8 Ocak 2012 Pazar

YURDUMUZUN ÇOK UZUN SÜRE GİZLİ KALMIŞ MÜCEVHERİ; HALEPLİBAHÇE

Tarih boyunca Süryanilerin “Orhai”, Arapların “El-Ruha”, Seleukosların “Edessa” ve Türklerin “Urfa” olarak adlandırdıkları “Peygamberler Şehri”, son 30 yıldır çok önemli arkeolojik bulguların ortaya çıktığı ve tüm arkeoloji dünyasının gözünü çevirdiği bir merkez konumuna geldi. 1983-1991 yılları arasında Nevali Çori adlı merkezde yapılan kazılarda günümüzden 11500 yıl önce burada evler yapıldığı, mercimek ve buğday üretildiği ortaya çıkarılmıştır. 1995’ten beri Alman arkeolog Klaus Schmidt önderliğinde kazılan Göbeklitepe’de ise tarihi MÖ 11 bin’e dayanan (Cilalı Taş Devri) tapınma amaçlı alanlar ortaya çıkarılmıştır. Bu alanların dünyadaki en eski ve en büyük tapınaklar olması bulgusu, dünya tarihini yeniden değerlendirecek ölçüde önemlidir…!
Urfa’nın tarihine baktığımızda ise, eşsiz Anadolu’muzun genel tarihiyle doğru orantılı bir gelişim göstererek, onlarca kavimin gelip geçtiği, bazısının derin, bazısının silik izler bıraktığı bir özet görüyoruz… Kafkasyalı Subarlar, Aramiler, Asurlular, Medler, Persler, Makedonyalılar, Seleukoslar, Süryaniler, Sasaniler, Romalılar, Bizanslılar, Haçlılar, Eyyübiler, Selçuklular, Osmanoğulları… ve daha kimler gelip geçti topraklarından… Kimi uzunca misafir kaldı, kimisi ise sadece esti gitti, sadece adı kaldı…
Dünyanın bu son derece enteresan ve tarihi açıdan önemli köşesinde geçtiğimiz ay yaptığım gezide, 2006 yılında ortaya çıkarılan bir “mücevheri” görme şansına sahip oldum; “Haleplibahçe Mozaikleri”…! Hikaye enteresan; bahsi geçen mevki Balıklıgöl’ün hemen bir taş atımı uzaklığında, gecekonduların doldurduğu, fosseptik çukuru olarak kullanılan, ahalinin çöpünü attığı bir yer… Kentsel Dönüşüm Projesi’nin altyapı çalışmaları sırasında tesadüfen işte tam bu acınacak durumdaki yerde 1700 yıllık mozaiklere rastlıyorlar…! Hem de ne mozaikler!
Tarih boyunca, Halep üzerinden Bağdat’a ulaşan ticaret yolları üzerinde önemli bir durak olan Urfa; hanlarıyla, çarşılarıyla, zanaatkarlarıyla, sanatçılarıyla son derece zengin kültürlü bir şehir kimliğini hep korumuş. Dolayısıyla burada mozaik sanatı da çok eski zamanlardan itibaren kendini göstermiş. Bu mozaiklerde kullanılan ve tessera adı verilen renkli taş parçacıkları, Fırat Nehri’nin kenarındaki çakıl taşlarını prizma şeklinde keserek elde ediliyordu. Aslında 1978 yılına kadar yine Balıklıgöl civarındaki yüzlerce kaya mezarı içerisinde birçok mozaik örneklerine rastlanmış, bölge 1979 yılında Anıtlar Kurulu tarafından arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmesine ve bu alandaki her türlü yapılaşmayı yasaklayan yasaya rağmen, yine cahilliğin gazabına uğramış ve gecekondular arasında unutulmuş gitmiştir… Bölgeyi 1952-53 yılları arasında ziyaret ettikten sonra mozaikleri resimleyen ve “Edessa the Blessed City” adlı kitabında yayınlayan Prof. Dr. J.B. Segal’in bahsini ettiğ mozaiklerin bugün “kayıp” olmaları yerel zenginliklerimiz için son derece acı bir “dipnottur”… Hem de bu mozaikler sanat olarak Roma ve Bizans’tan çok, Mezopotamya ve Sasani sanatına yakın olmaları bakımından ayrıca eşsizlerdi… ancak artık yoklar…
İşte bu yüzdendir ki, 2006 yılında Haleplibahçe’de tesadüfen bulunan mozaiklerin sağlıklı bir biçimde ortaya çıkarılması için gösterilmiş olan “gerekli özen” beni son derece mutlu etti. Kentsel Dönüşüm Projesi kazı yapmak için derhal durdurulmuş, kazı alanının üstü örtülmüş ve son derece titiz bir çalışma sonucunda “Amazon Kraliçelerinin avlandığı” sahneyi gösteren muhteşem bir mozaik ortaya çıkarılmış. Bu örnek, dört kraliçeyi beraber ve aralarından üç tanesini “Grekçe adlarıyla” birlikte göstermesi açısından tektir. Aynı zamanda bu son derece çekici Amazon Kraliçelerine “bu kadar doğuda ve bu kadar güneyde” rastlanılması açısından da son derece dikkat çekicidir. Bir diğer önemli nokta ise genellikle savaşırken betimlenmiş olan bu “güzellerin”, bu mozaikte avlanırken gösterilmeleridir. Urfa’nın Roma hakimiyetinde olduğu MS 3-5.yylar arasına tarihlenen mozaikler içerisinde aynı zamanda geometrik desenli, ördekli vb başka mozaikler de ortaya çıkarılmış…
Hazır Göbeklitepe de iyice kazılmışken, yollar güzelce asfaltlanmış, 2007’den beri Şanlıurfa Havalimanı hizmete açılmış ve düzenli seferler yapılırken, Urfa’ya gitmeye ne dersiniz…?






2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. “Edessa the Blessed City” adlı kitabında yayınlayan Prof. Dr. J.B. Segal’in bahsini ettiği mozaiklerin bugün “kayıp” olarak bilinen mozaikler çalınarak A.B.D Dallas a götürülmüş
    aşağıdaki sitede de görebilirsiniz.
    http://aamdobjectregistry.org/node/397
    bize ait olan tarihi değerlerin derhal iadesi yapılmalı

    YanıtlaSil