Bugünlerde inanılmaz bir koşturmaca içerisindeyim, dolayısıyla yazılarıma biraz ara vermiş gibiyim ancak bu blog artık &friends takısı da almış olduğu için, her ay yardımıma başka bir arkadaşım koşuyor ;) ! Bu ayki konuk yazar meslektaşım ve en değerli arkadaşlarımdan Mine Karahan Taner. Kendisi rehber cemaati içerisinde bulabileceğiniz en hoşsohbet, en eğlenceli, en bilgili ve en "gezgin" kişilerin başında gelir...
Bundan tam bir yıl önce ABD'ye bir seyahat yaptı ve San Francisco'nun başka bir yönünü kendine has üslubuyla kaleme aldı. San Francisco, 14 yaşındayken babama ait "Woodstock Doble LP"sini pikapa koyup dinlemeye başladıktan sonra, benim de gönlümde çok ayrı yeri olan bir şehir oldu... Benim için hem müziğin "Mekke"si, hem de özgür düşüncenin sembolü haline geldi adeta! Mine'nin bu farklı yazısını okumak da burada paylaşmak da büyük keyif... Sizin de zevkle okumanız dileğiyle, Mine'ye de eline sağlık diyerek paylaşıyorum...
ÖZGÜR DÜŞÜNCE VE ÖZGÜR İFADENİN HER ZAMAN YANINDA VE ARKASINDAYIM...!
Sade, Çekici, Özgür, Gururlu…Kırmızı Gerdanlıklı SAN FRANCISCO
San Francisco ismini duyunca çoğumuzun aklına gelen ilk imaj, Boğaz Köprüsü’nün kardeşi, kırmızı boyalı Golden Gate Köprüsü olsa gerek… Sonra biraz daha düşününce, yaşı yetenlerin gülümseyerek anımsayacağı “San Francisco Sokakları” dizisi ve aksiyon sahnelerinde arabaların son sürat inip çıktıkları o dik tepeler… San Francisco güzelliği ile tüm dünyada nam salmış, hatta Amerikalı’ların bile en sevdikleri ve yaşamak isteyecekleri şehir seçilmiş defalarca… San Francisco hakkında yazılmış gezi yazıları, şarkılar, şiirler, şehirde çekilen diziler....Hepsi şehir hakkında bizi bilgilendiriyor, gözümüzde canlandırmamızı sağlıyor bu özel şehri…Ancak ben bu sefer San Francisco kentinin bambaşka bir yüzüyle tanıştırmak istiyorum sizleri…Gay, Lezbiyen, Biseksüel, Transseksüel (GLBT)….Dünyanın cinsel olarak en özgür kentlerinden birisi olan San Francisco’nun bu seviyeye gelene kadar ne mücadeleler verdiğini, meşhur gökkuşağı renkli gay bayrağının nasıl doğduğunu, eşcinsellerin cüzamlı olarak görüldüğü günlerden, bugünlere dek gelinen noktayı paylaşacağım. Ben bütün bunları nasıl mı öğrendim? Yazımızın devamında….
Herkese, Her Keseye, Her Zevke Göre Olmayan Semt: CASTRO
San Francisco’ya 2011’in Ocak ayında eşim ve arkadaşımla gittiğimde, her turistin gittiği tipik yerlere gitmek için sabırsızlanıyordum…Meşhur “Fishermen’s Wharf” (Balıkçı Barınağı), dünün balıkçı barınağı olan ahşap binalar restore edilerek restoran, bar, hediyelik eşya, dondurmacı gibi dükkanlara dönüştürülerek muhteşem bir cazibe merkezi haline getirilmiş olan ilk durağımızdı. Daha sonra meşhur hapishane adası Alcatraz Adası, yan yana cilveli kızlar gibi duran yan yana boyalı Viktoryan stili ahşap evler “Painted Ladies” (Boyalı Hanımlar), Golden Gate Köprüsü üzeri yürüyüş, İkiz Tepeler’e çıkıp şehri tepeden seyretmek gibi bilumum meşhur turistik aktiviteleri yaptıktan sonra, beraber seyahat ettiğimiz arkadaşımız, rehber kitabındaki ilginç bir turdan bahsetti, Gay ve Lezbiyen San Francisco! Önce “aman canım, gitmeyelim” dediysek de, güneşli bir Pazar sabahı, San Francisco’nun CASTRO bölgesinde aldık soluğu….Güler yüzlü rehberimiz Kathy Amendola, bizi dünyanın en büyük eşcinsel bayrağının olduğu meydanda karşıladı ve her gün yürüyerek yaptığı , her anlattığı ile daha da ilginç bir hal alan turuna başladı. Gelin, Kathy’nin sözlerine biz de kulak verelim…
Kathy Amendola, Aşka ve Özgürlüğe Hücum
Kathy 40’lı yaşlarının sonlarında, güleç bir kadın. Kısaca anlattığı yaşam öyküsünü dinleyince, İtalyan kökenli olduğunu, bir kez evlendiğini, iki çocuğu olduğunu, yıllar içinde lezbiyen olduğunu fark ederek eşinden boşandığını ve halihazırda kadın partneri ile yaşadığını öğreniyoruz. Kathy, Castro bölgesinde 1 saat süren yürüyüş turları yaparak hayatını kazanıyor. Öncelikle bizi bir kafeye oturtuyor ve başlıyor Castro’yu anlatmaya…Castro, 1980’lere kadar dini bir bölge, daha çok din adamlarının yaşadığı bir yermiş. Evlerin fiyatları 70-80’lerde 75-100 bin dolar iken, bugün en ucuz ev milyon dolarlar ediyor. Kathy’nin anlattığına göre 1967’ye kadar eşcinsel olmak cüzamlı olmakla eşdeğermiş ve ayrıca bir suçmuş. Gay olduğu anlaşılan kişi, işinden atılabilir, tacize uğrayabilirmiş. Ayrıca cinsel organlarına zarar vermek, sıcak veya soğuk suyla işkence yapmak, şok tedavisi ile normale çevirmeye çalışmak, şeytan çıkarmak gibi dahiyane(!) muamelelere uğruyormuş eşcinsel erkekler…Henüz lezbiyenliğin adı bile yok, çünkü böyle bir olasılık o yıllarda hayal bile edilemiyor…1964’te Vietnam Savaşı bittikten sonra geri dönenler, San Francisco’nun meşhur hippi semti HAIGHT-ASHBURY’de uyuşturucu ilaçlar alarak deri ceketli, motosikletli serseri imajı çizmeye başlayınca PBS’in (Ulusal TV Kanalı) dikkatini çekiyor. PBS’e göre LSD (uyuşturucu) alınca insanlar farklı bir bilinç seviyesine geliyor ve 1967’de Amerika’nın dört bir yanından gelenler “Sevgi Yazı” (Summer of Love)’nı başlatıyorlar. Meşhur “Psychedelic Müzik” (uyuşturucu madde etkisiyle yazılan parçalar) ve bu müzik türünün hit örneği “San Francisco (Be Sure To Wear Flowers In Your Hair)” (Saçlarına Çiçek Takmayı Unutma) da aynı sene patlıyor! Hepimizin bildiği “Don’t make war, make love” (savaşma, seviş) sözü de bu zamanlarda, buralarda söylenmiş….
Harvey Milk: Politikacı, Hatip, Kahraman….Gerçek Anlamda İlk Gay Politikacı
Gay haklarından bahsederken Harvey Milk’ten bahsetmemek olmaz. Harvey Milk, 1962’ye kadar eşcinsel olmanın federal bir suç olduğu ABD’de gay haklarının en büyük savunucusu ve gerçek anlamda ilk politik temsilcisi olarak son derece önemli. Ayrıca sırf LGBT (Lezbiyen-Gay-Biseksüel-Transseksüel) haklarını savunurken öldürüldüğü için de bir kahraman olarak yeri doldurulamaz bir yere sahip… 1930’da New York’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğuyor. Gay olduğunu ilk gençlik yıllarında keşfediyor. Uzun soluklu aşkları ile ünlü. Yıllar geçtikçe kendinden genç partnerleri tercih eder oluyor. 1970’lerde Castro Bölgesine başlayan zengin eşcinsel çiftler göçü furyasında, o da partneriyle beraber San Francisco’ya ve bu bölgeye taşınıyor. O dönemde yaklaşık 20 bin kadar gay çift taşınıyor Castro’ya. Çiftlerin yanı sıra sıradan seks için bölgeye zengin beyaz erkek akışı da bu dönemde oluyor. Gelen para ve zenginlik “pink pound” (gay doları) olarak adlandırılıyor. Politik konulardaki hassasiyeti ve Castro bölgesinde çoğalan ve bol para harcayan gay nüfusunun temsil talepleri doğrultusunda, 1978 yılında San Francisco Şehir Meclisi’nde danışmanlık görevine seçiliyor. 3000 kadar destekçisi, ellerinde pankartlarla Milk’i yeni görevine kendi elleriyle teslim etmek için büyük bir miting organize etmeye karar veriyorlar. Bu sene yani 1978, aynı zamanda sekiz renkli gökkuşağı gay bayrağının çıktığı sene. Pembe ve turkuaz renginin bayraktan çıkarılmasıyla güncel bayrak kabul ediliyor. Bayrağın aslında farklı versiyonları var, yani bir bayrağa bakıp “bu kişi aslında transseksüel, ya da biseksüel” demek mümkün…Milk ve o zamanki belediye başkanı Mosconi çok önemli bir bildiriye imza atıyorlar. Bu bildirge ile eşcinsel, biseksüel ve transseksüellere çok ciddi haklar veriliyor ilk defa…1978’de her ikisi de eski bir polis ve aynı zamanda daha önceki kent meclisi danışmanlığı görevinden istifa etmiş olan Dan White tarafından kafalarından vurularak öldürülüyorlar. Cinayet suçundan paçayı sıyıran White, 8 sene hapse mahkum oluyor ancak iyi halden 5 sene yattıktan sonra salıveriliyor. Hapishaneden çıktığında eşi hamile! Hapishaneden çıktıktan sonra etrafındaki gay topluluğu tarafından sessizlikle cezalandırılan White, bir süre sonra ağır bir psikolojik bunalıma giriyor ve intihar ederek hayatına son veriyor…Bu konu ile ilgili bir de film çekilmişti: “Milk”. Kathy bize bu filmi izlememizi tavsiye ediyor. (MILK, Yönetmen: Gus Van Sant Oyuncular: Sean Penn, Josh Brolin, ABD 2008)
Gökkuşağı renkleri nasıl gay simgesi haline geliyor?
Kathy, Milk’in hikayesini anlattıktan sonra bize eşcinsel kültürü ile ilgili ipuçları vermeye devam ediyor. Altında buluşup tura başladığımız dünyanın en büyük gay bayrağını anımsıyoruz. (7 m x 10 m.)Bayrağın hikayesi aslında epey uzun. 1850’de lavanta rengi veya mor renk gay rengi olarak popülerlik kazanmış ilk kez. Bunun nedeni ise mavinin erkeksi, kırmızının ise kadınsı olan rengi, ve ikisinin karışımıyla elde edilen mor…Bugün kullanılan LGBT (Lezbiyen-Gay-Biseksüel-Transseksüel) bayrağı ile ilk kez 1978’de San Francisco’lu sanatçı Gilbert Baker tarafından, gay topluluğunu temsil edecek bir ortak sembol ihtiyacı ile tasarlanıyor. İlk tasarlandığında sekiz renkten oluşuyor. Koyu rembe seks, kırmızı yaşam, turuncu iyileşme, sarı güneş, yeşil sakin doğa, turkuaz sanat, indigo uyum ve mor ruhu simgeliyor. 1978’deki Gay Yürüyüşü sırasında bu yeni bayrak kullanılıyor. Daha sonra, bulunması zor renklerin ticari zorluk getireceği düşünülerek, sırasıyla pembe ve turkuaz renkleri bayraktan çıkarılıyor ve altı renkli bayrak kullanılmaya devam ediliyor. İndigo rengi de zor bir renk olduğundan bugünkü bayrakta canlı mavi renk yeralıyor.
Geçmişten Günümüze LGBT Hakları , Değişen Castro ve Biraz Genel Kültür
Kathy, Castro’dan bahsederken, bu bölgenin ilk başlarda koyu hristiyan bir bölge olduğundan bahsetmişti. Yavaş yavaş bu semte yönelen para ve çılgın talep neticesinde, 75-100 bin dolarlık evler, milyon dolarlık evler haline dönüşüyor. 1960’ların sonlarında sadece beyaz erkeklerin açık açık seks peşinde koştuklarını görüyoruz. 1967’ye kadar homoseksüel olmak bir hastalık, oral seks yapmak ise bir suç(bazı eyaletlerde hala suç). 29 eyalette homoseksüel bir kişiyi işten atmanın hiç bir cezası yok. Harvey Milk’in hayatını kaybetmesinden sonra gay ve lezbiyen politikacılar hızla yasaların değişmesini ve eyaletlerin eşcinselliği kanunen tanımasını sağlıyorlar. Arnold Schwarzenegger California Valisi olana kadar, eşcinseller arasında evlilik yapılabiliyor. Bunun yasal dayanağı ise, evliliğin taraflarının “kadın” ya da “erkek” olarak açıkça belirtiliyor olmaması... Katolik ve cumhuriyetçi vali, bu durumu hızla farkederek yasaklıyor ve bunun üzerine Schwarzenegger’in lakabı “Governor” (Vali) ve “Terminator” (Terminatör filmlerine atfen) Governator doğuyor. ..Kathy, eşcinselliğin Afrika kökenli Amerikalılar arasında çok yaygın olduğunu, ancak kendi aralarında hiç de istenmeyen birşey olduğunu söylüyor. Bazı ünlü Afrika kökenli Amerikalıların, hala eşcinselliklerini açıkça yaşayamadıklarını da bu şekilde açıklamış oluyor.
Castro semti hızla zenginleşmiş, sosyal olarak son derece aktif bir semt. Burada yaşayan zengin eşcinseller, çoğu zaman kimliklerini ve servetlerini gizli tutmayı tercih ediyorlar. Şehir nüfusu 750 bin iken, Castro’nun nüfusu 200 bin’e kadar çıkıyor. Paranın gücü, hakların kazanılması sürecini kolaylaştırıyor. Bu semtte bir yandan, bir kafede oturup parlayan güzel güneşin tadını çıkarırken, cinsel organlarını minik bir yaprakla örtmüş, sabah yürüyüşlerini yapan anadan üryan eşcinsel çiftlerle karşılaşabilirsiniz. Bu uç bir örnek elbette, kıyafetlerinden hiç bir şey belli olmayan eşcinsel çiftler de görebilirsiniz, ara ara birleşen elleri olmasa tercihlerini farketmeyeceğiniz….Ancak Kathy, eşcinsellerin birbirlerini, tercihlerini ve ilgilerini farketmeleri için bir tür özel hissiyata sahip olduklarını söylüyor ve bunu “radar” kelimesi ile “gay” kelimesinin birleşimi olan “gaydar” şeklinde uydurma bir kelimeyle açıklıyor. Ayrıca bazen “gaydar” ‘a da ihtiyaç olmayabiliyor. Bazen eşcinseller, tercihlerini göstermek için bandana veya bir tür asker montu kullanıyor. Bandanayı sağa veya sola bağlamak, pantalonun çeşitli yerlerine bağlamak, uzun zincirler kullanmak vb gibi ipuçları sayesinde tercihlerinizi karşı tarafa gösterebiliyorsunuz.
Pembe Üçgen Anıtı
Semti turlamaya devam ediyoruz. Dev bayrağın yanından karşıya geçtiğimizde, Harvey Milk Meydanında yerdeki küçük pembe taşlardan ve 15 üçgen sütundan oluşan bir anıtı gösteriyor Kathy. Anıtın ismi Pembe Üçgen Anıtı(Pink Triangle). Bu anıt, Nazilerin katlettiği eşcinselleri unutturmamak, hep hatırlamak amacı ile 10 Aralık 2001’te yapılmış. Bu tarih, aynı zamanda Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi’nin ilan edilme yıldönümü…Naziler, erkeklere kırmızı bir üçgen, Yahudilere ise sarı bir yıldız taktırıyormuş. Kadınların 4 çocuk doğurma zorunluluğu varmış, eğer doğurmazlarsa hayat kadınları veya eşcinsellerin taktığı gibi siyah giymek zorunda bırakılıyormuş. Soykırım sırasında yaklaşık 15 bin eşcinsel öldürülmüş. 15 adet sütun bu rakamı simgeliyor.
Bölgeyi dolaşırken duvarlardaki graffitiler dikkatimizi çekiyor. Neşeli, canlı duvarlar semti renklendirmiş. Kathy bir eczaneyi göstererek bu eczanenin, ABD’nin en çok AIDS ilacı satan eczanelerinden biri olduğunu söylüyor. Özellikle yaşlı eşcinseller ve tercihlerini gizleyen Afrika kökenli Amerikalıların eşleri hastalanıyor. Köşede “Twin Peaks” isimli bar… Bu barı açan lezbiyen çift, duvarları yıkıp camla kaplatmış….Daha çok yaşını başını almış çiftlerin takıldığını söylüyor Kathy. 1922’de yapılmış olan tiyatronun hala aynı aile tarafından işletildiğini söylüyor. Yolun ilerisindeki Starbucks Café’yi göstererek “Bearbucks”diyor, “bear” yani ayı, homoseksüel erkeklere verilen bir diğer isim. Harvey Milk’i anmak için adına açılmış “Harvey’s Restaurant” dikkatimizi çekiyor. Restoranda “drag queen” (transseksüel şarkıcı-oyuncular) performansları da yapıldığını öğreniyoruz. Duvarlardaki 1970’lere ait eşcinsel hareketi resimleri ve Harvey Milk’in fotoğrafları da restoranın isim sahibini bize tekrar tekrar hatırlatıyor…İlerliyoruz ve 407 numaradaki muhteşem kurabiyeleri görünce biraz tatmadan edemiyoruz.
Leonard Matlovich ve TIME Dergisi, LGBT Müzesi ve Castro’ya veda
Kathy, turumuzun sonunda bizi LGBT Müzesine, yani Lezbiyen-Gay-Biseksüel-Transseksüel Tarihi Müzesine götürüyor. Müzede gay hareketinin tarihi, fotoğrafları, ünlü gay’ler ve eşyaları yeralıyor. TIME Dergisine kapak olmuş bir erkek yüzü ilgimizi çekiyor, soruyoruz. Kathy, o kişinin Vietnam Savaşı Gazisi Leonard Matlovich olduğunu anlatıyor. Matlovich, homoseksüellerin askerlik yapamaması ve homoseksüellere yönelik ayrımcı davranışlara karşı açıkça savaşan, cinsel kişiliğini ortaya koyan ve bu sayede “Ben Bir Eşcinselim” diyerek 1975 yılında TIME Dergisine kapak olan bir karakter…Matlovich, pek çok gazete ve dergiye röportajlar verip, sağlam bir aktivist olarak gay haklarını savunan kişiliği ile Harvey Milk’ten sonra ikinci kahraman eşcinsel simgesi. 45 yaşındayken AIDS hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden Matlovich, bir kahraman olarak eşcinsellerin kalbinde yaşamaya devam ediyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder