29 Kasım 2012 Perşembe

İRAN İZLENİMLERİ… BÖLÜM III



Hafız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle,
Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz’ı hayal ettiren ahengiyle.

Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.
Yahya Kemal Beyatlı

Benim de gönlüme bu düşüyor Hafız’ın mezarı başında… Şiraz’a bir saatten biraz fazla süren bir uçuştan sonra varmışız. Hemen ziyaretine koyulduğumuz camiler açıkçası çok da etkilemiyor bizi. Ne yalan söyleyeyim, ben de hayalimde kurduğum “Eski Şiraz’ı” arıyorum, biraz da Godot’yu beklercesine… Rehberimiz Şiraz’ın ünlü üzümünden getiriyor bize ve bazı evlerde hala gizli gizli şarap yapıldığından bahsediyor… Kadere bakın ki, bugün Yeni Zelanda ve Avustralya gibi Yeni Dünya ülkelerinin “snob” şarap üreticileri yüzyılların “Şiraz”ının karizmasının kaymağını yerken; yüzyılların şehri hiç ağarmayacak bir vakte ağlar gibiydi sanki…
Kadim geleneklerin, tarihin ve kültürün derin etkilerinin olduğu şehirlerde özün hep aynı kaldığına ve fakat sadece biçim değiştirdiğine inananlardanım ben… ki Şiraz da, dünyada şarabın en eski yapıldığı yerlerden bir tanesi. Belki şarabın verdiği hafif esriklik duygusu bu yörenin insanlarına güzel söz söyleme yetisi vermiştir vakti zamanında. O yüzdendir şairler şehri diye nam salmasının nedeni… Ki Hafız da demiştir:

Bu varlık ve mekan iş yurdunun meydana getirdiği şeyler, hiçbir şey değil.
Şarap sun, dünyanın malının mülkünün hiçbir değeri yok!

Saki, o artan şarabı sun
Çünkü cennette ne Rüknabad deresinin kıyısını bulabilirsin, ne musalla bahçesini.

O musalla bahçesi ki bir zamanlar mis kokulu bahçeleriyle ünlü Şiraz’ın en güzel köşelerinden bir tanesi, Hafız’ın çokça sevdiği; daha sonra gömüldüğü yer olmuş koca şaririn… Gezimizin en duygusal anlarından biriydi Hafız’ın mezarını ziyaret etmek. Özellikle akşam vakti herkesler ellerinde Hafız’ın gazelleri, birbirlerine şiirler okurken, birbirlerini selamlayıp, el sıkışırlarken, keyifle gülümseyip, saygıyla şairi yüceltirlerken.

Rintlik öğren kerem sahibi. Şarap içmek o kadar büyük bir hüner değil…
Hayvan da içmiyor ama insan değil ki!

Öyle güzel bir ortam var ki, sanki herkes rintlik öğrenmiş ve birer gönül eri olmuş gibi. Sanki saydam bir “aura” var da, elinizi attığınızda somut bir şeye dokunacakmışsınız gibi… Boşuna değil Şiraz’ın hala İran’ın en liberal şehri olması! Ve tam da o anda rehberimiz duymaya ihtiyacımız olan bilgiyi veriyor: “İran’daki bütün ailelerin evinde Hafız’ın mutlaka bir kitabı vardır ve biz Şiraz’lılar sık sık buraya, onun mezarı başına gelir ve gazellerini okuruz.”

Tam da bunu duyduktan sonra bir kere daha şükrettim ben de ve bir dize de ben okudum Hafız’dan:

Şükr Hüda ki her çe taleb kerdem ez Huda
Ber münteha-yi matlab-i hodkarman şodem
(Allah’a şükürler olsun ki Hak’dan ne istemişsem
İstediğimden daha fazlasına kavuşmuşum.)

BENGİ IŞIL GÖKTÜRK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder