15 Temmuz 2011 Cuma

FC BARCELONA: Mes Qué Un Club

Barcelona’nın ünü şehri aşmış La Rambla’sında yürüyorum Madrid’li arkadaşımla bir gün… Karnımız acıkıyor ve gözümüze kestirdiğimiz ilk restoranda karnımızı bir güzel doyurduktan sonra sıra geliyor hesap kavgasına. Arkadaşım hesabı almaya gelmiş garsona kendinden emin bir edayla “sakın ondan para alma, O İspanyol değil” diyor, garsonun cevabı ise ikimizi de şok etmeye yetiyor: “size İspanya’da olduğunuzu kim söyledi?” ve dönüp benim elimdeki 50Euro’luk banknotu alıyor. Arkadaşımın ağzında evirip çevirdiği küfre katıla katıla gülüyoruz. Barcelona… mes qué un club…

Hayatımda futbolla hiç ilgilenmedim ancak ilginçtir ki 2 defa futbol maçına gittim, ki bunlardan biri Barça’nın Ali Sami Yen’de Galatasaray’ı yendiği maçtır. Yıllar yılı Barcelona’ya gittim. Bazı bazı esti aklıma: gideyim de şu Camp Nou Stadını ziyaret edeyim diye, ancak hep bir üşengeçlik hep bir boşvermişlik… Diyeceğim, bunu birkaç gün önce gerçekleştirdim en sonunda  ve gittim stada!
İşte bu deneyimimdir beni bu yazıyı yazmaya iten, çünkü çok düşündürdü kulübün mottosu olan ve stadın koltukları üzerinde de devasa boyutta yazan “mes qué un club (bir kulüpten daha fazlası)” beni. Ben tabi ki (bunu biraz da utanarak söylüyorum) futbolla ilgim olmadığı için bu mottoyu da bilmiyordum ve görünce aklıma gelen tek şey: Bu mottonun anlamının ne kadar fazla yorum farklılığına açık olduğu…
Barcelona’nın özellikle son yıllarda ne kadar büyük sportif başarılara imza atmış olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu motto öncelikle buna işaret ediyor, ki sadece futbol alanında değil, aynı zamanda basketbol, voleybol ve daha birçok spor dalında son derece başarılılar. Kupalarını stadın ziyaretinde gani gani görüyoruz, bir tarafta futbol kupaları, diğer tarafta diğer spor dallarından kazanılan kupalar! Ne yalan söyleyeyim kıskanmadım değil…
Kulüp yardım kuruluşlarına yaptığı bağıştan ötürü de sempati ve takdir topluyor. Barcelona, kuruluşundan itibaren forma reklamı almamış. 14 Temmuz 2006 tarihinde, kulüp UNICEF ile forma reklamı konusunda beş yıllık anlaşma yaptığını duyurmuş. Kulüp bu anlaşma sonucunda, hiçbir ücret almayıp, bu süre boyunca yılda 1.5 milyon  UNICEF'e bağışta bulunmaktadır.
Futbolla ilgili harika makaleleri olan ve “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” kitabının yazarı Simon Kuper’in uzun uzun irdelediği “kimlik kazanımı” geliyor aklıma. Hakikaten de futbolun bu kadar önemli olmasının altında yatan en büyük nedenlerden biri de insanlara arayışı içinde oldukları kimliği sağlaması… Barça’lı olmanın gururu, Barça her golü attığında, her kupayı kazandığında taraftarın da gururlanması, mutlu olması. Hani bizim taraftarların da dediği gibi “seninle ağlarız, seninle güleriz” tadında bir şey…Kulüp üyelerinin sayısını inceliyorum ve vardığım sonuçlar beni hayli şaşırtıyor. FC Barcelona’nn üye sayısı: 173.071; bunlardan 132.707’ si erkek, 40.994’ü kadın… 64.036’sı Barcelona’lı, 86.355’i Katalunya bölgesinin geri kalanından ve 23.040’ı Katalunya dışından…!
Köklü okullu geleneğinden dolayı 3 büyüklerden Galatasaray’ı inceliyorum, bir şekilde en çok üye sayısına bu kulübün sahip olacağı düşüncesi daha mantıklı geliyor bana… ve ulaştığım sonuçları paylaşıyorum: Galatasaray Spor Kulübü'nün kuruluşundan bugüne kadar geçen süre içinde üye sayısı: 15.695.
4.238 üye vefat etmiş, 2.415 üyenin kayıtları geçici olarak kapatılmış olup, 8.750 aktif üye mevcuttur.
173.000 nereee 8750 nere… Bu adamlar mes qué un club yazmasınlar da ne yazsınlar…!

Sonra İber Yarımadasının geçmiş diktatörleri geliyor aklıma… Antonio Oliveira de Salazar geliyor, Portekiz’i 3F ile yönettim deyişi geliyor (Futbol, Fiesta”şenlik”, Fado “Mina Urgan’ın deyimiyle Portekizliler'in bizimkinden kat kat daha güzel olan arabesk müziği”) Futbol olmasa bu ülkeyi yarım saat yönetemezdim deyişi geliyor… Madrid şehrinin kuzeye doğru genişletilmesi projesinde Bernabeu Stadı’nın inşası sırasında “Generalisimo” Franco’nun   "bana 100 bin kişilik bir uyku tulumu yaptırın" demesi geliyor aklıma…

İşte mes qué un club’un siyasi anlamına yol veren de tam bu olmuştur: Franco ve dikta yönetimi! Zor bir coğrafyadır İber Yarımadası, bizim “Portekiz ve İspanya’dan oluşur”umuzdan çok fazla ve çok ötedir. Yakın dönem acıları vardır, hiç üstüne konuşmak istemedikleri… İç Savaş, bir ideoloji savaşında her haneden kaybolan en az bir can… Ve Franco döneminde Katalan Bayrağı yasaklanınca, Barça’nın renkleri etrafında birleşmişlerdir Katalanlar. Barça’nın renkleri bir anda bir spor kulübünün renkleri değil, özgürlüğün ve demokratik hakları koruyan bir ideolojinin renkleri olmuştur. Zaten kulüp üyelerinin “Katalunya dışındakiler” hanesinin bu kadar kabarık olmasının en büyük nedenlerinden biri de bu kanımca…
Camp Nou… 22Euroluk giriş ücretini ödemeye meraklı o kadar büyük bir kalabalık var ki kuyruk gözümü korkutuyor bir an… Rehberlik kokartımla “Acentalar” bölümünden sıra beklemeden bilet almayı başarıyorum. Önce müze bölümünde biraz önce bahsini ettiğim kupaları görüyorum, sonra kalabalığın ardına takılıp başlıyorum gezmeye; basın tribünü, soyunma odaları, fotoğraf çektirilen bilimum noktalar ve en sonunda futbolcuların sahaya çıktığı tünelden tezahürat sesleri arasında ben de yürümeye başlıyorum ve hatta havaya giriyorum sanki maça çıkacakmışım gibi… Ve çim sahanın yamacına varınca işte görüyorum orada, tam karşıda: MES QUE UN CLUB…!
BENGİ IŞIL GÖKTÜRK


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder