1 Mayıs 2012 Salı

BÜYÜK BİR SANATÇIYI SON YOLCULUĞUNA UĞURLARKEN…


Üzgünüm… Bir garibim… Şaşkınım… Sanki hepimizin başına geleceğini bilmezmiş gibi… Belki de ünlü ressam Salvador Dali, dediğinde haklıydı; “bizim gibi sıradan insanlar istedikleri zaman ölebilirlerdi, ancak onun gibi büyük sanatçılar sonsuza dek yaşamalılardı!” Büyük bir sanatçıyı yitirdiğimiz zaman hep aynı şeyi hissediyorum: Bu ahir hayatta artık daha da yalnızız...
Çünkü yerlerine gelen “büyük”lerin sayısı çok az… Çünkü ülkemizde “sanatçı” olmak çok kolay ve çok ucuz! İki “sığ” şarkı söyledin mi sanatçısın, üç kare fotoğraf çektin mi “sanatçısın”, herkes sanatçı…! Bu kadar kolay mı gerçekten? Kendine bu kadar “kolay” sanatçı sıfatını yakıştıranların cüretine sadece şaşkınlıkla bakakalıyorum!
Oysa gerçek sanatçıları tanıma fırsatı bulmuş şanslı bir kulum ben! İlk aşkım “tiyatro” her zaman hayatımın vazgeçilmez bir tutkusu olmuştur… Özellikle Haldun Taner Sahnesi ve Kadıköy Halk Eğitim Merkezi, lise ve hatta ortaokul yıllarımızın kutsal mekanları idi, ne güzel oyunlar izledik oralarda! Genco Erkal, Gülriz Sururi, Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Haldun Dormen, Nevra Serezli, Deniz Türkali  gibi “DEV” oyuncularla ilk bu sahnelerde tanıştım, daha sonra yaşım ilerleyip kendi başıma daha çok “karşı” tarafa geçer hale gelince, özel tiyatrolarda da defalarca keyifle izledim Türk Tiyatrosunun dev oyuncularını…!
Ama hayranlıkla izlediğim ve kalbimde ayrı yeri olan bir ikili vardı her zaman; Tilbe Saran ve Cüneyt Türel… Bugün 1 Mayıs 2012 ve biz bugün Cüneyt Türel’i kaybettik… Bugün biz artık biraz daha yalnızız! Üzüntümü kelimelerle anlatamam, mümkün değil!
Onları Şehir Tiyatrolarında çalışırlarken tanıdım; tam 20 yıl önce, 1992’de Moliere’in “Tartuffe” adlı oyunu sahnelenirken! Ne kadroydu ama o! Kimler yoktu ki! Şimdi hiçbiri kalmadı ne yazık ki…! Çünkü nasıl bugün ardı ardına istifalar geliyorsa değerli BELEDİYELERLE kronik olan sürtüşmelerden dolayı; 90’lı yılların ortasında da aynı nedenlerden ötürü SANATÇILAR istifa ediyorlardı…! Nasıl edilmesin ki? Ghepetto Usta’nın bile adını değiştirip “Hacı Baba” yapmaya çalışan bir 21.yy TERS zihniyeti karşısında? Sahnelenecek yabancı oyunların sayısını iyice asgariye indiren, Şehir Tiyatrolarını saçma sapan oyunlarla dolduran yönetmelik değişikliği, SANATIN özüne taban tabana zıt düşmekteydi!
Otuz yılını vermişti Cüneyt Türel, bugün artık tamamen elden gitmesine ramak kalmış olan Şehir Tiyatrolarına… Sonrasında Tilbe Saran ve Işıl Kasapoğlu ile birlikte Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosunu kurdular. Burada bu muhteşem ikilinin oynadığı ünlü klasik “Abelard ve Heloise” asla unutamadığım performanslarındandır… Öyle ki, yıllar sonra bu klasikte adı geçen Abelard ve Heloise’ın Paris’teki Pere Lachaise’de mezarlarını ziyaret edecektim!
Türkiye’nin en iyi seslerinden biriydi Cüneyt Türel… Şu an “geçmiş zaman” eki kullanırken bile bir garip oluyorum! Acaba bu çapta büyük bir oyuncu dünyanın gelişmiş bir ülkesinde yaşıyor olsa sadece geçim derdinden, “reklam” seslendiriyor olur muydu? Muhtemelen olmazdı… İşte bu da aslında üzerine çokça düşünülmesi gereken bir konu!
Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış, Sevilmek, Kumarbazın Seçimi… Hepsinde mükemmel Türkçesi, zarif kişiliği, dev oyunculuğu ile büyüledi bizi büyük usta… Bu yıl Tiyatro festivalinde yine Tilbe Saran ile beraber sahneleyecekleri “Elin Elimde” adlı oyuna gitmeyi arzu etmiştim; birkaç saat önceye kadar… Birkaç saat önce planlarım değişti… Birkaç saat önce bu dev oyuncuyu sahnede son bir defa görmek ve son yolculuğuna uğurlamak üzere 3 Mayıs 2012 tarihinde, saat 11.00’de Muhsin Ertuğrul Sahnesine gitmeye karar verdim…
Ve o gün kendisine 1994’te sahnede tam 4 defa izlediğim ve asla unutamadığım “Vanya Dayı”nın son repliklerini fısıldayacağım;

'Biz yaşayacağız Vanya Dayı... Biz daha ne uzun günler, geceler geçireceğiz; alnımıza yazılan çileyi sabırla çekeceğiz. Elimiz ağzımız tuttuğu sürece dur durak bilmeden başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel geldiği zaman da usulca öleceğiz. Çok acı çekip gözyaşı döktüğümüzü, çok içimizin yandığını söylediğimizde Tanrı bize acıyacak. Ve seninle ben, sevgili dayıcığım, aydınlık ve güzel bir hayat yaşayacağız. İşte o zaman mutlu olacağız, şimdiki mutsuzluğumuzu hatırlarken gülümseyeceğiz ve huzura ereceğiz.' 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder