22 Aralık 2011 Perşembe

ANTEP VE URFA’DA NE YİYİP, NE İÇTİM?

“Yediğin içtiğin senin olsun, gezip gördüğünü anlat” der yurdumun güzel özdeyişlerinden bir tanesi… Aslolan tabi ki gezip gördüğümüzü anlatmak olsa da, güzel yemek yemek de gezmenin ve başka kültürler tanımanın en önemli bileşenlerinden bir tanesidir. Ülkemiz yöresel - bölgesel tatlar açısından çok zengin bir coğrafyadır. Ne var ki bu zenginliğin çok az bir kısmının genel anlamda paylaşıldığını düşünüyorum. Bu yüzden kendi kendime bir söz verdim, her yıl en azından coğrafyamızın bir bölümünü tekrardan ve turist olarak gezmek, yemeklerini tatmak ve yurdumu tekrar keşfetmek! Bu amaç kapsamında ilk girişimim Gaziantep ve Şanlıurfa şehirlerine 4 günlük bir gezi oldu ve çok eğlenip, bilgilerimi (ve midemi) genişletip, çok güzel anılarla eve döndüm…! İyi ki yaptım böyle bir şey, Güneydoğu’da ne büyük değişimler olduğunu, bu coğrafyanın ne büyülü  bir yer olduğunu tekrar keşfetmiş oldum… İzlenimlerimi paylaşacağım bir dizi yazının ilk bölümü yemekle ilgili olacak.
Yanımda her dediğime “tamam” diyen mükemmel yol arkadaşım Filomen’le midelerimiz çatlayana dek deneyebildiğimiz herşeyi denedik. Şimdi dönüp düşündüğümde, “nasıl yapmışız bunu” dediğim şeyler olmuyor değil… Bakın ve siz karar verin; ancak aynısını yapmayı denerseniz lütfen olası sonuçlardan beni sorumlu tutmayın…
GAZİANTEP
1)Aşina Lokantası: Uçağımız Gaziantep Havalimanına iniyor ve bavullarımızı aldıktan sonra dışarı çıkıp Havaş’a biniyoruz. Yolculuk yarım saat kadar sürüyor, yollar Avrupa otobanlarını aratmıyor. Havaş son durakta iner inmez soluğu modern bir müessese olan Aşina’da alıyoruz. Şehrin tanınmış restoranlarından bir tanesi. Havaş’a yakınlığı burayı seçmemizin en büyük nedeni oluyor. Özellikle sulu yöresel yemekleri lezzetli. Burada 2 kişi (paylaşarak) önce bir “Alaca Çorbası” içiyoruz. İçinde buğday, nohut, mercimek, soğan, biber (bol miktarda!), tarhın olan, son derece besleyici bir çorba. Biraz acı ve yağlı olmasına rağmen bitirebiliyorum. 

Ardından yediğimiz içli köfte bildiğimiz tarzda tombik değil, silindirik şekilde yapılmış. Ben pek içliköftesever değilimdir, dolayısıyla bu konuda fikir veremeyeceğim ancak özellikle Mersin-Adana yörelerinde daha iyilerini yedim. Ardından yuva(r)lama geliyor… Malumunuz, bölgenin en meşhur çorba (yiyecek)larından bir tanesi. Kıyma, et, nohut ve terbiyesi için yoğurt katılarak yapılıyor. Yörenin “saf yağ”ları bize biraz ağır geldiği için bizi biraz zorluyor ancak bunun da hakkından geliyor ve beğeniyoruz. Ardından simit kebabı istedik, bu kebap da kıyma ile “simit” dedikleri ince bulgur karıştırılarak ve biraz fıstık, sarımsak, soğan ve maydonoz katılarak yapılıyor. Aşina bu kebabı yemek için doğru adres değil, daha sonra gittiğimiz ve bahsini edeceğim “Halil Usta” bu ürünü daha güzel yapıyor. Özel bir tat, denemek lazım diye düşünüyorum. (Benim damak tadıma çok uymasa da…)
http://www.asinagaziantepmutfagi.com/
2)Ciğerci Mustafa: Gaziantep’te konaklamak için tercihimiz “İbis Otel” oluyor. Yerli halk otele “İbiŞ” dediği gibi, iphone’un harita uygulamalarında da adı İbiŞ olarak geçiyor, bu da duydukça bizi hafif kıkırdatan bir ufak anekdot oluyor… İbis’in şöyle bir avantajı var, her yere 1-1,5km mesafede kalıyor ve yürüyerek gidebiliyorsunuz. Bir de kahvaltısız haftaiçi – haftasonu fix bir oda ücreti var; 109 TL ki bu da bizim işimize geliyor çünkü kahvaltı kültürünün de bambaşka olduğu Gaziantep’in bu konudaki farklılıklarını da yaşamak istiyoruz. Dileyenler ek ücret ödeyerek otelin kahvaltısını da alabilirler. Her neyse, buraya çok yakın hemen yürüyerek 5 dakika mesafede “Ciğerci Mustafa” var, ön tarafı “erkeklere” tahsis edilmiş, arka tarafı “aile salonu” olan, her tarafı duman olan, ızgarası mis kokan, tipik bir Anadolu esnaf lokantası. Burada 1 porsiyon ciğeri paylaşıyoruz, çünkü buradan İmam Çağdaş’a gideceğiz. Ancak burada yediğimiz ciğerin 10 numara olduğunun da altını çizmek isterim…! Izgara istediğinizde yanında salatasını, soğanını, yeşilliğini de ayrı getiriyorlar… (Yalnız burada daha sonra gidip, fantezi olsun diye yediğimiz “boğaz altı” kebabı tam bir hayal kırıklığı oldu… Kebabından tatmak isterseniz bildiğimiz şiş ya da tavuktan ayrılmamanızı şiddetle tavsiye ederim)


3)İmam Çağdaş: Müşterilerinin %90’ının başka şehirlerden gelen misafirler olduğunu kendi ağızlarından duyduk. Ünü tüm Türkiye’ye yayılmış ve mit olmuş meşhur lokanta. Yerli halkın gitmeme nedenleri var; porsiyonların ufalmış olması, standardın altına düşmüş olması, çok fazla ünün getirdiği kibir gibi… Tatlılarını daha çok tutuyorlar, yine kendi ağızlarından günde ortalama 80 tepsi (2 ton) baklava sattıklarını öğrendik…! Biz burada 1 porsiyon Ali Nazik ve üzerine 1er tane baklava ve fıstıklı sarma yedik. Ben her şeye rağmen bu şehre dışarıdan gelecek bir misafirin İmam Çağdaş’ta bizim yaptığımızı yapmalarını şiddetle tavsiye ederim. Ali Nazik çok güzeldi. Baklavası ise çok güzeldi ancak aynı lezzetteki ürünü İstanbul’da da bulmak mümkün.
4)Zekeriya Usta: Bir sonraki sabah maraton devam ediyor ve kuruyorum saati sabah 06.30’a…! Kalkıp giyiniyoruz ve tutuyoruz Zekeriya Usta’nın yolunu. İnternette yaptığım araştırmalar genel olarak onun çarşı içindeki yerini gösteriyor. Filomen tutturuyor “ben katmer yiyeceğim” diye… Bir önceki akşamüstü çayın yanında yemek için ararken, en sonunda bunun sabahları erken yapılıp, sabah 10 gibi artık bittiğine, ikna oluyor. Yanında mutlaka süt istememiz tavsiye ediliyor. Denildiği gibi yapıyoruz ancak sabah sabah “sadece” katmer yemek benim için zor zanaat oluyor ve sütümü içip ancak dörtte birini yiyebiliyorum…. Katemerin içeriği; hamur, süt kaymağı, fıstık, şeker ve sade yağ… Zekeriya Usta çok sempatik bir insan ve esnaf gibi bir esnaf, bize hiç talep etmeden şehri nasıl gezeceğimizi anlatıyor, yardımcı olmaya çalışıyor, yurt dışına da katmer gönderdiğinden bahsediyor. Ancak üzülerek katmerini pek beğenmediğimi söylemem gerekiyor. Çok daha iyisini birazdan söyleyeceğim, hiç beklemediğimiz bir yerde tattık…  http://www.katmercizekeriya.com/

5)Metanet Lokantası: Şimdi size katmerin üzerine, gidip Metanet Lokantasına “beyran” içtiğimi söyleyeceğim, siz de bana hak ettiğim tepkiyi göstereceksiniz… Ancak ne yapayım, elimde değil…! Beyran, Gazianteplilerin, sabah bir önceki geceden kalmışlığı üzerlerinden atmak için tükettikleri bir gıdayken başta, şimdi daha çok “kahvaltı alışkanlıkları” formatına sokulmuş bir çorba. Bunu içmek için gideceğiniz doğru adres yine çarşı içinde bulunan “Metanet Lokantası”. Özünde et, bol miktarda sarmısak ve pirinç olan bu çorbanın eti saatlerce pişiyor… Ağzınıza aldığınızda pamuk gibi eriyor. Üzerine acı sosu zevkinize göre atılıyor… Katmerin üzerine, o sarımsak oranıyla hepsini yemem mümkün olmadı ancak bu şehre gelen birinin (özellikle sıcak bastırmadan sabahları) mutlaka bu tadı 1 kaşık bile olsa denemesi gerekir diye düşünüyorum…


6)Tahmis Kahvesi: İnternette hep yıkık dökük resimlerini görmüş olduğum Tahmis Kahvesi 2 yıl boyunca restorasyon görmüş ve birkaç ay önce açılmış. Çok da güzel olmuş! Tarihi 1640 yılına kadar giden, iki katlı bir kahvehane. Tahmis kelime anlamı olarak “kahve dövülen yer” demek ve hatta Mısır Çarşısı dolaylarında Kurukahveci Mehmet Efendi’nin olduğu sokağın da “Tahmis Sokak” olarak anıldığının da altını çizmek isterim. Burada denemeniz gereken kahve “sütlü menengiç kahvesi”. İtiraf edeyim ki bu gezide öğrendiğim en önemli yeni tatlardan biri oldu…! Bu kahvenin özelliği fıstıktan yapılması ve aynı zamanda hastalanınca (özellikle solunum yetmezliği, bronşit vb) halk arasında tüketilmesi… Buraya gelmişken bir de zahter (bir çeşit kekik) çayını da mutlaka deneyin. Bu bitki de yine birçok şifası olan mucizevi otlardan…!

7)Halil Usta: Burası bu şehre gelecek lezzet düşkünü her insanın listesinde ilk sırayı alması gereken yer. Öğlen 14.30’a kadar yetiştiniz yediniz… Yoksa ne kaçırdığınızı bilmeden yaşamak durumda kalırsınız… Lise arkadaşım “Cemhan Baykal”ın tabiriyle “terbiyeli küşnemesi hayatın anlamıdır”… Hakikaten de küşnemeden tadına doyamayıp bir posiyon daha istedik… Küşneme, kasaplık hayvanların omurga kemiğinin iç tarafından elle çekilip çıkarılan, her hayvandan ancak 2 tane bulunan çok makbul bir kebaplık et. Zeugma Müzesinin hemen arka taraflarında olması aynı zamanda müze ziyareti sonrası burayı ziyaretinizi mutlak kılıyor… Halil Ustanın çevredeki fakir halka devamlı yardım eden, lahmacun dağıtan, salata kaplarını dolduran bir hayırsever olduğu da birçok yerden kulağımıza gelen duyumlar arasında. (Simit Kebabı yemek isterseniz, burada tatmanızı öneririm.)

8)Çelebioğulları Baklava: Tabi ki Gaziantep deyince akla baklava gelir… Şehrin her tarafında bir baklavacı görmek mümkün… Ancak sorduk, soruşturduk ve halkın bu alışverişi özellikle Çelebioğulları’ndan yaptığını öğrendik… Gittik, tattık, beğendik ve birer kilo da eve götürmek için aldık…!

9)Orkide Pastanesi: Son derece şık ve fiyatları İstanbul’daki benzerlerinin bir parmak daha üzerinde olan bir pastane. Ancak “katmeri” son derece iddialı! Malzemesi öyle bol ve öyle has ki, içine koyduğu fıstıktan dolayı katmerin rengi adeta; “yeşil”.  Ancak bu iddia yanında ağır da bir tadı getiriyor. Yine de aman sakın buradan katmer yemeden dönmeyin derim….

10)Yemen Kurukahvecisi:Ufacık bir dükkan, kaçırmak işten bile değil… Neredeyse yarım asır önce Cevdet Akınal tarafından kurulmuş. Esnaf arasında hayli saygınlığı olan son derece kalender yapısı olan bu kişi yaklaşık 8 ay önce vefat etmiş, yerine oğlu bakıyor. Yöreye özgü tüm baharatları alacağınız en güzel yer burasıdır. Kahvesi bir ayrı güzel (Tahmis Kahvesi de buradan alıyor kahvesini)! (Yalnız kahve alırsanız aman ayrı bir yere koyun, yolculuğumuz boyunca kahve paketimiz, otel odası, şehirlerarası otobüs ve bilumum yerleri buram buram kokuttu...!)


BİR BİLENE SOR; Mekanlarla ve şehirle ilgili sık sık fikirlerini aldığım sevgili arkadaşım Nilgün Mazıcıoğlu kesinlikle Gaziantep’e yapacağınız bir gezide bu şehirdeki rehberinizdir! Onu tanımak önce iyi bir insanla tanışmak, daha sonra da iyi bir rehber eşliğinde bölgeyi gezmektir. Kendisine hem tavsiyeleri, hem de yardımları için teşekkürü borç bilirim…
ŞANLIURFA
1)Ciğer ciğer ciğer illa ki Ciğer…! Sabah namazı sonrası acıkan soluğu onlarca ciğerci salonundan birinde alıyor. Nereye baksanız ciğerci, her taraf duman…! Bize esnaf ayrı ayrı yerler tavsiye etti, biz sokaktaki birkaç yeri denedik ve damak zevkimize göre en beğendimiz yer “Aziz Usta”nın yeri oldu… Haşimiye Meydanı’na giderken sağda kalıyor!

2)Edessa Künefe Salonu: Lütfen burada bir porsiyon künefe yiyiniz. Buranın künefesi Hatay’ınkinden farklı… Asıl farkı peyniri yaratıyor çünkü bu peynir sabah gelen sütten yapılıyor. Peynir suyunu tam salmadan daha çok tazeyken, mıncıklanıp künefeye katılıyor. Ağızda sünüp, çekilmek yerine dağılıyor… Nefis!

3)Patlıcan ve biber kültürü: Yemeklerinin önde gelen bileşenleri. Her mahallenin bir fırını var ve orada patlıcan ve biberler fırına veriliyor. O mübarek patlıcanı elinize alıp yumuşacık yemek tüm duyularınıza hitap ediyor…!
4)Çiğköfte: Evlerde özellikle gece 11 civarı yapılıyormuş. Racon çiğköfteyi kurutmamak, yapıldıktan 15dakika sonra tüketmek… Yoksa pek bir anlamı olmuyor Urfa’lılar için. Eğer kurursa, sabah elle dümdüz edip kızartıp öyle yiyorlarmış…! Biz “yerel” çiğköfteyi Balıklı Göl’de gezerken tanıştığımız son derece sempatik ve iyi bir insan olan Necmettin Hiçyılmaz adlı kardeşimizin, evde yoğurduğu çiğköfteden, bizi arayıp bulup olduğumuz yere getirmesi sayesinde tadabildik. Parmaklarımızı yedik…!

Üzücü Not: Balıklı Göl’ün hemen üst tarafındaki “Halil İbrahim Sofrası”nın tavrının son derece çirkin ve “geleni bulmuşken kazıklıyım” şeklinde olduğu için bu güzel listede bu müesseseyi “hiç tavsiye etmediğimi” de belirtmek isterim. Urfa’daki lokantalarda kıymalarının içine bol miktarda yağ konuluyor. Bu yüzden kıymayı çok fazla tüketmemekte fayda var…
Hepinize şimdiden afiyet olsun…!

4 yorum:

  1. Antep´i cok kisiden dinledim ama benim fikirlerime de bu kadar uyani hic dinlemedim desem yeridir. size tamamen katiliyorum harika tespitleriniz var tek kelime BRAVO diyorum---
    Mehmet Severoglu

    YanıtlaSil
  2. urfadaki dolandırıcı halil ibrahim sofrası yorumunuza aynen katılıyor, dışardan gelenlerin imam çağdaşa uğramasının antebi kaçırmak olduğunu düşünüyorum. diğer tüm yorumlarınız mükemmel.

    YanıtlaSil
  3. urfadaki dolandırıcı halil ibrahim sofrası yorumunuza aynen katılıyor, dışardan gelenlerin imam çağdaşa uğramasının antebi kaçırmak olduğunu düşünüyorum. diğer tüm yorumlarınız mükemmel.

    YanıtlaSil