“Kaçarsak bir hiç oluruz! Tabut örtüsü için mordan daha iyi bir renk düşünemiyorum...!” Böyle buyurdu Teodora, Bizans İmparatoriçesi… Dışarıdaki isyanın nedenlerinden biri de bizzat kendisiydi. Üzerindeki Bizans kraliyet rengi olan mor ipekli kumaşlardan dikilmiş kıyafetiyle, çakmak çakmak bakışlarıyla, kararlı duruşuyla koca bir orduyu tek başına karşılıyordu sanki. Etkilendi Jüstinyen, büyük Bizans İmparatoru… Teodora’nın kocası!
Karanlık bir geçmişi vardı; ancak ne utandı ondan, ne de sakladı onu… Babası Acacius ayı terbiyecisiydi, adı bile bilinmeyen annesi ise oyuncu ve dansçıydı. Annesinin izinden gitmişti o da ve Hipodrom’da yarışlar öncesinde dans ederek Maviler’i desteklemişti yıllar yılı… Jüstinyen’le evlenmeden önce fahişelik yaptığı da sıkça fısıldanırdı. Ancak işte koca imparatorun eşiydi. Törenlerde aristokratlar onun da ayağını öpmek zorunda kalıyorlardı. Zaten sokaklarda NİKA (zafer) diye bağıran isyancıların galeyana gelmesinin nedenlerinden biri de buydu. Bir fahişenin ayaklarına kapanmak zorunda kalmak…
Jüstinyen… Etkilendi o çakmak çakmak bakışlardan. Oysa biraz önce kimseye görünmeden kaçmayı düşünüyordu Balkan köylüsü imparator. Evliliğini yüksek kesimden olanın alçak kesimle evliliğine onay veren yasayı geçiren ve selefi olan amcası I. Jüstin’e borçluydu. Yoksa hiç evlenemeyecekti güzeller güzeli Teodora ile… Maiyetine eklediklerinin asil kesimden gelmesine bakmaz, yetenekli ve parlak kişiler olmasına önem verirdi. Zaten bu yüzdendi ya kedi köpek gibi Hipodrom’daki yarışlar sonrasında sokak kavgaları çıkaran Maviler ve Yeşiller’in, şimdi birlik olmuş Jüstinyen’e karşı savaş çığlıkları atmaları… “Belisarius, askerleri alıp Hipodrom’a git!” Böyle buyurdu Büyük Jüstinyen, sağ kolu ve generali Belisarius’a.
Çıktı kudretli Belisarius Hipodrom’a… Daha sonra Jüstinyen adına ne topraklar katacaktı Bizans İmparatoluğu’na! 1500 kişiden oluşan özel koruma birliği bucellarii’ den gurur duyardı. Savaşlarda, ağır zırhlı bu grup ordunun çekirdeğini oluştururdu. Vandallara, Ostrogotlara ve daha nicelerine karşı büyük zaferler kazanmıştı gururlu Belisarius! Şimdi de Konstantinapolis’i yakıp yıkan bu isyanı bastırmaktı asil görevi… Vurdu Belisarius, fark etmedi onun için karşısındakinin Mavilerden olması ya da Yeşillerden… Askerlerini iki gruba ayırmış ve Hipodrom’a ana kapısından girmişti. Generalin şahsi tarih kaydedicisi Procopius bu olayda ölenlerin sayısını 30.000kişi civarında kaydedecekti sonradan…
Tüm Hipodrom kana bulanmıştı, şehir yangınlardan dolayı viraneye dönmüştü… Ancak sonunda isyan bastırılmıştı. İstanbul’un eski Aristokrat kesimi bu Balkan Köylüsüne ve eski dansçıya biat etmek zorunda kalacaktı yine…! Şehrin yeniden imar çalışmaları sonucunda öyle bir emir verdi ki İmparator, daha sonra bu emri, mimarinin bugüne kadar ürettiği en güzel eserlerden biri olacaktı; “Kutsal Bilgelik (Hagia Sophia) Kilisesi”nin yeniden inşası!
Kahpe Bizans, Bizans Oyunları vb… Bizler, Bizans’tan bahsederken hep negatif ve kötü betimlemeler kullanıyoruz nedense. Ve gelip bıraktığı büyük mirasın üzerine bir güzel oturan bizler, aslında Bizans’ı en az tanıyan milletiz…
İşte bunlar geçiyor aklımdan, Ravenna’daki Bizans döneminden kalma San Vitale’nin mozaiklerine bakarken. Altıncı yüzyılın ilk yarısında, Jüstinyen döneminde, Belisarius’un kumandanlığında Bizans, hakimiyetini İtalya topraklarına kadar genişletmiş ve Ravenna da Bizans İmparatorluğu’nun İtalya topraklarında kurduğu valiliğin (exachate) merkezi konumuna gelmiş. Ve bu, bölgedeki Bizans hakimiyetinin kaybolduğu 751 yılına kadar böyle sürmüş…
Ravenna… Son yıllarda İtalya turizminin gözbebeği olan şehirlerden bir tanesi. Batı Roma İmparatorluğunun 402’den 476’da yıkılışına kadar bayrağı elinde tutmuş son başkenti… Adriyatik Denizine bir kanalla bağlı olan şehir, daha sonra 4 Eylül 476’da son Roma İmparatoru Romulus Augustulus’a karşı isyan ederek İtalya topraklarının ilk Cermen Kralı olan ve İmparatorluk tarihini resmi olarak bir sona getiren Odoacer’in başkenti ilan edilmiş.
Okulda, Roma İmparatorluğu sonrasında bölgeye üşüşen Gotlar, Ostrogotlar ve Vizigotların adlarını yarı kıkırdayarak ezbere söylerken aslında hiçbir şey ifade etmezdi… Oysa bu topraklarda bu kavimlerin arkalarında bıraktıkları elle tutulur, gözle görülür tarihi anıtları gördükçe “bir daha sizinle alay etmeyeceğim” diye söz veriyorum bu Cermenik kavimlere… Nitekim Ostrogot Kralı Theodoric zamanında (493’te) bu sefer Ostrogotların başkenti ilan ediliyor ve önemli yapılar inşa ediliyor bu dönemde…
Bizans’tan sonra kısa bir zaman Lombardlar’ın eline geçen şehir, 784 yılında Papalık’ın topraklarına katılır. Ravenna, Lombardlar’a karşı Papalık’ı destekleyen Frank Kralı Kısa Pepin’in oğlu ünlü Şarlman’a (Charlemagne), Papa I. Adrian’ın “istediği herşeyi alıp götürme” hakkını vermesi sonucunda uzun süre kendi külleri içinde uykuya dalar.
Bu uyku UNESCO’nun Ravenna’daki tarihi değeri olan ve İstanbul dışındaki en güzel mozaiklere sahip olan 8 tane anıtı Tarihi Miras Listesi’ne almasıyla 1996’da son bulur.
Bu eserler; 1)Şehri Roma İmparatorluğu’nun son başkenti yapan İmparator Honorius’un kız kardeşi Galla Placidia’nın (kendisi bir İmparator kızı, bir İmparator kardeşi ve bir İmparator annesi olarak ayrıca ilgi çekici bir tarihi figürdür) 5.yy’ın ikinci çeyreğinde inşa edilen anıt mezarı 2)Yine 5.yy’ın ilk yarısı inşa edilen ve kendini mozaiklerle kaplatan kişinin adını taşıyan Neon Vaftizhanesi 3)Ostrogot Kralı Theodoric tarafından bugün maalesef ayakta olmayan sarayının hemen yanında özel saray şapeli olarak inşa ettirilen Sant’Apollinare Bazilikası 4)500lü yılların başında Ortodoks Piskoposların özel dua odası olan Piskoposluk Şapeli 5)Ostrogotlar döneminde halkın büyük çoğunluğunun inandığı ancak Batı kilisesinin lanetlediği Aryanizm mensuplarının vaftiz edildiği Arian Vaftizhanesi 6)Ünlü Ostrogot Kral Theodoric’in 526’daki ölümünden kısa bir süre önce tamamlanan, ne Roma ne de Bizans sanatı özellikleri yansıtan, bu dönemdeki bir “barbar” krala ait ve hala günümüze kalmış olmasından dolayı son derece önemli olan Theodoric anıtmezarı 7)Muhteşem mozaikleriyle 547’de (Ayasofya’dan 10yıl sonra) tamamlanan görkemli Bizans Bazilikası San Vitale ve 8)Bir zamanlar Ravenna’nın limanı olan ve ancak alüvyonla dolduğu için günümüzde denizden içeri doğru kalan ve Ravenna’dan 5km ötedeki Classe’de bulunan ve yine 6.yy’ın ilk yarısında inşa edilen Sant’Apollinare in Classe Bazilikası.
Bu eserleri gezmek tarihseverler için gerçek bir keyif…! Yolunuzun üzerinde İtalyan edebiyatının en büyük ve en önemli temsilcilerinden biri olan Dante Alighieri’nin de mezarını göreceksiniz. Hayatının önemli bir bölümü memleketi Floransa’dan uzakta, sürgünde geçen Dante 14 Eylül 1321’de Ravenna’da hayata gözlerini yummuştur. Dante’den kalanların başına gelenler ise ayrı bir yazı konusu…!
Ravenna’ya yapılcak bir gezinin yaz festivaline denk getirilmesini özellikle öneririm. Ünlü orkestra şefi Riccardo Muti’nin eşi Maria Cristina Mazzavilani tarafından başlatılmış olan bu opera ve klasik müzik festivali şehre ayrı bir hava katıyor ve aynı zamanda akşamlarınızı renklendiriyor.
BENGİ IŞIL GÖKTÜRK
BENGİ IŞIL GÖKTÜRK
Evet iyi ki Ravenna'ya gitmişiz, çok sevdik...Senin yazdıklarını okuyunca balayımız geldi aklıma...Çok güzel yazmışsın, eline sağlık...
YanıtlaSilSağol canım çok teşekkür ederim, eksik olma...! Balayınızın Venedik kısmı da çok güzeldi...!
YanıtlaSil