28 Mart 2012 Çarşamba

HER İNSANIN ABD’DE BİR UZUN YOLCULUK YAPMASI LAZIM…! BÖLÜM 1

Ne kadar çok “yol(road trip)” filmleri izledik ABD’de geçen; unutamadıklarım arasında “Thelma ve Louise”, “Elizabethtown” ve “TransAmerica” en başlarda gelir… Ruhum da doğuştan “göçebe” olduğu için yıllardır “ben de istiyorum, ben de istiyorum” diyordum ve gittim… Yanımda en yakın arkadaşım Filomen’le birlikte Batı’dan Güney’e, Kuzey’den Doğu’ya adeta “Amerika’yı yeniden keşfettik”…! İzlenimlerimi böyle bir şeye kalkışacaklar için kılavuz olması ve her şeyden önce de “ilham” vermesi için paylaşıyorum. Hayatta kendimiz için açtığımız pencerelerin sayısı ne kadar fazla olursa zenginliğimizin o denli sınırsız olacağına, “küçük” yaşlardan itibaren ufak bütçelerle gezmeyi ilke edinen insanların zaman içinde hayatın özünü daha iyi kavrayıp, “aşırı” materyal özlemlerden ve “uç” ideolojilerden otomatik olarak uzaklaştığına inanıyorum… (Ve bunun bizleri daha iyi birer insan yapacağına ;))
İLK DURAK LOS ANGELES
Biz yolculuğumuz için Mart ayını seçtik; özellikle geçen yıldan itibaren bu ay için iş almamaya ve bu ayı kendime ayırmaya özen göstermiştim. Hem kıştan çıkılıp nispeten daha iyi havalarla karşılaşacağımızı  düşünerek, hem de havayollarının hala çok iyi fiyatlar verdiği bir dönem olması avantajdı. Çok da iyi yaptık, çünkü şansımıza hem her yerde havalar çok iyi gitti, hem de kalabalık turist grupları içinde boğulmadık…! Biz, seçtiğimiz dönem için en iyi fiyatı veren DELTA Havayollarını tercih ettik ve böylelikle rotamız İstanbul-New York 11 saatlik uçuş, New York Havalimanında 2 saat bekleyiş ve sonrasında 6 saatlik New York- Los Angeles uçuşu şeklinde gelişti…!  Delta ile ilgili bilmeniz gerekenleri sıralıyorum aşağıda;
*Tüm kalbinizle inanabilirsiniz ki, “en yaşlı hostesleri hangi havayolu kullanır?” klasmanında Iberia 1. Geliyorsa, Delta 2. gelmelidir! (Sanırım iş başvuru formuna birinci sırada "60 yaşından gün almış olmak" diye bir şart koyuyorlar! Bu bağlamda yukarıdaki fotoğraf bir yalandır! yani en azından İstanbul uçuşlarında!) Yalnız arada büyük bir farkla; Delta’nın hostesleri işini çok iyi bilen, son derece güler yüzlü ve “sempatik” elemanlar!
*Ya yanınıza yiyecek bir şey alın öyle binin uçağa, ya da hadi Delta’nın o “en kötüler Michelin Yıldızı”nı hak eden yemeklerini cesaretle yediniz; üstüne alacağınız bir mide ilacınız mutlaka olsun. Gaviscon’u öneririm! Makarnanın üzerine koydukları, ne olduğunu çıkaramadığımız o beyaz sos hala kabuslarıma giriyor!
*Bu arada Amerikan iç hat uçuşlarında en fazla göreceğiniz ikram “pretzels, cookies ve peanuts” arasından yapacağınız 15gr’lık paketteki bir seçim. 6 saatlik uçuşta bile bu böyle, iç uçuşlarda uçağa karnınız tok binin.
*Uçak içi eğlence programı ayrı bir “sefalet”! Yanınıza ipod, ipad (hariciye film yükleyin), unutulmaya yüz tutmuş “kitap” gibi seyahat dostlarınızı almayı unutmayın!
*Bunun dışında her şey iyi, ben her zaman Amerikan servis sistemini çok beğenmişimdir ve onlardan hizmet konusunda çok şey öğrenmişimdir! Müşteri kraldır ve müşteriye kral gibi davranılır, ancak müşteri haddini aştı mı, haddi nazikçe bildirilir…!
  
LAX HAVALİMANI, TAM BİR ÇOCUK OYUNCAĞI…!
Kaliforniya eyaleti, hepinizin bildiği üzere araba kiralayıp dolaşmak için Amerika’nın sunduğu en güzel coğrafyalardan biridir. Araba kiralamak için Enterprise, Budget, Dollar, Avis, Hertz gibi firmaların sitelerine bakabilirsiniz. Biz, o dönem için en uygun fiyatı veren “Dollar”ı tercih ettik, ancak fiyatlar değişim gösterebilir, hepsini check edin. Araba kiralarken, arabayı aldığınız yerle bıraktığınız yerin aynı olması genel olarak büyük avantaj sağlar; bir yerden alıp başka bir yere bırakmak büyük fiyat farkları yaratabilir. Kaliforniya için pek fark etmese de daha sonra New Orleans’tan alıp Nashville’de bıraktığımız araba için çok yüksek ücret ödediğimizi de belirtmem gerekir. Fiyatlar günlük 30USD’lardan başlıyor ve siz o kocaman SUV’ları  Route 1’de sürmenin hayalini kurarken ve kredi kartı bilgilerinizi internet sitesiyle paylaşırken, neredeyse kira kadar da sonradan vergi ücreti çıkardıklarını unutmayın. Onun için bence her zaman (özellikle 2 kişiyseniz) “compact” araba…! Bir de bu uzun yolculukların şu anda biraz daha pahalılaşmış olduğunu unutmayın! Birkaç yıl öncesinde ABD’de benzinin galonu 2USD civarında dolaşırken şu an Kaliforniya’da  ve mesela Chicago gibi büyük şehirlerde 4.60USD, Güney Eyaletlerinde ise 3.60USD civarında seyrediyor. Bu arada ABD’de benzin galonla satılıyor ve bir galon yaklaşık 3.8 Litreye denk geliyor…

Her neyse, Los Angeles Havalimanı LAX’a vardık, her şey çocuk oyuncağı gibi, unutmayın Amerikalılar “talimatla” yaşayan insanlardır, her ne kadar bu bir Türk’ü bozsa da, benden tavsiye, siz de bu talimatlara uyun ve hayatın sizin için kendiliğinden kolaylaşmasının dayanılmaz hafifliğini yaşayın! Bavulları aldıktan sonra sokağa çıktığımızda renkli harflerle boyanmış Taxi, Bus , Rent a Car Shuttle tabelaları bizi yönlendiriyor ve üzerinde kocaman Dollar yazan rent-a-car shuttleımıza binip yaklaşık 2mil uzaktaki (kilometreyi unutun bundan böyle, bu boyutlardaki bir ülkeyi mille ölçmek daha mantıklı, 1 kara mili=1.6km) kocaman bir otoparka gidiyoruz. Saat gecenin 1.30’u olmuş ancak yine de buradaki büroda işlemler için bir kuyruk var. Ancak çalışan sayısı da ona göre fazla ve oldukça hızlı bir şekilde işimizi hallediyoruz. Dediğim gibi, bir dolu vergi ücretini extra olarak ödüyoruz ve ayrıca yoldaki en büyük dostumuz GPS aleti için de günlük 12USD civarı bir kira ücreti ödüyoruz. GPS konusunda bir arkadaşımın verdiği aklı sizlerle paylaşmak istiyorum; eğer bu aleti 10 günden fazla kullanacaksanız, bir tane, ilk gördüğünüz yerden satın almanızda fayda var. Yolculuğu da çok kolaylaştırdığını göz önüne aldığınızda vazgeçemeyeceğiniz bir alet!
Biz de tüm bu işlemleri hallettikten sonra GPS’e otelin adresini giriyoruz ve o mekanik ve otoriter kadın sesinin  bizi yönlendirmesine izin veriyoruz. Verdikleri fatura üzerinde arabayı aldığımız yer ve bırakmamız gereken adres de yazıyor. Buna dikkat etmekte fayda var. Sabaha karşı 2.30’da otele vardığımızda ve saatlerimizi kafamızda da 10 saat geriye alıp, pestilimiz çıkmış bir halde kendimizi yataklarımıza attığımızda dünyanın en mutlu insanları olduğumuza kanaat getiriyoruz.
GEZİMİZ BAŞLIYOR…!
Ertesi gün bavullarımızla çıkış yapıyoruz. Plan: önce Los Angeles ve civarını gezip, sonrasında 320 millik bir yolculuk yapıp Monterey’e varmak. Biraz ağır oldu, sonuçta yol  ve saat farkının yarattığı yorgunluğu üzerimizden atamadan çok uzun bir program yapmıştık. Ancak sonunda başardık!
Los Angeles, bir yalandan ibaret, son derece “sabun köpüğü” bir şehir. Turistik yerlerin başında gelen “Olvera Sokağı “ 5. Sınıf bir imitasyon Meksika ambiansı verilmiş, hediyelik eşyaların ve kötü “taco (Meksika usulü dürüm)”ların satıldığı bir yer. İspanyol  göçmenler tarafından 1781’de kurulan “El Pueblo de Los Angeles (Melekler Kasabası)” buranın hemen güneydoğusunda konumlanmış , dolayısıyla hala bir-iki tarihi kerpiç ev görmek mümkün. Burayı gezmek için arabayı hemen meydanın karşısındaki otoparka bırakıyoruz, 20 dakikasına 2USD ödeyerek.
Şimdi otopark konusuna gelelim; ki bir “road trip”te en çok dikkat edilmesi gereken noktalardan.
*Öncelikle nereye park etmemeniz gerektiğini iyi bilmelisiniz. Sokağa park edecekseniz, yangın söndürme için konan su pompasının önüne kesinlikle park etmeyin, zaten civarı kırmızı çizgiyle belirtiliyor. Kırmızı çizginin dışında kalın. Yol başlarındaki dönemeçlere sakın park etmeyin, zaten civarı sarı renkle belirtiliyor. Sarı çizginin dışında kalın! Sizin göreviniz beyaz 4 tane “L” şeklinde çizilmiş çizginin içine arabayı park etmek.
*Park ettikten sonra ücretini ödüyorsunuz, her park yerinin başında bir makine var ve saat ya da yarım saat ücreti üzerinde yazıyor. Amerika’da sokakta maksimum 2 saat park edebiliyorsunuz. Ondan fazla kalacaksanız, özel park yerlerini tercih etmekte fayda var. Sokak parkını ödemek için yanınızda bol bol quarter (çeyrek) dolar ya da dime dedikleri 10 centlerden olması lazım. Zaten alışverişler üstü bol bol bozuğunuz oluyor. Bu bozukları makineye atıyorsunuz, makine de bozukları aldıkça size dakika veriyor. Yani 30 dakika kalacaksanız o kadarlık, 2 saat kalacaksanız o kadarlık bozuk atabilirsiniz. Parayı atınca makinenin ışığı yeşil yanıyor, zamanı aşınca da kırmızı yanmaya başlıyor ve kırmızı yanınca hiç gözünüzün yaşına bakılmadan camınızda bir ceza fişi buluyorsunuz. Ki biz bir defa sadece 3 dakika geciktik ve 75USD’lik cezayı bulduk camda… Aman derim! Siz akıllı olabilirsiniz, ancak sistem sizden daha akıllı…! Ayrıca sokaktaki tabelalara dikkat edin, bazı saatler arası park etmeye kesinlikle izin verilmiyor. Park izni olmayan saatlerde geldiyseniz yine özel otopark aramakta fayda var. Ceza yerseniz kimse bir şey sormuyor, ceza fişinin arkasında ne şekilde ödeyebileceğinizin talimatı var, size ödemek için yaklaşık 1 yıllık bir zaman veriyorlar, en mantıklısı internet üzerinden ödemek. Eğer o süre boyunca ödememişseniz, mahkemeniz oluyor (!) ve mahkemede cezaya itiraz edebiliyorsunuz…
*Geceleri mutlaka ya otelinizin park yerinde ya da özel bir parkta bırakmanız lazım arabayı. Sokak: ASLA. Arabanız çekilirse kurtarmak için yapacağınız masraf 500USD civarıymış… Özellikle büyük şehirlerde park yeri aramak biraz sıkıyor ancak çok önemli bir konu.
Los Angeles’in merkezini şöyle bir turladıktan sonra Hollywood tarafına geçiyoruz, Sunset ve Hollywood Bulvarları tam bir hayal kırıklığı oluyor. Hollywood yazısını çekmek gibi bir klişe yapmak isterseniz adres; 3204 Canyon Lake Drive Hollywood, CA 90068. Buralara doğru gelirken Rossmore Avenue’dan geçmeye dikkat edin, gerçekten çok güzel villalar var!
Los Angeles’ta görebileceğiniz en önemli ağır top Getty Center  Özellikle 20.yy öncesi Avrupa resmi ve 19. - 20. yy Amerika ve Avrupa fotoğrafçılığıyla ilgili güzel bir koleksiyonu var. Aynı merkezin Malibu yolu üzerinde, bir Pompei villasından esinlenerek inşa edilmiş Getty Villa adında, özellikle arkeoloji  koleksiyonunu barındıran bir şubesi var. Burası için internet üzerinden rezervasyon yaptırıyorsunuz, giriş ücretsiz ancak park yerine 15USD ödüyorsunuz. ;)) Kaçırmamanızı önemle tavsiye ederim.
Ancak bence bu civarların en güzel yeri sahildeki Venice Beach ve Santa Monica. Venice Beach adı üzerinde, Venedik’teki kanalları taklit ederek yaratılmış bir cennet sayfiye yeri. Santa Monica da uçsuz bucaksız sahiliyle, sevimli iskelesiyle ve efsanevi Route 66’nın bitiş yeri olmaıyla ünlü bir yer…!
TO BE CONTINUED…





1 yorum:

  1. Geçen hafta istanbulda konaklamam gerekti kredi kartı kullanmadığım için rezervasyon yapamadım en son www.otelperisi.com/istanbul-otelleri sitesini buldum ve kredi kartsız rezervasyonumu yaptım ödemeyi otelde yaptım herkese tavsiye ederim

    YanıtlaSil