25 Temmuz 2011 Pazartesi

PARİS ÖLMEK İÇİNDİR... BÖLÜM 1: SAINT DENIS

Saint Denis… Fransa’nın koruyucu Azizi. Efsaneye göre aziz, Paris’in en yüksek tepesinde 250 yılları civarında başı vurularak idam edilmiş. Daha sonra kafasını da alarak 6000 adım atmış ve son nefesini vermiş. Başının vurulduğu yere “Montmantre” yani “Şehit Tepesi “ denmiş. Bugün biz burayı özellikle 19.yy’da Baron Haussmann’ın geniş çaplı imar planları yüzünden merkezi terk edip, şehirden uzakça bu tepede kendilerine daha uygun imkanlar bularak yerleşen insanların yarattığı rahat ortam sayesinde zaman içinde bu mahallenin sakinleri arasına katılan ressamlar sayesinde biliyoruz. Hatta genelde “Ressamlar Tepesi” olarak adlandırıyoruz, çoğu zaman kelimenin terminolojik anlamının işaret ettiği olayı atlayarak…
Şehit Aziz elinde kafasıyla bir zamanlar Catulliacus Mezarlığı olarak bilinen yere kadar gelmiş son nefesini vermeden önce. 313 yılında İmparator Konstantin’in Hristiyanlığa karşı hoşgörüyü kurumsallaştıran Milano Fermanı’nı ilan etmesinden sonra, Hristiyanlar tarafından bir tapınma merkezi haline getirilen bu yerde Kral I. Dagobert  bir Bazilica inşa ettirmiş. Zaman içinde başka Hristiyanların da buraya gömülmesi gelenek halini almış.
Karolenj Hanedanlığının ilk krallarından Kısa Pepin’in bu Bazilika’da ikinci defa taç giymesinden sonra yapıyı genişlettirmek istediği biliniyor. Bu isteği ölümünden sonra oğulları Carloman ve sonradan İngiltere ve İskandinavya hariç tüm Roma ve Cermen Avrupası’nı egemenliğine katarak Karolenj Hanedanlığını tarihin gelmiş geçmiş en büyük krallıklarından biri haline getiren  Charlemagne (Şarlman) tarafından gerçekleştirilmiş. Aynı Roma St.Pietro Bazilikası örneğini izleyerek apsisin altında inşa edilen bir kripta; müritlere, Saint Denis ve onunla birlikte katledilen iki diğer azizin (St.Rusticus ve St.Eleutherus) röliklerine tapınma olanağı vermiş….
Gel zaman git zaman 12.yy’da şehrin Başpiskoposu olan Suger  yeni bir kilise yaptırmış. İşte bu kilise Romanesk üsluptan Gotik üsluba geçişin ilk örneğini oluşturması açısından, bu mimari akımın da öncüsü olarak kabul edilir. “Gotik” kelimesi yaygın olarak kullanılmaya başlanmazdan önce bu akıma “Fransız Stili (Opus Francigenum)” deniliyormuş. Sonrasında inşa edilen Fransız Katedrallerinden çoğu bu yeni üslubu örnek almış.
Fakat bu olağanüstü özellikteki kült yerinin belki de en önemli ve etkileyici özelliği; 7.yy’da hükümdarlık yapmış I. Dagobert’ten başlayarak 19.yy’ın ilk çeyreğinde hükümdarlık yapan ve en sonunda yönetimi “Cumhuriyet”e bırakan son Fransız Kralı XVIII.Louis’ye kadar neredeyse tüm Fransız Krallarının da burada gömülmüş olmaları. Kralların taç giyme törenleri geleneksel olarak bir başka görkemli Fransız Gotiği örneği olan Reims Katedralinde gerçekleştirilirken, Kraliçelerin taç giyme törenleri çoğunlukla St. Denis Bazilikası’nda gerçekleştirilirmiş.
“Fransa’nın Kraliyet Nekropolis’i” olarak da anılan kilisenin defin alanlarında kimler yok ki? Hoş bazı mezarlar başka yerlerden getirilmiş de olsa bir hayli –komple- bir nekropol gerçekten de…! En çok ilgi çekenler arasında XVI. Louis ve Marie Antoinette’in şehitlik anıtı gelmekte. “Ekmek bulamayanlar pasta yesinler” fenomeniyle tarihin en tanınan ve en renkli figürlerinden olan Marie Antoinette, Avrupa’nın büyükannesi olan Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa’nın 15. çocuğu (!) olarak dünyaya gelir ve en sonunda kocasıyla aynı kaderi paylaşarak Place de la Concorde’da vatan hainliği suçlamasıyla giyotinle idam edilir… Önce bugünkü Madeleine Kilisesi’nin olduğu yere gömülürler ve üstleri kireçle örtülür.  Ancak kalıntıları daha sonra Saint Denis’e getirilir. II. Henry ve Floransalı güçlü Medicilerin dışarı gönderdiği en önemli gelinlerden biri olan Catherine de Medici’nin mezarları da yine en görkemliler arasında…

Saint Denis Paris’in kuzeyinde merkeze 10km uzaklıkta, bugün Fransa’nun Ulusal Stadının (Stade de France) hemen yakınında bulunmaktadır. Muhit bugün tamamen siyahi göçmenlerin yaşadığı bir bölge haline gelmiş… Metro ile 13.Hattın Basilique Saint Denis durağından iki dakikalık yürüyüş mesafesindedir.
BENGİ IŞIL GÖKTÜRK
























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder