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjn5kFwCr8VGBgu_x1vApp1wXEhTEq1qjRs1MlpmOP5Ztt6HBd7MrCtARWACNeSI56nEK0focqZa9wDOem0Hc6HDUUqmbn1iV_ThUIFans0ru0Bbov6YZoCESVDPIPWpHceMtJYIJcAoxA/s1600/IMG_3128.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjn5kFwCr8VGBgu_x1vApp1wXEhTEq1qjRs1MlpmOP5Ztt6HBd7MrCtARWACNeSI56nEK0focqZa9wDOem0Hc6HDUUqmbn1iV_ThUIFans0ru0Bbov6YZoCESVDPIPWpHceMtJYIJcAoxA/s320/IMG_3128.JPG" width="213" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Süveyş
Kanalı’nın ünlü mühendisi Ferdinand de Lesseps’e götürülmüştü teklif… Bir an
çok uzaklara gittim zihnimde ve Mısır’da yaptığım yolculukları hatırladım.
Karayolundan Süveyş Kanalı’na doğru yaklaşırken o koskoca çölün ortasında
seviye farkından dolayı gemileri sanki çöl kumu üzerinde seyrediyorlarmış gibi
görürdük! Fantastik bir görüntü olurdu bu… Algı işte! Hemen hikayeler gelirdi
aklıma: Mısır Hidiv’i İsmail Paşa’nın ünlü İtalyan besteci Verdi’ye Süveyş
Kanalı’nın açılışı için vermiş olduğu opera eseri siparişi ve ortaya ünlü “Aida”nın
çıkışı… Fransız İmparatoru III. Napoleon’un eşi İmparatoriçe Eugénie de Montijo’nun
onur konuğu oluşu ve L’Aigle adlı Kraliyet Yatıyla kanaldan geçişi… Yolculuğu
sırasında İstanbul’a da uğraması ve 3 günlük misafirliğini, 3 aya uzatınca bol
bol saray dedikodularına mahal vermesi… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ancak bu
sefer yanılmıştı Lesseps! Süveyş üzerinde hiç “kilit” kullanmadan kanal projesini
tamamlamıştı ancak deniz seviyesinden yüksekliği 26metre olan Gatun Gölü’ne
kilit inşa etmeden ulaşmak mümkün olmayacaktı. Her ne kadar kurduğu şirketin
sermayesi 300 Milyon Dolara ulaşsa da ve Paris’ten de maddi destek alsa da,
bölgenin jeolojisini ve hidrolojisini yeterince incelememişlerdi. Eski dostlar;
sivrisinekler, nem, sıcak, sarı humma, sıtma vb; yine peşlerini bırakmayacak ve
yanlarında 22000 bin canı öbür dünyaya götüreceklerdi. Boşuna bölge şartlarının
o kadar da fena olmadığını ispat etmeye kalktı tüm ailesini Panama’ya götürerek
Lesseps. Sonunda tüm ailesini de bu topraklara kurban verecekti. 1881-1890
yılları böyle facialarla dolu geçti ve en sonunda şirket battı. Fransızlar
kanal projesinden çekildiler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMNXWXQI-n-Hd5W2D4LCeEqkAREoDOVgwQ9M6qyxLsihJc7ZJSUAdhYRdt_Ke98La-XtTBViN6vzleA1er_oAbMUv38SShVDGuXo3n6j1b9NGEc-rCEladlttBEjxm5IQfAlF1ibTCiQ1-/s1600/IMG_3214.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMNXWXQI-n-Hd5W2D4LCeEqkAREoDOVgwQ9M6qyxLsihJc7ZJSUAdhYRdt_Ke98La-XtTBViN6vzleA1er_oAbMUv38SShVDGuXo3n6j1b9NGEc-rCEladlttBEjxm5IQfAlF1ibTCiQ1-/s320/IMG_3214.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Fransızların
çekilişi Amerikalılar için eşi bulunmaz bir “iş (business)” fırsatıydı. Zaten
konunun hassasiyetinin hep farkındaydılar ve hatta Nicaragua’da başka bir kanal
açmanın peşindeydiler ne zamandır. Bölgede uğradıkları korkunç hezimet
sonrasında Fransızlar yatırımlarını Amerikalılara satmaya hazırlardı. Ancak bu
yapbozda ABD’nin planına uymayan bir etken vardı: Kolombiya… Bu satışa tamamen
karşıydı ve Panama o tarihte hala Kolombiya’nın bir eyaletiydi. Ancak bu durum fazla
sürmeyecekti. Bölge siyasetine ABD’nin karışmaya başlamasıyla devrimci
görünüşlü bir askeri darbe ile Panama birdenbire 3 Kasım 1903’te Büyük
Kolombiya’dan ayrılmıştır. Alelacele bu ülkeyi ilk tanıyan devlet de ABD
olmuştur… Biz filmi buradan itibaren geriye sarmıştık. Şimdi ise ilerletme
zamanı…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUn4uL_v8v167KLIfDkX6wnYO-6wM0YxBdcSrQCbi0VFETcPEcL1cOf6NTsA4iD0-87e8SAqND9eSHpjCMgl91xCUt_92v0sMcjo3fO2GDB1hzud0Zaa2eQ2gCOi50XxL9sy_827NXDimr/s1600/IMG_3209.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUn4uL_v8v167KLIfDkX6wnYO-6wM0YxBdcSrQCbi0VFETcPEcL1cOf6NTsA4iD0-87e8SAqND9eSHpjCMgl91xCUt_92v0sMcjo3fO2GDB1hzud0Zaa2eQ2gCOi50XxL9sy_827NXDimr/s320/IMG_3209.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yeni kurulan
ülkenin para birimi Amerikan Doları ile bire bir eşitlendi ta ilk andan
itibaren. Hala günümüzde USD kullanılıyor ülkede. Hatırı kalmasın diye kendi
bozuk paralarını basıyorlar, adı da “Balboa”…! Bilmem bir yerden tanıdık
geliyor mu? Kolombiya her ne kadar bölgeye askeri güç gönderse de, ABD
Donanması karşısında pek bir şey yapamıyor. Panama’yı ancak 1921’de tanıyor ve
olayı telafi etmek üzere ABD hükümeti Kolombiya’ya gülünç bir rakam olan 25
Milyon Dolar veriyor. Her zamanki kötü koşullara rağmen 1904’te başlayan
çalışma, 1914’te bitiriliyor ve o yılın 15 Ağustos’unda Kanaldan ilk gemi
geçiyor…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUGN3Edq4CvGVLQepxJrQobyIirsP4ILYYHwOAph3nvPPRCKHXc3fudUBSvEnsacrdGru9TToYiU3drytdI8YWExh4_P11V9L6_PHittSpCD4fRquF3z_xUteUDG3zxhNf2wqDMLTm8F25/s1600/IMG_3253.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUGN3Edq4CvGVLQepxJrQobyIirsP4ILYYHwOAph3nvPPRCKHXc3fudUBSvEnsacrdGru9TToYiU3drytdI8YWExh4_P11V9L6_PHittSpCD4fRquF3z_xUteUDG3zxhNf2wqDMLTm8F25/s320/IMG_3253.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Panama Şehri’ne
en yakın kilit sistemi olan Miraflores Locks’a gidiyoruz biz de. 5 Katlı gözlem
terasının en üst katına çıkıyoruz ve devasa bir geminin seviye indirme havuzuna
alınışına tanık oluyoruz. Bunun benim için inanılmaz heyecan veren bir deneyim
olduğunu mutlaka belirtmem lazım. Çünkü gözümün önündeki teknoloji ve
mühendislik harikası tek kelimeyle insanın nefesini kesiyor. 300metrelik
gemiler kilit havuzlarında 8’er metre yükseltiliyorlar ya da aşağı
indiriliyorlar. Bu seviye havuzları 3’er tane, Karayip tarafındakiler peş peşe,
Pasifik tarafındakiler ise 2 kademe + 1 kademe olarak inşa edilmişler. Tamamen
hidrolik şekilde işlediği için suyun varlığı son derece önemli. Bu yüzdendir ki
kanalın çevresindeki yağmur ormanları koruma altına alınmış ve bu ormanlara
gözü gibi bakmakta Panama Hükümeti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1Rnip2e8bkALaCbArhlk9gwUUu5O9nxx7XrXlXff-LOHzYCVf6-sXItC_nRBceSpqFmMQv11MQZpomYHxWfubCfAFWXBByA9YOYri00l3LXwUykp60TRuXNTKZ-o8jvhEK6RKMkLCh2M1/s1600/IMG_3286.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1Rnip2e8bkALaCbArhlk9gwUUu5O9nxx7XrXlXff-LOHzYCVf6-sXItC_nRBceSpqFmMQv11MQZpomYHxWfubCfAFWXBByA9YOYri00l3LXwUykp60TRuXNTKZ-o8jvhEK6RKMkLCh2M1/s320/IMG_3286.JPG" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gözlem Merkezini
gezerken kanalla ilgili bir takım teknik bilgiler, bunun yanında bir takım da
ilginç bilgiler alıyoruz. Mesela geminin ağırlığına göre tespit edilen geçiş
ücretinin ortalama 30000USD civarında olduğunu… Geçiş ücreti azami rekorunun
2001’de 200000USD ödeyerek geçen Fransız Kruvaziyeri Infinity’ye, asgari
rekorun ise 1928 yılında 0.36USD ödeyerek 10 gün boyunca kanalı yüzerek geçen
Richard Halliburton’a ait olduğunu! Kanalın 24 saat çalıştığını ve halihazırda
kullanılan kilit sistemlerine paralel, tek kademeli ve sürgülü kapak sistemi
kullanarak açılacak başka bir kilit sisteminin inşa edildiğini, dünyada Pilot’un
geminin bütün kontrolünü ele aldığı tek kanal olduğunu yine Gözlem Merkezinde
öğreniyoruz…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp5SjlxLgMJH7bwfLZLcbbFT01Z0Vfn_YZzoQZqRQC5fu6E1F_l4zNGys4cGuBMKZ_mY5nPD6-zMvwIXhsBJCglporwAUOYCwctwly4m776fN-u5OpQ46vmfWr8AYK75FGn0jur_IloL3d/s1600/IMG_3311.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp5SjlxLgMJH7bwfLZLcbbFT01Z0Vfn_YZzoQZqRQC5fu6E1F_l4zNGys4cGuBMKZ_mY5nPD6-zMvwIXhsBJCglporwAUOYCwctwly4m776fN-u5OpQ46vmfWr8AYK75FGn0jur_IloL3d/s320/IMG_3311.JPG" width="279" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Benim için
gezinin en büyüleyici kısmı ise şimdi başlıyordu. Can yeleklerimizi taktık ve
bir hız motoruyla kanal alanına daldık. Devasa tankerlerin, taş kırıcıların,
boru hattının yanından geçiyorduk. Yarım saat kadar ilerledikten sonra sakin
bir bölgeye geldik ve burada Capuchin maymunu, iguana, cayman, howler maymunu
gibi hayvanlar görmeye başladık. Bu yoğun cangılın biraz ötesinde makro bir
ticaret ağı dönmekteydi, berisinde ise biz doğa ananın kucağında birazdan
peşimize düşecek yerlileri düşünüyorduk belki de…!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">C’EST FINI…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">DİPNOT: Peki
Amerikalılar Kanalın yönetimini kaç yıl ellerinde tuttular diye sorduğunuzu
duyar gibiyim… Neredeyse bir asır…! 1999 yılında ABD Panama’daki askeri
üslerini kapatıyor ve nihayet kanal yönetimi (ve gelirleri) Panama’ya geçiyor…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><b>BENGİ IŞIL
GÖKTÜRK</b><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-57500941366224356862012-12-26T16:31:00.000-08:002012-12-26T16:31:42.169-08:00OKYANUSLAR ARASINDAKİ KISTAK: PANAMA BÖLÜM I<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEht7wECflHw-kDyzSpLU2BMXjDZTTcvN3_O1HsRHIJAGQlcWg5TsavvaL_3_vbVRKiI-EwbHaJuRg8bpGPSlA22HOh7jpzkMgL9xaGRPNs4CFKq8LC3v7M3mB6A70IDkp7fZg8j9VhTiR_8/s1600/Panama+1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEht7wECflHw-kDyzSpLU2BMXjDZTTcvN3_O1HsRHIJAGQlcWg5TsavvaL_3_vbVRKiI-EwbHaJuRg8bpGPSlA22HOh7jpzkMgL9xaGRPNs4CFKq8LC3v7M3mB6A70IDkp7fZg8j9VhTiR_8/s320/Panama+1.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Zorlukla
ilerliyordu, hava boğucu derecede sıcaktı… Nemden üzerindeki her şey vücuduna
yapışmıştı. İçinden bu bilinmez topraklara geldiği güne küfrediyordu ancak
başarma azminin önüne geçemiyordu! Şahsını ve krallığını zengin edecek bir yola
baş koymuştu… Bu geçit vermez ormanların içinde, medeniyetten uzak yerliler
tarafından öldürülmek en son isteyeceği şeydi. “Ha gayret” dedi kendi kendine,
ardından kendisini takip eden tayfalarına örnek olmalıydı. Zaten bu zorlu yolculuk
boyunca birçoğunu yerlilerle giriştikleri çatışmalarda kaybetmişti… Çevresindeki tüm bu doğa, hayvanların büyük
çoğunluğu, bu bataklık, tamamen yabancıydı ona. Kendisine dağların ardında
altınla dolu bir ülkenin varlığından bahsedilmişti ve o günden beri tek derdi
bu ülkeye ulaşmaktı! Bir tepenin eteklerine geldi ve gücünün son damlasıyla
tırmanmaya başladı. Zirveye vardığı zaman gözleri sevinçle parladı! İşte
oradaydı, uzak ufukta: Güney Denizi! (Pasifik Okyanusunun o dönemdeki adı) Tarih
daha sonra bir not düşecekti: Vasco Nunez de Balboa, 25 Eylül 1513’te Pasifik
Okyanusu’nu gören ilk Avrupalı olmuştur…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXEwJbT7MROTD7wwA7gg4iOQIIkb6rs6FMHiZvKQ8FPdT808W4G8A3YK-dODNsApw3UhMz0ymrAoL3fnZHCNkY8s_UH9D1mxL9tWwlrIFhIfX5rFjLh5LHvluCTBakBQQqRkTA36glYKo1/s1600/IMG_3024.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXEwJbT7MROTD7wwA7gg4iOQIIkb6rs6FMHiZvKQ8FPdT808W4G8A3YK-dODNsApw3UhMz0ymrAoL3fnZHCNkY8s_UH9D1mxL9tWwlrIFhIfX5rFjLh5LHvluCTBakBQQqRkTA36glYKo1/s320/IMG_3024.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Otel odamda
gözlerimi açtığımda müthiş bir sürpriz beni bekliyordu. Geceden açık bıraktığım
perdelerin ardındaki camın arkasından gün doğuyordu. Gün mü doğuyordu? Bir
dakika, Panama City’deyim, bu şehir Pasifik Okyanusu kıyısında, ben odamdan
okyanusu görüyorum, Pasifik ardından nasıl güneş doğar? Yoksa başka bir yerde
miyim? Bu başka bir okyanus mu? Sonra haritayı elime alıp iyice dikkatlice
bakıyorum ve gülümsemeye başlıyorum! Tabi ya, bu ülkenin garip bir ters “S”
şekli var, böylece okyanus da başkente göre güney-doğuda kalıyor… Bugüne kadar Pasifik
kıyısındaki şehirlerde hep günbatımı izlemiştim, şimdi iyice yükselen güneşe
bakıp heyecanla gülümsüyorum, bugün
harika bir gün olacak!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjU4bMyycLAiJZHkU2FsxXqdBpYYKW1DzdJlsINhXQGqGXBTjt39XrXST_idvnxurI_wjAtFjmtUsHPKkrZ1QURpIoRgGzL8YVVbwqcHlAekOlMV4JGa57Ng1wWuLhrv8ehyphenhyphenN8QbpXBM0Pl/s1600/IMG_3066.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjU4bMyycLAiJZHkU2FsxXqdBpYYKW1DzdJlsINhXQGqGXBTjt39XrXST_idvnxurI_wjAtFjmtUsHPKkrZ1QURpIoRgGzL8YVVbwqcHlAekOlMV4JGa57Ng1wWuLhrv8ehyphenhyphenN8QbpXBM0Pl/s320/IMG_3066.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Vasco Nunez
de Balboa Pasifik Okyanusu’nu ilk gören Conquistador (Fatih)’du, ancak o kıyıda
bir yerleşim kurmaya yeltenmedi. Buna yeltenecek kadar gözü pek, cesur ya da
şanslı olan kişi, yakınları tarafından “Pedrarias” diye bilinen Pedro Arias de
Avila idi. Son derece kindar ve gaddar bir adam olan Pedrarias’ı tarih “Panama
Şehri’nin kurucusu” olarak anacaktı. İlk icraatlarından biri de Balboa’nın
başını vurdurmak oldu. O dönemler ortada dolaşan dedikodulara göre Güney Denizi’ne
yapılacak keşif seferinin başında aslında Pedrarias varmış ancak Balboa’nın
gerisine düşmüş, buna çok içerleyen Pedrarias da bir punduna getirip intikamını
almış. Bahanesi de hazırmış: kızıyla nişanlı olan Balboa’yı o uzak diyarlarda
bir yerli kadınla beraber görmüş ve ihanet suçundan işini bitirmiş… Hem ihanetle,
hem de yerlilere karşı zalimlikle suçlamış Balboa’yı. Oysa yeri ve zamanı
geldiğinde kendisi o zavallı yerlileri köpeklere yem etmekte saniye tereddüt
etmeyecekti! İnsanoğlunun “para ve iktidar” hırsı tarihin her sahnesinde aynı
şekilde acımasızdı…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Peşinde
oldukları altını ve zenginlikleri bulmaları içinse birkaç yıl daha geçmesi
gerekecekti. Ne zaman ki İnkaların ülkesine ulaştılar ve İspanya Kralı adına o
topraklara el koydular, işte o zaman şana, altına ve zenginliğe gömüldüler! Peki
bu zenginlikleri İspanya’ya nasıl götürdüler? İşte büyük sorunun büyük cevabı
yazımızın geri kalan kısmında!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEF4Lpn0Hm03pE7ht1m_X-R9Ze9OGQ8or50hhUSIuq3vp2OwWmvx9sDpO4206Xnb-0RnYFWaFLZxov6Xax6PpjRyOv7zBrFSgCMryrxrFywmIHkZZYFPYFReVlxpPA8Y36qjS-fkCMI9bY/s1600/Panama+3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="219" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEF4Lpn0Hm03pE7ht1m_X-R9Ze9OGQ8or50hhUSIuq3vp2OwWmvx9sDpO4206Xnb-0RnYFWaFLZxov6Xax6PpjRyOv7zBrFSgCMryrxrFywmIHkZZYFPYFReVlxpPA8Y36qjS-fkCMI9bY/s320/Panama+3.jpg" style="cursor: move;" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Panama
dediğimiz yer, Amerikalar arasında ve Atlantik ile Pasifik Okyanusları
ortasında kalan kıstak şeklinde bir ülkedir. Bugün dünya deniz ticaretinin
nabzının attığı “Panama Kanalı”nın geçtiği Panama City – Colon arası mesafe
sadece 80km’dir. Kanal zaten hali hazırda burada su yolu olarak kullanılan
Chagres Nehri’nin iki tarafındaki toprak kazılarak ve her iki tarafta liman
girişi ile kilit havuzları inşa edilerek oluşturulmuştur. Kanal yapılmazdan
yüzyıllar öncesinde Peru’dan yüklenen değerli madenler Pasifik Kıyısı boyunca
önce Panama Şehri’ne ulaşır, burada envanteri tutulduktan sonra karayoluyla
Chagres Nehri Kıyısında kurulmuş olan “Venta de Cruces” adlı yerleşime
götürülür, burada değerli kargo tekrar teknelere yüklenir, Karayip kıyısındaki “Nombre
de Dios” Limanı’na kadar götürülür, buradaki son kontrollerden sonra Atlantik
ötesi yolculuğuna çıkar ve son varış noktası olan İspanya’ya ulaşırdı… Bazen de
ulaşamazdı! Çünkü böyle bir orantısız zenginlik başkalarının da dikkatini
çekmişti: Korsanların! 1572 yılında daha sonra İngiliz Kraliyeti tarafından “Sir”
ünvanıyla onurlandırılacak olan Francis Drake, Nombre de Dios Limanına saldırır
ve yağmada öyle bir “vole” vurur ki, İspanya Kralı II.Felipe, ölüsü ya da
dirisini getirene 20000 ducat (günümüzde yaklaşık 6,5Milyon Dolar) altını ödül
vaat eder! İronik olarak yine bu sefer sırasında Francis Drake karadan Güney
Denizi’ne yaklaşır ve yüksek bir ağacın üzerine tırmanıp Pasifik Okyanusu’nu
gören ilk “İngiliz” olma ünvanını kazanır!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEil8paxtMiB8octQUNQxuO_RTh-oowNyaG7XHLHWbkmaZ306e79rVBHiOKEPSJWFFD9FfT_kHCU91ZPAx39n67QOI2JHcbUwJWDIN1joHDVqFGaFAFASxukTI9ylKYqAROMu6ixfxP3nO8S/s1600/Panama+4.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEil8paxtMiB8octQUNQxuO_RTh-oowNyaG7XHLHWbkmaZ306e79rVBHiOKEPSJWFFD9FfT_kHCU91ZPAx39n67QOI2JHcbUwJWDIN1joHDVqFGaFAFASxukTI9ylKYqAROMu6ixfxP3nO8S/s320/Panama+4.jpg" width="240" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Korsan
belası hiç eksik olmaz İspanyolların başından… Ancak belki de en büyük darbeyi
1671 yılında ünlü Gallerli Henry Morgan’dan yemişlerdir. Deneyimli korsan işini
yarım bırakmamıştır ve malını topladıktan sonra tüm şehri bir güzel yakıp
yıkmıştır! Bu yüzdendir ki ilk kurulan şehre “Panama Viejo”, 8 km ötesinde
kurulan 17.yy şehrine de “Casco Antiguo” denmiştir…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gel zaman
git zaman, tüm Latin Amerika ülkeleri 19. yy başında İspanya’ya karşı
verdikleri savaş sonrası egemenliklerini bir bir kazanmışlardır ve Panama da 1903
yılına kadar Büyük Kolombiya’nın (Simon Bolivar’ın “Birleşik Latin Amerika”
rüyası) parçasıyken 3 Kasım 1903’te birdenbire devrimci görünüşlü bir askeri darbeyle
bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu bağımsızlığı alelacele ilk tanıyan ülke ise
Amerika Birleşik Devletleri olmuştur!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjauABKEPcC53INN1fWgpiYNrpWtTONXi0YlD-l1gZgElnSC1HHnumUhTO9Lwhe8WL0qDmbv88iC-_6qT0YCYjKpMuo9hft8IRjAXCWv5zTkMUeSD9lbR5ncZqTyA24yfCR9o7M73ZTULUO/s1600/Panama+5.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="274" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjauABKEPcC53INN1fWgpiYNrpWtTONXi0YlD-l1gZgElnSC1HHnumUhTO9Lwhe8WL0qDmbv88iC-_6qT0YCYjKpMuo9hft8IRjAXCWv5zTkMUeSD9lbR5ncZqTyA24yfCR9o7M73ZTULUO/s320/Panama+5.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Şimdi “flashback”le
başlayan bir film gibi hikayeyi biraz geriye saracağız… Çocukluğumdan beri
sayılarla aram çok iyi olmuştur ancak şunu anlamak için basit bir matematik
bilgisi de yeterlidir: Kaliforniya’da 1848’de altın bulunduğunda, “değerliye”
hücum etmek amacıyla Doğu Yakasından Batı Yakasına seyahat eden on binlerce yolcu
(“forty-niners”-1849 grubu) Panama üzerinden giderek yaptıkları yolculuğu üçte
bire indirmekteydiler. Yolculuk zorunlu olarak “deniz” yoluyla yapılmalıydı
çünkü karayoluna göre hem daha hızlıydı, hem de Kızılderili tehlikesi yüzünden
kimse Amerika’nın iç eyaletlerinden geçmeye cesaret edemiyordu! Ve deniz tarafından
kestirme yol Panama’dan geçiyordu. İkinci alternatif ise tüm Güney Amerika
Kıtasını Horn Burnu’ndan dönüp kat etmek ve Kaliforniya’ya ulaşmaktı ki bu,
yolu 14.000km uzatmak anlamına geliyordu!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu yüzdendir
ki hemen hummalı bir çalışma başladı 1850 yılında ve 1855 yılında rekor sürede
tamamlandı. Rekor süredeydi çünkü bataklıklar, timsahlar, sivrisinekler, kolera,
sarı humma, sıtma gibi hastalıklar, korkunç nem ve sıcak çalışanların peşini
asla bırakmıyordu ve milyonlarca dolar ve binlerce insan canı harcandıktan
sonra “New York” kayıtlı bir Amerikan Şirketinin girişimi sonucu dünyanın ilk “Okyanuslararası
Demiryolu Hattı” olan Panama Railroad açıldı!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">TO BE
CONTINUED….<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL
GÖKTÜRK<o:p></o:p></span></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-88744235207127953962012-12-16T16:00:00.000-08:002012-12-24T02:23:15.324-08:00KAHVE’NİN KOSTA RIKA’YA YOLCULUĞU<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNPvvHUhHyzkHG-bvAubyGAXQArqBvX5_AYswWvKfkGqV7fTzEQxAH3wDM2zfAkLadljylPywhch5pLY6VgGSghgwtR3FT8NlYzf_Vc3zVik_xc0WhjyMGN5-46QH9b2ZJcq1aCZPQ_AcO/s1600/Kahve+1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNPvvHUhHyzkHG-bvAubyGAXQArqBvX5_AYswWvKfkGqV7fTzEQxAH3wDM2zfAkLadljylPywhch5pLY6VgGSghgwtR3FT8NlYzf_Vc3zVik_xc0WhjyMGN5-46QH9b2ZJcq1aCZPQ_AcO/s320/Kahve+1.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">2012 yılının ilk ayında yaptığım seyahat Etiyopya’ya olmuştu. Son ayındaki
seyahat ise Kosta Rika’ya. Bu bana başka bir şeyin yolculuğunu da hatırlattı: kahvenin!
Addis Ababa’da, ülkenin Starbucks’a rakip yerel kafeterya zinciri Kaldi’s Coffee’de
acı kahvemi yudumluyorum… Birden ada takıldım, “Kaldi”. Hani şu ünlü hikaye
vardır, 9. yy’da yaşamış Ethiyopya’lı keçi çobanınınki… Keçilerinden bazılarının
neşeyle, çok canlı hareket ettiğini gözlemler ve onları takip edince ağaçta
yetişen kırmızı yemişleri yediklerini fark eder... Kaldi’nin memleketi yüksekçe
yaylalar üzerinde kurulmuş olan “Kaffa” idi ve yüzyıllar sonra dünya üzerinde
yetiştirilen “coffea arabica” bitki çeşitlerinin hepsinin de anavatanı
olacaktı!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKN0CQi2fOnJdbCecmVeC0YHDp26J9AzGaiksRUZ7T152eOJePxogbzSNCr3L3lC_g1bz4EbBAbwIfS-0gsWPjS74EwDi93eHSgeWfZqc9hs1zIErZJYDzzrkcP5oPeyMNAbiy-3OSDHXK/s1600/Kahve+3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="250" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKN0CQi2fOnJdbCecmVeC0YHDp26J9AzGaiksRUZ7T152eOJePxogbzSNCr3L3lC_g1bz4EbBAbwIfS-0gsWPjS74EwDi93eHSgeWfZqc9hs1zIErZJYDzzrkcP5oPeyMNAbiy-3OSDHXK/s320/Kahve+3.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Kaffa’dan çıkıp Arap Yarımadası’na ulaştı
önce kahve. Öyle ki kahveyi ilk olarak işleyip içmeye başlayanlar Yemen’deki Sufi
tarikatı mensupları olduğu için, bu içecek uzun süre “Müslüman içeceği” diye koyu
Ortodoks Ethiyopya Kilisesi tarafından yasaklanmış ve ancak 19. yy sonu II. </span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> Menelik döneminde tekrar yasallaşmış. Burada da efsanevi bir hikayesi var </span><span style="font-family: Cambria, serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">(Paris
Milli Kütüphanesindeki eserler arasında bulunan Abd-El-Kadr’in kitabına göre):
Hastaları mucizevi bir şekilde dua yoluyla iyileştirme yeteneği olan Şeyh Ömer,
bilinmeyen bir nedenden ötürü memleketi Mocha’dan sürgüne gönderilir. Civarda
bir mağarada yaşamaya başlayan ve açlıktan neredeyse ölecek hale gelen Ömer, bir
ağaçta yetişen kırmızı yemişleri yemeye çalışır. Çiğnedikçe bunları biraz acımtırak
bulur ve hemen kavurur onları. Kavurunca sertleşirler, yumuşatmak için de
kaynatmaya koyulur. (O yoklukta tüm mutfak araç gereçlerini nereden bulduğu da
muammadır!) Kaynatınca güzel aromalı, çok lezzetli, kahverengi bir sıvı çıkar
ortaya! Ve Ömer’i günlerce son derece zinde ve “tok” tutar. Mucizevi içeceğin
ünü Mocha (Muha)’ya ulaşınca Ömer geri çağırılır ve aziz ilan edilir…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeTy7zr6NdCZ8x222AFoBx-SQqTgGcvZVFawKxiFokgdjDKmqixYmHqCPbkc93-TbyFDxFS8IpMxvZko6VmnRdncWwPaUrbLrMwqtUnUWFAeLYss3UzUTs1IyOdEN7Vuqo3ZbpGcDtqJnf/s1600/Kahve+5.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeTy7zr6NdCZ8x222AFoBx-SQqTgGcvZVFawKxiFokgdjDKmqixYmHqCPbkc93-TbyFDxFS8IpMxvZko6VmnRdncWwPaUrbLrMwqtUnUWFAeLYss3UzUTs1IyOdEN7Vuqo3ZbpGcDtqJnf/s320/Kahve+5.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Malum olduğu üzere günümüzde Mocha tüm modern
kafeteryalarda satılan, espreso, çikolata şurubu, süt ve kremadan oluşan bir
kahve çeşidiyken, 15.yy’da Yemen’in en önemli liman şehriydi. Ve bu şehirden
önce Arap Yarımadası’na ve daha sonra Mısır, Ortadoğu, İran ve Anadolu coğrafyalarına
seyahati başladı kahvenin. Muhabbetle yenmiş bir yemeğin ardından bir acı
kahveyi servis etmekte geç kalan garsona kinayeyle: “Yemen'den mi geliyor?” diye
sormak da pek yanlış olmuyor bu durumda! Hakikaten de bu uzun yolculuğun İstanbul
kısmını Kanuni Sultan Süleyman döneminde
yapmıştı kahve. Refakatçisi ise onu çok seven Yemen valisi Özdemir Paşa’ydı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiamuYyx6Gj836so9V3KMGUAzcoJwUQ7DL-7wOlqhubWlaNU3GBHx8KGdGcV-TsgHdPoYpiuhtEAYqicxE7I2eOs4hCPHfGb-ewzz8ObPeTDpwxTNHVED1uVXybK0wBNYL92b1lBrRqOyzH/s1600/Kahve+6.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiamuYyx6Gj836so9V3KMGUAzcoJwUQ7DL-7wOlqhubWlaNU3GBHx8KGdGcV-TsgHdPoYpiuhtEAYqicxE7I2eOs4hCPHfGb-ewzz8ObPeTDpwxTNHVED1uVXybK0wBNYL92b1lBrRqOyzH/s320/Kahve+6.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bir defa sıcak denizlere ulaşmıştı, bundan
sonraki istikameti Akdeniz Dünyası olacaktı. Tabi bu coğrafyada en tecrübeli
tüccarlar olan ve Osmanlı’yla sıkı fıkı ilişkileri sayesinde, Venedikliler
fırsatı kaçırmadılar. Avrupa’daki ilk kahvehane 1645’te Venedik’te açılmıştır. Bu
kahvenin Avrupa’ya denizden yolculuğuydu. Karadan yolculuğunu ise hepimiz
biliriz: 1683’teki II. Viyana Kuşatması kaldırıldığı zaman Osmanlı’nın
gerisinde bıraktıkları arasında çekilmemiş kahve çuvalları da varmış.
Viyanalılar önce bunu deve yemi (ya da keçi pisliği) zannetmişler. Esir düşen
yeniçeriler (ya da oraya İstanbul’dan göçmüş bir Ermeni, ya da Kahraman Kulczycki)
tarafından Viyanalılara ne olduğu ve nasıl hazırlandığı öğretilince, 17.yy’ın
son yıllarında birbiri ardına kahvehaneler açılmıştır Viyana’da da…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUjlt0pNQjp9hOowsActf8ESpbh3dCOtM-VWP_qmhdYRow1r-5-LMpqMZa5SH0bxK3ACRiMfXgn-qQ65csl5mlFTTtKrVpSMJ7Qlj056bghfRLPQnbWXLK11YmLLGFrQRru6P-tlmUf68T/s1600/IMG_2460.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="229" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUjlt0pNQjp9hOowsActf8ESpbh3dCOtM-VWP_qmhdYRow1r-5-LMpqMZa5SH0bxK3ACRiMfXgn-qQ65csl5mlFTTtKrVpSMJ7Qlj056bghfRLPQnbWXLK11YmLLGFrQRru6P-tlmUf68T/s320/IMG_2460.JPG" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">17.yy’ın büyük emperyal gücü olan Hollanda’nın
Doğu Hindistan Kumpanyası’nın işe el atmasıyla kahve, yolculuğunun boyutunu
değiştirdi. Artık başka diyarlarda yetiştirilmek üzere götürülüyordu bir yerden
bir yere ve her yeri öyle sevip de hemen gelişip gürleşemiyordu. Daha sonra “kahve
kuşağı” olarak adlandırılacak oğlak ve yengeç dönencelerinin arasında kalan tropikal
bölgelerdeki yüksek toprakları seviyordu. Hele bir de yanardağ eteklerini iyice
seviyordu! Böylelikle Java ve Seylan’dan alınan ilk mahsüller 1711 yılında
Hollanda’ya ihraç edildi…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ne ilginçtir ki 1812 İngiltere – Amerika Savaşı
sırasında, Amerika’ya çay ihracatını kesen İngiltere’nin bu tutumuna karşılık
Amerikalılar kahveye karşı bir zevk geliştirmişlerdir ve ABD bugün yazımızın
başkahramanının en çok sevilip tüketildiği ülke olmuştur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Latin Amerika dünyasına ise ilk defa 1727’de
Brezilya’da tanıtılmıştır. Ancak ciddi olarak üretime geçilmesi 1840’ları
bulmuştur. 2.874.000 tonluk ihracatıyla Brezilya kahve üretiminde açık ara önde
gitmektedir. Bazı kaynaklara göre petrolden sonra en çok ticareti yapılan mal
olarak üretildikleri ülkelere faydası tartışılmazdır…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhe9tm2-tukpwM7qR7hSRBz7AGeehMLcm20_ienYE04qXEeD93j9ixrcPfXKo2gAXxnhWfJlf6JMCdUp3hh5JE9nDDZkuQpn-dn447Yoj7GjzazMvh_hHlF0vriVr44pduMszM4SwJu8_FX/s1600/IMG_2463.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhe9tm2-tukpwM7qR7hSRBz7AGeehMLcm20_ienYE04qXEeD93j9ixrcPfXKo2gAXxnhWfJlf6JMCdUp3hh5JE9nDDZkuQpn-dn447Yoj7GjzazMvh_hHlF0vriVr44pduMszM4SwJu8_FX/s320/IMG_2463.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gelelim son durağımız Kosta Rika’ya… 1823
yılında tüm Orta Amerika ülkeleri gibi İspanya Krallığı’ndan özgürlüğünü kazandığında,
düşük nüfuslu, son derece fakir, açlıktan kırılan, zavallı bir ülkeydi Kosta
Rika. Hatta bağımsızlığını kazandığından bile bir ay sonra haberi olmuştu(!) Amerika’dan
diğer ülkelere ihraç malları genel olarak pamuk, et, deri, hayvan yağı, tütün
gibi şeylerdi. O yüzden hiçbir yerde olmayan bir şey getirip ekonomiyi
hızlandırmayı amaç edindiler ve en sonunda kahvede karar kıldılar. Ülkenin
tropik yapısı, iç bölgelerdeki yükseltiler ve belki de en önemlisi volkanlarla
dolu olması verdikleri kararı sonuna kadar haklı çıkardı. Kahve export
gelirleriyle Kosta Rika ekonomisi gerçek anlamda bir patlama yaptı!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaC5-yMJFCSDlJ_BgYdErbe7t7eGitjk4DA9mAxfxxUNOfxeRdfpIjjZBOJiLO8YKlHy0tEA2GQ98_WMsI6l9CX813WkQIIYm0wfWhPU8zUauL-qYXMDUa5_852wK6gCOpDyIHfcgHfXjG/s1600/IMG_2469.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaC5-yMJFCSDlJ_BgYdErbe7t7eGitjk4DA9mAxfxxUNOfxeRdfpIjjZBOJiLO8YKlHy0tEA2GQ98_WMsI6l9CX813WkQIIYm0wfWhPU8zUauL-qYXMDUa5_852wK6gCOpDyIHfcgHfXjG/s320/IMG_2469.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Otobüsümüzle kilometreler boyunca uzanan
kahve ağaçlarının arasından geçtikten sonra Doka Estate adlı 3 kuşaktır bu işi
yapan bir üreticinin çiftliğini geziyoruz. Son derece ilginç bilgiler
veriyorlar bize. Öncelikle kahvenin iki ana cinsinin; %70 oranında üretilen
arabica ve %30 üretilen robusta; olduğunu öğreniyoruz. Arabica robusta’ya göre
daha az asitli ve aroması daha fazlaymış. Kafein oranı da robusta’ya göre daha
azmış. Bu yüzden arabica damak tadına daha uygun bulunuyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiorLeUV977JNtuLnoWilo7L5dCKFEPi-BYUX3B3T5wxjRNc1Zwfy-gLOiHKAR8UkyMAbnhdaCTJodshGMiO4strKTw_1HYorCd-U1xYE9F1pHLnHVJ6-oLsTAw9_3yByEkQZPnx5fGMcbr/s1600/IMG_2470.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiorLeUV977JNtuLnoWilo7L5dCKFEPi-BYUX3B3T5wxjRNc1Zwfy-gLOiHKAR8UkyMAbnhdaCTJodshGMiO4strKTw_1HYorCd-U1xYE9F1pHLnHVJ6-oLsTAw9_3yByEkQZPnx5fGMcbr/s320/IMG_2470.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Kosta Rika’da üretilen bütün kahveler arabica(ve
laf aramızda enfesler!). Yetiştikleri yükseklik 800-2000metre arası. Kahve her
yağmurlu dönem sonrası çiçek açıyor. (Kosta Rika’da Mart sonu-Aralık başı arası
yağmurlu sezon) Yeni çiçek açmış kahve yasemin gibi kokuyormuş… 9 ayda da
olgunlaşıp meyve veriyor. Tipik bir arabica ağacı yaklaşık 5kg meyve
veriyormuş. Hasat zamanı her yerden gelen sezonluk işçiler tam 13 kiloluk özel sepetlere
topluyorlar meyveleri. Günde yaklaşık 30kg topluyorlar. Bu oldukça zahmetli bir
iş çünkü dallardan tek tek toplanıyor ve arada yeşil kalmış meyveleri de ayırıp
toplamamak gerekiyor. 13 kiloluk meyve sepetinden 3kg kahve elde ediliyor ve 13kiloluk
sepet için işçiye 2USD ödeniyor…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrIhsrU5vU6S0VQG_MYKJYfmB3j_m4h4d-AOE-M6uizNKDs6KFczhI_AFw1ocv5qRn9Vv45Gx2JXnuqhFBVp3Wrcr5vRrQR88vCEo9TMAiOb8MgW3pzIEF2_fmiS7yMlJZ3S1qAfO1JPvq/s1600/IMG_2485.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrIhsrU5vU6S0VQG_MYKJYfmB3j_m4h4d-AOE-M6uizNKDs6KFczhI_AFw1ocv5qRn9Vv45Gx2JXnuqhFBVp3Wrcr5vRrQR88vCEo9TMAiOb8MgW3pzIEF2_fmiS7yMlJZ3S1qAfO1JPvq/s320/IMG_2485.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Toplanan meyvelerin bundan sonra “makine” ile
ilişki süreçleri başlıyor. Önce makinede derisi ayıklanıyor. Daha sonra içine
atıldıkları makine suyla dolunca, alta çökenler en iyi kalite olanlar. Bunlar
genelde export için ayrılanlar. Üstte yüzenler ise ülke iç tüketimine
gidiyormuş. Bunu duyan bizler şaka yollu bir serzenişte bulununca, “merak
etmeyin üstte yüzenlerin %30’u da iç tüketime ayrılır” diyerek “burjuva
vicdanımızı” rahatlatıyorlar! Derisinden ayrılan meyvenin üzerinde şeker içeren
jelimsi bir sıvı oluyor. Bundan kurtulması için de fermentasyon havuzlarına
bırakılıp 36 saat boyunca fermente olması ve şekerden arınması bekleniyor.
Sonra güneşte açık havada ortalama 5 gün boyunca kurutuluyor. Bu esnada bir işçi
40 dakikada bir gelip kahveyi karıştırıyor. Kuruduktan sonra kilerlerde çuval
içerisinde 3 ay bekletiliyor ve sonra da dünyanın her tarafına ihraç ediliyor. İhraç
edilecek kahve kavrulmadan, yeşil halde gönderiliyor. Paketlenecek kahve ise
zevke göre 17-19 ve 20 dakika kadar kavruluyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDP2zSA5N7Cn8DMH2sJiQusek9Q1qpGvT_MLo0lSr-WqHgxUESASpJOZjPS1GOETxEwrCLjXsAg-CgvtdRohCaAuB5m0gMQOeOhXnN9a4TXdqhLvh9F6KbCcPgRbSNODyWw_bN5LNIEwtn/s1600/IMG_2472.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDP2zSA5N7Cn8DMH2sJiQusek9Q1qpGvT_MLo0lSr-WqHgxUESASpJOZjPS1GOETxEwrCLjXsAg-CgvtdRohCaAuB5m0gMQOeOhXnN9a4TXdqhLvh9F6KbCcPgRbSNODyWw_bN5LNIEwtn/s320/IMG_2472.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Çiftliği gezdikten sonra her çeşit kahvenin
tadına bakıyoruz. Nefis kahveleri yudumlarken aklıma neler gelmiyor ki: Dans
eden keçiler, Kaldi Coffee’nin Starbucks’a kafa tutuşu, tüm gün boyunca çalışıp
günde 5 dolar kazanan işçiler, 19.yy’ın kahve baronları ve elit sınıfı, savaşta
çay yokluğundan kahveye alışan askerler, keçi pisliğiyle dolu zannedilen çuvallar,
Yemen Mevlevihaneleri… Belki de boşuna dememişler: Bir fincan kahvenin kırk yıl
hatırı vardır diye…<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><b>BENGİ IŞIL GÖKTÜRK</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYEJS9ehuBC2RrHNmY55ZQ8kYjEXDdfj7FubWX4cv7jgGVOwgau53SDb8G48FmvtY25Embclbub6EeGtA7iZyAo0DI9KyLhfTffm1BCbT7GDyVZg3RWksvt8tVMlrVMYs1bztnUzUabIIz/s1600/Kahve+4.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYEJS9ehuBC2RrHNmY55ZQ8kYjEXDdfj7FubWX4cv7jgGVOwgau53SDb8G48FmvtY25Embclbub6EeGtA7iZyAo0DI9KyLhfTffm1BCbT7GDyVZg3RWksvt8tVMlrVMYs1bztnUzUabIIz/s320/Kahve+4.png" width="222" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-16807661606592477002012-12-14T17:44:00.000-08:002012-12-15T03:00:39.864-08:00İSTİKAMET TORTUGUERO ULUSAL PARKI, KOSTA RİKA<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtQsw12IVrcnuussEPjALH4dztsPUQnKMG3xByjpDr4FRoMq6fRm-K1L-C77DUt42VhmsMpDjxLalV4kfSlY9bGE1kO18nU1zV7AoQkowq-7A1plzoHrT618eyg1vCsdQawICjl4BUpk6E/s1600/IMG_2533.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtQsw12IVrcnuussEPjALH4dztsPUQnKMG3xByjpDr4FRoMq6fRm-K1L-C77DUt42VhmsMpDjxLalV4kfSlY9bGE1kO18nU1zV7AoQkowq-7A1plzoHrT618eyg1vCsdQawICjl4BUpk6E/s320/IMG_2533.JPG" width="230" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Taa Kosta Rika’ya kadar gezmeye gelmiş
insanların artık ihtiyaçları değil, beklentileri vardır. Bir şeye ihtiyacı olan
insanın tek derdi, bu ihtiyacı tatmin etmektir. Tatmin olmuş insan düşünür,
düşündükçe beklentiye girer ve soru sorar. Soru sordukça öğrenmek ister ve
öğrenmek istedikçe de seyahat eder. Seyahat ettikçe sorularına cevap bulur
ancak bu sırada ortaya hep yeni sorular çıkar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Hayat gerçekten Yin-Yang’da vurgulandığı
üzere bir dengeler unsuru mudur?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Başparmağının tırnağına dikkatlice bak, oraya
bakınca diğer parmaklarını görebiliyor musun? İnsan gözü sadece 1cm2’lik alanı
algılayabilirken, karşısında uzayıp giden 4000 km’lik ufku nasıl anlayabilir?
Rastgele noktalara bakıp araları hayal gücüyle doldurmaya alışmış beynin
ilettiklerine ne kadar güvenebilirsin? Doğa bu kadar çeşitliyken, doğanın
içinde ufacık kalmış bir şeyi beynine komut vermezsen, zavallı neyi görmesi
gerektiğini nasıl bilecek? Doğaya nasıl bakman gerektiği işte tam da burada
yatıyor: “Gördüğümüz dünya, aslında bizi çevreleyen dünyanın sadece küçücük bir
fraksiyonu…”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmZ0U4UASBciXL9mICBKCh9YHe-ow08mA071NhndzQjXxorydHRtcrw_u676GHKKGmNbcB4luwfXqlltoRre76kf8-pNzvtl6zRi86fxEzlEJaqEg34_wDqbcJhVFUaDZO8CUEUUi3gATR/s1600/IMG_3716-001.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmZ0U4UASBciXL9mICBKCh9YHe-ow08mA071NhndzQjXxorydHRtcrw_u676GHKKGmNbcB4luwfXqlltoRre76kf8-pNzvtl6zRi86fxEzlEJaqEg34_wDqbcJhVFUaDZO8CUEUUi3gATR/s320/IMG_3716-001.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Sizin ülkenizde dört mevsim var, dolayısıyla
ağaçlar ve bitkiler yenilenmek üzere ilkbaharda çiçek açıyorlar. Oysa benim
ülkemde sonsuz bir ilkbahar var ve doğanın kendini yenilemesi aralıksız devam
ediyor. Oysa 22km boyunca içinden geçeceğimiz ve tam 6000 bitki-ağaç çeşidine
ev sahipliği yapan Braulio Carrillo Ulusal Parkında 5 çeşit çiçek görmeye
çalışın ve sadece 1 hayvan gösterin bana… Göremezsiniz ve gösteremezsiniz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Hayat gerçekten de bir dengeler unsuru
mudur?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCIJ7HrUzvPgsoq5yGpDNUvIqA_j45tGTMrhXVVJMji-hGZCKCfCFIvjCItGTnOPIqteTUfMVAUiOPse101DjUO2YrjwvIasR5EY_lO14fhXILvFR4ownY3wYiP2tYHc28la3ZX_Q4BABB/s1600/IMG_2537.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCIJ7HrUzvPgsoq5yGpDNUvIqA_j45tGTMrhXVVJMji-hGZCKCfCFIvjCItGTnOPIqteTUfMVAUiOPse101DjUO2YrjwvIasR5EY_lO14fhXILvFR4ownY3wYiP2tYHc28la3ZX_Q4BABB/s320/IMG_2537.JPG" width="213" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Göremezsiniz çünkü biz insanlar renk körüyüz.
Sadece mavi, kırmızı ve sarı rengi görürüz. Bu konuda kadınlar görme
yeteneklerine “magenta”yı da ekleyerek, çiçekleri daha çok sevme, giyimde renk
kombinasyonları yapma gibi erkeklerde (genelde) olmayan zarif öğeler eklerler
yapılarına. O yüzdendir ki bir ara renk olan yeşil üzerindeki diğer renkleri
algılayamıyoruz. Oysa ki oradalar, fotosentez yapıyorlar, yaşıyorlar… ancak biz
göremiyoruz! Hayvanlar konusuna gelince de: Doğal park korunduğundan ve
hayvanlar için yeterince besin kaynağı park içerisinde bulunduğundan dolayı
hiçbir hayvan otoyol kenarına gelip kendini gösterme ihtiyacı duymuyor. Oysa ki
birazdan korunan alandan çıkıp, yerleşim olan alana girdiğimizde onları görmeye
başlayacağız. Yıktığımız, habitatlarını yok ettiğimiz ve insanoğlu olarak
doğaya her türlü kötülüğü yaptığımız için yaşayacak yer bulamayan hayvanlar,
otoyolun kenarına kadar geliyorlar…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Büyükbabam mutlu olmak için iki şeyin
cevabını bulman gerekir derdi: Birincisi “Büyüyünce ne olacaksın?” ve ikincisi “Ne
kadar yeterli?” Ne kadarın yeterli olduğunun cevabını verebilen bir insan,
birinci sorunun cevabını da 12’den vurduysa, her sabah kalktığında sevdiği şeyi
yapmanın mutluluğuyla yaşamına devam edebilecektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Dengelerin birleşimi gerçekten de hayatı
hayat yapan unsur mudur?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghwrl0sb68fkoYpdV2lamPx0-hM0QiiW6__F88g8FbsGLUZcG8oo0ySen0uLmZzRzo3brCK-dIKPw0B98sRDLapV6YRbGr7hIEgfzAxa5X8OTGOPmAmI1HG-YRTsavBev9O1L23_3Xumnx/s1600/IMG_3620.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghwrl0sb68fkoYpdV2lamPx0-hM0QiiW6__F88g8FbsGLUZcG8oo0ySen0uLmZzRzo3brCK-dIKPw0B98sRDLapV6YRbGr7hIEgfzAxa5X8OTGOPmAmI1HG-YRTsavBev9O1L23_3Xumnx/s320/IMG_3620.JPG" width="219" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İşte orada! Hadi inin araçtan. Cecropia ağacı
üzerinde ama ne kadar da yere yakın. Tembel hayvan! (İngilizce: Sloth,
İspanyolca: Perezoso) Latince ve Yunanca sınıflandırılmasında kullanılan terim “yaprak
yiyen” anlamına gelir. Otla beslenen bütün hayvanlar gibi hareketleri yavaştır.
Ancak bunlar tüm memeliler arasında en yavaş hareket eden hayvanlar olarak
bilinirler. Günde 15-18 saat arası uyurlar. Pek fazla yemez ve su da içmezler,
bu yüzden doğaya en az zararı olan hayvanlar olarak tanınırlar. Vatanları Orta
ve Güney Amerika’nın yağmur ormanlarıdır. Keskin pençeleri sayesinde dalların
üzerinde tersine doğru asılı bir şekilde yaşarlar. Düşünsenize onları yerde
görmek için ya başka bir ağaca tırmanmalarını beklemek, ya da boşaltım
ihtiyacını görmesi için bir hafta zaman geçmesini beklemek gerekir! Sürekli
ters asılı oldukları için, iç organlarının yerleri bile diğer memelilerden
farklıdır. Hatta tüyleri de ters yöne uzar. O kadar şeker görünüyorlar ki belki
bu yüzden İngilizce ve İspanyolca “serseri” diyorlar ona…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAdmKCEa-n-PupV1BDHo8rcFkL5HxFbcqJ09TmmEwhlKGQR5kA3CjBJEqF9z1_xxDX29QV7i-GWDCs-KqnJa4SbSIqqfD02k4AVO3dMK0tN-sDeVwsYvgwkePKs7f2uou6anPzilpAVXow/s1600/IMG_2468.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAdmKCEa-n-PupV1BDHo8rcFkL5HxFbcqJ09TmmEwhlKGQR5kA3CjBJEqF9z1_xxDX29QV7i-GWDCs-KqnJa4SbSIqqfD02k4AVO3dMK0tN-sDeVwsYvgwkePKs7f2uou6anPzilpAVXow/s320/IMG_2468.JPG" width="213" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hadi şimdi devam edelim. Daha önümüzde
kilometrelerce uzayıp gidecek muz tarlaları var. Biliyorsun değil mi, muz Kosta
Rika’ya özgü bir ağaç değildir, Asya’dan getirilmiştir. Hani şu meşhur hikaye:
Kosta Rika’ya ilk defa kahve getirilip, burada yetiştirildikten ve export malı
haline getirildikten sonra iki şeye ihtiyaç duyuldu. Yetiştirildiği yüksek iç
bölgelerden kıyılara taşıyacak bir demiryolu ağı ve uzaklara götürecek gemilere
yüklenmesi için bir liman. Karayip kıyısındaki Limon’un derin rıhtımı gerekli
liman için idealdi. Ancak içerilerden kıyıya doğru uzanan toprak sık ormanlar
ve bataklıklarla kaplıydı. Amerikalı bir demiryolu patronunun yeğeni olan Minor
Keith projeyi aldı ancak sonuç tam bir felaketti. Elverişsiz coğrafyada
hastalıklardan dolayı önce Kosta Rika’lı işçiler yerlerini Amerikalı
tutuklulara, onlar yerlerini Çinli hizmetkarlara ve onlar da en sonunda yerlerini
Jameika’lı azatlı kölelere bıraktılar. O yüzden Karayip kıyısında yaşayanların
çoğu siyahtır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnJIo_RSwh08OYWzH_ZF1O8UrTFX1J2QZFynz2zzNNUlEVoGt7LWrpE_sRVAE20CI7K2vagW9WkGPYVZfhRIg-J3h8vj-0lig5JWS5zteVHdxSn9DK__Hsp5Gs3UtmvfMo6qQH0y4RBZGS/s1600/IMG_3777.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnJIo_RSwh08OYWzH_ZF1O8UrTFX1J2QZFynz2zzNNUlEVoGt7LWrpE_sRVAE20CI7K2vagW9WkGPYVZfhRIg-J3h8vj-0lig5JWS5zteVHdxSn9DK__Hsp5Gs3UtmvfMo6qQH0y4RBZGS/s320/IMG_3777.JPG" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hükümetin de büyük katkılarıyla Minor Keith
en sonunda demiryolu hattını açmayı başardı ancak zaferi “koskocaman bir
ekonomik kayıptı”. Ne demiştik en başta: “Gördüğümüz dünya aslında etrafımızda
bizi saran dünyanın sadece bir fraksiyonudur.” Keith demiryolu hattı boyunca
çalışanlara ucuz gıda olsun diye muz ağaçları diktirmişti. Yatırımının bir
kısmını kurtarmak amacıyla ilk defa New Orleans’a muz ihraç etti. Tüketiciler
bu uzun sarı meyve için çılgına döndüler! 20. Yy başında muz ihracatı, kahve
ihracatını geçmişti ve Keith kendine koskoca bir “muz imparatorluğu”
yaratmıştı. En sonunda başka bir Amerikalıyla ünlü “United Fruit Company”yi
kurdu… Görüyorsun ya, sadece bir fraksiyon!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTZYMK1JAM7am3oN7EwQ2VEbPcu4nwWmfz1mvZko0DhJdUxDpgid35bAiZLAQBVouXJd-cFm01KBn5W3M6iGnlfX5T4IN70E5bNXFBOQCRhjngcna3NFwdIaRICEpQXuYKVwGm7gUjTfLQ/s1600/IMG_2668.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="302" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTZYMK1JAM7am3oN7EwQ2VEbPcu4nwWmfz1mvZko0DhJdUxDpgid35bAiZLAQBVouXJd-cFm01KBn5W3M6iGnlfX5T4IN70E5bNXFBOQCRhjngcna3NFwdIaRICEpQXuYKVwGm7gUjTfLQ/s320/IMG_2668.JPG" width="320" /></a><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Karayolu buraya kadar. Haydi, buradan sonrası
tekneyle. Önce nehir boyunca hızla gideceğiz 45 dakika kadar ve sonra usul usul
Karayip Denizine paralel uzanan kanallardan süzülerek geçeceğiz. Bak orada ünlü
beyaz suratlı capuchin maymunu. Yeni Dünyanın en akıllı maymun tipidir.
Hareketleri çok atiktir. Diğer tarafta gördüğün siyah suratlı maymunlar ise
Yeni Dünyanın en büyük maymun tipi olan howler’dır. Sadece ot yer o yüzden
hareketleri daha yavaştır. Seslerini duyabiliyor musun?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmMrLsXL0A0QvJ0U5i5647aUrqS1p-T6AeUB7f-E3IklNg8uM0FRssNybCQKD1wXqrqEL0TMM-3ZYI2oTWZ03xhst8pyX6PK0eNwUf6Uw0I-EVUJ-55Rp_987Yl_JCuIi8RZ08y3BiA4gs/s1600/IMG_3761.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="158" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmMrLsXL0A0QvJ0U5i5647aUrqS1p-T6AeUB7f-E3IklNg8uM0FRssNybCQKD1wXqrqEL0TMM-3ZYI2oTWZ03xhst8pyX6PK0eNwUf6Uw0I-EVUJ-55Rp_987Yl_JCuIi8RZ08y3BiA4gs/s320/IMG_3761.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İguanalardan turuncu olanı erkek, yeşilliğin
içinde koyu yeşil tonuyla kendini saklayan ise dişi. Bu ormanda dişiler hep
erkek hayvanın en parlağını arar… Bak orada bir basilisk, görebildin mi? Nasıl
bir kitabın sayfalarını okurken bilmediğin bir kelimeyle ilk defa
karşılaştığında duraksarsan, orman ile ilk tanıştığında da durum aynıdır. O
kelimeyi daha çok görmeye başladığında artık tanır ve seçersin. İşte orman da
aynen böyledir. Bu zavallı basilisk burada kendini kamufle ederken, Avrupa
hikayelerinde binlerce yıl yaşayabilen, zehirli dişleriyle öldüren efsanevi bir
canavardır. Kilise gorgolalarında kötü ruhları korkutsun diye koydukları
imgelerden bir tanesi de O’dur. Oysa burada ne kadar da doğanın sadece masum
bir parçası. Bak orada bir timsah, hayır hayır cayman daha kısa olur ve ayrıca
dişleri içeridedir. Kaçırma bak orada bir nehir kaplumbağası.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir47bwxpQCHyWHK_LSW26NOmyyJAzpWlgBpKb6wqefgmAWR6YizzlVnYcLERsipLzzh2UVrdHQ0dzx887MFhlRV7o0nGvgFAb_kXe3z8mSXjvhB56almsxEP830IRBSJXoBwZUFqupV1qw/s1600/IMG_3869-002.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir47bwxpQCHyWHK_LSW26NOmyyJAzpWlgBpKb6wqefgmAWR6YizzlVnYcLERsipLzzh2UVrdHQ0dzx887MFhlRV7o0nGvgFAb_kXe3z8mSXjvhB56almsxEP830IRBSJXoBwZUFqupV1qw/s320/IMG_3869-002.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Tortuguero’ya yapılan hiçbir gezi Karayip
Kıyısına yürümeden tamamlanamaz. Bak ne anlatıcam sana: Amerika’nın kasırga
dönemi olan Temmuz-Kasım ayları arasında, Kosta Rika’da doğal bir fenomen
oluşur ve kasırga saat yönünün tersine dönmeye başlayarak bizim kıyılarımızı
vurmaz. Onun yerine kuzeye, Nicaragua ve Meksika’ya çıkar. Burası korunaklı ve
kumu da siyah olduğu için deniz kaplumbağaları gelir ve buraya yumurtalarını
bırakırlar o dönemde. Deniz kaplumbağası dünyada en çok evrim geçrimiş
hayvandır. Bu evrim o kadar büyüktür ki düşünsene, doğduklarında nereye gideceklerini,
ne yapacaklarını, ne yiyeceklerini, neyin zararlı, neyin yararlı olduğunu
bilirler. Doğduklarında anneleri yoktur artık yanlarında ve tek başlarına
okyanusa doğru bir maratona başlarlar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">“Hayat gerçekten de bir dengeler unsuru
mudur?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirlS8Qluxitgvj5RY_nBRslxtl8_vedMYTOSqZGKzlyrYX77o0SWxiq3OKoBiTtbFA9NhKYB8oBdz9tTYsUAzCDgClK1wtkTzD95MjsvyOKrrVRw4f8pWhUcrr7JxP9Zaw8fv3ahYTZ41V/s1600/IMG_3979.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="176" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirlS8Qluxitgvj5RY_nBRslxtl8_vedMYTOSqZGKzlyrYX77o0SWxiq3OKoBiTtbFA9NhKYB8oBdz9tTYsUAzCDgClK1wtkTzD95MjsvyOKrrVRw4f8pWhUcrr7JxP9Zaw8fv3ahYTZ41V/s320/IMG_3979.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hayat bizim 1cm2’lik perspektifimizden
algılayabileceğimizden çok daha ötedir. Doğa en ileri felsefeden bile üstündür.
Doğaya baktığınızda birçok yerde; deniz kabuklarında, yapraklarda, doğa
olaylarında, dalgalarda vb; gördüğümüz bir şey vardır: logaritmik spiral. Hayat
aynen bu logaritmik spiraller gibi devamlı süregelen bir evrimdir… kimsenin
aklının ermediği!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">DOĞAYA SAYGI GÖSTER, EGONU ÖLDÜR!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL GÖKTÜRK <o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiD2iCDCID-74RtjuecCuhnVGDVUuiN2Q38IOdmPHajgCAKvwqQFi_U2goIZD0_ZcAOzFG6-PUj-aV6HvhRU843d1Qyf7TTBHZZVMtEX51U4AkN6l-p_kQRod2OaaPosVAKVWB-OAPz4l-/s1600/Tor+5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiD2iCDCID-74RtjuecCuhnVGDVUuiN2Q38IOdmPHajgCAKvwqQFi_U2goIZD0_ZcAOzFG6-PUj-aV6HvhRU843d1Qyf7TTBHZZVMtEX51U4AkN6l-p_kQRod2OaaPosVAKVWB-OAPz4l-/s320/Tor+5.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRY3eMA9CBeddFS8HaMGGXJ_Gvee3JL8D1K5-92b1h_ysXKjoOy3G0ww4fzjpQKsfWVOl5K1EvbrOJ2bql4Exe01WSGSDyCiMyNu7pOFyEBwoOCCM3hX9ZbJMwPbPRiC1ua5Oh4x3nCI4B/s1600/Tor+1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRY3eMA9CBeddFS8HaMGGXJ_Gvee3JL8D1K5-92b1h_ysXKjoOy3G0ww4fzjpQKsfWVOl5K1EvbrOJ2bql4Exe01WSGSDyCiMyNu7pOFyEBwoOCCM3hX9ZbJMwPbPRiC1ua5Oh4x3nCI4B/s1600/Tor+1.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg59KKS5sACGnXOjQS-N1vlUDpHNo64iAv_W8JCDosMvUK0DBObFtfA6hZdPS97CJ7wnDdwCZzEtM9JdD9R6Z9UwNuThbIdc-bcy_cYSC-CSH1XGH5tlaRHWHPsrsnyyk2lmAPPfriABBpW/s1600/Tor+2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="219" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg59KKS5sACGnXOjQS-N1vlUDpHNo64iAv_W8JCDosMvUK0DBObFtfA6hZdPS97CJ7wnDdwCZzEtM9JdD9R6Z9UwNuThbIdc-bcy_cYSC-CSH1XGH5tlaRHWHPsrsnyyk2lmAPPfriABBpW/s320/Tor+2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwbkHRDlviFY_WYW8kJ6X_sMAgcoFQrA0vGYFxk7Ev6WvsY1nheTA1rYwHe5Nx3gGzM4cVwYgCu3IDT9sjLPx2DJRElZB0SFHHS_zpGDVJLN6kzv1g8Frbzy1FMTbKGOx7BeQRq9FChmP1/s1600/Tor+4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwbkHRDlviFY_WYW8kJ6X_sMAgcoFQrA0vGYFxk7Ev6WvsY1nheTA1rYwHe5Nx3gGzM4cVwYgCu3IDT9sjLPx2DJRElZB0SFHHS_zpGDVJLN6kzv1g8Frbzy1FMTbKGOx7BeQRq9FChmP1/s320/Tor+4.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-17608505322255544112012-11-30T04:46:00.000-08:002012-11-30T04:46:17.418-08:00İRAN İZLENİMLERİ… BÖLÜM IV<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA5K9X73JMxXkgh_Yx4oe8x0nDjQC0AbV8dD03Tglw93LTb_xmk3cnYe8xpnDBDLLGWPe84zck1R7iH_q2rVzgtZRe2YbqXjO8QBFgu_5-YaCnehSrUPv6gyfgnsjyerm_D7XnVZ_K1QHe/s1600/IMG_1054.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA5K9X73JMxXkgh_Yx4oe8x0nDjQC0AbV8dD03Tglw93LTb_xmk3cnYe8xpnDBDLLGWPe84zck1R7iH_q2rVzgtZRe2YbqXjO8QBFgu_5-YaCnehSrUPv6gyfgnsjyerm_D7XnVZ_K1QHe/s320/IMG_1054.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Önce Etiyopyalılar geldiler huzura,
yanlarında bir vazo, fildişi ve zürafa getirdiler. Sonra Arap Halkları
geldiler, develeri ve kumaşlarıyla. Trakyalılar at getirmişlerdi, başlarında
sivri başlıkları… Hörgüçlü boğaları ile Pakistanlılar, at ve metal eşyalar
getiren Sogdiyalılar. Ceylan getiren Libyalılar… Ve liste uzayıp gidiyordu….
Önünde vücut bulan bu seremoniden son derece mutluydu tahtında oturan kral.
Hafifçe gülümsedi, bilinen dünyanın çok önemli bir kısmına hükmetmekteydi,
kendisinden sonra gelenler onu “Büyük Darius” olarak anacaklardı…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUi_MQOOBSg_mNVLQSUin3hHjJ7FXoHrWLLknfxWYvFoVru1-0pzAoz8poYnwP7WELxeNQqkK3ka0OdbyMqMzo6ANbCu3xAf99eK0ks62LxdCzjO3RV55rcrpfvLHY9ROhh_hhkA7v0aD-/s1600/IMG_1149.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="268" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUi_MQOOBSg_mNVLQSUin3hHjJ7FXoHrWLLknfxWYvFoVru1-0pzAoz8poYnwP7WELxeNQqkK3ka0OdbyMqMzo6ANbCu3xAf99eK0ks62LxdCzjO3RV55rcrpfvLHY9ROhh_hhkA7v0aD-/s320/IMG_1149.JPG" style="cursor: move;" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Her çocuk gibi biz de ufak yaşlarımızda albüm
düzenledik. İlk sayfalar siyah-beyaz fotoğraflardan oluşurken daha sonrakiler
renkli fotoğraflı sayfalardan oluşurdu. Ablam küçücükken annemle beraber
Kapadokya’da verdikleri bir poz vardı, hiç unutamadığım fotoğraflardan.
Kapadokya’yı gezdirdiğimiz turistlere anlatırken illa ki bölgenin adının
kökeninin Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” olduğundan bahsederiz… İşte bu
yüzdendir ki o fotoğrafta annemin giydiği ve atmaya kıyamayıp sakladığı
elbisesini giyip gittim Persepolis’i gezmeye ve en az onlar kadar yakışıklı
pozlar vermeye çalıştım, onlardan tam 34 yıl sonra…<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZzok2cj3CAjCX4bGgyXyjhhvC0sq5PGl-XNNXuSh7QLDZJ-wUA5hdc2boq0QO18nagsuNNeeFolgivMYlu66yvCuetj17RR7SkY4lTcz9WjtLvSZZDuRAnhf5YRC4OWBuEdBldOhYdSNI/s1600/IMG_0951.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZzok2cj3CAjCX4bGgyXyjhhvC0sq5PGl-XNNXuSh7QLDZJ-wUA5hdc2boq0QO18nagsuNNeeFolgivMYlu66yvCuetj17RR7SkY4lTcz9WjtLvSZZDuRAnhf5YRC4OWBuEdBldOhYdSNI/s320/IMG_0951.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Kasım ayı olmasına rağmen hava hala bir hayli
sıcak. Arabanın camını açmış rüzgarı yüzümde hissederken rehberimiz anlatmaya
başlıyor: “İran” sözcüğünün kökeni Sanskritçe “Aryan” sözcüğünden gelir. Modern
dilimize Zerdüştçülüğün kutsal kitabı Avesta’da yer alan bir Proto-İrani terim
olan “Aryanam”dan girmiştir. Ariya ve Airiia kelimeleri aynı zamanda Ahameniş
İmparatorluğu yazıtlarında etnik bir atıf olarak yer almıştır.” Gerçekten de
İran’ın güneyini kaplayan Parse (Fars) bölgesi coğrafi bir alanın adıyken,
“İranlılık” milliyetleri, “Aryan” ise etnik kökenlerinin adı olarak geçiyordu
yazıtlarda. Ki Aryanlardan önce Hint-Avrupa gruplarından olmayan, Asya kökenli,
MÖ 3000 gibi çok eski dönemlerde İran’ın
güneybatısındaki başkentleri Susa(Şuş)’dan yönettikleri büyük bir devlet kurmuş
olan “Elamlılar” var. Sonra Hint-Avrupa kökenli Aryan Halklar yayılmaya
başlıyorlar, bugünkü modern coğrafyanın Güney Rusya topraklarına denk düşen
bölgeden, doğuda Hindistan, Batıda İrlanda’ya kadar. Yüzlerce yıl sürüyor bu
göçler ve yaklaşık MÖ 1000 yıllarında yaşanan en büyük dalgada İran’ın Aryan
halkaları olan Medler ve Persler yerleşiyorlar yeni vatanlarına. Bu yeni
gelenler yerel halkla karıştırılmamak için hiç de alçak gönüllülük göstermeden
kendilerine “asil” anlamına gelen “Arya” diyorlar…<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXmVHszFNu9rFWz9VgD4YIpCq9YPSj3JUbSYE3pAdfG586bO__qjRfQwsB-bbz4-JUinW-gtSkHz-Lz_FRDrtYN4_fd0FzVOdkDn35VpJ0O3NxO4QUSfodneiMeTcSl8m1v2Vwt0Iy96dU/s1600/%C4%B0ranian+10.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="166" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXmVHszFNu9rFWz9VgD4YIpCq9YPSj3JUbSYE3pAdfG586bO__qjRfQwsB-bbz4-JUinW-gtSkHz-Lz_FRDrtYN4_fd0FzVOdkDn35VpJ0O3NxO4QUSfodneiMeTcSl8m1v2Vwt0Iy96dU/s320/%C4%B0ranian+10.png" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Batılı turistlere rehberlik yaparken en
hoşuma gitmeyen şeylerden biri, biz Türkleri de tutup Araplarla aynı kefeye
koymaları olurdu. Boşu boşuna anlatırdık: “Bakın bizim etnik kökenimiz farklı,
konuştuğumuz dilin ait olduğu aile grubu farklı, geldiğimiz coğrafya farklı…”
Ancak çoğunlukla turistler beraberlerinde getirdikleri sığ önyargılarını aynen
beraberlerinde ülkelerine geri götürürlerdi. “Dinin” insanlarda yarattığı
“paralize” edici etki. Kültür ne zamandan beri tek boyutlu bir olgu olmuştu?
Neden o tek boyut hep dinden ibaretti? Çok eski zamanlarda şaman olan biz
Türklerle, çok eski zamanlarda Zerdüştçü
olan İranlıların bu konuda aynı dertten muzdarip olduklarını düşündüm. Ve
bunları düşünürken Şiraz’dan 60km öteye gidip Persepolis’in kapısına gelmiştik
bile!<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrHs3ghn0UIfIc_QOgyQF9j80olZnIywlsMhrtizm2mtyWxPWYstWdJ6g7HbCJF1SmeNVSv059CHMx4PDvYCfGLvXP3qbFLLGRfxCJjIACUOW0tGAos0E2vVtJCJSyACM20ZLOxJcHOMNi/s1600/IMG_1037.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrHs3ghn0UIfIc_QOgyQF9j80olZnIywlsMhrtizm2mtyWxPWYstWdJ6g7HbCJF1SmeNVSv059CHMx4PDvYCfGLvXP3qbFLLGRfxCJjIACUOW0tGAos0E2vVtJCJSyACM20ZLOxJcHOMNi/s320/IMG_1037.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Persepolis daha sonra Yunanlıların verdiği
addı bu görkemli şehre. Ahameniş İmparatorluğunun güçlü kralları Büyük Darius
(MÖ 525-486), Xerxes (MÖ 486-466) ve Artaxerxes (MÖ 466-424) tarafından inşa
ettirilmişti o kudretli saraylar. Ahameniş Krallarının yazlık başkenti Susa(Şuş),
kışlık başkentleri ise Hemedan(Ecbatana)’da iken, Persepolis özellikle bu
imparatorluğun sınırları içinde yaşayan yabancı heyetlerin kabulü ve Nevruz
kutlamaları için kullanılan bir tören yeriydi. Zaten daha sonra Apadana
Sarayının merdiven panelleri üzerinde gördüğümüz kabartmalar hiç kuşku
bırakmayacak şekilde bu kabul törenlerini anlatıyor… Büyük Darius döneminde
toprakları üç kıtaya yayılmış, toplamda 8milyon km2’yi kapsayan bu imparatorluğun
dahilinde yaşayan halklar ve getirdikleri hediyeler: 28 milletten insan ve
yığınla değerli mal-meta-hayvan sürüsü… Her birine eşlik eden Kraliyet Pers
askeri ve her grubun arasında bulunan şişman bir servi ağacı kabartması… Ne
ilginçtir, servi daha sonra merzarlıklarda ekilen bir ağaç olacaktı, yas
tutmanın sembolü olarak kabul edilecekti. Ne zaman anlam değiştirmişti servi? Bundan
2500yıl önce Apadana Sarayının merdivenlerinde “hayatı” simgeleyen servi,
tarihin hangi döneminde ölümle özleştirilmişti?<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZUdmnf_LF4PZIK51fDPTifGWm23kw2z1E6ao7ksLByxRX8kd0p50rU3gVvvqNsDnP_fqA6mhBslZkv9UvqGnNHZyrVCWcGhl0VLF92K_8CU14Fy21Ak-XfsoYkVvAntD73pN8l3SX5DgP/s1600/IMG_1079.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZUdmnf_LF4PZIK51fDPTifGWm23kw2z1E6ao7ksLByxRX8kd0p50rU3gVvvqNsDnP_fqA6mhBslZkv9UvqGnNHZyrVCWcGhl0VLF92K_8CU14Fy21Ak-XfsoYkVvAntD73pN8l3SX5DgP/s320/IMG_1079.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ölüm deyince birden Persepolis’in birçok
yapısında çeşit çeşit betimlenmiş askeri birliklerden biri ve hatta en önemlisi
olan “On Bin Ölümsüz”den bahsetmeye başlıyor rehberimiz… Bu on bin asker,
kralın en seçkin birliği ve sayıları asla değişmiyor. İçlerinden biri
hastalanır ya da ölürse hemen yerine başka biri ikame ediliyor ve böylece sayı
hep sabit tutuluyor. Aramızda İngilizce konuştuğumuz ve devamlı olarak bu
birlikten “Immortals” olarak bahsettiğimiz için birden rehberimiz “Gardi Cavidan”
deyince, pardon Cavit mi dedin diye soruyorum. O da evet “Cavit” Farsça ölümsüz
demek diyor. Peki “Bengi” diyorum? Farsça’da böyle bir kelime olmadığını
söylüyor. Ne cahillik! Ben ki 34 yıl boyunca adımın (Bengi) Farsça orijinli
olduğunu sandım; asıl babamın (Cavit) kendi adının öz be öz “Türkçesini” bana
koymuş olduğunu o an fark ediyorum. Üzerimde annemin ben bebekken giydiği 34
yıllık elbisesiyle…<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8fvEcyfU8TsvrmXRnNyLSG1vxNoQAUAC1kCmcLEHTJ4QjaWTmPUfL_eGFuFkZDJXX4bVhhXujE65Gc9uWP5chfqwcfiVbMg1OLiD3diHvapwU2xAodo1EmokQ7ltVCX4metINiUexgS3z/s1600/IMG_0941-001.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="242" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8fvEcyfU8TsvrmXRnNyLSG1vxNoQAUAC1kCmcLEHTJ4QjaWTmPUfL_eGFuFkZDJXX4bVhhXujE65Gc9uWP5chfqwcfiVbMg1OLiD3diHvapwU2xAodo1EmokQ7ltVCX4metINiUexgS3z/s320/IMG_0941-001.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1025018490304965428.post-45996455980786616602012-11-29T17:16:00.000-08:002012-11-29T17:16:34.778-08:00İRAN İZLENİMLERİ… BÖLÜM III<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYgbUwz-Sr9Cqrosgg6R8TVBlJkfddrHv0DpRjeup-d1RtHjGoZKf92mwwpbc3K74cgtZLfWFPmnjIrUgLBRBJnTgfPNe4ZlWyIzit0gPsF1fY2qxAvxj6YM7s1JvDI2bg5igvy5ZQ85Xx/s1600/IMG_0771.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYgbUwz-Sr9Cqrosgg6R8TVBlJkfddrHv0DpRjeup-d1RtHjGoZKf92mwwpbc3K74cgtZLfWFPmnjIrUgLBRBJnTgfPNe4ZlWyIzit0gPsF1fY2qxAvxj6YM7s1JvDI2bg5igvy5ZQ85Xx/s320/IMG_0771.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hafız’ın
kabri olan bahçede bir gül varmış;<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yeniden her gün
açarmış kanayan rengiyle,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gece, bülbül
ağaran vakte kadar ağlarmış<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Eski Şiraz’ı
hayal ettiren ahengiyle.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ölüm asude
bahar ülkesidir bir rinde;<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Gönlü her
yerde buhurdan gibi tüter.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ve serin
serviler altında kalan kabrinde<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Her seher
bir gül açar, her gece bir bülbül öter.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: center;">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Yahya Kemal Beyatlı<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-cZtk1qFcsYfqUpXTduyiVCp4_sBRKVwA4f8TDmVVJV6v3unObwuKrgdEbWZuJfGDCmr-n3zL3ABwsv_o_mhARTa-sFvgZI7_RalVONFiu2StbI9RFCVTMFrCZpaXEDRwHvx7HCioz5xM/s1600/IMG_1355.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-cZtk1qFcsYfqUpXTduyiVCp4_sBRKVwA4f8TDmVVJV6v3unObwuKrgdEbWZuJfGDCmr-n3zL3ABwsv_o_mhARTa-sFvgZI7_RalVONFiu2StbI9RFCVTMFrCZpaXEDRwHvx7HCioz5xM/s320/IMG_1355.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Benim de gönlüme bu düşüyor Hafız’ın mezarı
başında… Şiraz’a bir saatten biraz fazla süren bir uçuştan sonra varmışız. Hemen
ziyaretine koyulduğumuz camiler açıkçası çok da etkilemiyor bizi. Ne yalan
söyleyeyim, ben de hayalimde kurduğum “Eski Şiraz’ı” arıyorum, biraz da Godot’yu
beklercesine… Rehberimiz Şiraz’ın ünlü üzümünden getiriyor bize ve bazı evlerde
hala gizli gizli şarap yapıldığından bahsediyor… Kadere bakın ki, bugün Yeni
Zelanda ve Avustralya gibi Yeni Dünya ülkelerinin “snob” şarap üreticileri yüzyılların
“Şiraz”ının karizmasının kaymağını yerken; yüzyılların şehri hiç ağarmayacak
bir vakte ağlar gibiydi sanki…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Kadim geleneklerin, tarihin ve kültürün derin
etkilerinin olduğu şehirlerde özün hep aynı kaldığına ve fakat sadece biçim
değiştirdiğine inananlardanım ben… ki Şiraz da, dünyada şarabın en eski
yapıldığı yerlerden bir tanesi. Belki şarabın verdiği hafif esriklik duygusu bu
yörenin insanlarına güzel söz söyleme yetisi vermiştir vakti zamanında. O
yüzdendir şairler şehri diye nam salmasının nedeni… Ki Hafız da demiştir:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Bu varlık ve
mekan iş yurdunun meydana getirdiği şeyler, hiçbir şey değil.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Şarap sun,
dünyanın malının mülkünün hiçbir değeri yok!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Saki, o
artan şarabı sun<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Çünkü
cennette ne Rüknabad deresinin kıyısını bulabilirsin, ne musalla bahçesini.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi26xwfyGuMEdVo2nwu7QgjUxt3SaJeoimgfRa6vTOK7pyhvc-KOVoLDvrn6KhsWd89deC9CrT_8WUrnl68eSSujdYRvqRQJdJnrvRay_Tugw38FhKc-zygQ1piwfqsjPDkiqetxAw0OWdE/s1600/IMG_1359.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi26xwfyGuMEdVo2nwu7QgjUxt3SaJeoimgfRa6vTOK7pyhvc-KOVoLDvrn6KhsWd89deC9CrT_8WUrnl68eSSujdYRvqRQJdJnrvRay_Tugw38FhKc-zygQ1piwfqsjPDkiqetxAw0OWdE/s320/IMG_1359.JPG" width="213" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">O musalla bahçesi ki bir zamanlar mis kokulu
bahçeleriyle ünlü Şiraz’ın en güzel köşelerinden bir tanesi, Hafız’ın çokça
sevdiği; daha sonra gömüldüğü yer olmuş koca şaririn… Gezimizin en duygusal
anlarından biriydi Hafız’ın mezarını ziyaret etmek. Özellikle akşam vakti
herkesler ellerinde Hafız’ın gazelleri, birbirlerine şiirler okurken,
birbirlerini selamlayıp, el sıkışırlarken, keyifle gülümseyip, saygıyla şairi
yüceltirlerken.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Rintlik öğren kerem sahibi. Şarap içmek o kadar büyük bir hüner
değil…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Hayvan da içmiyor ama insan değil ki!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Öyle güzel bir ortam var ki, sanki herkes rintlik öğrenmiş ve
birer gönül eri olmuş gibi. Sanki saydam bir “aura” var da, elinizi attığınızda
somut bir şeye dokunacakmışsınız gibi… Boşuna değil Şiraz’ın hala İran’ın en
liberal şehri olması! Ve tam da o anda rehberimiz duymaya ihtiyacımız olan
bilgiyi veriyor: “İran’daki bütün ailelerin evinde Hafız’ın mutlaka bir kitabı
vardır ve biz Şiraz’lılar sık sık buraya, onun mezarı başına gelir ve
gazellerini okuruz.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Tam da bunu duyduktan sonra bir kere daha şükrettim ben de ve bir
dize de ben okudum Hafız’dan:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Şükr Hüda ki
her çe taleb kerdem ez Huda<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">Ber münteha-yi
matlab-i hodkarman şodem<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">(Allah’a
şükürler olsun ki Hak’dan ne istemişsem<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">İstediğimden
daha fazlasına kavuşmuşum.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;">BENGİ IŞIL GÖKTÜRK<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaPuESobgagXj5OETbRY8FiQWTJm8X4N1LUepHRhMwKV8g8PAZI9GaHVVPQpKmnILt0Udf0nbw_olYa3TMGBs-RHVuK36rG91CAcarX8j75HWm5Z1kF7QQMnUk7GLxpm4j6EnUYKADIIeB/s1600/IMG_1363.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaPuESobgagXj5OETbRY8FiQWTJm8X4N1LUepHRhMwKV8g8PAZI9GaHVVPQpKmnILt0Udf0nbw_olYa3TMGBs-RHVuK36rG91CAcarX8j75HWm5Z1kF7QQMnUk7GLxpm4j6EnUYKADIIeB/s320/IMG_1363.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<b><span style="font-family: "Cambria","serif"; font-size: 12.0pt; mso-ascii-theme-font: major-latin; mso-hansi-theme-font: major-latin;"><br /></span></b></div>
Bengi Işıl Göktürkhttp://www.blogger.com/profile/17903086343471208723noreply@blogger.com0