Hafız’ın
kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün
açarmış kanayan rengiyle,
Gece, bülbül
ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz’ı
hayal ettiren ahengiyle.
Ölüm asude
bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her
yerde buhurdan gibi tüter.
Ve serin
serviler altında kalan kabrinde
Her seher
bir gül açar, her gece bir bülbül öter.
Yahya Kemal Beyatlı
Benim de gönlüme bu düşüyor Hafız’ın mezarı
başında… Şiraz’a bir saatten biraz fazla süren bir uçuştan sonra varmışız. Hemen
ziyaretine koyulduğumuz camiler açıkçası çok da etkilemiyor bizi. Ne yalan
söyleyeyim, ben de hayalimde kurduğum “Eski Şiraz’ı” arıyorum, biraz da Godot’yu
beklercesine… Rehberimiz Şiraz’ın ünlü üzümünden getiriyor bize ve bazı evlerde
hala gizli gizli şarap yapıldığından bahsediyor… Kadere bakın ki, bugün Yeni
Zelanda ve Avustralya gibi Yeni Dünya ülkelerinin “snob” şarap üreticileri yüzyılların
“Şiraz”ının karizmasının kaymağını yerken; yüzyılların şehri hiç ağarmayacak
bir vakte ağlar gibiydi sanki…
Kadim geleneklerin, tarihin ve kültürün derin
etkilerinin olduğu şehirlerde özün hep aynı kaldığına ve fakat sadece biçim
değiştirdiğine inananlardanım ben… ki Şiraz da, dünyada şarabın en eski
yapıldığı yerlerden bir tanesi. Belki şarabın verdiği hafif esriklik duygusu bu
yörenin insanlarına güzel söz söyleme yetisi vermiştir vakti zamanında. O
yüzdendir şairler şehri diye nam salmasının nedeni… Ki Hafız da demiştir:
Bu varlık ve
mekan iş yurdunun meydana getirdiği şeyler, hiçbir şey değil.
Şarap sun,
dünyanın malının mülkünün hiçbir değeri yok!
Saki, o
artan şarabı sun
Çünkü
cennette ne Rüknabad deresinin kıyısını bulabilirsin, ne musalla bahçesini.
O musalla bahçesi ki bir zamanlar mis kokulu
bahçeleriyle ünlü Şiraz’ın en güzel köşelerinden bir tanesi, Hafız’ın çokça
sevdiği; daha sonra gömüldüğü yer olmuş koca şaririn… Gezimizin en duygusal
anlarından biriydi Hafız’ın mezarını ziyaret etmek. Özellikle akşam vakti
herkesler ellerinde Hafız’ın gazelleri, birbirlerine şiirler okurken,
birbirlerini selamlayıp, el sıkışırlarken, keyifle gülümseyip, saygıyla şairi
yüceltirlerken.
Rintlik öğren kerem sahibi. Şarap içmek o kadar büyük bir hüner
değil…
Hayvan da içmiyor ama insan değil ki!
Öyle güzel bir ortam var ki, sanki herkes rintlik öğrenmiş ve
birer gönül eri olmuş gibi. Sanki saydam bir “aura” var da, elinizi attığınızda
somut bir şeye dokunacakmışsınız gibi… Boşuna değil Şiraz’ın hala İran’ın en
liberal şehri olması! Ve tam da o anda rehberimiz duymaya ihtiyacımız olan
bilgiyi veriyor: “İran’daki bütün ailelerin evinde Hafız’ın mutlaka bir kitabı
vardır ve biz Şiraz’lılar sık sık buraya, onun mezarı başına gelir ve
gazellerini okuruz.”
Tam da bunu duyduktan sonra bir kere daha şükrettim ben de ve bir
dize de ben okudum Hafız’dan:
Şükr Hüda ki
her çe taleb kerdem ez Huda
Ber münteha-yi
matlab-i hodkarman şodem
(Allah’a
şükürler olsun ki Hak’dan ne istemişsem
İstediğimden
daha fazlasına kavuşmuşum.)
BENGİ IŞIL GÖKTÜRK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder